Haziran ayının ortalarıydı…
Cumhuriyet dönemi Türk eğitim tarihinin tartışmasız en değerli, en ilham verici eğitim yöneticilerinden biri olan sevgili Mürüvet Demirtaş’la onun yıllarını verip biçimlendirdiği ve şimdi benim yönetim kadrosunda yer alma onuru yaşadığım TED Mersin Koleji’nde buluştuk.
2009 yılına denk gelen tanışmamızdan bugüne, on yıldır hemen her buluşmamızda bana birkaç dakikaya sığdırılmış paha biçilmez hayat ve yöneticilik dersleri veren Sevgili Müdirem, bu defa benim için imzalanmış bir kitapla çıkageldi.
Mürüvet Hocamın kız kardeşi, benim de çok çok değerli ablam Gazeteci-Yazar Nermin Ergenekon’un kaleme aldığı Doğu Sineması, iki uzun hikâyeden oluşan enfes bir nehir-anlatı içeriyor…
***
Doğu Sineması’na teknik açıdan baktığımızda:
Editörlüğünü Eylül Yaran’ın yaptığı, 2019 yılı Nisan ayında Kaynak Yayınları’ndan ilk baskısı yapılan kitap 74 sayfadan oluşuyor.
Kitabın 9 ile 31. sayfaları arasında kitaba adını veren ‘Doğu Sineması’ başlıklı hikâye; 33 ile 74. sayfaları arasında ise diğer hikâye, ‘Kar Yolcuları’ yer alıyor.
Doğu Sineması başlıklı hikâyenin ön notunda Maksim Gorki’nin hayatında ilk defa sinemaya gidişinin ardından söylediği bir cümleye yer veriyor Nermin Ergenekon. Gorki o ilk deneyimin heyecanıyla ‘Dün gece, gölgeler krallığını ziyaret ettim’ demiş. Bu ithafın hemen ardından gelen cümleler, sadece hikâyenin geçtiği eski Erzurum’u bilenleri değil, aynı zamanda 50’lerde, 60’larda, 70’lerde kendi şehirlerinin sinemayla renklenişine tanıklık etmiş başka memlekelerin insanlarını da tutup bir anda geçmişte bir yere savuruyor:
‘Yüz yılı aşkın süre şehrin yaşam izlerini biriktirmiş Kavaflar Çarşısı’nda, kapıları birbirine bakan toprak damlı dükkanlar bitişik sıralanmıştı.
(…) Kemal Emi, dolu tepsiyle Havuzlu Han’dan çıktığı sırada önünde körüğü açık bir fayton durmuştu. Faytonun koltuğunda Sinemacı Refik, süvari paşası edasıyla oturuyordu. Refik’inkini izleyen ikinci faytonda davulcu ile zurnacı, en arkada ise tek atlı yaylı arabada ‘Damga’ filminin ince ahşap levhalara yapıştırılmış afişlerini tutan iki oğlan çocuğu vardı’.
(…) Yaz kış durmadan çalışan, vakit namazlarında camiye koşan kunduracı, yemenici, abacı, saraç, terzi, semaverci, sobacı, saatçi, şekerci esnafı, bir anda faytondan inen Refik’e dikkat kesildi.
(…) Refik, patronu Osman Bey’in İstanbul’dan getirttiği megafona önce üfledi, sonra devam etti: Büyüklerim, küçüklerim… Bin bir emekle İstanbul’dan Erzurum’a getirdiğimiz büyük Türk filmi Damga, Doğu Sineması’nda oynuyor… Akşamları hepinizi bekliyoruz…’
Hikâyenin girişindeki işte bu betimleme, o çağı yaşamış olanlar için hiç kuşkusuz hüzünlü bir anımsayışla acı bir gülümseyişi harmanlamak anlamına geliyor.
Ne yazık ki ben kısa bir köşe yazısında daha fazlasını anlatamıyorum; Refik Emi’nin dokunaklı hikâyesine ancak bu kadarcık yer verebiliyorum.
Ama siz mutlaka okuyun, mutlaka!..
