
Türkiye’de aydınlar ve bilim insanları arasında saygın bir yeri olan Avrasya Yazarlar Birliği, 2023 yılının en iyi araştırma ve kitap ödülünü Prof. Dr. Alpaslan Ceylan’a verdi. ‘Doğu Anadolu’da Erken Dönem Türk İzleri’ eseriyle göz dolduran Prof. Dr. Ceylan, ödülünü Avrasya Yazarlar Birliği adına Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Yakup Ömeroğlu’ndan aldı. Öte yandan Kültür ve Turizm Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü Tasavvuf, İrfan ve Meydan Meşkleri Topluluğu, 2023 Mevlâna Yılı ve 750. Vuslat Yıl Dönümü kapsamında Manas Üniversitesinde etkinlik düzenledi.
Bilim dünyasında saygın bir yere sahip olan Avrasya Yazarlar Birliği çeşitli dallardaki ödülleri dağıtmaya devam ediyor. Bu yılın en iyi araştırma ve kitap ödülüne ise Prof. Dr. Alpaslan Ceylan layık görüldü.
2023 yılının en iyi araştırma ve kitap ödülünü Prof. Dr. Alpaslan Ceylan’a veren Avrasya Yazarlar Birliği adına Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Yakup Ömeroğlu bu nadide eserle ilgili şu ifadeleri kullandı: “Bugün yaklaşık 285 milyonu bulan Türk Dünyası’nın tarihsel coğrafyasını anlamak ve başlangıcından itibaren gelişen kültürünü kanıtları ile açıklamak, metodik bakımdan son derece zordur.
Çünkü MÖ IV. Bin yıldan itibaren Asya’nın dört bir yanına yapılan göçler ve bu göçler sonucunda cereyan eden siyasi ve sosyal gelişmeler, dünya tarihini yakından etkilemiştir. Ön Asya başta olmak üzere yaşanabilir dünya coğrafyalarının hemen hemen hepsinde Türk göçleri etkili olmuştur. Doğuda Mançurya’dan kuzeyde Sibirya’ya, güneyde Hindistan’dan batıda Hazar Denizi ve Tuna Havzası’na kadar yayılan bir coğrafyada atlı kavimler çağını başlatan Türkler, ilişkiye girdikleri milletlerin yazılı kaynaklarında farklı isimlerle anılmışlardır. Bu kadar geniş bir coğrafyada varlık gösteren Türklerin tarihini, bilhassa erken dönem tarihini yazarken arkeoloji, antropoloji, lengüistik, coğrafya, sanat tarihi, sosyoloji, ekonomi, nümizmatik vb. birçok bilimden faydalanmak gerekiyor.”
Arkeolojik merkezlerin toplandığı ilk eser
Dr. Yakup Ömeroğlu sözlerine şöyle devam etti: “Uzun emekler sonunda hazırlanan bu araştırma kitabı, Doğu Anadolu’daki erken dönem Türk izlerine ait maddi buluntu ve arkeolojik merkezlerin toplandığı ilk ve kapsamlı eser olma özelliği taşımaktadır. Bu yüzden kitabın adı “Doğu Anadolu’da Erken Dönem Türk İzleri” şeklinde konulmuştur. Bu çalışmanın belki de en önemli özelliği, 1071 Malazgirt’le başladığı iddia edilen Anadolu’nun Türkleşme sürecini arkeolojik kanıtlar eşliğinde çok daha eskilere götürmesidir. Orta Asya’nın Devamı: Doğu Anadolu Coğrafyası “Orta Asya ve Anadolu’da sürdürülen yüzey araştırmalarında varılan sonuç şudur ki; Anadolu özellikle Doğu Anadolu coğrafyası, Orta Asya bozkırlarının hem coğrafi hem de kültürel yönden devamıdır. Tanrı Dağlarındaki Saymalıtaş’ın gizemli şamanlarını, Kars/Digor’da bulmak mümkündür. Altaylardaki geyikli taşların gökyüzüne uçma seremonilerini, Geyiklitepe’de mistik bir halde bulabiliriz. Orta Asya Ön Türk boylarının pastoral yaşamlarının izlerini Doğu Anadolu’nun hemen her tarafında görmek olasıdır. Hakkari Gevaruk Vadisi, Tırşin Yaylası, Van, Erzincan, Erzurum-Kars Platosu ve Anadolu’nun yüksek yaylaları bugün olduğu gibi, bin yıllardır göçer-konar Türklere ev sahipliği yapmaktadır.” Erken Dönem Türk izlerine rastlanıldı
