
Malazgirt Meydan Muharebesinin kazanılmasından sonra Sultan Alp Arslan bir emir verir ve der ki: “ Fethedilen yerler fethedenin malıdır.” Bu emri alan Saltuk, Mengücek, Danişment Ahmet Gazi ve Artuk Bey artık at sırtında dağ, taş ve ova demeden cihan ve cihat anlayışına dayanarak Anadolu’yu bir Türk-İslam yurdu haline getirir. Erzurum, Erzincan, Sivas ve Mardin çevresi kısa süre içerisinde han, hamam, cami, medrese, hastane, mescit ve köprülerle donatılır ve süreç hızlı ilerler. Asker, komutanının verdiği emri iyi okumuş ve zaferden zafere koşmuştur. İşte bu beyliklerden biri olan Artuklu topraklarında Türk ve dünya uygarlık tarihine katkı sağlayan biri vardır ve adı bugün dahi zihinlerdedir. Cizreli El Cezeri, 1136 yılında Cizreli Tor mahallesinde dünyaya gözlerini açtığında XXI. Yüzyılın da önemli buluşları arasında yer alan kodlamanın ilk temsilcisi olacağını kimse bilmiyordu. Asıl ismi İsmail Ebul İz Bin Rezzaz El-Cezeridir. "Mekanik Hareketlerden Mühendislikte Faydalanmayı İçeren Kitap" (El Câmi-u’l Beyn’el İlmî ve El-Amelî’en Nâfi fî Sınâ'ati'l Hiyel, Arapça: بَيْنْ اَلْعِلْمِ وَالْعَمَلِ اَلنَّافِعْ فِي صِناعَةُ الْحِيَلْ) adlı eserinde robotik ilminin temel esaslarını ortaya koydu. Sibernetik ve robotik kodlama alanında kendisini geliştiren Cezeri, Leonardo Da Vinci’nin kendisinde ilham almasına neden olmuştur.
El Cezeri, çalışmalarını önce bir kâğıt model üzerinde tasarlar ardından ise geometri kurallarından yararlanarak icadını tamamlar idi. Otomatik saat, su pompaları ve otomatik abdest alma makineleri onun bilim dünyasına katkı sağladığı önemli buluşlardan sadece bir kaçıdır. El Cezeri’nin yaşadığı dönem Avrupa tarihi için karanlık bir çağ, kilise baskının, skolastik düşünce ve feodalite rejiminin egemen olduğu bir çağdır. Haçlı Seferlerinin etkisinin Müslüman coğrafyalar üzerinde etkin hissedildiği bir dönemdir. Bütün bunlara rağmen o canlılar ve makinelerde kontrol, iletişim ve işleyişi inceleyen sibernetiğin, toplanabilir ve çarpılabilir soyut miktarlar tablosu olan matrisin temellerini EL CEZERİ, Şırnak ilinde atıyordu. Ondan yıllar sonra siberneti terimini ilk kez matematikçi ve fizikçi olan Fransız André-Marie Ampère 1834’te kullanırken, 1948 yılında modern sibernetiğin kurucusu ABD’li matematikçi ve felsefeci Norbert Wiener oluyordu. Yani El Cezeri, yüzyılarca önce Avrupa’nın ulaştığı bilgiye ulaşıyor ve bunu eserine alıyordu. El Cezeri yaptığı çalışmaları kitabında şöyle özetler: “Benden çok evvel gelen âlimlerin kitaplarını ve onları takip edenlerin çalışmalarını gözden geçirdim... Nihayet nakillerden kurtuldum, başkalarının yaptıklarından sıyrıldım ve problemlere kendi gözümle bakabildim... Uygulamaya dönüştürülemeyen her teknik ilmin, doğru ile yanlış arasında muallakta kaldığını gördüm.”
