
Bir dönem Beden Eğitimi bölümlerinde yüksek lisans, doktora yapan arkadaşlar süper lig veya alt ligde top koşturan futbolcuların oynadıkları mevkilere göre boy, kilo, adale, omuz genişliği vs. vücut oranlarının ortalamalarını bulmaya çalışmışlardı. Benzer bir çalışma da bu futbolcuların kullandığı kelime sayısı, okudukları kitap çeşidi açısından da yapılabilir. Çünkü Türkiye’de futbolu bırakanların çoğu, televizyonlarda futbol yorumcusu, spor yazarı veya teknik direktör olmaktadır.
Eskiler, bir kitap yazmak için bir kütüphane kitap okumak şart, demişlerdi. Sporu yazmak ve yorumlamak için futbol oynamış olmak kesinlikle yeterli bir sebep değildir. Necip Fazıl Kısakürek “Arılar bal yapar; ama balın tarifini yapamaz” demişti. Çünkü balın tarifini yapmak için ayrı bir eğitim alma mecburiyeti vardır.
İnsanlar futbolu kabiliyetleri ile oynarlar, fakat onu yorumlayabilmeleri için çok geniş bir kelime dağarcığına ve bakış açısına sahip olmaları gerekir. Eğitimde zihinsel süreçlerin alt basamakları, bilgi, kavrama ve uygulama; üst basamakları ise, analiz, sentez ve değerlendirmedir. Futbolu yorumlamak için zihinsel sürecin en üst basamağı dediğimiz analiz, sentez ve değerlendirme becerileri için ciddi bir bilgi birikimine ve eğitime ihtiyaç vardır. Televizyonlarda yorumculuk yapan eski futbolcuların, zihinsel süreçlerin alt basamağı dediğimiz bilgi, kavrama ve uygulama basamakları düzeyinde konuştukları, olaya yorum ve felsefi bir boyut katma imkânı olan üst değerlendirme basamağına geçemedikleri görülmektedir.
Geri kalmış ülkelerde kabiliyetler; ilerlemiş ülkelerde bireyin kabiliyetini geliştirmek adına yapmış olduğu fiziksel ve zihinsel beceriler ön plana çıkmaktadır. Hayatında hiç kitap okumayan, kelime dağarcığında beş yüz kelime bile bulunmayan kişilerin, bir zaman içgüdüleri ile oynadıkları futbolu, şimdi zihinsel üst becerilerini kullanarak yorumlamada oldukça başarısız oldukları görülmektedir. Bir olayı aktarmak için fazla bir bilgiye ihtiyaç duyulmazken, onun hakkında mantıklı yorum yapıp herkesçe kabul edilen bir yargıya ulaşmak için sistematik bir eğitim birikimine ihtiyaç vardır. İnsanların fiziksel güçleri ile oynadıkları bir oyunu zihinsel beceri ile yorumlamaları imkânsız olmaktadır.
Türkiye’de futbolu futbolcuların yorumlaması elbette istenilen bir durumdur. Fakat bir ülke olarak sporcularımızı spor okullarında değil de sokak ortalarında yetiştirmeye devam edersek aynı tip yorumcularla karşılaşma riskimiz fazla olacaktır. Finlandiyalı eğitimci Snelman’ın dediği gibi öküz adaleli, koyun kafalı sporculardan kurtulmak için onların zihinsel gelişimlerini de dikkate almalı ve vereceğimiz görevlerde o kişilerin geçmişteki sporcu başarısının yanında eğitim durumunu ve bilgi birikim seviyesini de göz önünde bulundurmamız gerekmektedir.
Aksi takdirde gaf, gafilde dank diye gelmeye devam edecektir.
Eskiler, bir kitap yazmak için bir kütüphane kitap okumak şart, demişlerdi. Sporu yazmak ve yorumlamak için futbol oynamış olmak kesinlikle yeterli bir sebep değildir. Necip Fazıl Kısakürek “Arılar bal yapar; ama balın tarifini yapamaz” demişti. Çünkü balın tarifini yapmak için ayrı bir eğitim alma mecburiyeti vardır.
İnsanlar futbolu kabiliyetleri ile oynarlar, fakat onu yorumlayabilmeleri için çok geniş bir kelime dağarcığına ve bakış açısına sahip olmaları gerekir. Eğitimde zihinsel süreçlerin alt basamakları, bilgi, kavrama ve uygulama; üst basamakları ise, analiz, sentez ve değerlendirmedir. Futbolu yorumlamak için zihinsel sürecin en üst basamağı dediğimiz analiz, sentez ve değerlendirme becerileri için ciddi bir bilgi birikimine ve eğitime ihtiyaç vardır. Televizyonlarda yorumculuk yapan eski futbolcuların, zihinsel süreçlerin alt basamağı dediğimiz bilgi, kavrama ve uygulama basamakları düzeyinde konuştukları, olaya yorum ve felsefi bir boyut katma imkânı olan üst değerlendirme basamağına geçemedikleri görülmektedir.
Geri kalmış ülkelerde kabiliyetler; ilerlemiş ülkelerde bireyin kabiliyetini geliştirmek adına yapmış olduğu fiziksel ve zihinsel beceriler ön plana çıkmaktadır. Hayatında hiç kitap okumayan, kelime dağarcığında beş yüz kelime bile bulunmayan kişilerin, bir zaman içgüdüleri ile oynadıkları futbolu, şimdi zihinsel üst becerilerini kullanarak yorumlamada oldukça başarısız oldukları görülmektedir. Bir olayı aktarmak için fazla bir bilgiye ihtiyaç duyulmazken, onun hakkında mantıklı yorum yapıp herkesçe kabul edilen bir yargıya ulaşmak için sistematik bir eğitim birikimine ihtiyaç vardır. İnsanların fiziksel güçleri ile oynadıkları bir oyunu zihinsel beceri ile yorumlamaları imkânsız olmaktadır.
Türkiye’de futbolu futbolcuların yorumlaması elbette istenilen bir durumdur. Fakat bir ülke olarak sporcularımızı spor okullarında değil de sokak ortalarında yetiştirmeye devam edersek aynı tip yorumcularla karşılaşma riskimiz fazla olacaktır. Finlandiyalı eğitimci Snelman’ın dediği gibi öküz adaleli, koyun kafalı sporculardan kurtulmak için onların zihinsel gelişimlerini de dikkate almalı ve vereceğimiz görevlerde o kişilerin geçmişteki sporcu başarısının yanında eğitim durumunu ve bilgi birikim seviyesini de göz önünde bulundurmamız gerekmektedir.
Aksi takdirde gaf, gafilde dank diye gelmeye devam edecektir.