
Fuzuli’yi bilirsiniz.
Fuzuli kelam etmemiş bir Hak dostudur.
O söylemiş ya, kendi derdine merhem olsun diye değil, biz de hüznümüze dayanak bilelim diye söylemiş.
Dayanak bildiklerimizin nasıl dayanıksız olduklarını anlayalım da, dayanaklarımıza gönül gözüyle yeniden bakalım diye demiş.
Gönül gözüyle bakınca, dayanak sandıklarımızın nasıl dayanıksız olduklarına şahitlik edelim istemiş.
Öyle bir zamandan geçiyoruz ki, sussak gönül razı olmuyor.
Söylesek tesiri yok.
Fuzuli’nin çıra gibi yandığı derde giriftar olmadan da, bu ateşin ne yapılsa söneceği yok.
Ülkemiz, milletimiz namuslu akılların nedenine ikna olmadığı bir özünden kopuş fırtınasına tutulmuş gidiyorlar.
Birileri bizi biz olmaktan çıkarma görevlerini hakkıyla ifa ediyorlar.
Lakin biz onların karşısına kökleri sağlam bir çınar gibi dikilmeyi handiyse namertlik sayıyoruz.
Oysa derdimiz olmalıdır; çocuklarımız, geleceğe bırakacağımız miras için…
Fuzuli’nin sözüne bakınca beyhude gamlandığını biliyoruz divane gönlün ya, yine de susmak mümkün değil.
Söyleyince de tesiri, söyleyenlerin söylediklerine inandıkları kadar oluyor.
Sözler bu kadar tesirsiz kaldığına göre de, kimse söylediğine ne hazindir inanmıyor!
O halde sözleriyle hüznümüzü okşayan kâmilin dediklerine bırakalım kanayan yüreğimizi…
Tesirsiz sözler sussun da bir oyun, sözünü sözlerin en güzeline dayandıran Fuzuli konuşsun…
Beyhude gamlanma divane gönül
Cümle âlemin rızkını veren vardır
Yaptığın hatayı görmüyor sanma
Kalpte gizli en derin sırları bilen vardır
Mal-ı emlakım var deyu güvenme
Arkam var deyu dayanma
Sırt üstü insanı yere varan vardır
Beyhude gamlanma divane gönül
Cümle âlemin rızkını veren vardır
Derdime vakıf değil canan
Beni handan bilir
Hakkı vardır şad olanlar
Herkesi şadan bilir
Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil
Çektiğim alamı bir ben birde Allah’ım bilir
Fuzuli kelam etmemiş bir Hak dostudur.
O söylemiş ya, kendi derdine merhem olsun diye değil, biz de hüznümüze dayanak bilelim diye söylemiş.
Dayanak bildiklerimizin nasıl dayanıksız olduklarını anlayalım da, dayanaklarımıza gönül gözüyle yeniden bakalım diye demiş.
Gönül gözüyle bakınca, dayanak sandıklarımızın nasıl dayanıksız olduklarına şahitlik edelim istemiş.
Öyle bir zamandan geçiyoruz ki, sussak gönül razı olmuyor.
Söylesek tesiri yok.
Fuzuli’nin çıra gibi yandığı derde giriftar olmadan da, bu ateşin ne yapılsa söneceği yok.
Ülkemiz, milletimiz namuslu akılların nedenine ikna olmadığı bir özünden kopuş fırtınasına tutulmuş gidiyorlar.
Birileri bizi biz olmaktan çıkarma görevlerini hakkıyla ifa ediyorlar.
Lakin biz onların karşısına kökleri sağlam bir çınar gibi dikilmeyi handiyse namertlik sayıyoruz.
Oysa derdimiz olmalıdır; çocuklarımız, geleceğe bırakacağımız miras için…
Fuzuli’nin sözüne bakınca beyhude gamlandığını biliyoruz divane gönlün ya, yine de susmak mümkün değil.
Söyleyince de tesiri, söyleyenlerin söylediklerine inandıkları kadar oluyor.
Sözler bu kadar tesirsiz kaldığına göre de, kimse söylediğine ne hazindir inanmıyor!
O halde sözleriyle hüznümüzü okşayan kâmilin dediklerine bırakalım kanayan yüreğimizi…
Tesirsiz sözler sussun da bir oyun, sözünü sözlerin en güzeline dayandıran Fuzuli konuşsun…
Beyhude gamlanma divane gönül
Cümle âlemin rızkını veren vardır
Yaptığın hatayı görmüyor sanma
Kalpte gizli en derin sırları bilen vardır
Mal-ı emlakım var deyu güvenme
Arkam var deyu dayanma
Sırt üstü insanı yere varan vardır
Beyhude gamlanma divane gönül
Cümle âlemin rızkını veren vardır
Derdime vakıf değil canan
Beni handan bilir
Hakkı vardır şad olanlar
Herkesi şadan bilir
Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil
Çektiğim alamı bir ben birde Allah’ım bilir