El Cezeri’nin Fil Su Saati, Tavus Kuşlu İbrik, Mumlu Saatler, Abdest Almak İçin Otomatlar, Fıskiyeler, Suyu Yukarı çıkaran araçları bulunmaktadır. Bu araçlar hava, boşluk ve denge prensipleri ile çalışıyordu. Artuklu Sarayında Reis-ül amal yani başmühendis olarak da çalışan EL CEZERİ, 1206 yılında Cizre’de hayata veda ederken geride 50 çeşit araç, sibernetik ilmi, kodlama, mekanik düzen ve şifreli anahtarlar kalmıştır. Batı onun açtığı yoldan yüzyıllar sonra giderek sanayi inkılâbının yolunu açmıştır. El Cezeri gibi ilmin hizmetinde bilginin peşinde koşan insanların sayesinde bugün teknoloji belli bir seviyeye gelmiştir. Bizler ise elimizde var olan değerler yerine, onun taklidini yapanları hayranlıkla izlemeye devam edip duruyoruz. El Cezeri, Fuat Sezgin, Aziz Sancar gibi isimler Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinden tüm insanlığın hayatını değiştirmiş işlere imza atmış olması ise manidardır ve düşünülmesi gereken bir konudur.
El Cezeri, çalışmalarını önce bir kâğıt model üzerinde tasarlar ardından ise geometri kurallarından yararlanarak icadını tamamlar idi. Otomatik saat, su pompaları ve otomatik abdest alma makineleri onun bilim dünyasına katkı sağladığı önemli buluşlardan sadece bir kaçıdır. El Cezeri’nin yaşadığı dönem Avrupa tarihi için karanlık bir çağ, kilise baskının, skolastik düşünce ve feodalite rejiminin egemen olduğu bir çağdır. Haçlı Seferlerinin etkisinin Müslüman coğrafyalar üzerinde etkin hissedildiği bir dönemdir. Bütün bunlara rağmen o canlılar ve makinelerde kontrol, iletişim ve işleyişi inceleyen sibernetiğin, toplanabilir ve çarpılabilir soyut miktarlar tablosu olan matrisin temellerini EL CEZERİ, Şırnak ilinde atıyordu. Ondan yıllar sonra siberneti terimini ilk kez matematikçi ve fizikçi olan Fransız André-Marie Ampère 1834’te kullanırken, 1948 yılında modern sibernetiğin kurucusu ABD’li matematikçi ve felsefeci Norbert Wiener oluyordu. Yani El Cezeri, yüzyılarca önce Avrupa’nın ulaştığı bilgiye ulaşıyor ve bunu eserine alıyordu. El Cezeri yaptığı çalışmaları kitabında şöyle özetler: “Benden çok evvel gelen âlimlerin kitaplarını ve onları takip edenlerin çalışmalarını gözden geçirdim... Nihayet nakillerden kurtuldum, başkalarının yaptıklarından sıyrıldım ve problemlere kendi gözümle bakabildim... Uygulamaya dönüştürülemeyen her teknik ilmin, doğru ile yanlış arasında muallakta kaldığını gördüm.”
El Cezeri’nin Fil Su Saati, Tavus Kuşlu İbrik, Mumlu Saatler, Abdest Almak İçin Otomatlar, Fıskiyeler, Suyu Yukarı çıkaran araçları bulunmaktadır. Bu araçlar hava, boşluk ve denge prensipleri ile çalışıyordu. Artuklu Sarayında Reis-ül amal yani başmühendis olarak da çalışan EL CEZERİ, 1206 yılında Cizre’de hayata veda ederken geride 50 çeşit araç, sibernetik ilmi, kodlama, mekanik düzen ve şifreli anahtarlar kalmıştır. Batı onun açtığı yoldan yüzyıllar sonra giderek sanayi inkılâbının yolunu açmıştır. El Cezeri gibi ilmin hizmetinde bilginin peşinde koşan insanların sayesinde bugün teknoloji belli bir seviyeye gelmiştir. Bizler ise elimizde var olan değerler yerine, onun taklidini yapanları hayranlıkla izlemeye devam edip duruyoruz. El Cezeri, Fuat Sezgin, Aziz Sancar gibi isimler Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinden tüm insanlığın hayatını değiştirmiş işlere imza atmış olması ise manidardır ve düşünülmesi gereken bir konudur.