
Sadece Afganlıları değil, Suriyeli göçmenleri de sevin!
Antalya’da basın mensupları için ‘’Göç-Mülteci’’ konularındaki katıldığım Bilgi ve Farkındalık Seminerinden çıkardığım sonuç bu: Sadece Afganlıları değil, Suriyeli göçmenleri de cici görün, sevin!
Porto Bello Hotel’de BYEGM’nin de katkılarıyla 2 gün süren ve üç bölümden oluşan toplantıda edindiğim izlenimler kısaca şunlar.

Türkiye, dünyadaki en büyük mülteci nüfusuna ev sahipliği yapıyor. Mültecilerin yüzde 90’ından fazlası kampların dışında, kentsel ve yarı kentsel alanlarda yaşıyor. Türkiye’de ki mültecilerin yüzde 70’i çocuk ve kadınlardan oluşuyor. Göçmen ve mülteci mevzusu Türkiye’de bir sorun haline gelmiş. Vatandaş-mülteci çatışmasının önüne geçilmesi isteniyor ve bu konuda özellikle de illerdeki yerel medya mensuplarından yardım isteniyor.. Özellikle haber yapılırken çocuklar ve kadınlar korunsun isteniyor. Tamam biliyoruz, belki biraz Afganlıları seviyorsunuz ama şehirlerinizdeki Suriyelileri de sevmemiz isteniyor. UNICEF, göçmenlerin daha iyi koşullarda yaşaması için maddi manevi destekler sağlıyor. UNICEF adına konuşanlar sıkı UNICEF’ci, hiç eleştiriye gelmiyorlar. Çocuk hakları ve medyanın görevleri üst başlığıyla ilkeler anlatıldı. Kısa adı ASAM olan ve bir çok ilde şubesi olan Sığınmacılar ve Göçmenler Derneği bu konuda öncü bir sivil toplum örgütü. Çoğu STK’nın sıradanlaştığı bir dönemde bu dernek, çalışmalarıyla dikkatimizi celbetti! Seminere çeşitli illerden 100’ün üzerinde basın mensubu katıldı. Bu yapılan ikincisiydi. Hedef bine yakın yerel basın mensubunu bu konuda bilgilendirmekti. Slayt eşliğindeki sunumlar güzeldi, konuşmacılar konularına vakıftı. Katılan basın mensuplarının çoğu da toplantıyı düzenleyenlerin aksine göçmen ve mülteci konusuna çok sıcak değil. ‘’Önce can, sonra canan’ düşüncesinde. Bizim fakir ve mağdurumuz çok, göçmenlerden bize ne diyor! Ulaşım ve konaklama konusunda problem olmadı. Gerek konaklama ve gerekse ulaşımda seminer için yapılan harcamaların tamamının İngiltere tarafından karşılandığı bilgisi gerçekleşti.
--
Kitap Fuarını bekliyorum!
Açılışı bir süre önce bizzat Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından yapılan ve kendi adını da taşıyan Erzurum Fuar alanı ve Kongre Merkezi, geçekten güzel bir yatırım. Doğu’daki çevre illerin de yararlanabileceği Fuar alanı ve kongre merkezi binası bana göre eksikliği hissedilen büyük bir ihtiyaçtı. Siftah da tarım ürünlerinin tanıtılması ile başlanmıştı ve başlangıç için herkes tarafından iyi not verildi. İfade edildiğine göre her yıl yapılan kitap fuarı da burada gerçekleşecekmiş. Onca kapalı alanı, onca araca park imkanına rağmen ben bu fuar alanında kitap fuarının akibetini merak etmekteyim. Gerçekten şehir merkezinde gerçekleştiği zamanlar gördüğü ilgiyi havalimanı yolunda olduğunda görecek mi? Yine kitap fuarı hınca hınç dolacak mı? Eğer yapılacak kitap fuarı Yakutiye parkı ve Havuzbaşı’ndaki gibi orada da ilgi görürse Erzurum’un gerçekten Türkiye’de nüfusu itibariyle en fazla kitap okuyan şehir olduğuna inanacağım. Yakutiye gibi bir şehir merkezinde kilometreye düşen gazete bayisi sayısı halihazırda ortadayken kolay kolay Erzurum’un en çok kitap okuyan şehir olduğuna inanmadım, aksi takdirde inanmam da mümkün olmayacak!
--
İYİ Partili Cezmi Polat’dan önemli uyarı!
Meral Akşener’in liderliğini yaptığı İYİ Parti’nin İl Başkanının kim olacağına dair haberler duyuyor, okuyoruz. İl Başkanlığı konusunda dillendirilen isimlerden biri de Cezmi Polat. Partinin kurucu üyesi de olan Cezmi Polat ile dün bu İl başkanlığı mevzusunu konuştum. ‘’Sadece MHP ile anılan bir isim olarak benim değil, herhangi bir MHP’linin de İl Başkanı olması mümkün değil, bu doğru da değil’’ diyen Polat, şunları söyledi: Siyasetin merkezinde konumlanmış olan bir partinin elbette ki Erzurum’da da il başkanı olacak. Sadece şunu söyleyeyim, şu veya bu partilinin değil, hatta hiç siyaset ile anılmamış birisinin İYİ Parti’ye İl Başkanı olması daha evladır. Ben bu konudaki görüşümü Genel başkana da açıkladım. Eğer ki MHP’de siyaset yapmış biri il başkanı olursa temel prensiplerimize ters düşmüş oluruz ki biz esasında da ikinci bir MHP algısını yaratmamalıyız. İdeolojik tarafımız olmamalı ve hatta hiç siyasette anılmamış biri veya birileri olmalı diye düşünüyorum. Öyle kişiler de her yerde olduğu gibi Erzurum’da da çoktur’’.
