
Almanya’da doktorasını yapmış bir Profesör anlatıyor:
“Almanya’da eğitimimize devam ederken bizim gibi doktora yapmakta olan ve aynı zamanda bölümde de asistan olan bir arkadaş, bir nedenden ötürü bölüm başkanına bağırmakta, ağıza alınmayacak hakaretler yapmaktaydı. Biz ise şimdi bölüm başkanının, asistan hakkında tutanak tutturarak onu üniversiteden attıracağını düşünüyorduk. Çünkü bunu yapmaya yetkisi vardı.”
Profesör yazısının devamında; asistan arkadaşın bağırmaları bittikten ve ortam sakinleştikten sonra bir evrakı imzalatmak için bölüm başkanının odasına gittiğini, bölüm başkanı kendisine hakaret eden asistan arkadaşı kastederek, senin şu arkadaşın var ya biraz deli tipli, ben şu anda istersem onu görevinden uzaklaştırabilirim, fakat bu kişi aynı zamanda çok çalışkan ve zeki birisi, bunun ileride Alman milletine çok faydasının olacağını düşünmekteyim, bu yüzden onun okuldan atılmasına gönlüm razı olmuyor, dediğini, Almanların ülkelerinin faydasına olan her ihtimali değerlendirdiklerini dile getirmektedir.
Olağanüstü durumlarda idari görevi olan kişiler aynı zamanda yargı görevini de üstlendikleri için gerek kişisel hesapları ve gerekse yargılama noktasındaki acemilikleri nedeni ile hata yapma ihtimalleri oldukça yüksek olmaktadır.
Avrupa insanı, spastik özürlü kişileri eğitip onları iş güç sahibi yaparken, biz yetişmiş insanımızı gözümü kırpmadan bir çırpıda harcamaktan çekinmemekteyiz.
Osman Gazi Üniversitesinde görev yapmakta olan Prof. Dr. Selahattin Turan Hoca şimdiye kadar toplamda kırk bin sahifeyi geçen 13 kitap, yirmi bölüm, yüz elli makale/ bildiri yazmış, bin beş yüzden fazla konferans ve etkinliklere ücret almadan katılmış, katıldığı her konferansta önce vatan millet, ülke menfaati, ülkenin kalkınması ve gelişmesi hakkında konuşmuş bir bilim ADAM’ıdır. Hatta benim dinleyici olduğum bir konuşmasında okul öncesi çocuklarına Türk kültürünü, Türk bilincini tam olarak vermeden İngilizce öğretilmesine karşı çıkmıştı.
Ermenilerin yapmış olduğu zulmü halk öğrensin diye Erzurumlu Tellibeyzade Hacı Faruk Efendi’nin Erzurum’un Kara Günleri, Ahmet Refik Altınay'ın İki Komita İki Kitâl kitaplarını cebinden para ödeyerek yüzer adet satın almış ve insanlara okumaları şartı ile hediye etmişti
Bu kadar vatan ve millet hissi, milli bilinci yüksek olan bir kişiyi, vatan haini damgası vurarak üniversiteden ihraç etmek kabul edilebilir bir durum değildir.
17-25 Aralık sürecinden sonra FETO terör örgütünün çok tehlikeli bir yapı olduğunu, Türk milletinin ikbali açısından bu örgütten bir an önce kurtulması gerektiğini dile getiren onlarca yazı yazarken bu ülkenin ali menfaatlerini göz önünde bulundurmuştuk.
Bu gün son KHK’larda Selahattin Hoca gibi ömrünü milletine adamış bilim insanlarının bir çırpıda harcandığını görmekte, bu kararı alanların hem ülkeye hem de mevcut iktidara çok büyük zararlar verdiğini düşünmekteyiz.
Cephede hain bir kurşunla vurulan bir asker ne kadar bizi derinden etkiliyorsa, ülkemizin yetiştirmiş olduğu milli duruşu ve vicdanı yüksek kişilerin bir çırpıda harcanması da bizleri derinden etkilemekte, ülkemizin, içine girmiş olduğu bu girdaptan çok fazla hırpalanmadan bir an önce kurtulmasını temenni etmekteyiz.
Bu karanlık ortamdan en az hasarla kurtulmanın en önemli unsuru adalettir. İnsanlar hakkında karar verirken maşeri vicdan da göz önünde bulundurulmalıdır.
Selahattin Turan Hoca gibi milli duruşu çok sağlam olan birisinin barış için bildiriye imza atan 1128 akademisyenden bazıları ile aynı KHK ile ihraç edilmesi de kaderin çok derin bir cilvesi olarak görülmektedir.
YÖK’ün KHK’nın bu son kararlarını gözden geçireceğine, bunu yaparken ülke, millet ve hukuk adına çok sağlıklı karar vereceğine can u gönülden inanıyoruz.
Bu ülkenin bir Salahattin Turan daha yetiştirmesi için otuz kırk yıl beklememiz gerekecektir. Hepimizin bu memleketin aleyhine olacak her yanlışa karşı çıkmak gibi bir sorumluluğu bulunmaktadır.
