
İSLAMİ YÜRÜYÜŞ, SİYASAL PARTİ VE CEMAAT TİPİ YAPILANMA İLİŞKİSİ -II-
2- İslami Yürüyüş ve Siyasal Parti İlişkisi:
İslam, bir hayat nizamıdır. Teorisi ve pratiğiyle birlikte, hayatın her yönünü düzenlemek için gönderilmiştir. İslam, her devirde, kendi temel dinamikleriyle, çağın doğru bilgilerini bir araya getirerek, yeni bir sistem oluşturur. Bu sistem hem bireye, aileye, topluma, devlete ve çağa yol göstermeyi; hem onların beklenti, istek ve ihtiyaçlarını doğru bir zemine çekip karşılamayı, hem de bütün bireylerin, toplumun ve devletin manen ve maddeten gelişip ilerlemelerini ve kalkınmalarını sağlamayı hedefler.
İslam, bireyin fıtratını ve toplumun doğal gelişimini esas alan ve onların özgürce gelişmelerini sağlamaya çalışan bir sistem kurar. O, ‘akide ve nizam’ çerçevesinde hayatın her yönüyle çok yakından ilişki kurar ve onlara yönelik fonksiyonlar icra eder. Yani eğitim, adalet, ekonomi-maliye, sağlık, iç güvenlik, sanayi-teknoloji-bilişim, tarım, imar, şehircilik, dış ilişkiler, ihracat-ithalat vb. gibi hayatı ilgilendiren bütün konular, onun gündemindedir. Bu manada İslam, hem temel yapısı itibariyle, hem de fonksiyonlarını icra edebilmek için siyaset ve devlet olgusunu, kendisi için ikiz kardeş gibi görür. Hem Saadet Asrında, hem de İslam Devletleri tarihinde İslam, devletle ve siyasetle iç içe olmuş, onu yönlendirip doğru zemine çekmiş ve onun eliyle hedeflerini gerçekleştirmiştir.
Siyaset, İslam’ın evrensel değerlerini görmezden gelirse israfa, kayıt dışına, zulme ve emperyalizme düşer; İslam, siyasetten uzak kalırsa, fonksiyonlarını yerine getiremez, atıl kalır, hedeflerini gerçekleştiremez. Bütün bunları yerine getirebilmesi için de İslam, tarihte devletle olduğu gibi, günümüzde de siyasetle ve siyasal partilerle yakın bağlar kurar.
İslami yürüyüş açısından, siyasal partilerin ayrı bir yeri ve önemi vardır. Günümüz İslami yürüyüşünde siyasal partiler, dar anlamda bir parti değil, kuracağı araştırma merkezleriyle davayı üstlenen, araştıran, onu geliştiren, toplumların beklenti, ihtiyaç ve sorunlarına çözüm üreten, onu kitlelere tanıtan; davanın diğer faaliyet alanlarının çalışmasını, gelişip ilerlemesini organize eden ve uygulayan bir araştırma ve idari merkez, bir beyin olmak durumundadır. Ülkemizde ve dünyada siyasal partiler bu noktaya çekilmelidir. İslamcılar olarak biz bunu gerçekleştirir, yepyeni bir siyasal parti anlayışı sergileyebilirsek, buna bakarak ülkemiz ve dünyadaki siyasal partiler de, sığlıktan ve kısır çekişmelerden kurtulup daha bilimsel bir zemine otururlar ve daha yararlı işler yaparlar.
İslami yürüyüş ile geçmişte devletlerin, günümüzde de partilerin ilişkisi, devasa ve karmaşık bir makine ile onu düzenleyip çalıştıracak uzman bir grup ilişkisi gibidir. Ya da vücut ile kalp; otomobil ile motor ilişkisine benzer. İnsan veya diğer canlıları nasıl kalp, otomobilleri de motor çalıştırırsa; bir sistem olarak İslam’ı da geçmişte devletler günümüzde de siyasal partiler geliştirir, hazırlar, iktidar olduğunda da uygular. Bir defa daha vurgulayalım, İslam, ancak bir devlet eliyle uygulanır. Devlet bunu üstlenmez ise, bütünsel anlamda İslam uygulanamaz, bölük-pörçük, güçsüz, zayıf, yerel ve beşer düzeyinde kimsesiz kalır.
