Anadolu Türk tarihinin en ilginç ayrıntılarından birini Gazeteci-Yazar Abdurrahman Zeynel, ‘Oltu Şura Hükumeti’ başlıklı makalesinde şöyle özetliyor:
‘25 Mart 1918 yılında 5. Kafkas Tümeni Oltu'ya gelerek muhtemel gelişmelerin (toplu kıyımın) önünü kesmiş oldu. Oltu İslam Cemiyeti bütün yetkileri Osmanlı ordusuna devrederek görevi bıraktı. Mürsel Bey Ardahan'a doğru giderken yönetimi Yusuf Ziya Bey’e bıraktı. Böylece Yusuf Ziya Bey Oltu Kaymakamı oldu.
Kars’ta kurulan ‘Cenûbigarbi Kafkas Hükümeti'nin’ İngilizler tarafından dağıtılmasından sonra Oltu'nun Kars'la ilişkisi tamamen kesilince yönetimi sürdüren Oltu İslâm Şûrası, memleketi sonuna kadar savunma ve ne pahasına olursa olsun düşmana teslim etmeme kararı aldı. Bu doğrultuda bağımsız ‘Oltu Şûra Hükümeti’ kuruldu. Hükümet başkanlığına da Yusuf Ziya Bey getirildi.’
***
O dönemde Oltu’muzun ‘Reisicumhuru’ olan ve sonradan Haşimoğlu soyadını alan rahmetli Yusuf Ziya Bey, hâlâ bizim en değerli yerel kahramanlarımızdan biridir. O, manevi mirasıyla bugün de bize bağımsızlığı, imkânlar ne kadar olumsuz olursa olsun sonuna kadar mücadele etmeyi ve Oltu’yu öyle az buz değil yüreğimizin yettiği kadar sevmeyi öğütler.
***
‘Aslında bugünün esas mevzu’ şu:
Oltu’da kurtuluş heyecanı, yerini yeniden yerel yönetim seçimi telaşına bıraktı, biliyoruz.
Ve fakat ben, sade bir yurttaş ve bir Oltu aşığı olarak ‘Şehri biçimlendiren doğal, tarihsel ve kültürel varlıklar’ konusunun gündemden hiç düşmemesini diliyorum. Birkaç gün sonra Oltu’da ‘Belediye Başkanı’ seçilecek kişinin de Oltu’nun harcındaki izleri, değerleri, ‘silinemez şeyleri’ biliyor olmasını diliyorum…
Kendini, kentinin benzersiz ruhunu yaşatmaya adamasını temenni ediyorum…
Hafta sonu Oltu’da Belediye Başkanı seçilecek fâninin -elbette kendisinin de hayat ve siyaset bakımından bir fâni olduğunu aklından bir an bile çıkarmadan- Oltululara ve Oltu’ya kaleden-kuleden değil, hak ve adalet penceresinden bakmasını; hızla betonlaşan zümrüt vadiye kendi özgün ruhunu yeniden nasıl kazandıracağını düşünmesini ve ‘Belediyeler söz konusu olduğunda kim, nerede, neyi çok farklı, çok estetik, çok ekonomik, çok insan odaklı ve çok güzel yapıyor?’ sorusuna odaklanmasını; bıkmadan, yorulmadan, bu soruya yanıtlar aramasını; seçilmeden önce gördüğü ve bize anlattığı rüyaları seçildikten sonra bütçe bahanesiyle tıraşlamamasını; bunun için de ekonomi ile hayal gücünü çok iyi sentezleyerek sürekli gelişimi, sürekli yeniliği, sürekli üretimi düşlemesini ümit ediyorum…
Ve dolayısıyla eğer becerebilirse yeni Başkanın da tıpkı rahmetli Reisicumhurumuz Yusuf Ziya Bey gibi, tıpkı adıyla, şanıyla, saygınlığıyla ölümsüzleşmiş rahmetli Belediye Reisimiz Nazım Karabulut gibi ‘geride bir isim bırakabilmesini’ diliyorum.
O iki kahramanın mezar taşları Cankurtaran Kabristanı’nda dikilidir ama unutmamak lazım, ikisinin de genleri Oltu’da yaşar.
Bunun için de ‘sayın yeni başkanın’ 1 Nisan günü koltuğuna oturur oturmaz, envai türlü icraatlarına atılmadan önce, Oltu’nun tarihine ve karakterine biçim vermiş o iki efsane yöneticinin ‘biyografilerini’ bulup okumasını öneririm.
