
İslâm tarihinde birçok tâun olayı kaydedilmiştir. Hz. Peygamber zamanında görülen ilk tâun yılında 627 de Medâin’de meydana gelen Şîrûye tâunudur. Hz. Ömer devrinde birkaç tâundan söz edilir. 639 yılındaki Amvâs tâununda içlerinde Ebû Ubeyde b. Cerrâh ve Muâz b. Cebel gibi sahâbenin ileri gelenlerinin de bulunduğu 25-30 bin kişi öldüğü bildirilmiştir. İlkçağdan günümüze kadar veba salgınları olagelmiş ve kıyamete kadar da Allah’ın takdiri ile olacaktır. Birçok yönü ile farklı mesajlar içeren ölümcül virüs salgınları karşısında bizlerin tutumu nasıl olmalıdır.
FIKIH KÖŞEMİZ:
Bu sıkıntılı sürecin bir an önce geçmesi için bireysel olarak neler yapabiliriz?
Bireysel olarak devletimizin almış olduğu tedbirlere harfiyen uymanın yanı sıra aşağıda nakledeceğim duaları da bol bol okumalıyız. Efendimiz (sav) bu duayı okuyan kişiye “O şey sana zarar vermezdi."(yani, yarattıkların şerleri sana zarar vermezdi.) buyurdu. Ben, yarattıkların şerrinden bütün (mükemmel) kelimeleriyle Allah'a sığınıyorum.” Bu günlerde bir başka okumamız gerek dua da. “Yarabbi dünya da ve Ahirette senden afiyet/sıhhat istiyorum, Allah'ım! Dinimde, dünyamda, ailemde ve malımda senden bağışlanma ve afiyet istiyorum, Allah'ım! Ayıplarımı ört, güzelliğimi/korkaklığımı emin kıl, Allah'ım! Önümden, arkamdan, sağımdan, solumdan ve üstümden gelebilecek sıkıntılardan senin Azametine sığınırım”.
- Bulaşıcı virüsler, Allah’u Teâlâ’nın takdiri ve kudretini gösteren kesin delillerdendir.“Allah’ın ordularını ancak O bilir” (Müddessir 31.)
- Allah'a hakkıyla tevekkül etmek, her şeyin Allah'ın takdiri ve kudreti atında olduğuna inanarak ve bu inancın gereği olarak bütün beşeri tedbirleri alarak bu tedbirlere uymaktır. Nitekim Hz Ömer'in Şam'a veba hastalığının girdiğini bildikten sonra Şam'a girmeyi yasaklama tutumu karşısında Ebu Ubeyd b. Cerrah (r.a) Hz Ömer’e Allah’ın kaderinden mi kaçıyorsun? diye sorunca Ömer (r.a) Evet, Allah’ın kaderinden yine Allah’ın kaderine kaçıyoruz, derken burada bizlere düşen vazife, beşeri tedbirleri en üst düzey almaktır.
- Devletimiz; Sağlık Bakanlığı (Bilimsel Kurulu) tarafından toplumsal ve bireysel sağlığımızı korumaya yönelik almış oldukları temizlik, karantina, izolasyon, evde kalma gibi alınan bütün bu tedbirlere uymak dini bir zorunluluktur.
- İnsanların başkalarının ne dinine, ne bedenine, ne aklına, ne malına, hiçbir şeyine zarar vermeye sebep olması caiz değildir, maddi olsun manevi olsun, eğer bu zarar sonucu birisinin ölümüne neden olunursa “kim bir kimseyi öldürürse bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir can kurtarırsa bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur.”(Maide32) İlahi ferman bu süreçte daha çok dikkatlerimizi celp etmeli ve kuralları ihlal ettiğimizde hem kul hem de kamu hakkını ihlal edeceğimizi aklımızdan çıkarmamalıyız.
- İslam dini fıtrat dinidir. Bundan dolayıdır ki, Efendimiz (sav) “Temizliği imanın yarısı” saymış ve hatta temizliği tuvaletten başlatarak abdest, gusül, elbise ve beden temizliği yanı sıra yediğimiz içtiğimiz şeylerin de helal ve temiz olmasına her fırsatta dikkat çekmiştir. Bu süreci fırsat bilip, temizlikle alakalı sağlık otoritelerinin tavsiye kararlarına titizlikle uyulmalıdır.
- Bu süreçte yine bizler aile fertleri olarak “İyilik ve takvâ hususunda yardımlaşın, günah ve haksızlık yolunda yardımlaşmayın”.(Maide-2) ayetince evde kaldığımız sürece aile yuvamızı ve aile içerisindeki iş bölümlerimizi zaman zaman da aile reisleri daha fazla üstlenerek evimizi dünyada erken yaşanılmış bir cennet yuvasına çevirmeliyiz.
- Allah hiçbir şeyi boş ve anlamsız yaratmayacağına göre, bu virüs de bir imtihandır. Ayrıca Allah(c.c) kimseye zulmetmeyeceği fermanı, ayeti kerimede şer gibi gördüğümüz bir olay belki hayra vesile olabilir. Biz insanlara dünyanın oyun ve eğlenceden ibaret olduğunu söylüyor, ama kendimiz oyun havasında yaşayabiliyoruz. ‘Siz bilmezsiniz, Allah bilir’ ayeti celilesi düşünmemize, ürperip kendimize gelmemize, laubaliliğimizi fark etmemize sebep olursa, nefsi muhasebe yapma imkânı verirse hayra dönüşür.
- Sağlıklı iletişim ve toplumun ruh sağlığı açısından sadece resmi kanallardan gelen bilgilere itibar etmeliyiz ki, kriz istismarcıları fırsat bulamasın.
- Dua ve Nefsi Muhasebe; Müslüman kişilere bulaşıcı hastalıklar bulaştığında istenilen tıbbi tedaviyi almanın yanı sıra çokça dua etmeli. Bu sıkıntılı süreci çabuk atlatabilmemiz için fiziki tedbirlere uymakla birlikte, ruh dünyamızın da güçlü olması için bir an önce cemaatimizin camiyle, öğrencilerimizin okullarıyla, işçilerimizin iş yerleriyle ve hızlı bir şekilde hayatımızın normal seyrine kavuşması için bol bol duaya ihtiyacımız var.
FIKIH KÖŞEMİZ:
Bu sıkıntılı sürecin bir an önce geçmesi için bireysel olarak neler yapabiliriz?
Bireysel olarak devletimizin almış olduğu tedbirlere harfiyen uymanın yanı sıra aşağıda nakledeceğim duaları da bol bol okumalıyız. Efendimiz (sav) bu duayı okuyan kişiye “O şey sana zarar vermezdi."(yani, yarattıkların şerleri sana zarar vermezdi.) buyurdu. Ben, yarattıkların şerrinden bütün (mükemmel) kelimeleriyle Allah'a sığınıyorum.” Bu günlerde bir başka okumamız gerek dua da. “Yarabbi dünya da ve Ahirette senden afiyet/sıhhat istiyorum, Allah'ım! Dinimde, dünyamda, ailemde ve malımda senden bağışlanma ve afiyet istiyorum, Allah'ım! Ayıplarımı ört, güzelliğimi/korkaklığımı emin kıl, Allah'ım! Önümden, arkamdan, sağımdan, solumdan ve üstümden gelebilecek sıkıntılardan senin Azametine sığınırım”.