Ayrıca siyasal partilerin bugünkü konumu ve işlevi ile İslami Yürüyüşün faaliyet metodu arasında, bir paralellik olduğu da kesindir. Yani, herhangi bir ülkede Siyasal partiler, bir hayat nizamından veya bir ideolojiden, kendileri için bir parti programı ürettiklerinde, onu bir bütün halinde ele alır ve hayatın her tarafına uygularlar. Eğitimi, adaleti, ekonomiyi, iç güvenliği, özgürlükleri vb. gibi cemiyet ve devlet hayatının bütün yönleri için onu geliştirir ve uygularlar. Öte yandan hem kendi ülkelerindeki bütün halkı esas alarak bunu hazırlar, anlatır ve tanıtırlar, hem de evrenselleşen dünyada bütün dünyaya sunarlar. Yani siyasal partiler, teorideki sisteminin bütününü, halkının ve insanlığın bütününe sunmak durumundadırlar. Normalde partiler, hayatın bir bölümünü, toplumun bir bölümüne anlatma durumuyla yetinemezler, yetinmezler. Bir bakıma bu durum, partilerin konumuna ters düşer. Bu açıdan bakılınca, gerek peygamberler döneminde, gerekse devletlerin uyguladığı dönemlerde İslam, bütünsel bir yaklaşımla ele alınır, bütün yönleriyle ve bütün insanlara anlatılır, tanıtılır ve uygulanırdı.
Bu açıdan günümüzde İslami yürüyüş ile geliştirilmesini zorunlu olarak gördüğümüz siyasal parti olgusu arasında pek çok yönden yakın bağlar kurulabilir, ortak yönler bulunabilir, diye düşünüyorum. Hatta bu bağlantıyı kurmak ta, onun gelişmesi, güçlenmesi ve kitlelere hayat verebilmesi için İslami bir zorunluluktur.
Bir sonraki gün devam edelim.
2- İslami Yürüyüş ve Siyasal Parti İlişkisi:
İslam, bir hayat nizamıdır. Teorisi ve pratiğiyle birlikte, hayatın her yönünü düzenlemek için gönderilmiştir. İslam, her devirde, kendi temel dinamikleriyle, çağın doğru bilgilerini bir araya getirerek, yeni bir sistem oluşturur. Bu sistem hem bireye, aileye, topluma, devlete ve çağa yol göstermeyi; hem onların beklenti, istek ve ihtiyaçlarını doğru bir zemine çekip karşılamayı, hem de bütün bireylerin, toplumun ve devletin manen ve maddeten gelişip ilerlemelerini ve kalkınmalarını sağlamayı hedefler.
İslam, bireyin fıtratını ve toplumun doğal gelişimini esas alan ve onların özgürce gelişmelerini sağlamaya çalışan bir sistem kurar. O, ‘akide ve nizam’ çerçevesinde hayatın her yönüyle çok yakından ilişki kurar ve onlara yönelik fonksiyonlar icra eder. Yani eğitim, adalet, ekonomi-maliye, sağlık, iç güvenlik, sanayi-teknoloji-bilişim, tarım, imar, şehircilik, dış ilişkiler, ihracat-ithalat vb. gibi hayatı ilgilendiren bütün konular, onun gündemindedir. Bu manada İslam, hem temel yapısı itibariyle, hem de fonksiyonlarını icra edebilmek için siyaset ve devlet olgusunu, kendisi için ikiz kardeş gibi görür. Hem Saadet Asrında, hem de İslam Devletleri tarihinde İslam, devletle ve siyasetle iç içe olmuş, onu yönlendirip doğru zemine çekmiş ve onun eliyle hedeflerini gerçekleştirmiştir.
