
Resulullah buyurdu: “İki günü eşit olan ziyandadır…”
Din ilimdir, hikmettir, ibrettir, ibadettir, tövbedir, yüceliktir; kulluktur!
‘Ben Müslümanım!’ diyen herkesin Kuran ve Sünnet düsturlarıyla haşır neşir bir hayatının olması, her gün ilerleyip hayatını ‘tevhidi hayat’ kılması kulluk görevidir.
Sana ileri bir söz söyleyeceğim: İslam okulu talebelerinin eğitimi ilerledikçe sonunda dersleri ‘Halka, Hâlık gibi bakmayı” öğrenmeye gelir.
Hâlık, halka nasıl bakıyor? Hâlık, kullarının kalıbına değil, kalbine ve işlerine bakıyor!
Bu söz yeriyle hikmettir: Demek ki dış görünüş önemli değildir, önemli olan kalplerin nasıl göründüğüdür.
Kimsenin parasını pulunu koyup kaldırmamalı, kimseyi mesleğine ve makamına göre değerlendirmemeli, asıl gönüllerde ne var, insanlar ne düşünüyor, nasıl bir hayat yaşıyor, kendinde ve başkasında bunu anlamaya çalışmak gerekir.
Peygamber Efendimiz bu konuda uyarıyor:
"Allah sizin görünüşünüze ve mallarınıza bakmaz; kalplerinize ve işlerinize bakar."
İşte, ‘halka Hâlık gibi bakmak’ bu hadiste özetlenmiştir.
İnsanın gerçek değeri onun kalbidir; yani niyeti ve ameli...
Sözler ve eylemler, her ne kadar, kalp hakkında bilgiler verse de bundan da çok emin olmamalı. Zahiren, iyilik, insanlık, adamlık gibi gözüken nice işler var ki, onların arkasındaki kibir, gurur, desinler ve görsünler, hisleridir.
Başkasının kalbinde ne var? Onu tam olarak bilemeyiz, fakat kendi kalbimizi dikkatle takip edersek, söz ve eylemlerin altında yatan gerçekleri görebiliriz.
Niyet; hırsızlık mı, iyilik mi kötülük mü, sevap mı günah mı?
Mesela kişi Cuma namazı için camiye gidiyor; kalpteki düşünce, ‘insanlar ya da amirim beni camide görsün!’ fikriyse, Cuma namazını desinler, görsünler ve dünyevî menfaatler için kılmış olacaktır.
Tehlike büyüktür; kalpler daima kontrol altında tutulmalı. Kalp, nefsin emrinde ise kişi sevap yerine günah kazanıyor olabilir.
Halka, Hâlık gibi bakma yöntemi öğrenilmeden ameller temize çıkarılamaz.
Kalbi denetleme kültürü kazanılmamışsa kişi gaflettedir; gaflet ise ‘tevhidi hayatın’ önündeki en önemli engeldir.
Din ilimdir, hikmettir, ibrettir, ibadettir, tövbedir, yüceliktir; kulluktur!
‘Ben Müslümanım!’ diyen herkesin Kuran ve Sünnet düsturlarıyla haşır neşir bir hayatının olması, her gün ilerleyip hayatını ‘tevhidi hayat’ kılması kulluk görevidir.
Sana ileri bir söz söyleyeceğim: İslam okulu talebelerinin eğitimi ilerledikçe sonunda dersleri ‘Halka, Hâlık gibi bakmayı” öğrenmeye gelir.
Hâlık, halka nasıl bakıyor? Hâlık, kullarının kalıbına değil, kalbine ve işlerine bakıyor!
Bu söz yeriyle hikmettir: Demek ki dış görünüş önemli değildir, önemli olan kalplerin nasıl göründüğüdür.
Kimsenin parasını pulunu koyup kaldırmamalı, kimseyi mesleğine ve makamına göre değerlendirmemeli, asıl gönüllerde ne var, insanlar ne düşünüyor, nasıl bir hayat yaşıyor, kendinde ve başkasında bunu anlamaya çalışmak gerekir.
Peygamber Efendimiz bu konuda uyarıyor:
"Allah sizin görünüşünüze ve mallarınıza bakmaz; kalplerinize ve işlerinize bakar."
İşte, ‘halka Hâlık gibi bakmak’ bu hadiste özetlenmiştir.
İnsanın gerçek değeri onun kalbidir; yani niyeti ve ameli...
Sözler ve eylemler, her ne kadar, kalp hakkında bilgiler verse de bundan da çok emin olmamalı. Zahiren, iyilik, insanlık, adamlık gibi gözüken nice işler var ki, onların arkasındaki kibir, gurur, desinler ve görsünler, hisleridir.
Başkasının kalbinde ne var? Onu tam olarak bilemeyiz, fakat kendi kalbimizi dikkatle takip edersek, söz ve eylemlerin altında yatan gerçekleri görebiliriz.
Niyet; hırsızlık mı, iyilik mi kötülük mü, sevap mı günah mı?
Mesela kişi Cuma namazı için camiye gidiyor; kalpteki düşünce, ‘insanlar ya da amirim beni camide görsün!’ fikriyse, Cuma namazını desinler, görsünler ve dünyevî menfaatler için kılmış olacaktır.
Tehlike büyüktür; kalpler daima kontrol altında tutulmalı. Kalp, nefsin emrinde ise kişi sevap yerine günah kazanıyor olabilir.
Halka, Hâlık gibi bakma yöntemi öğrenilmeden ameller temize çıkarılamaz.
Kalbi denetleme kültürü kazanılmamışsa kişi gaflettedir; gaflet ise ‘tevhidi hayatın’ önündeki en önemli engeldir.