
İSLAMİ YÜRÜYÜŞ, SİYASAL PARTİ VE CEMAAT TİPİ YAPILANMA İLİŞKİSİ -III-
4- İslami Yürüyüş, Cemaat Tipi Yapılanma ve İlişkileri:
-I-
Geçmişten günümüze dünyanın her tarafında toplumları, iç içe girmiş iki bölümde görürüz. Birincisi, ‘cemiyet’, ikincisi ise, ‘cemaat’tir. Cemiyet, kaplam; cemaat içlemdir. Sosyolojide “cemaat” kavramı, birbirlerine, organik ve içten bağlarla sıkı sıkıya bağlı bulunan, dayanışma gruplarını ifade eder. Cemaatlerin pek çok fonksiyonu vardır (Devlete sızma, onu ele geçirmek için çalışma, ya da ticari faaliyetlere girme ve holdingleşme gibi fonksiyonları yoktur. Bunlar, başka oluşumların fonksiyonunu çalma olarak görülebilir ve çok çirkindir, her ikisi de cemaat ruhuna yakışmaz). Bunlardan birisi de bir din, anlayış veya bir yaşam biçimiyle, insanları birbirlerine yakınlaştırarak ya da buluşturarak, insanların toplumsallaşmasını; din, anlayış ve yaşam biçimlerinin, dolayısıyla toplumların da yaygınlaşıp güçlenmesini sağlamaktır.
Toplumumuzdaki cemaat ve tarikatlar da, sosyolojik anlamda birer cemaattirler. Cemaat (Fetö cemaat değil, terör örgütüdür) ve tarikatların, diğer fonksiyonlarının yanında, İslam’ın belli bölümlerini, belli konularını, belli bölgelerde, belli Müslümanlara anlatan, öğreten, yaşanmasını ve insanların İslam’la ve İslam toplumuyla bütünleşmesini sağlamaya çalışan oluşumlardır. İslami herhangi bir konuda bilgilenmek isteyen Müslümanlar, aradıkları konuları kendisine konu edinmiş olan cemaate devam eder ve oralarda umduklarını bulurlar. Ayrıca cemaatler, insanlarda aidiyet (mensubiyet) duygusu oluşturur, toplumun geleceğine süreklilik katar, toplumun ahlaki ilişkisini insanlara yansıtır, toplumsal yapının duygusal bağını kuvvetlendirirler. Cemaatlerin güçlü, zayıf ya da geliştirilmesi gereken yönleri vardır.
Bir bütün halinde cemaatler, yaygın eğitim kurumlarına, her cemaat te okullardaki sınıflara benzerler. İnsanlar okula kaydolurlar ve belli sınıflarda okurlar. O sınıflar okunmadan olmaz, zira okula kaydolan herkes o sınıfları okumalıdır. Öğrenciler oralarda belli konuları derinlemesine ve genişlemesine öğrenirler. Böylece hem onlar dinlerini öğrenmiş olurlar, hem de din daha da yaygınlaşmış olur. Ancak ne sınıflar, sürekli olarak aynı insanların oralarda okuyacağı yerlerdir; ne de insanlar, sürekli olarak aynı sınıfı tekrar tekrar okuma durumundadırlar. Böyle bir durum, eğitim ve gelişme anlayışına ters düşer. Bununla beraber, bizim ülkemizdeki cemaat anlayışında, bir insan bir cemaate mensup oldu mu, ‘artık hep orada, hem de aynı çalışmaları sürekli olarak yürütür’, anlayışı geçerlidir.
Hâlbuki nasıl, bir sınıfı okuyan öğrenci, belli bir eğitimden sonra, bir sonraki ya da bir başka sınıfa devam ederse, Müslümanlar da belli bir süre, belli bir cemaate devam ettikten sonra, oradan da tam kopmadan, yatay olarak sınıf değiştirmeli ve başka bir konuyu öğrenmek üzere, başka bir cemaate devam edebilmelidir. Eğitim ve gelişimin normal kuralı da budur. Ayrıca Ülkemizde cemaatlerin üst yönetimlerinden başlamak üzere karşılıklı ziyaretleşmeler, ortak çalışma, ortak program ve faaliyetler düzenlenmelidir. Böylece, enerji biriktirmiş olan cemaatler arasında meydana gelecek ortak çalışmaların etkisi, çok çok daha fazla olacaktır.
Dolayısıyla bizim toplumumuzda ve cemaatlerde, şu ana kadar olmayan ‘çoklukta birlik’ anlayışıyla bir ortak bilinç geliştirilmelidir. Yani her cemaat hem kendisi olacak, hem de diğerleri ile bütünleşecek şekilde bir yeniden yapılanma yoluna gidilmelidir.
