
Terörün ülkeyi kasıp kavurduğu 90’lı yıllarda mesleğe henüz adım atmış amatör bir gazeteciydim. Rotam belliydi, televizyon haberciliğinde ilerleyecektim.
***
25 Ekim 1993 gecesi geç bir vakitte annem odama gelerek, “ Telefondan seni arıyorlar” dedi. Cep telefonlarının olmadığı bir dönemdi. Haber müdürü, “Hazırlan PKK’lı teröristler Çat’ın Yavi, beldesini basmış, şehitler var. Kameraman yolda, seni almaya geliyorlar” dedi.
Nutkum tutuldu, o anki duygularımı tarif etmem imkânsız. Gecenin karanlığında ilk kez göreceğim Yavi’ye doğru yol aldık.
***
Gün ağarırken Yavi’ye girdiğimizde gördüklerimizi anlatmaya kelimeler yetersiz kalır. Her evin önünde kaynayan bir kazan, içeride ise ağıtlar yükseliyordu göklere.
Meydana yakın bir kahvehane delik deşik edilmiş, her yer masum insan kanları ile sulanmıştı.
Çocuklar adeta şoka girmiş, ilk defa gördükleri devlet görevlileri ve gazetecilere donuk gözlerle bakıyorlardı. Beldenin her evinden bir cenaze çıkmış, katliamdan kurtulanlar ise kapı komşusunu kaybetmenin acısını yaşıyordu.
***
Bir yandan canım yanıyor bir yandan da ağlamayı bırakıp gördüklerimi haberleştirmem gerektiğini kendime telkin ediyordum. Sonunda bir evden içeri girmeyi başardım, battaniyeye sarılı üç kişi evin avlusunda yatıyordu. Bedenlerinden hala kan sızıyordu vatan toprağına.
***
Yavililer her zamanki gibi kahvede akşam haberlerini izliyorlardı. Dönemin Başbakanı Tansu Çiller, askerin Kuzey Irak’a sınır ötesi harekât düzenleyeceğini, harekatın adının da ‘Murat’1 operasyonu olacağını açıklamıştı.
Aynı dakikalarda yapılan kalleş saldırı beldeyi kan gölüne çevirmişti. Yavi’yi gündüzden ablukaya alan teröristler, kahvehanede topladıkları masumların üzerine kurşun yağdırmış, 5’i çocuk 33 kişiyi şehit etmişlerdi.
***
Saldırı dindirilemez öfkeye neden olmuştu, meydan çok kalabalıktı. Duyan Yavi’ye koşmuştu, aralarında elbette provokatörler de vardı...
Röportaj yaparken derinden bir ses geldi, “Kadının yönettiği ülke ancak bu kadar olur.” Beni kastederek, “ Bu kadın çıkmış gelmiş ne işimize yarayacak?” dedikten sonra meydan karıştı. Bir anda öfkeli kalabalığın hedefi oldum. Güvenlik güçleri taşkınlık çıkarmak isteyenleri güçlükle yatıştırdı.
Çok sonra beni darp eden kişilerin Yavi ile hiçbir alakasının olmadığını öğrendim.
Yıllar sonra Türkiye Cumhuriyeti bu saldırıyı yapanları bulup hesabını sondu ama Yavi’deki sızı hiç dinmedi.
***
Yavi saldırısı benim meslekte kalleş terörün yüzünü ilk kez gördüğüm haberdi. Keşke son olsaydı ama olmalı. O yıllarda Erzurum dahil bölgede çok sayıda saldırı haberine gittim. Her seferinde bu son olsun dedik ama olmadı.
Aradan 28 yıl geçti, bugün terörün beli ülke içinde ciddi bir biçimde kırıldı. Artık eskisi gibi bu topraklarda cirit atamıyorlar. Bırakın cirit atmayı örgüte elaman bile sağlayamıyorlar. Çünkü terörle mücadelede artık çok iyiyiz. Sadece yurt içinde değil, yurt dışında da durum böyle.
***
Güvenlik güçlerinin kararlılıkla sürdürdüğü operasyonlar sayesinde kıskaca alınan teröristler, kafalarını mağaralardan çıkaramıyorlar. Ve hatta o mağalar leşleri ile birlikte başlarına yıkılıyor.
Ancak hala teröre destek verenler yok mu? Dolaylı da olsa terörden çıkar elde etmek isteyenler yok mu? Elbette var!
Açıkça ortaya çıkan da var arkadan iş çevirende.
Vatan toprağına göz dikenler dün PKK ve FETÖ ile yapamadıklarını bugün format değiştirerek yapmaya çalışıyorlar.
Yavi’de, Çiçekli’de, Yastıktepe’de Sansa’da bedenini bu vatan için siper ederlerin evlatları, torunları bu yapılanları elbette açık açık görüyor.