Hem bu hikâyenin devamını hem de neredeyse tamamı diyalog örgüsüyle oluşturulmuş bu 23 sayfalık harika metni yine çok dokunaklı kültürel betimlemelerle tamamlayan ve Sümmani Baba’nın o muhteşem ‘Ervâh-ı alemden levh-i kalemden / Bu benim bahtımı kara yazmışlar’ beyitiyle final yapan Kar Yolcuları’nı okuyun.
Hoşgörünüze sığınıp ısrarla tavsiye ediyorum…
Kitabı edinmek için en yakınınızdaki D&R şubesine uğrayabilir ya da iletisim@kaynakyayinlari.com adresine bir mail gönderip talep yapabilirsiniz. Tabii 0212 252 21 56 numaralı telefonunu arayarak yardımcı olmalarını istemeniz de mümkün.
***
Nermin Ergenekon’un anlatısına içerik ve estetik açısından baktığımızda:
Daha ilk sayfasında titiz bir yerel kültür gözlemini, değerleri çok iyi vurgulayan hünerli bir sosyal belleğin izlerini, dolayısıyla belli bir yöreye -1960’ların 70’lerin Erzurum’una- ait folklor ve mitoloji örgüsünü yakalıyoruz. Bunda elbette Nermin Ergenekon’un sadece bir edebiyatçı değil, aynı zamanda gazeteci olmasının da etkisi var. Tıpkı gazetecilik-muhabirlik birikimini edebiyat yapıtlarına ustaca aktaran yazar Yaşar Kemal’de olduğu gibi…
Erzurum doğumlu, hemşehrim demekten onur duyduğum sevgili ablacığım Nermin Ergenekon, bu ilk hikâye kitabıyla -bana göre- edebiyat dünyasına çok dikkat çekici bir giriş yapıyor.
Elbette bu başarısı, kendisine 2016 yılında Mersin Gazeteciler Cemiyeti tarafından verilen ‘Korkusuz, Yılmayan Kadın Gazeteci Ödülünü’ de taçlandırıyor.
Cumhuriyet dönemi Türk eğitim tarihinin tartışmasız en değerli, en ilham verici eğitim yöneticilerinden biri olan sevgili Mürüvet Demirtaş’la onun yıllarını verip biçimlendirdiği ve şimdi benim yönetim kadrosunda yer alma onuru yaşadığım TED Mersin Koleji’nde buluştuk.
2009 yılına denk gelen tanışmamızdan bugüne, on yıldır hemen her buluşmamızda bana birkaç dakikaya sığdırılmış paha biçilmez hayat ve yöneticilik dersleri veren Sevgili Müdirem, bu defa benim için imzalanmış bir kitapla çıkageldi.
Mürüvet Hocamın kız kardeşi, benim de çok çok değerli ablam Gazeteci-Yazar Nermin Ergenekon’un kaleme aldığı Doğu Sineması, iki uzun hikâyeden oluşan enfes bir nehir-anlatı içeriyor…
***
Doğu Sineması’na teknik açıdan baktığımızda:
Editörlüğünü Eylül Yaran’ın yaptığı, 2019 yılı Nisan ayında Kaynak Yayınları’ndan ilk baskısı yapılan kitap 74 sayfadan oluşuyor.
Kitabın 9 ile 31. sayfaları arasında kitaba adını veren ‘Doğu Sineması’ başlıklı hikâye; 33 ile 74. sayfaları arasında ise diğer hikâye, ‘Kar Yolcuları’ yer alıyor.
Doğu Sineması başlıklı hikâyenin ön notunda Maksim Gorki’nin hayatında ilk defa sinemaya gidişinin ardından söylediği bir cümleye yer veriyor Nermin Ergenekon. Gorki o ilk deneyimin heyecanıyla ‘Dün gece, gölgeler krallığını ziyaret ettim’ demiş. Bu ithafın hemen ardından gelen cümleler, sadece hikâyenin geçtiği eski Erzurum’u bilenleri değil, aynı zamanda 50’lerde, 60’larda, 70’lerde kendi şehirlerinin sinemayla renklenişine tanıklık etmiş başka memlekelerin insanlarını da tutup bir anda geçmişte bir yere savuruyor:
‘Yüz yılı aşkın süre şehrin yaşam izlerini biriktirmiş Kavaflar Çarşısı’nda, kapıları birbirine bakan toprak damlı dükkanlar bitişik sıralanmıştı.