Kitapla ile ilgili düşüncelerini dile getiren Rektör Prof. Dr. Ceylan, “Yeni bir tarih tezini ortaya koymak için yeteri kadar tarihi bilgi, belge ve kaynakların yanı sıra senkronize çalışmalara ve saha çalışmalarına ihtiyaç vardır. Hele söz konusu Anadolu gibi kadim bir coğrafya olunca bu materyal ve yöntem çeşitliliğine olan ihtiyaç daha da artmaktadır. Batılı bir tarih anlayışının ürünü olarak Ortaçağ Arap, Bizans, Gürcü, Fars, Latin, Türk ve benzeri yazılı kaynakların eşliğinde ele alınan “Anadolu’nun Türkleşme süreci”, yeni gelişen bilimsel yöntem ve analizler sayesinde yeniden tartışılmaya, yorumlanmaya muhtaç hâle gelmiştir. Yaklaşık 25 yıldır Kuzeydoğu Anadolu Bölgesi’nde geniş bir çalışma ekibi ile sürdürdüğümüz yüzey araştırmaları ve kazılar sırasında pek çok yerleşim biriminin yanı sıra, Erken Dönem Türk izleri bulgusu diye tabir ettiğimiz kaya resimleri, taş heykeller, damgalar ve işaretler, ile runik yazı ve sembollerin göçler yolu ile Kafkasya üzerinden Anadolu’ya geldiğini tespit ettik. Ortaya atmış olduğumuz “1071’den Önce Anadolu’da Türk Varlığı Tezi”, ne bir anti-tezdir, ne de Cumhuriyet Dönemi sonrası tartışmalı tezler arasında yer alır. Bu tez, Anadolu bozkırlarında, yaylalarında var olmuş olan ve bozkır geleneklerini yansıtan konar-göçerlerin, Türk etnosu olan ilişkilerinin çok yönlü irdelendiği bir tezdir. Bu tez Yaylaların-Bozkırların ve erken dönemde henüz isimlendirilmemiş atlı kültürün/Proto Türk kültürünün arkeolojik mirasının incelendiği tezdir.
Yürütülecek çalışmalara rehberlik edecek
Doğu Anadolu'daki Türk izlerini keşfetmek için kapsamlı bir rehber niteliğinde olan kitap, Anadolu’da Erken Dönem Türk İzlerinin önsözü niteliğindedir. Gelecekte araştırma yapacak genç araştırmacılara ilham verecek bulgulara sahip olan bu çalışmanın yürütülecek araştırmalar için rehberlik edeceğine inancımız tamdır.” İfadelerini kullandı.
Çıtlak’tan büyüleyici gece
Öte yandan Kültür ve Turizm Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü Tasavvuf, İrfan ve Meydan Meşkleri Topluluğu, 2023 Mevlâna Yılı ve 750. Vuslat Yıl Dönümü kapsamında Manas Üniversitesinde etkinlik düzenledi.
Manas Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Alpaslan Ceylan, kültür ve sanat etkinlikleri kapsamında Cengiz Aytmatov kampüsünde icra edilen Tasavvuf Musikisi Konserinde Mehmet Fatih Çıtlak'ın da Hicaz ve Nihavend makamlarından ilahiler seslendirdiğini söyledi.
Büyüleyici konserde unutulmaz anlar yaşadıklarını belirten Ceylan, “ Bu güzel programda emeği geçen herkese çok teşekkür ediyorum. 2023 yılının Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından “Mevlana Yılı” olarak ilan edilmesi oldukça önem taşımaktadır. Mevlana'nın ‘Şu toprağa sevgiden başka bir tohum ekmeyiz, şu tertemiz tarlaya başka bir tohum ekmeyiz biz’ ifadeleri ile sevgi tohumları ekmeye devam edeceğiz inşallah. Gönülleri buluşturan, birliği, beraberliği ve kardeşliği yeşerten büyük İslam alimi Mevlana Celaleddin-i Rumi'yi 750. vuslat yıl dönümünde rahmetle ve minnetle anıyorum” ifadelerini kullandı.