Yavi şehitleri nezdinde teröre kurban verdiğimiz tüm şehitlerimizi rahmet ve saygı ile anıyorum.
***
25 Ekim 1993 gecesi geç bir vakitte annem odama gelerek, “ Telefondan seni arıyorlar” dedi. Cep telefonlarının olmadığı bir dönemdi. Haber müdürü, “Hazırlan PKK’lı teröristler Çat’ın Yavi, beldesini basmış, şehitler var. Kameraman yolda, seni almaya geliyorlar” dedi.
Nutkum tutuldu, o anki duygularımı tarif etmem imkânsız. Gecenin karanlığında ilk kez göreceğim Yavi’ye doğru yol aldık.
***
Gün ağarırken Yavi’ye girdiğimizde gördüklerimizi anlatmaya kelimeler yetersiz kalır. Her evin önünde kaynayan bir kazan, içeride ise ağıtlar yükseliyordu göklere.
Meydana yakın bir kahvehane delik deşik edilmiş, her yer masum insan kanları ile sulanmıştı.
Çocuklar adeta şoka girmiş, ilk defa gördükleri devlet görevlileri ve gazetecilere donuk gözlerle bakıyorlardı. Beldenin her evinden bir cenaze çıkmış, katliamdan kurtulanlar ise kapı komşusunu kaybetmenin acısını yaşıyordu.
***
Bir yandan canım yanıyor bir yandan da ağlamayı bırakıp gördüklerimi haberleştirmem gerektiğini kendime telkin ediyordum. Sonunda bir evden içeri girmeyi başardım, battaniyeye sarılı üç kişi evin avlusunda yatıyordu. Bedenlerinden hala kan sızıyordu vatan toprağına.
***
Yavililer her zamanki gibi kahvede akşam haberlerini izliyorlardı. Dönemin Başbakanı Tansu Çiller, askerin Kuzey Irak’a sınır ötesi harekât düzenleyeceğini, harekatın adının da ‘Murat’1 operasyonu olacağını açıklamıştı.
Aynı dakikalarda yapılan kalleş saldırı beldeyi kan gölüne çevirmişti. Yavi’yi gündüzden ablukaya alan teröristler, kahvehanede topladıkları masumların üzerine kurşun yağdırmış, 5’i çocuk 33 kişiyi şehit etmişlerdi.
***
Saldırı dindirilemez öfkeye neden olmuştu, meydan çok kalabalıktı. Duyan Yavi’ye koşmuştu, aralarında elbette provokatörler de vardı...
Röportaj yaparken derinden bir ses geldi, “Kadının yönettiği ülke ancak bu kadar olur.” Beni kastederek, “ Bu kadın çıkmış gelmiş ne işimize yarayacak?” dedikten sonra meydan karıştı. Bir anda öfkeli kalabalığın hedefi oldum. Güvenlik güçleri taşkınlık çıkarmak isteyenleri güçlükle yatıştırdı.
Çok sonra beni darp eden kişilerin Yavi ile hiçbir alakasının olmadığını öğrendim.
Yıllar sonra Türkiye Cumhuriyeti bu saldırıyı yapanları bulup hesabını sondu ama Yavi’deki sızı hiç dinmedi.
***
Yavi saldırısı benim meslekte kalleş terörün yüzünü ilk kez gördüğüm haberdi. Keşke son olsaydı ama olmalı. O yıllarda Erzurum dahil bölgede çok sayıda saldırı haberine gittim. Her seferinde bu son olsun dedik ama olmadı.
Aradan 28 yıl geçti, bugün terörün beli ülke içinde ciddi bir biçimde kırıldı. Artık eskisi gibi bu topraklarda cirit atamıyorlar. Bırakın cirit atmayı örgüte elaman bile sağlayamıyorlar. Çünkü terörle mücadelede artık çok iyiyiz. Sadece yurt içinde değil, yurt dışında da durum böyle.
***
Güvenlik güçlerinin kararlılıkla sürdürdüğü operasyonlar sayesinde kıskaca alınan teröristler, kafalarını mağaralardan çıkaramıyorlar. Ve hatta o mağalar leşleri ile birlikte başlarına yıkılıyor.
Ancak hala teröre destek verenler yok mu? Dolaylı da olsa terörden çıkar elde etmek isteyenler yok mu? Elbette var!
Açıkça ortaya çıkan da var arkadan iş çevirende.
Vatan toprağına göz dikenler dün PKK ve FETÖ ile yapamadıklarını bugün format değiştirerek yapmaya çalışıyorlar.
Yavi’de, Çiçekli’de, Yastıktepe’de Sansa’da bedenini bu vatan için siper ederlerin evlatları, torunları bu yapılanları elbette açık açık görüyor.
Yavi şehitleri nezdinde teröre kurban verdiğimiz tüm şehitlerimizi rahmet ve saygı ile anıyorum.