Gerçek nedir?
Allah’ın varlığı.
Varlık ve insan tevhid üzeredir. Allah yirmi dört saat tüm varlıkla ve insanla birliktedir, fakat insan acaba kaç dakikasını, farkındalık içinde, Allah’la geçirebiliyor?
Allah’ın varlığına iman eden kişi Onun gösterdiği yolda yürür; farkındalığını zinde tutar ve her işini kendisini görüp bilen Allah’a yakışır şekilde yapar, tevhid eder.
Durum aksiyse, kişi manevi kör, sağır ve kalpsizdir; tevhide ulaşamamıştır. Çünkü kör, gözü görmeyen değildir, kâinattaki ilahi tecelliyi ve Allah’ın kendisine olan yakınlığını görmeyendir.
Sağır, duymayan değildir, Allah’ın kelamını işitmeyendir.
Kalpsiz, iç sesini inkâr eden değildir, onun uyarılarına uymayandır.
Kör, sağır, kalpsiz… Allah’ı değil, nefsini dinleyen böylece tevhitten kopan kimsedir, nefsi ne isterse onu yapar, o, kendini ilah yapmıştır; kendine tapar.
‘Onların kalpleri var, onunla anlamazlar, gözleri var, onunla görmezler, kulakları var, onunla işitmezler.’ (A’raf 179)
Gerçeğe (tevhide) ulaşmış kişi için ibadet ve iyilik daimi bir hâldir; o Allah’ın rahmetine talip olmuştur, son nefesine kadar istediği, Rabbidir.
‘İyilik ve ibadetini fazla gören kâfirdir; çünkü onun yolunu şeytan kesmiştir.’
Allah yolunda yaptığını yeterli bulan kimse nefsine esir düşmüş kimsedir.
Her işinde tevhid üzere olup Allah’a teslim olan kimse ise, Hak’la beraberdir; onun işi ibadet ve iyilikten başka bir şey midir!
İnsan günahtan azade olamaz! Gaflet, insana galebe eder de insan tevhid ipinden koparsa Hak’tan şaşar. Fakat her zaman hatayı kendinden bilip yüzünü Hakk’a dönmesini bilen insan asla umutsuz bir insan değildir. Allah’ın yardımı ona yetişir ve elinden kaçırdığı tevhid ipine yeniden tutunur ve selamete erer.
‘Sana bir iyilik gelirse Allah’tan, kötülük gelirse kendindendir.’ (Nisa 79)
‘Hayrı Hak’tan kötülüğü de kendinden bilenin tövbesi kabul edilir.’
Hatırla ki, şu ünlü meselede, Şeytan, Hakk’a, ‘sen yaptın!’ dedi, Âdem ise, ‘ben yaptım, özür dilerim!’ dedi.
Âdem, kusurunu bilip af dileyince Allah onun tevhidini teyit etti, affedip rahmetine kavuşturdu.
‘Kim kendi eksiğini bilirse, Allah’ın rahmeti devamlı ona gelecektir.
Kim de suçsuzum diye iddiada bulunursa sonunda lânete uğrayacaktır.’
Allah’ın varlığı.
Varlık ve insan tevhid üzeredir. Allah yirmi dört saat tüm varlıkla ve insanla birliktedir, fakat insan acaba kaç dakikasını, farkındalık içinde, Allah’la geçirebiliyor?
Allah’ın varlığına iman eden kişi Onun gösterdiği yolda yürür; farkındalığını zinde tutar ve her işini kendisini görüp bilen Allah’a yakışır şekilde yapar, tevhid eder.
Durum aksiyse, kişi manevi kör, sağır ve kalpsizdir; tevhide ulaşamamıştır. Çünkü kör, gözü görmeyen değildir, kâinattaki ilahi tecelliyi ve Allah’ın kendisine olan yakınlığını görmeyendir.
Sağır, duymayan değildir, Allah’ın kelamını işitmeyendir.
Kalpsiz, iç sesini inkâr eden değildir, onun uyarılarına uymayandır.
Kör, sağır, kalpsiz… Allah’ı değil, nefsini dinleyen böylece tevhitten kopan kimsedir, nefsi ne isterse onu yapar, o, kendini ilah yapmıştır; kendine tapar.
‘Onların kalpleri var, onunla anlamazlar, gözleri var, onunla görmezler, kulakları var, onunla işitmezler.’ (A’raf 179)
Gerçeğe (tevhide) ulaşmış kişi için ibadet ve iyilik daimi bir hâldir; o Allah’ın rahmetine talip olmuştur, son nefesine kadar istediği, Rabbidir.
‘İyilik ve ibadetini fazla gören kâfirdir; çünkü onun yolunu şeytan kesmiştir.’
Allah yolunda yaptığını yeterli bulan kimse nefsine esir düşmüş kimsedir.
Her işinde tevhid üzere olup Allah’a teslim olan kimse ise, Hak’la beraberdir; onun işi ibadet ve iyilikten başka bir şey midir!
İnsan günahtan azade olamaz! Gaflet, insana galebe eder de insan tevhid ipinden koparsa Hak’tan şaşar. Fakat her zaman hatayı kendinden bilip yüzünü Hakk’a dönmesini bilen insan asla umutsuz bir insan değildir. Allah’ın yardımı ona yetişir ve elinden kaçırdığı tevhid ipine yeniden tutunur ve selamete erer.
‘Sana bir iyilik gelirse Allah’tan, kötülük gelirse kendindendir.’ (Nisa 79)
‘Hayrı Hak’tan kötülüğü de kendinden bilenin tövbesi kabul edilir.’
Hatırla ki, şu ünlü meselede, Şeytan, Hakk’a, ‘sen yaptın!’ dedi, Âdem ise, ‘ben yaptım, özür dilerim!’ dedi.
Âdem, kusurunu bilip af dileyince Allah onun tevhidini teyit etti, affedip rahmetine kavuşturdu.
‘Kim kendi eksiğini bilirse, Allah’ın rahmeti devamlı ona gelecektir.
Kim de suçsuzum diye iddiada bulunursa sonunda lânete uğrayacaktır.’