
Genç kuşak televizyon habercileri içerisinde benim iki kahramanım var: Biri TRT Yurt Haberler Müdürü Müslim Demircan, diğeri yine TRT’den haberci Murat Demirtaş.
İkisinin de cesaretine ve tarzına hayranım.
Benim açımdan çok büyük bir şans ki bu iki değerli haberciye de ‘sevgili kardeşim’ diyebiliyorum, ikisi de hayatıma değer katan kadim dostlarım arasında.
Çocukluğuma ve Erzurum’a uzayan kişisel hikâyeler. Bununla şimdi okurlarımı meşgul etmek istemem; ama benim şu ‘dört soruluk kısa röportajlar’ dizimde o çok değerli dostlarımdan birini ağırlayarak hikâyeye sizi de ortak etmem herhalde fena olmazdı. Arayıp sordum…
Sevgili Müslim Demircan, günün koşullarına uygun uzaktan görüşme davetimi kırmadı, sağolsun.
Murat Demirtaş’la da ilerleyen günlerde görüşeceğimi ve onunla haberciliğin, muhabirliğin başka boyutlarını söyleşeceğimizi umuyorum. Deneyeceğim en azından ve onun da beni kırmayacağını düşünüyorum.
Her neyse, o sonraki iş…
Müslim Demircan Ankara’da, ben onun 700 kilometre uzağında, bilgisayar başına geçtik.
Serüveniyle tüm dostlarını gururlandıran bu değerli televizyon habercisiyle değişen dünyayı, değişimin haberlere yansıyan tarafını ve haberciliği konuştuk.
***

Savaşkan İlmak: Sevgili Müslim Demircan, genelde habercinin hayatında, özelde ise ülkemizin en eski ve en köklü televizyonu olan TRT’nin serüveninde birbirinden çarpıcı hikâyeler vardır mutlaka. Ama açıkçası bana şu anda o sayısız hikâye içerisinden en etkileyici geleni sizin hikâyeniz. Oltu’da mütevazı bir hayattan TV muhabirliğine ve sonra adım adım bu alanda çok saygın bir pozisyona, TRT Yurt Haberler Müdürlüğü’ne uzayan özveri ve inanç dolu, cesaret dolu bir yürüyüş. Bundan bizim de büyük gurur duyduğumuzu ifade etmezsem hemşehrilerimiz bana kızar.
Peki; en başta, yola çıkarken aklınızda ne vardı ve aklınızdaki o şeye ulaştınız mı? Bu soruyla başlayalım dört soruluk kısa röportajımıza.
Müslim Demircan: Öncelikle Erzurum’un Oltu ilçesinde aynı mahallenin yollarında yürümüş, tozlu sokaklarında aynı havayı teneffüs etmiş, çocukluğumuzda aynı sevince, aynı hüzne ortak olmuş bir abim olarak benimle bu söyleşiyi yapmak istemenden ziyadesiyle mutlu oldum. Hakkımdaki düşüncelerine mazhar olabildim ise ne mutlu bana. Anlatacaklarım, yaşadıklarıma bağlı olarak çok çok uzun satırlar alır ama ben elimden geldiğince özetlemeye çalışacağım. Yola çıkarken yolumun uzun ve zorlu olacağını biliyordum, önce bu işin eğitimini almalıydım ve öyle de oldu, hedeflerim vardı ve o hedeflerimin peşinden zorluklarına boyun eğmeden koştum, okulun ardından İstanbul’da başlayan habercilik serüvenim, şu anda TRT Haber gibi saygın bir haber kanalında devam ediyor. İşimi her zaman iyi yapmak için gayret ettim, elbette ki bu mesleği yapmak isteyen birçok arkadaşım gibi TRT’de çalışma isteğim vardı, bunun için de hiç yılmadan, usanmadan koşturdum, insan isteyince daha doğrusu gayret edince hedeflerine ulaşıyor, benim de öyle oldu. Özel sektörde birçok alanda çalıştım, TRT’de muhabirlik, haber müdürlüğü ve şimdi yurt haberler müdürü olarak yürüttüğüm görevimde aklımdaki hedefe henüz ulaşamadım; zira ‘Ulaştım’ dediğim zaman tükendiğim, her şeyin bittiği andır. Üretmeye, ülkeme, milletime faydalı olabilmek için çalışmaya devam edeceğim. Özetle, verilen görevleri layıkıyla yerine getirmeyi, işimi iyi ve doğru yapmayı istiyorum. Somut bir hedef kavramı belirtecek olursam, her haber kanalı seyircisine ulaşmak, izlenmek için çalışır, şükür biz TRT Haber olarak 2018 Ekim ayından beri, en çok izlenen haber kanalı seviyesine ulaştık. Rakiplerimize bir iki puan farkla başlayan liderliğimiz, şuan tüm izleyici gruplarında yüzde elli farka ulaştı, yani çıtayı yükselttik, yükseltmeye devam ediyoruz.
