Hayvan hâlini bilmez, çünkü kendini sorgulayamaz.
Bir insan kendi hâlini sorgulayamıyorsa o da hayvan mertebesinde bir insan sayılabilir.
Kendini sorgulama, bir soru sorma sürecidir. Kişi, söyleneni, okunanı, dinleneni anlamak için, eylemlerin başında, ortasında ve sonunda sorular sorarak, gerekiyorsa araştırmalar yaprak, ne anladığını, ne öğrendiğini, öğrendikleri karşısında kendi durumunun ne olduğunu, neyi neden öyle yaptığını, anlamaya çalışmalıdır ki, değişim ve ilerleme meydana gelebilsin.
İnsanla ilgili, ‘hâlini sorgulayan, hâlini sorgulamayan,’ diye iki tasnif yapılabilir; fakat biz, insan eylemlerini üç küme altında toplayarak kısa bir değerlendirme yapmak istiyoruz:
Birinci kümedeki insanların hâlleri: Bunlar, kendilerini sorgulayamamış ve tevhidi hayata ulaşamamış kimselerdir. Bu insanların huyları kötüdür, içleri dışları bozgunculuk doludur, ıslahçı değil ifsatçı bir zihniyete sahiptirler. Zahiren bir dini inanışları varmış gibi gözükse de hayat pratiklerinde inançlarının etkisi çok fazla görülmez. Ahlaki davranıştan ziyade nankörlük, kibirlilik, hak hukuk tanımamazlık genel karakterleridir. Dostluktan, iyilikten etkilenmezler, önem verdikleri menfaatleridir. Konuşmaları ise dedi kodu ve eleştiridir.
İkinci kümedeki insanların hâlleri, birinci gruptaki insanların hâllerinden üstündür. Bunlar, inanç sahibi kimselerdir. İyilik yapana iyilikle karşılık verirler, kötülük yapana da kötülük cevapları gecikmez. Güçleri yettikçe doğru yoldan gitmeye çalışırlar, fakat çoğu kez ayakları tökezler ve nefis çukurlarına düşerler, ancak çabuk çıkarlar. Bir günah işleyince pişman olurlar ve hâllerini sorgulamaktan geri durmazlar. Zaman zaman dindarca tavırlar sergilerler. Bunlar, sorgulamalarıyla nefislerini tanımaya ve ‘tevhidi hayata’ geçmeye çalışırlar. Bu nedenle değer verilmeye lâyık kimselerdir.
Üçüncü kümedeki insanların hallerine gelince; bunlar, hâllerini sürekli sorgulayan insanlardır. Hayatlarını ‘tevhidi hayat’ etmişlerdir. Kendi eylemlerini, amaçlarını incelerler. İç gözlem, dış gözlem yaparlar, nefislerini ve varlığı tefekkür günlük hâlleri arasındadır.
Bunlar, birinci ve ikinci kümelerdeki insanların hâllerini de gayet iyi bilirler; onları ötekileştirmek yerine onlara yararlı olmaya çalışırlar. İnsanlar arasında ayrım yapmazlar. Alçak gönüllü ve sabırlıdırlar, iyilikleri, dosta düşmana, inanana inanmayana, herekse erişir. Kim ne yaparsa ona tahammül ederler; kötülüklere karşı tutumları ancak iyilikle cevap vermektir.
Şimdi, sorgulamanı yapmalısın; sen bu üç grup insandan hangisine dâhilsin. Duyguların, düşüncelerin, tutum ve davranışların hangi gruba yakın?
Kümeni seç. Alt kümede isen üst kümeye geçmeye çalış. Hayatını ‘tevhidi hayat’ etmeye bak. Bu senin görevin ve imtihanındır. Unutma ki hâlin ne ise o hâl üzere ölürsün ve o hâl üzere dirilirsin.
Bir insan kendi hâlini sorgulayamıyorsa o da hayvan mertebesinde bir insan sayılabilir.
Kendini sorgulama, bir soru sorma sürecidir. Kişi, söyleneni, okunanı, dinleneni anlamak için, eylemlerin başında, ortasında ve sonunda sorular sorarak, gerekiyorsa araştırmalar yaprak, ne anladığını, ne öğrendiğini, öğrendikleri karşısında kendi durumunun ne olduğunu, neyi neden öyle yaptığını, anlamaya çalışmalıdır ki, değişim ve ilerleme meydana gelebilsin.
İnsanla ilgili, ‘hâlini sorgulayan, hâlini sorgulamayan,’ diye iki tasnif yapılabilir; fakat biz, insan eylemlerini üç küme altında toplayarak kısa bir değerlendirme yapmak istiyoruz:
Birinci kümedeki insanların hâlleri: Bunlar, kendilerini sorgulayamamış ve tevhidi hayata ulaşamamış kimselerdir. Bu insanların huyları kötüdür, içleri dışları bozgunculuk doludur, ıslahçı değil ifsatçı bir zihniyete sahiptirler. Zahiren bir dini inanışları varmış gibi gözükse de hayat pratiklerinde inançlarının etkisi çok fazla görülmez. Ahlaki davranıştan ziyade nankörlük, kibirlilik, hak hukuk tanımamazlık genel karakterleridir. Dostluktan, iyilikten etkilenmezler, önem verdikleri menfaatleridir. Konuşmaları ise dedi kodu ve eleştiridir.
İkinci kümedeki insanların hâlleri, birinci gruptaki insanların hâllerinden üstündür. Bunlar, inanç sahibi kimselerdir. İyilik yapana iyilikle karşılık verirler, kötülük yapana da kötülük cevapları gecikmez. Güçleri yettikçe doğru yoldan gitmeye çalışırlar, fakat çoğu kez ayakları tökezler ve nefis çukurlarına düşerler, ancak çabuk çıkarlar. Bir günah işleyince pişman olurlar ve hâllerini sorgulamaktan geri durmazlar. Zaman zaman dindarca tavırlar sergilerler. Bunlar, sorgulamalarıyla nefislerini tanımaya ve ‘tevhidi hayata’ geçmeye çalışırlar. Bu nedenle değer verilmeye lâyık kimselerdir.
Üçüncü kümedeki insanların hallerine gelince; bunlar, hâllerini sürekli sorgulayan insanlardır. Hayatlarını ‘tevhidi hayat’ etmişlerdir. Kendi eylemlerini, amaçlarını incelerler. İç gözlem, dış gözlem yaparlar, nefislerini ve varlığı tefekkür günlük hâlleri arasındadır.
Bunlar, birinci ve ikinci kümelerdeki insanların hâllerini de gayet iyi bilirler; onları ötekileştirmek yerine onlara yararlı olmaya çalışırlar. İnsanlar arasında ayrım yapmazlar. Alçak gönüllü ve sabırlıdırlar, iyilikleri, dosta düşmana, inanana inanmayana, herekse erişir. Kim ne yaparsa ona tahammül ederler; kötülüklere karşı tutumları ancak iyilikle cevap vermektir.
Şimdi, sorgulamanı yapmalısın; sen bu üç grup insandan hangisine dâhilsin. Duyguların, düşüncelerin, tutum ve davranışların hangi gruba yakın?
Kümeni seç. Alt kümede isen üst kümeye geçmeye çalış. Hayatını ‘tevhidi hayat’ etmeye bak. Bu senin görevin ve imtihanındır. Unutma ki hâlin ne ise o hâl üzere ölürsün ve o hâl üzere dirilirsin.