Siyaset, İslam’ın evrensel değerlerini görmezden gelirse israfa, kayıt dışına, zulme ve emperyalizme düşer; İslam, siyasetten uzak kalırsa, fonksiyonlarını yerine getiremez, atıl kalır, hedeflerini gerçekleştiremez. Bütün bunları yerine getirebilmesi için de İslam, tarihte devletle olduğu gibi, günümüzde de siyasetle ve siyasal partilerle yakın bağlar kurar.
İslami yürüyüş açısından, siyasal partilerin ayrı bir yeri ve önemi vardır. Günümüz İslami yürüyüşünde siyasal partiler, dar anlamda bir parti değil, kuracağı araştırma merkezleriyle davayı üstlenen, araştıran, onu geliştiren, toplumların beklenti, ihtiyaç ve sorunlarına çözüm üreten, onu kitlelere tanıtan; davanın diğer faaliyet alanlarının çalışmasını, gelişip ilerlemesini organize eden ve uygulayan bir araştırma ve idari merkez, bir beyin olmak durumundadır. Ülkemizde ve dünyada siyasal partiler bu noktaya çekilmelidir. İslamcılar olarak biz bunu gerçekleştirir, yepyeni bir siyasal parti anlayışı sergileyebilirsek, buna bakarak ülkemiz ve dünyadaki siyasal partiler de, sığlıktan ve kısır çekişmelerden kurtulup daha bilimsel bir zemine otururlar ve daha yararlı işler yaparlar.
İslami yürüyüş ile geçmişte devletlerin, günümüzde de partilerin ilişkisi, devasa ve karmaşık bir makine ile onu düzenleyip çalıştıracak uzman bir grup ilişkisi gibidir. Ya da vücut ile kalp; otomobil ile motor ilişkisine benzer. İnsan veya diğer canlıları nasıl kalp, otomobilleri de motor çalıştırırsa; bir sistem olarak İslam’ı da geçmişte devletler günümüzde de siyasal partiler geliştirir, hazırlar, iktidar olduğunda da uygular. Bir defa daha vurgulayalım, İslam, ancak bir devlet eliyle uygulanır. Devlet bunu üstlenmez ise, bütünsel anlamda İslam uygulanamaz, bölük-pörçük, güçsüz, zayıf, yerel ve beşer düzeyinde kimsesiz kalır.
Ayrıca siyasal partilerin bugünkü konumu ve işlevi ile İslami Yürüyüşün faaliyet metodu arasında, bir paralellik olduğu da kesindir. Yani, herhangi bir ülkede Siyasal partiler, bir hayat nizamından veya bir ideolojiden, kendileri için bir parti programı ürettiklerinde, onu bir bütün halinde ele alır ve hayatın her tarafına uygularlar. Eğitimi, adaleti, ekonomiyi, iç güvenliği, özgürlükleri vb. gibi cemiyet ve devlet hayatının bütün yönleri için onu geliştirir ve uygularlar. Öte yandan hem kendi ülkelerindeki bütün halkı esas alarak bunu hazırlar, anlatır ve tanıtırlar, hem de evrenselleşen dünyada bütün dünyaya sunarlar. Yani siyasal partiler, teorideki sisteminin bütününü, halkının ve insanlığın bütününe sunmak durumundadırlar. Normalde partiler, hayatın bir bölümünü, toplumun bir bölümüne anlatma durumuyla yetinemezler, yetinmezler. Bir bakıma bu durum, partilerin konumuna ters düşer. Bu açıdan bakılınca, gerek peygamberler döneminde, gerekse devletlerin uyguladığı dönemlerde İslam, bütünsel bir yaklaşımla ele alınır, bütün yönleriyle ve bütün insanlara anlatılır, tanıtılır ve uygulanırdı.
Bu açıdan günümüzde İslami yürüyüş ile geliştirilmesini zorunlu olarak gördüğümüz siyasal parti olgusu arasında pek çok yönden yakın bağlar kurulabilir, ortak yönler bulunabilir, diye düşünüyorum. Hatta bu bağlantıyı kurmak ta, onun gelişmesi, güçlenmesi ve kitlelere hayat verebilmesi için İslami bir zorunluluktur.
Bir sonraki gün devam edelim.