--
Tabela derneği olacaksan hiç olma!
İstanbul’da en fazla Erzurumlu barındıran ilçelerden birisi olan Gaziosmanpaşa’da da bir Erzurumlular Derneği kuruldu. Çat’ın sevilen ailelerinden ‘Tanaslar’dan Orhan Tanas’ın başkanlığını yaptığı bu dernek sayesinde G.Osmanpaşa’da ki Erzurumluların biraraya geleceğini duyduğumda çok sevinmiştim. İstanbul’da bulunduğum zaman illa ki G.Osmanpaşa’ya da yolum düşerdi ve her zaman da ‘Erzurumlular derneği yok’ diye üzülür, eksikliğini hissederdim. Orhan başkanın şahsi girişimleri ile kurulan derneğin ilk ziyaretçilerinden biri de ben oldum. Uzun yıllardır orada yaşayan arkadaşım Murat Dernek olmasa o dernekten benim de haberim olmayacaktı. Murat ile gittik, ziyarette bulunduk, başkan ve bazı yöneticileri ile tanıştım. Orhan Tanas başkan ile sohbet ederken şunları söyledim: İstanbul’da hemen hemen her ilçede Erzurumlular derneği var ama bazıları var, tabela derneği. Görüyor ve biliyoruz. Onlardan biri olmayın ve her Erzurumluyu bünyenizde barındırın. Özellikle de yönetimlere her ilçeden birilerini alın ki Erzurumlular Derneği anlamını kazansın. Aksi taktirde anlam kazanmaz, bir çoğu gibi tabela derneğinden öteye gitmez! Yaklaşık 3 ay sonra kongreye gideceklerini söyleyen Orhan Tanas da uyarılarımı dikkate alacağına dair söz verdi, kendisine başarılar diliyorum..
--
Bu Cingöz Recai’yi ben sevmedim arkadaş!
Öteden beri Hürriyet’te, Sabah’ta, Milliyet’te, Sözcü’de günlük yazılarını okumaktan zevk aldığım yazarlar vardır. Bunlardan biri Sabah’tan Hıncal Uluç’tur. Hıncal Uluç, yazılarını beğeni ile okuduğum ve çoğu konuda görüşlerine katıldığım bir yazı adamıdır. O’nu okumalara doymam. Koyu G.Saraylılığı ayrı bir güzelliktir kiş o hangi gazetede olursa olsun takip eder, illa ki okurum. Ama Hıncal Uluç’un Kenan İmirzalioğlu, Meryem Uzerli ve Haluk Bilginer’in başrol oynadığı Cingöz Recai filmi konusunda görüşüne katılmıyorum. O ne kadar güzel bir film diyorsa, ben o kadar kötüydü düşüncesindeyim. Safa Önal’ın yazıp yönettiği Ayhan Işık’ın da oynadığı o filmi de izlemiş biri olarak o tadı İmirzalioğlu’nda bulamadığımı söylemeliyim. Ne bileyim, o tipe uygun bir isim değildi başroldeki isim. Rahmetli Ayhan Işık gibi ışık alamadım filmde! Tamam, görüntü, çekim kalitesi güzeldi ama konu dağınıktı, filmin daha ilk 15 dakikasında bırakıp gitmeyi düşündüm. Hele bir iskele çöküşü sahnesi vardı, tiksindim, o kadar kötüydü. Hele Haluk Bilginer’e ben şahsen hiç yakıştırmadım bu filmi. Aynı Şener Şen gibi olmuş. Nasıl Şener Şen gereksiz bazı drama türü filmlerde oynuyor o komik görüntüsünden uzak kalıyor ve biz seven izleyicileri de, olması gerektiğinden mahrum bırakıyorsa Haluk Bilginer de bu tür rollerle kendine iyilik etmiyor diye düşünüyorum. İstanbul Kırmızısı filmini beğenmediğim gibi Cingöz Recai filmini de beğenmedim ve böyle giderse sonunda ünlü isimler var diye film de güzeldir kaydının olmadığı kanaatine varmış olacağım!
--
Erzurum’un o olaylı Rize maçının hocası da yok artık!
Erzurumpor’un 1994-1995 futbol sezonunda teknik direktörlük yapan Feridun Köse, Ankara’da vefat etti. Bir dönem Ankara Antrenörler Derneği Başkanlığı da yapan Feriduan Köse, 72 yaşındaydı. Erzurumporda antrenörlük yaptığı dönem başarılı olan ve takımı play-off’a çıkaran ama Rize’de oynanan o olaylı final maçında 2-1 mağlup olununca görevinden alınan Köse’nin ardından yeni sezon için Ömer Kaner ile anlaşma sağlanmıştı. O dönemin kulp başkanı Hamza Cimilli, merhum antrenör Feridun Köse için,‘’ Hiç kimseye zararı olmayan, dürüst bir adamdı. Bizde görev yaptığı 6 ay içerisinde başarılı olmuştu ve play-off finali oynamaya hak kazanırken en yakın takipçimiz ile aramızdaki puan farkı 12’ydi. Düzgün bir adamdı, Allah rahmet eylesin’’dedi.
SEVDİĞİM BABA SÖZLER: Yalnızlık, sizin size yokuşunuzdur! (Hasan Ali Toptaş)