
Bu yazı, açık bir ‘imdat çağrısıdır’!..
Son derece trajik bir zamanlamayla, Oltu’nun kurtuluş günü kutlamalarından sadece bir gün sonra, 26 Mart’ta dile getirilmiş çok ivedi bir S.O.S. mesajıdır...
Lütfen o gözle okuyunuz!
★★
Kimden acil yardım istiyoruz, adres ne; en başta onu söyleyelim:
Biz Oltulular...
Biz tarih ve arkeoloji meraklıları...
Biz medeniyet aşıkları...
‘Sorumluluğu olan herkesten’ yardım istiyoruz...
Sizden mesela, acil yardım diliyoruz!..
Ve yani kamuoyu oluşturacak halktan ve sivil toplum kuruluşlarından en başta...
Sonra Sayın Erzurum Valisi’nden, Sayın Oltu Kaymakamı’ndan, Sayın Erzurum Büyükşehir Belediyesi Başkanı’ndan ve Sayın Oltu Belediye Başkanları’ndan, Erzurum Kültür Müdürlüğü’nden, Atatürk Üniversitesi’nden, Oltuluların büyük kentlerde kurdukları memleket derneklerinden, Erzurum’un iktidardaki veya muhalefetteki siyasilerinden, milletvekillerinden, muhterem bürokratlardan, değerli iş adamlarından...
Mütevazı, adı-sanı meçhul Oltu aşıklarından...
Hepsinden, birkaçından ya da belki sadece birinden, en etkilisinden...
Bir kahramandan medet umuyoruz...
Tarih ve kültür adına, tarihsel mirası ve Oltu’nun zarif simgesini, eşsiz siluetini yaşatmak adına:
“Destek olun, restorasyonu acilen başlatın...
Tarihiyle yörenin adeta önsözü; anılarıyla kentin hatıra defteri olan Oltu kalesini geç olmadan, yıkılmadan kurtarın!” diyoruz.
Kalesi yıkılmış bir Oltu’da bütün hatıralarımız ölür!
Kalesi yıkılmış bir Oltu, il olsa bile hayallerimizin mezarı olur!
Bu olmasın! Lütfen, ne olur, böyle bir şey olmasın!
Oltu’nun hatıraları ölmesin, tarih burada bitmesin...
★★
Nasıl bir tarihten, ne kadar uzak geçmişten söz ediyoruz, biliyor musunuz?
Ve aslında neyin yaşatılmasını istiyoruz, farkında mısınız?
Bu bağlamda yüzyılın en popüler ansiklopedisi Wikipedia’ya bir göz atalım:
“Oltu Kalesi: Erzurum'un kuzeydoğusunda yer alan Oltu ilçesinin merkezindeki sarp ama yüksek olmayan bir tepelikte yer alan kaledir. Kale, savaş kurallarına göre önemli bir geçidin üzerine inşa edilmiştir. Narman ve Sivri Deresi'nden gelen suların birleşerek Oltu Çayı'nı oluşturduğu yerde konumlamıştır.
Yapımında muntazam kesme taş kullanılan kalenin dış surları zaman içerisinde yok olmuştur. İç kalenin tek kapısı güneye açılmaktadır. Kalenin kuzeyindeki nispeten sağlam olan iki burçtan soldaki türbe haline getirilmiş ve üzerine kubbe ile örtülmüştür. Bu türbe, iç kalede ölen Kadı Mısrî Zinnun'a adanmıştır. Kalenin hemen doğusunda ise bir hamam harabesi bulunmaktadır. Kalede süsleme ögesine pek rastlanmamaktadır. Kalenin kitabelerinde ise günümüze ulaşmamış Oltissi Kilisesi'ne ait bilgiler bulunmaktadır.
Kalenin inşa edildiği tarihle ilgili iki farklı iddia vardır:
İlk iddia kalenin MÖ 400'lü yıllarda inşa edildiğidir.
Daha zayıf olan iddia ise MÖ 10. yüzyılda Urartular tarafından yapıldığıdır. Daha sonra Bizans, Selçuklu ve Akkoyunluların kullandığı kale, sonraki dönemde Gürcülerin eline geçmiş ve uzun süre Türkler ve Gürcüler arasındaki sınırı oluşturmuştur.
Gürcistan melikleri tarafından kullanılan kale 1536'da II. Selim tarafından fethedilmiş ve Çıldır eyaletindeki sancakbeylerinin tahtı olmuştur. Osmanlı döneminde kervansaray olarak kullanılan kale, daha sonra restore edilmiştir.”