Eğer böyle bir bilinç ve anlayış gelişirse, hem cemaatler arasındaki mevcut soğukluk, birbirinden habersizlik, birbirini yok sayma, hatta gereksiz görme anlayışları ortadan kalkar. Birbirlerini daha yakından tanır, ne yapıp ettiklerini ve aslında aynı doğrultuda olduklarını öğrenirler. Cemaatler arası sevgi, saygı ve dayanışma, hatta işbölümü ve işbirliği de oluşmağa ve gelişmeğe başlar. Böylece insanlar (öğrenciler), rahatlıkla sınıfları gezer ve tıpkı bal yapmak için her çiçekten ayrı ayrı nasiplenen arılar gibi her sınıftan ayrı ayrı derslerini alırlar. En önemlisi de, diğer cemaatleri ve çalışmalarını yakından görüp tanıdıklarında, hiçbir cemaat, artık kendisini dünyanın merkezi, öncülerini de zamanın ve mekânın öncüleri olarak görmezler. Aksine, İslami bir sistemin bir alt birimi olmanın haklı hazzını ve şerefini yudumlarlar.
Ancak burada dikkatlice ele almamız gereken iki konu vardır. Bunlardan birincisi, bu anlayışı, İslami yürüyüş mensupları, ciddi bir hazırlık neticesi, yörelerindeki cemaat mensuplarıyla ve özellikle lider kadrosuyla görüşmelidirler, onlarla konuşmalı ve bu noktada buluşmağa çalışmalıdırlar. İkincisi, İslami yürüyüş mensupları, bizim daha önceki makalelerimizde de açıkladığımız ‘Davanın gövdesini ve faaliyet alanlarını öğrenmek, geliştirmek ve öğretmek üzere ‘İslami Yürüyüş’ faaliyetlerini, aralıksız bir şekilde yürütmelidirler. Çünkü her cemaate gidip ders alan insanlar (öğrenciler), parçalar arasında kalabilir ve bir bütüne ulaşamayabilirler. O parçaların birleştirilerek bir bütüne ulaştırılması, önemli bir konudur. Çünkü İslam bütündür, bütünsel olarak ele alınmalıdır. Onu da ancak, bütüncül yaklaşım içerisinde olan İslamcı dersler yerine getirebilecektir. Dolayısıyla rahatlıkla şunu diyebiliriz: her Müslüman hem istediği cemaatleri ziyaret edip oralarda İslami konuları ayrı ayrı öğrenmelidir, hem de İslamcılığı okumalı ve bir bakıma bütünleşmeye ve bütünleştirmeğe ulaşabilmelidir. Böylece hem parçadan bütüne, hem de bütünden parçaya gidebilen, yetkin bir Müslüman toplum ortaya çıkmış olur.
Yarın devam edelim.
4- İslami Yürüyüş, Cemaat Tipi Yapılanma ve İlişkileri:
-I-
Geçmişten günümüze dünyanın her tarafında toplumları, iç içe girmiş iki bölümde görürüz. Birincisi, ‘cemiyet’, ikincisi ise, ‘cemaat’tir. Cemiyet, kaplam; cemaat içlemdir. Sosyolojide “cemaat” kavramı, birbirlerine, organik ve içten bağlarla sıkı sıkıya bağlı bulunan, dayanışma gruplarını ifade eder. Cemaatlerin pek çok fonksiyonu vardır (Devlete sızma, onu ele geçirmek için çalışma, ya da ticari faaliyetlere girme ve holdingleşme gibi fonksiyonları yoktur. Bunlar, başka oluşumların fonksiyonunu çalma olarak görülebilir ve çok çirkindir, her ikisi de cemaat ruhuna yakışmaz). Bunlardan birisi de bir din, anlayış veya bir yaşam biçimiyle, insanları birbirlerine yakınlaştırarak ya da buluşturarak, insanların toplumsallaşmasını; din, anlayış ve yaşam biçimlerinin, dolayısıyla toplumların da yaygınlaşıp güçlenmesini sağlamaktır.
Toplumumuzdaki cemaat ve tarikatlar da, sosyolojik anlamda birer cemaattirler. Cemaat (Fetö cemaat değil, terör örgütüdür) ve tarikatların, diğer fonksiyonlarının yanında, İslam’ın belli bölümlerini, belli konularını, belli bölgelerde, belli Müslümanlara anlatan, öğreten, yaşanmasını ve insanların İslam’la ve İslam toplumuyla bütünleşmesini sağlamaya çalışan oluşumlardır. İslami herhangi bir konuda bilgilenmek isteyen Müslümanlar, aradıkları konuları kendisine konu edinmiş olan cemaate devam eder ve oralarda umduklarını bulurlar. Ayrıca cemaatler, insanlarda aidiyet (mensubiyet) duygusu oluşturur, toplumun geleceğine süreklilik katar, toplumun ahlaki ilişkisini insanlara yansıtır, toplumsal yapının duygusal bağını kuvvetlendirirler. Cemaatlerin güçlü, zayıf ya da geliştirilmesi gereken yönleri vardır.