(…) Kemal Emi, dolu tepsiyle Havuzlu Han’dan çıktığı sırada önünde körüğü açık bir fayton durmuştu. Faytonun koltuğunda Sinemacı Refik, süvari paşası edasıyla oturuyordu. Refik’inkini izleyen ikinci faytonda davulcu ile zurnacı, en arkada ise tek atlı yaylı arabada ‘Damga’ filminin ince ahşap levhalara yapıştırılmış afişlerini tutan iki oğlan çocuğu vardı’.
(…) Yaz kış durmadan çalışan, vakit namazlarında camiye koşan kunduracı, yemenici, abacı, saraç, terzi, semaverci, sobacı, saatçi, şekerci esnafı, bir anda faytondan inen Refik’e dikkat kesildi.
(…) Refik, patronu Osman Bey’in İstanbul’dan getirttiği megafona önce üfledi, sonra devam etti: Büyüklerim, küçüklerim… Bin bir emekle İstanbul’dan Erzurum’a getirdiğimiz büyük Türk filmi Damga, Doğu Sineması’nda oynuyor… Akşamları hepinizi bekliyoruz…’
Hikâyenin girişindeki işte bu betimleme, o çağı yaşamış olanlar için hiç kuşkusuz hüzünlü bir anımsayışla acı bir gülümseyişi harmanlamak anlamına geliyor.
Ne yazık ki ben kısa bir köşe yazısında daha fazlasını anlatamıyorum; Refik Emi’nin dokunaklı hikâyesine ancak bu kadarcık yer verebiliyorum.
Ama siz mutlaka okuyun, mutlaka!..
Hem bu hikâyenin devamını hem de neredeyse tamamı diyalog örgüsüyle oluşturulmuş bu 23 sayfalık harika metni yine çok dokunaklı kültürel betimlemelerle tamamlayan ve Sümmani Baba’nın o muhteşem ‘Ervâh-ı alemden levh-i kalemden / Bu benim bahtımı kara yazmışlar’ beyitiyle final yapan Kar Yolcuları’nı okuyun.
Hoşgörünüze sığınıp ısrarla tavsiye ediyorum…
Kitabı edinmek için en yakınınızdaki D&R şubesine uğrayabilir ya da iletisim@kaynakyayinlari.com adresine bir mail gönderip talep yapabilirsiniz. Tabii 0212 252 21 56 numaralı telefonunu arayarak yardımcı olmalarını istemeniz de mümkün.
***
Nermin Ergenekon’un anlatısına içerik ve estetik açısından baktığımızda:
Daha ilk sayfasında titiz bir yerel kültür gözlemini, değerleri çok iyi vurgulayan hünerli bir sosyal belleğin izlerini, dolayısıyla belli bir yöreye -1960’ların 70’lerin Erzurum’una- ait folklor ve mitoloji örgüsünü yakalıyoruz. Bunda elbette Nermin Ergenekon’un sadece bir edebiyatçı değil, aynı zamanda gazeteci olmasının da etkisi var. Tıpkı gazetecilik-muhabirlik birikimini edebiyat yapıtlarına ustaca aktaran yazar Yaşar Kemal’de olduğu gibi…
Erzurum doğumlu, hemşehrim demekten onur duyduğum sevgili ablacığım Nermin Ergenekon, bu ilk hikâye kitabıyla -bana göre- edebiyat dünyasına çok dikkat çekici bir giriş yapıyor.
Elbette bu başarısı, kendisine 2016 yılında Mersin Gazeteciler Cemiyeti tarafından verilen ‘Korkusuz, Yılmayan Kadın Gazeteci Ödülünü’ de taçlandırıyor.