★★
Muammer Çelik’in Erzurum Kitabı (1997); İbrahim Hakkı Konyalı’nın Abideleri ve kitabeleri ile Erzurum Tarihi (2020); M. Orhan Bayrak’ın Türkiye Tarihi Yerler Kılavuzu (1997); Seyit Ali Kahraman redaksiyonu Günümüz Türkçesiyle Evliya Çelebi Seyahatnamesi (2006) kalenin tarihini açıklayan önemli kaynaklar arasında sayılabilir.
Araştırın, bakın, nasıl eşsiz bir hazineden söz ediyoruz.
Sayın Erzurum Valisi, Sayın Oltu Kaymakamı, Sayın Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanı ve Sayın Oltu Belediye Başkanı, Sayın Erzurum Kültür Müdürü, Atatürk Üniversitesi’nin sayın rektörü, hocaları...
Lütfen duyarsız kalmayın...
★★
Faruk Pekin’in 2008 yılında NTV Yayınları’ndan çıkan ‘Türkiye’nin Kültür Miras: 100 KALE’ kitabında çok ayrıntılı biçimde değinilen ve otoritelerce ülkemizdeki en değerli kale kalıntıları arasında gösterilen Oltu kalesi, eğer ciddi bir restorasyon yapılmazsa kısa süre içerisinde yok olma tehdidiyle ya da bilinen zarif ve harikulade estetik görünümünü yitirme tehlikesiyle yüz yüze!
İçinden bu kalenin geçtiği sayısız anıları, Oltu’nun imajını, Anadolu arkeologiasının uğrayacağı kaybı ben saymıyorum, bunları benim bu acil yardım çağrısını ilettiğim kimseler hesap edeceklerdir:
Başta Erzurum’un Sayın Belediye Başkanı ve Sayın Valisi, Erzurum Kültür Müdürlüğü, Atatürk Üniversitesi, Oltuluların büyük kentlerde kurdukları memleket dernekleri, Erzurum’un iktidardaki veya muhalefetteki siyasileri, milletvekilleri, bürokratlar, iş adamları...
İsim isim saymayalım; ama özellikle Oltuluların ‘Medarı İftiharımız İç İşleri Bakanımız’ diye bağırlarına bastıkları halihazırda Bursa Milletvekili, AK Parti Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve Merkez Karar Yürütme Kurulu Üyesi olan Sayın Efkan Ala...
Anımsayacağınız üzere Sayın Ala, 2015-2016 yıllarında 65. hükumetin İçişleri Bakanı olarak görev üstlenmişti.
Sayın Ala’nın bakanlıkla ilgili ve diğer unvanlarını sayarken insanın ‘İşte Kale’mizi kurtaracak en etkili siyasetçi’ diyesi geliyor.
Öyle de zaten.
Kaleyi restore ettirmek ve yaşatmak, bu yönde bir girişime öncü veya destek olmak, Sayın Ala’nın itibarlı adını, yaptığı diğer tüm hizmetlerin üzerine çıkaracak ve Oltu yaşadıkça kendilerini unutulmaz yapacaktır.
Fakat bu konuda bir büyük sorumluluk da kuşkusuz Oltu Kaymakamlığına ve Oltu Belediyesi’ne düşüyor.
Sayın Kaymakam Cevdet Bakkal’ın ve Sayın Belediye Başkanı Necmettin Taşçı’nın, kendi unvan ve olanaklarıyla erişebilecekleri bütün etkili lobileri harekete geçirecek siyaset üstü bir girişime öncülük etmeleri, yurdun dört bir yanından arkeoloji ve kültür meraklılarını da içine alacak güçlü bir kamuoyu oluşturmaları ve ilelnihaye somut projeleri ile Sayın Ala’nın kapısını çalmaları sanırız doğru bir başlangıç adımı olacaktır.
Bu arada ben, sayın Ala’nın ve yazımda geçen diğer yetkin insanların desteğini araştırıyorum. Başkaları, daha başka ve kendilerine göre daha iş bitirici isimleri öne sürüp onlara da odaklanabilirler.
Bunu da doğal karşılarız elbette...
‘Buyrun!’ deriz, şükran duyarız.
★★
Sonuç:
Oltu kalesi yıkılmasın da...
‘Var olanı ucubeye dönüştüren değil, orijinali yaşatan kaliteli bir restorasyon’ geçirsin de...
Kim, nereden, nasıl bir katkı sağlarsa sağlasın; razıyız!
Kim, nerede, nasıl bir girişimde bulunursa bulunsun; destek oluruz ve ebediyen minnet duyarız!
Bu temenniyle 104’üncü yıl dönümünde Oltu’nun kurtuluşunu (yerel ve çok nahif ifadesiyle 25 Mart bayramımızı) bir kez daha kutluyor ve evladı olmaktan onur duyduğum memleketime ve tüm hemşehrilerime bitmez, tükenmez, eksilmez sevgilerimi sunuyorum.