Şeyma TAHİR


Dr. Yakup Ömeroğlu sözlerine şöyle devam etti: “Uzun emekler sonunda hazırlanan bu araştırma kitabı, Doğu Anadolu’daki erken dönem Türk izlerine ait maddi buluntu ve arkeolojik merkezlerin toplandığı ilk ve kapsamlı eser olma özelliği taşımaktadır. Bu yüzden kitabın adı “Doğu Anadolu’da Erken Dönem Türk İzleri” şeklinde konulmuştur. Bu çalışmanın belki de en önemli özelliği, 1071 Malazgirt’le başladığı iddia edilen Anadolu’nun Türkleşme sürecini arkeolojik kanıtlar eşliğinde çok daha eskilere götürmesidir. Orta Asya’nın Devamı: Doğu Anadolu Coğrafyası “Orta Asya ve Anadolu’da sürdürülen yüzey araştırmalarında varılan sonuç şudur ki; Anadolu özellikle Doğu Anadolu coğrafyası, Orta Asya bozkırlarının hem coğrafi hem de kültürel yönden devamıdır. Tanrı Dağlarındaki Saymalıtaş’ın gizemli şamanlarını, Kars/Digor’da bulmak mümkündür. Altaylardaki geyikli taşların gökyüzüne uçma seremonilerini, Geyiklitepe’de mistik bir halde bulabiliriz. Orta Asya Ön Türk boylarının pastoral yaşamlarının izlerini Doğu Anadolu’nun hemen her tarafında görmek olasıdır. Hakkari Gevaruk Vadisi, Tırşin Yaylası, Van, Erzincan, Erzurum-Kars Platosu ve Anadolu’nun yüksek yaylaları bugün olduğu gibi, bin yıllardır göçer-konar Türklere ev sahipliği yapmaktadır.” Erken Dönem Türk izlerine rastlanıldı
Kitapla ile ilgili düşüncelerini dile getiren Rektör Prof. Dr. Ceylan, “Yeni bir tarih tezini ortaya koymak için yeteri kadar tarihi bilgi, belge ve kaynakların yanı sıra senkronize çalışmalara ve saha çalışmalarına ihtiyaç vardır. Hele söz konusu Anadolu gibi kadim bir coğrafya olunca bu materyal ve yöntem çeşitliliğine olan ihtiyaç daha da artmaktadır. Batılı bir tarih anlayışının ürünü olarak Ortaçağ Arap, Bizans, Gürcü, Fars, Latin, Türk ve benzeri yazılı kaynakların eşliğinde ele alınan “Anadolu’nun Türkleşme süreci”, yeni gelişen bilimsel yöntem ve analizler sayesinde yeniden tartışılmaya, yorumlanmaya muhtaç hâle gelmiştir. Yaklaşık 25 yıldır Kuzeydoğu Anadolu Bölgesi’nde geniş bir çalışma ekibi ile sürdürdüğümüz yüzey araştırmaları ve kazılar sırasında pek çok yerleşim biriminin yanı sıra, Erken Dönem Türk izleri bulgusu diye tabir ettiğimiz kaya resimleri, taş heykeller, damgalar ve işaretler, ile runik yazı ve sembollerin göçler yolu ile Kafkasya üzerinden Anadolu’ya geldiğini tespit ettik. Ortaya atmış olduğumuz “1071’den Önce Anadolu’da Türk Varlığı Tezi”, ne bir anti-tezdir, ne de Cumhuriyet Dönemi sonrası tartışmalı tezler arasında yer alır. Bu tez, Anadolu bozkırlarında, yaylalarında var olmuş olan ve bozkır geleneklerini yansıtan konar-göçerlerin, Türk etnosu olan ilişkilerinin çok yönlü irdelendiği bir tezdir. Bu tez Yaylaların-Bozkırların ve erken dönemde henüz isimlendirilmemiş atlı kültürün/Proto Türk kültürünün arkeolojik mirasının incelendiği tezdir.

Doğu Anadolu'daki Türk izlerini keşfetmek için kapsamlı bir rehber niteliğinde olan kitap, Anadolu’da Erken Dönem Türk İzlerinin önsözü niteliğindedir. Gelecekte araştırma yapacak genç araştırmacılara ilham verecek bulgulara sahip olan bu çalışmanın yürütülecek araştırmalar için rehberlik edeceğine inancımız tamdır.” İfadelerini kullandı.