“Almanya’da eğitimimize devam ederken bizim gibi doktora yapmakta olan ve aynı zamanda bölümde de asistan olan bir arkadaş, bir nedenden ötürü bölüm başkanına bağırmakta, ağıza alınmayacak hakaretler yapmaktaydı. Biz ise şimdi bölüm başkanının, asistan hakkında tutanak tutturarak onu üniversiteden attıracağını düşünüyorduk. Çünkü bunu yapmaya yetkisi vardı.”
Profesör yazısının devamında; asistan arkadaşın bağırmaları bittikten ve ortam sakinleştikten sonra bir evrakı imzalatmak için bölüm başkanının odasına gittiğini, bölüm başkanı kendisine hakaret eden asistan arkadaşı kastederek, senin şu arkadaşın var ya biraz deli tipli, ben şu anda istersem onu görevinden uzaklaştırabilirim, fakat bu kişi aynı zamanda çok çalışkan ve zeki birisi, bunun ileride Alman milletine çok faydasının olacağını düşünmekteyim, bu yüzden onun okuldan atılmasına gönlüm razı olmuyor, dediğini, Almanların ülkelerinin faydasına olan her ihtimali değerlendirdiklerini dile getirmektedir.
Olağanüstü durumlarda idari görevi olan kişiler aynı zamanda yargı görevini de üstlendikleri için gerek kişisel hesapları ve gerekse yargılama noktasındaki acemilikleri nedeni ile hata yapma ihtimalleri oldukça yüksek olmaktadır.
Avrupa insanı, spastik özürlü kişileri eğitip onları iş güç sahibi yaparken, biz yetişmiş insanımızı gözümü kırpmadan bir çırpıda harcamaktan çekinmemekteyiz.
Osman Gazi Üniversitesinde görev yapmakta olan Prof. Dr. Selahattin Turan Hoca şimdiye kadar toplamda kırk bin sahifeyi geçen 13 kitap, yirmi bölüm, yüz elli makale/ bildiri yazmış, bin beş yüzden fazla konferans ve etkinliklere ücret almadan katılmış, katıldığı her konferansta önce vatan millet, ülke menfaati, ülkenin kalkınması ve gelişmesi hakkında konuşmuş bir bilim ADAM’ıdır. Hatta benim dinleyici olduğum bir konuşmasında okul öncesi çocuklarına Türk kültürünü, Türk bilincini tam olarak vermeden İngilizce öğretilmesine karşı çıkmıştı.
Ermenilerin yapmış olduğu zulmü halk öğrensin diye Erzurumlu Tellibeyzade Hacı Faruk Efendi’nin Erzurum’un Kara Günleri, Ahmet Refik Altınay'ın İki Komita İki Kitâl kitaplarını cebinden para ödeyerek yüzer adet satın almış ve insanlara okumaları şartı ile hediye etmişti
Bu kadar vatan ve millet hissi, milli bilinci yüksek olan bir kişiyi, vatan haini damgası vurarak üniversiteden ihraç etmek kabul edilebilir bir durum değildir.
17-25 Aralık sürecinden sonra FETO terör örgütünün çok tehlikeli bir yapı olduğunu, Türk milletinin ikbali açısından bu örgütten bir an önce kurtulması gerektiğini dile getiren onlarca yazı yazarken bu ülkenin ali menfaatlerini göz önünde bulundurmuştuk.
Bu gün son KHK’larda Selahattin Hoca gibi ömrünü milletine adamış bilim insanlarının bir çırpıda harcandığını görmekte, bu kararı alanların hem ülkeye hem de mevcut iktidara çok büyük zararlar verdiğini düşünmekteyiz.
Cephede hain bir kurşunla vurulan bir asker ne kadar bizi derinden etkiliyorsa, ülkemizin yetiştirmiş olduğu milli duruşu ve vicdanı yüksek kişilerin bir çırpıda harcanması da bizleri derinden etkilemekte, ülkemizin, içine girmiş olduğu bu girdaptan çok fazla hırpalanmadan bir an önce kurtulmasını temenni etmekteyiz.
Bu karanlık ortamdan en az hasarla kurtulmanın en önemli unsuru adalettir. İnsanlar hakkında karar verirken maşeri vicdan da göz önünde bulundurulmalıdır.
Selahattin Turan Hoca gibi milli duruşu çok sağlam olan birisinin barış için bildiriye imza atan 1128 akademisyenden bazıları ile aynı KHK ile ihraç edilmesi de kaderin çok derin bir cilvesi olarak görülmektedir.
YÖK’ün KHK’nın bu son kararlarını gözden geçireceğine, bunu yaparken ülke, millet ve hukuk adına çok sağlıklı karar vereceğine can u gönülden inanıyoruz.
Bu ülkenin bir Salahattin Turan daha yetiştirmesi için otuz kırk yıl beklememiz gerekecektir. Hepimizin bu memleketin aleyhine olacak her yanlışa karşı çıkmak gibi bir sorumluluğu bulunmaktadır.