
SADAT’ın kurucusu Adnan Tanrıverdi, Bosna Hersek’te yaşanan büyük dram ile ilgili yaptığı gözlem ve izlenimleri sonrası böyle bir şirkete olan ihtiyacı tespit ettiğini belirtiyor. Tanrıverdi, “Bu hatıram (Bosna) beni, Batı Emperyalizminin kontrolündeki, “Özel Savunma Danışmanlık Şirketlerini” yakından incelemeye sevk etti.”
Tanrıverdi, daha da acı bir tespit yaparak “Bu gün batılı gelişmiş ülkelerin kontrolünde, ülkelerinin silahlı kuvvetleri ve dış işleri ile paralel ve onların kontrolünde hizmet veren 70 civarında “Uluslararası Savunma Danışmanlık Şirketi” bulunmaktadır.
Bu şirketlerin tamamı, Birinci ve İkinci Dünya Harbi sonunda kurulmuş, 20 civarında Müslüman Ülkede faaliyet göstermektedirler. Faaliyette bulundukları Ülkelerin en mahrem askeri faaliyetlerini yürütmektedirler.
Bazıları basiretsiz liderler vasıtasıyla, Ülkelerindeki iç harbi körüklemişler, bazıları komşu Müslüman devletleri birbiri ile düşman haline getirmişler, bazılar fiili işgalin arkasından çekilen silahlı kuvvetler yerine kontrolü devam ettirmek üzere geride bırakılmışlar, bazısı kurdukları “paralı ordularla” büyük insanlık suçlarına imza atmışlardır. Sonuçta, bu alan batı tarafından sömürülerine alet olarak kullanılmıştır.”
Meselenin özünü anlayabildik mi?
SADAT’a saldırının perde arkasında 20 Müslüman ülkeye verilen askeri alanlardaki danışmanlık hizmeti yatıyor. Yani, BATI Müslüman Devletlerin kendi kontrolünden çıkmasından, onların kaynaklarının sömürülmesinden endişe ediyor.
Öyleyse SADAT’ın içeriden hedef alınması gerekiyor!
Adnan Tanrıverdi, birçok soruya cevap niteliğinde şu tespitleri yapıyor;
“Bu durum, bizim omuzumuza bir sorumluluk yüklemiştir.
Dost ve Müslüman Ülkelerin Silahlı Kuvvetlerini kurup, eğitip, donatmak için, köklü geleneklere sahip Silahlı Kuvvetlerde hizmet etmiş askeri personele ihtiyaç duyduğunda; bu Ülkelerin kendi Ulusal çıkarları ile İslam Aleminin ortak çıkarını ön planda tutacak, TSK'nin engin birikimine sahip, her Kuvvet Komutanlığı sınıf ve branşında yetişmiş, farklı alanlarda hizmetler vermiş, yetenekli ve idealist emekli subay ve astsubayların organize olduğu bir imkanı hazır bulmaları için “SADAT Uluslararası Savunma Danışmanlık Şirketini” kurmaya sevk etmiştir.
TSK, 22 dost, Türk ve Müslüman Ülkeye eğitim, danışmanlık ve donatım konusunda hizmet vermektedir. Ama 60 İslam Ülkesinin savunma alanındaki bütün ihtiyaçlarına cevap vermesi mümkün olamamaktadır.”
Şimdi içeriden ABD güdümlü kesimler vasıtasıyla Türkiye’nin bu alanda atacağı adımları tasfiye çalışması yürütüyorlar. Onlara göre SADAT, Erdoğan’ın hesapları için faaliyet yürüten bir aygıt.
Ancak halkın soru soracağı günlerde, SADAT üzerine hesap yapanlara “Kimin ve hangi gücün hesabı ve menfaati için hareket ediyorsunuz” demeyecek midir?
Bence diyecektir!
Tanrıverdi, daha da acı bir tespit yaparak “Bu gün batılı gelişmiş ülkelerin kontrolünde, ülkelerinin silahlı kuvvetleri ve dış işleri ile paralel ve onların kontrolünde hizmet veren 70 civarında “Uluslararası Savunma Danışmanlık Şirketi” bulunmaktadır.
Bu şirketlerin tamamı, Birinci ve İkinci Dünya Harbi sonunda kurulmuş, 20 civarında Müslüman Ülkede faaliyet göstermektedirler. Faaliyette bulundukları Ülkelerin en mahrem askeri faaliyetlerini yürütmektedirler.
Bazıları basiretsiz liderler vasıtasıyla, Ülkelerindeki iç harbi körüklemişler, bazıları komşu Müslüman devletleri birbiri ile düşman haline getirmişler, bazılar fiili işgalin arkasından çekilen silahlı kuvvetler yerine kontrolü devam ettirmek üzere geride bırakılmışlar, bazısı kurdukları “paralı ordularla” büyük insanlık suçlarına imza atmışlardır. Sonuçta, bu alan batı tarafından sömürülerine alet olarak kullanılmıştır.”
Meselenin özünü anlayabildik mi?
SADAT’a saldırının perde arkasında 20 Müslüman ülkeye verilen askeri alanlardaki danışmanlık hizmeti yatıyor. Yani, BATI Müslüman Devletlerin kendi kontrolünden çıkmasından, onların kaynaklarının sömürülmesinden endişe ediyor.
Öyleyse SADAT’ın içeriden hedef alınması gerekiyor!
Adnan Tanrıverdi, birçok soruya cevap niteliğinde şu tespitleri yapıyor;
“Bu durum, bizim omuzumuza bir sorumluluk yüklemiştir.
Dost ve Müslüman Ülkelerin Silahlı Kuvvetlerini kurup, eğitip, donatmak için, köklü geleneklere sahip Silahlı Kuvvetlerde hizmet etmiş askeri personele ihtiyaç duyduğunda; bu Ülkelerin kendi Ulusal çıkarları ile İslam Aleminin ortak çıkarını ön planda tutacak, TSK'nin engin birikimine sahip, her Kuvvet Komutanlığı sınıf ve branşında yetişmiş, farklı alanlarda hizmetler vermiş, yetenekli ve idealist emekli subay ve astsubayların organize olduğu bir imkanı hazır bulmaları için “SADAT Uluslararası Savunma Danışmanlık Şirketini” kurmaya sevk etmiştir.
TSK, 22 dost, Türk ve Müslüman Ülkeye eğitim, danışmanlık ve donatım konusunda hizmet vermektedir. Ama 60 İslam Ülkesinin savunma alanındaki bütün ihtiyaçlarına cevap vermesi mümkün olamamaktadır.”
Şimdi içeriden ABD güdümlü kesimler vasıtasıyla Türkiye’nin bu alanda atacağı adımları tasfiye çalışması yürütüyorlar. Onlara göre SADAT, Erdoğan’ın hesapları için faaliyet yürüten bir aygıt.
Ancak halkın soru soracağı günlerde, SADAT üzerine hesap yapanlara “Kimin ve hangi gücün hesabı ve menfaati için hareket ediyorsunuz” demeyecek midir?
Bence diyecektir!