Son derece trajik bir zamanlamayla, Oltu’nun kurtuluş günü kutlamalarından sadece bir gün sonra, 26 Mart’ta dile getirilmiş çok ivedi bir S.O.S. mesajıdır...
Lütfen o gözle okuyunuz!
★★
Kimden acil yardım istiyoruz, adres ne; en başta onu söyleyelim:
Biz Oltulular...
Biz tarih ve arkeoloji meraklıları...
Biz medeniyet aşıkları...
‘Sorumluluğu olan herkesten’ yardım istiyoruz...
Sizden mesela, acil yardım diliyoruz!..
Ve yani kamuoyu oluşturacak halktan ve sivil toplum kuruluşlarından en başta...
Sonra Sayın Erzurum Valisi’nden, Sayın Oltu Kaymakamı’ndan, Sayın Erzurum Büyükşehir Belediyesi Başkanı’ndan ve Sayın Oltu Belediye Başkanları’ndan, Erzurum Kültür Müdürlüğü’nden, Atatürk Üniversitesi’nden, Oltuluların büyük kentlerde kurdukları memleket derneklerinden, Erzurum’un iktidardaki veya muhalefetteki siyasilerinden, milletvekillerinden, muhterem bürokratlardan, değerli iş adamlarından...
Mütevazı, adı-sanı meçhul Oltu aşıklarından...
Hepsinden, birkaçından ya da belki sadece birinden, en etkilisinden...
Bir kahramandan medet umuyoruz...
Tarih ve kültür adına, tarihsel mirası ve Oltu’nun zarif simgesini, eşsiz siluetini yaşatmak adına:
“Destek olun, restorasyonu acilen başlatın...
Tarihiyle yörenin adeta önsözü; anılarıyla kentin hatıra defteri olan Oltu kalesini geç olmadan, yıkılmadan kurtarın!” diyoruz.
Kalesi yıkılmış bir Oltu’da bütün hatıralarımız ölür!
Kalesi yıkılmış bir Oltu, il olsa bile hayallerimizin mezarı olur!
Bu olmasın! Lütfen, ne olur, böyle bir şey olmasın!
Oltu’nun hatıraları ölmesin, tarih burada bitmesin...
★★
Nasıl bir tarihten, ne kadar uzak geçmişten söz ediyoruz, biliyor musunuz?
Ve aslında neyin yaşatılmasını istiyoruz, farkında mısınız?
Bu bağlamda yüzyılın en popüler ansiklopedisi Wikipedia’ya bir göz atalım:
“Oltu Kalesi: Erzurum'un kuzeydoğusunda yer alan Oltu ilçesinin merkezindeki sarp ama yüksek olmayan bir tepelikte yer alan kaledir. Kale, savaş kurallarına göre önemli bir geçidin üzerine inşa edilmiştir. Narman ve Sivri Deresi'nden gelen suların birleşerek Oltu Çayı'nı oluşturduğu yerde konumlamıştır.
Yapımında muntazam kesme taş kullanılan kalenin dış surları zaman içerisinde yok olmuştur. İç kalenin tek kapısı güneye açılmaktadır. Kalenin kuzeyindeki nispeten sağlam olan iki burçtan soldaki türbe haline getirilmiş ve üzerine kubbe ile örtülmüştür. Bu türbe, iç kalede ölen Kadı Mısrî Zinnun'a adanmıştır. Kalenin hemen doğusunda ise bir hamam harabesi bulunmaktadır. Kalede süsleme ögesine pek rastlanmamaktadır. Kalenin kitabelerinde ise günümüze ulaşmamış Oltissi Kilisesi'ne ait bilgiler bulunmaktadır.
Kalenin inşa edildiği tarihle ilgili iki farklı iddia vardır:
İlk iddia kalenin MÖ 400'lü yıllarda inşa edildiğidir.
Daha zayıf olan iddia ise MÖ 10. yüzyılda Urartular tarafından yapıldığıdır. Daha sonra Bizans, Selçuklu ve Akkoyunluların kullandığı kale, sonraki dönemde Gürcülerin eline geçmiş ve uzun süre Türkler ve Gürcüler arasındaki sınırı oluşturmuştur.
Gürcistan melikleri tarafından kullanılan kale 1536'da II. Selim tarafından fethedilmiş ve Çıldır eyaletindeki sancakbeylerinin tahtı olmuştur. Osmanlı döneminde kervansaray olarak kullanılan kale, daha sonra restore edilmiştir.”