Bir bütün halinde cemaatler, yaygın eğitim kurumlarına, her cemaat te okullardaki sınıflara benzerler. İnsanlar okula kaydolurlar ve belli sınıflarda okurlar. O sınıflar okunmadan olmaz, zira okula kaydolan herkes o sınıfları okumalıdır. Öğrenciler oralarda belli konuları derinlemesine ve genişlemesine öğrenirler. Böylece hem onlar dinlerini öğrenmiş olurlar, hem de din daha da yaygınlaşmış olur. Ancak ne sınıflar, sürekli olarak aynı insanların oralarda okuyacağı yerlerdir; ne de insanlar, sürekli olarak aynı sınıfı tekrar tekrar okuma durumundadırlar. Böyle bir durum, eğitim ve gelişme anlayışına ters düşer. Bununla beraber, bizim ülkemizdeki cemaat anlayışında, bir insan bir cemaate mensup oldu mu, ‘artık hep orada, hem de aynı çalışmaları sürekli olarak yürütür’, anlayışı geçerlidir.
Hâlbuki nasıl, bir sınıfı okuyan öğrenci, belli bir eğitimden sonra, bir sonraki ya da bir başka sınıfa devam ederse, Müslümanlar da belli bir süre, belli bir cemaate devam ettikten sonra, oradan da tam kopmadan, yatay olarak sınıf değiştirmeli ve başka bir konuyu öğrenmek üzere, başka bir cemaate devam edebilmelidir. Eğitim ve gelişimin normal kuralı da budur. Ayrıca Ülkemizde cemaatlerin üst yönetimlerinden başlamak üzere karşılıklı ziyaretleşmeler, ortak çalışma, ortak program ve faaliyetler düzenlenmelidir. Böylece, enerji biriktirmiş olan cemaatler arasında meydana gelecek ortak çalışmaların etkisi, çok çok daha fazla olacaktır.
Dolayısıyla bizim toplumumuzda ve cemaatlerde, şu ana kadar olmayan ‘çoklukta birlik’ anlayışıyla bir ortak bilinç geliştirilmelidir. Yani her cemaat hem kendisi olacak, hem de diğerleri ile bütünleşecek şekilde bir yeniden yapılanma yoluna gidilmelidir.
Eğer böyle bir bilinç ve anlayış gelişirse, hem cemaatler arasındaki mevcut soğukluk, birbirinden habersizlik, birbirini yok sayma, hatta gereksiz görme anlayışları ortadan kalkar. Birbirlerini daha yakından tanır, ne yapıp ettiklerini ve aslında aynı doğrultuda olduklarını öğrenirler. Cemaatler arası sevgi, saygı ve dayanışma, hatta işbölümü ve işbirliği de oluşmağa ve gelişmeğe başlar. Böylece insanlar (öğrenciler), rahatlıkla sınıfları gezer ve tıpkı bal yapmak için her çiçekten ayrı ayrı nasiplenen arılar gibi her sınıftan ayrı ayrı derslerini alırlar. En önemlisi de, diğer cemaatleri ve çalışmalarını yakından görüp tanıdıklarında, hiçbir cemaat, artık kendisini dünyanın merkezi, öncülerini de zamanın ve mekânın öncüleri olarak görmezler. Aksine, İslami bir sistemin bir alt birimi olmanın haklı hazzını ve şerefini yudumlarlar.
Ancak burada dikkatlice ele almamız gereken iki konu vardır. Bunlardan birincisi, bu anlayışı, İslami yürüyüş mensupları, ciddi bir hazırlık neticesi, yörelerindeki cemaat mensuplarıyla ve özellikle lider kadrosuyla görüşmelidirler, onlarla konuşmalı ve bu noktada buluşmağa çalışmalıdırlar. İkincisi, İslami yürüyüş mensupları, bizim daha önceki makalelerimizde de açıkladığımız ‘Davanın gövdesini ve faaliyet alanlarını öğrenmek, geliştirmek ve öğretmek üzere ‘İslami Yürüyüş’ faaliyetlerini, aralıksız bir şekilde yürütmelidirler. Çünkü her cemaate gidip ders alan insanlar (öğrenciler), parçalar arasında kalabilir ve bir bütüne ulaşamayabilirler. O parçaların birleştirilerek bir bütüne ulaştırılması, önemli bir konudur. Çünkü İslam bütündür, bütünsel olarak ele alınmalıdır. Onu da ancak, bütüncül yaklaşım içerisinde olan İslamcı dersler yerine getirebilecektir. Dolayısıyla rahatlıkla şunu diyebiliriz: her Müslüman hem istediği cemaatleri ziyaret edip oralarda İslami konuları ayrı ayrı öğrenmelidir, hem de İslamcılığı okumalı ve bir bakıma bütünleşmeye ve bütünleştirmeğe ulaşabilmelidir. Böylece hem parçadan bütüne, hem de bütünden parçaya gidebilen, yetkin bir Müslüman toplum ortaya çıkmış olur.
Yarın devam edelim.