‘25 Mart 1918 yılında 5. Kafkas Tümeni Oltu'ya gelerek muhtemel gelişmelerin (toplu kıyımın) önünü kesmiş oldu. Oltu İslam Cemiyeti bütün yetkileri Osmanlı ordusuna devrederek görevi bıraktı. Mürsel Bey Ardahan'a doğru giderken yönetimi Yusuf Ziya Bey’e bıraktı. Böylece Yusuf Ziya Bey Oltu Kaymakamı oldu.
Kars’ta kurulan ‘Cenûbigarbi Kafkas Hükümeti'nin’ İngilizler tarafından dağıtılmasından sonra Oltu'nun Kars'la ilişkisi tamamen kesilince yönetimi sürdüren Oltu İslâm Şûrası, memleketi sonuna kadar savunma ve ne pahasına olursa olsun düşmana teslim etmeme kararı aldı. Bu doğrultuda bağımsız ‘Oltu Şûra Hükümeti’ kuruldu. Hükümet başkanlığına da Yusuf Ziya Bey getirildi.’
***
O dönemde Oltu’muzun ‘Reisicumhuru’ olan ve sonradan Haşimoğlu soyadını alan rahmetli Yusuf Ziya Bey, hâlâ bizim en değerli yerel kahramanlarımızdan biridir. O, manevi mirasıyla bugün de bize bağımsızlığı, imkânlar ne kadar olumsuz olursa olsun sonuna kadar mücadele etmeyi ve Oltu’yu öyle az buz değil yüreğimizin yettiği kadar sevmeyi öğütler.
***
‘Aslında bugünün esas mevzu’ şu:
Oltu’da kurtuluş heyecanı, yerini yeniden yerel yönetim seçimi telaşına bıraktı, biliyoruz.
Ve fakat ben, sade bir yurttaş ve bir Oltu aşığı olarak ‘Şehri biçimlendiren doğal, tarihsel ve kültürel varlıklar’ konusunun gündemden hiç düşmemesini diliyorum. Birkaç gün sonra Oltu’da ‘Belediye Başkanı’ seçilecek kişinin de Oltu’nun harcındaki izleri, değerleri, ‘silinemez şeyleri’ biliyor olmasını diliyorum…
Kendini, kentinin benzersiz ruhunu yaşatmaya adamasını temenni ediyorum…
Hafta sonu Oltu’da Belediye Başkanı seçilecek fâninin -elbette kendisinin de hayat ve siyaset bakımından bir fâni olduğunu aklından bir an bile çıkarmadan- Oltululara ve Oltu’ya kaleden-kuleden değil, hak ve adalet penceresinden bakmasını; hızla betonlaşan zümrüt vadiye kendi özgün ruhunu yeniden nasıl kazandıracağını düşünmesini ve ‘Belediyeler söz konusu olduğunda kim, nerede, neyi çok farklı, çok estetik, çok ekonomik, çok insan odaklı ve çok güzel yapıyor?’ sorusuna odaklanmasını; bıkmadan, yorulmadan, bu soruya yanıtlar aramasını; seçilmeden önce gördüğü ve bize anlattığı rüyaları seçildikten sonra bütçe bahanesiyle tıraşlamamasını; bunun için de ekonomi ile hayal gücünü çok iyi sentezleyerek sürekli gelişimi, sürekli yeniliği, sürekli üretimi düşlemesini ümit ediyorum…
Ve dolayısıyla eğer becerebilirse yeni Başkanın da tıpkı rahmetli Reisicumhurumuz Yusuf Ziya Bey gibi, tıpkı adıyla, şanıyla, saygınlığıyla ölümsüzleşmiş rahmetli Belediye Reisimiz Nazım Karabulut gibi ‘geride bir isim bırakabilmesini’ diliyorum.
O iki kahramanın mezar taşları Cankurtaran Kabristanı’nda dikilidir ama unutmamak lazım, ikisinin de genleri Oltu’da yaşar.
Bunun için de ‘sayın yeni başkanın’ 1 Nisan günü koltuğuna oturur oturmaz, envai türlü icraatlarına atılmadan önce, Oltu’nun tarihine ve karakterine biçim vermiş o iki efsane yöneticinin ‘biyografilerini’ bulup okumasını öneririm.