★★
Muammer Çelik’in Erzurum Kitabı (1997); İbrahim Hakkı Konyalı’nın Abideleri ve kitabeleri ile Erzurum Tarihi (2020); M. Orhan Bayrak’ın Türkiye Tarihi Yerler Kılavuzu (1997); Seyit Ali Kahraman redaksiyonu Günümüz Türkçesiyle Evliya Çelebi Seyahatnamesi (2006) kalenin tarihini açıklayan önemli kaynaklar arasında sayılabilir.
Araştırın, bakın, nasıl eşsiz bir hazineden söz ediyoruz.
Sayın Erzurum Valisi, Sayın Oltu Kaymakamı, Sayın Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanı ve Sayın Oltu Belediye Başkanı, Sayın Erzurum Kültür Müdürü, Atatürk Üniversitesi’nin sayın rektörü, hocaları...
Lütfen duyarsız kalmayın...
★★
Faruk Pekin’in 2008 yılında NTV Yayınları’ndan çıkan ‘Türkiye’nin Kültür Miras: 100 KALE’ kitabında çok ayrıntılı biçimde değinilen ve otoritelerce ülkemizdeki en değerli kale kalıntıları arasında gösterilen Oltu kalesi, eğer ciddi bir restorasyon yapılmazsa kısa süre içerisinde yok olma tehdidiyle ya da bilinen zarif ve harikulade estetik görünümünü yitirme tehlikesiyle yüz yüze!
İçinden bu kalenin geçtiği sayısız anıları, Oltu’nun imajını, Anadolu arkeologiasının uğrayacağı kaybı ben saymıyorum, bunları benim bu acil yardım çağrısını ilettiğim kimseler hesap edeceklerdir:
Başta Erzurum’un Sayın Belediye Başkanı ve Sayın Valisi, Erzurum Kültür Müdürlüğü, Atatürk Üniversitesi, Oltuluların büyük kentlerde kurdukları memleket dernekleri, Erzurum’un iktidardaki veya muhalefetteki siyasileri, milletvekilleri, bürokratlar, iş adamları...
İsim isim saymayalım; ama özellikle Oltuluların ‘Medarı İftiharımız İç İşleri Bakanımız’ diye bağırlarına bastıkları halihazırda Bursa Milletvekili, AK Parti Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve Merkez Karar Yürütme Kurulu Üyesi olan Sayın Efkan Ala...
Anımsayacağınız üzere Sayın Ala, 2015-2016 yıllarında 65. hükumetin İçişleri Bakanı olarak görev üstlenmişti.
Sayın Ala’nın bakanlıkla ilgili ve diğer unvanlarını sayarken insanın ‘İşte Kale’mizi kurtaracak en etkili siyasetçi’ diyesi geliyor.
Öyle de zaten.
Kaleyi restore ettirmek ve yaşatmak, bu yönde bir girişime öncü veya destek olmak, Sayın Ala’nın itibarlı adını, yaptığı diğer tüm hizmetlerin üzerine çıkaracak ve Oltu yaşadıkça kendilerini unutulmaz yapacaktır.
Fakat bu konuda bir büyük sorumluluk da kuşkusuz Oltu Kaymakamlığına ve Oltu Belediyesi’ne düşüyor.
Sayın Kaymakam Cevdet Bakkal’ın ve Sayın Belediye Başkanı Necmettin Taşçı’nın, kendi unvan ve olanaklarıyla erişebilecekleri bütün etkili lobileri harekete geçirecek siyaset üstü bir girişime öncülük etmeleri, yurdun dört bir yanından arkeoloji ve kültür meraklılarını da içine alacak güçlü bir kamuoyu oluşturmaları ve ilelnihaye somut projeleri ile Sayın Ala’nın kapısını çalmaları sanırız doğru bir başlangıç adımı olacaktır.
Bu arada ben, sayın Ala’nın ve yazımda geçen diğer yetkin insanların desteğini araştırıyorum. Başkaları, daha başka ve kendilerine göre daha iş bitirici isimleri öne sürüp onlara da odaklanabilirler.
Bunu da doğal karşılarız elbette...
‘Buyrun!’ deriz, şükran duyarız.
★★
Sonuç:
Oltu kalesi yıkılmasın da...
‘Var olanı ucubeye dönüştüren değil, orijinali yaşatan kaliteli bir restorasyon’ geçirsin de...
Kim, nereden, nasıl bir katkı sağlarsa sağlasın; razıyız!
Kim, nerede, nasıl bir girişimde bulunursa bulunsun; destek oluruz ve ebediyen minnet duyarız!
Bu temenniyle 104’üncü yıl dönümünde Oltu’nun kurtuluşunu (yerel ve çok nahif ifadesiyle 25 Mart bayramımızı) bir kez daha kutluyor ve evladı olmaktan onur duyduğum memleketime ve tüm hemşehrilerime bitmez, tükenmez, eksilmez sevgilerimi sunuyorum.