*
S.İ: Kutluyorum, bu başarıya katkılarınız için. Şimdi, hayata ve dünyada olup bitenlere baktığımızda gördüğümüz şey şu: Teknolojisiyle, kültürüyle, iklimiyle, salgınıyla, kısaca tüm ayrıntılarıyla, tüm görüntüleriyle alışık olmadığımız, yeni bir dünyayla karşı karşıyayız. Mutlaka haber ve habercilik de bu değişimden etkileniyor. Durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Müslim Demircan: Bilindiği üzere Global Village (Küresel Köy) kavramını ilk ortaya atan kişi Marshall McLuhan’dı. Bu kavramı üniversitede hocalarımız sıklıkla vurgular, dünya düzeninin değişeceğini, kitle iletişim teknolojilerinin, internetin dünyayı koskoca bir köy haline getireceğini söylerlerdi. O söylemleri duymamızın üzerinden 20 yıl geçti, dünya tam da denildiği gibi insanların çok yakın etkileşim haline geldiği bir köy oldu. Etkileşim, salgınları, hastalıkları, kültürleri, sosyal hayatı iç içe kıldı, artık zaman ve mekân kısıtlaması olmadan, sesli ve görüntülü iletişim araçlarıyla olaylara saniyeler içerisinde ulaşabildiğimiz bir dönemi yaşıyoruz. Bu durum aslında biz habercilerin işini kolaylaştırsa da, televizyon haberciliğinin etkinliğini kaybetmesine yol açıyor, çünkü insanlar kocaman bir ekrandan haber almak yerine, elindeki küçücük telefondan olup bitenleri hızlıca öğrenebiliyor, bizler de artık o küçük ekranlardan insanlara haber ulaştırmak için web tabanlı servislerimizi geliştiriyoruz, tabi televizyon haberciliğinin sürekliliği için de çalışıyor, insanların ellerindeki telefonlarından bir cümle öğrendiği bilgileri, son durum ve son dakika bilgileriyle muhabir bağlantıları yaparak, uzmanlara sorarak, yorum yapmalarını sağlayarak, seyircinin pere arkası bilgilere ulaşmasını sağlıyoruz.
*
S.İ: Dışarıdan bakıldığında habercinin yaptığı iş acayip heyecan verici. Sürekli aksiyon, koşturma, takip… Dolayısıyla özellikle gençlere çok çekici geliyor; ama bir de işin zorluk yanı var mutlaka. İşinizin o yanından biraz bahseder misiniz, haberciyi en çok ne ya da neler zorlar?
Müslim Demircan: Bu soruya şöyle cevap vermek istiyorum, genç arkadaşlarımı ekranda gördükçe inanın sanki kendim elime mikrofon almış, canlı yayın ya da haber yapıyor gibi heyecan duyuyorum. Kalbimin atışlarına engel olamıyorum, hele bu arkadaşımız, sektöre bizim kazandırdığımız biri ise bu duygularım daha da artıyor. Sorunuza gelecek olursam, habercilik bir hayat biçimidir, genç arkadaşlarıma tavsiyem bu mesleği böyle göreceklerse tercih etsinler, çünkü haberci olunca en başta kendinizden, ailenizden, akrabalarınız ve arkadaşlarınızdan ödün veriyorsunuz. Her işin cazip tarafı olduğu gibi zor yönleri de var, habercinin mesaisi olmuyor, hayatın devam ettiği her an, işiniz ile iç içe olmak zorunda, gündemi takip etmek durumundasınız. Ben kendi adıma konuşacak olursam, zorlandığım tek noktayı bir örnekle açıklamak istiyorum, mesleğe başladığım yıllarda bir meslek büyüğümün söylediği aklımdan çıkmaz: ‘Gün geliyor her gün gittiğin evde bir sürü insanla karşılaşıyorsun, çocuklar büyümüş, evlenmişler, torunlar evin altını üstüne getiriyor ama sen bunun nasıl ve ne zaman olduğunun farkında olamıyorsun’… Evet, tam da öyle oluyor. Bakıyorum, büyük oğlum liseye başlayacak bu sene ama ben onun ne zaman büyüdüğünü bilmiyorum. İşte habercinin hayatı böyle hızla geçiyor. Bazen ailemize, sevdiklerimize yeterince zaman ayıramıyoruz. Bu durum beni bir hayli üzüyor.
*

S.İ: Toplum sosyal içgüdüsüyle hep iyi haberler duymak ister. Halbuki siz gerçeği, olduğu gibi aktarmak zorundasınız. Bazen keşke bunu hiç duyurmasak dediğiniz oluyor mu? Niye öyle oluyor ve hangi haberler onlar?
Müslim Demircan: Keşke hep güzel ve iyi haberler versek ama maalesef hayat böyle değil. Bu soruya -belki biraz duygusal olacak ama- şöyle cevap vermek istiyorum. Beni en çok anne ve babasını kaybetmiş çocukların bunu öğrenmesi etkiliyor, babasını kaybettiğini öğrenen bir şehit çocuğu ya da trafik kazasında annesinin öldüğünü duyan bir çocuk… Hiçbir çocuğun anne ve babasının öldüğünü böyle öğrenmesini istemiyorum, aklıma o çocuğun hayatı boyunca yetim veya öksüz büyüyecek olması geldiğinde kahrolurum, keşke bu haberi vermeseydik, keşke bu haber doğru olmasaydı diye düşünürüm hep…
***
Bu röportaj dizisinin formatı gereği, ele alacağımız her şeyi dört soruya sığdırmak zorundaydık. Yine de çok yoğun bir koşturmaca içerisinde bize zaman ayıran ve bu kadarıyla bile bizi haberin ve habercinin dünyasında dolaştıran sayın Müslim Demircan’a çok teşekkür ediyoruz.
E, onun sanatı da bu zaten. Zamanın ve mekânın kısıtlamalarına fazla takılmadan olayı ya da olanı görünür kılmak…
Kendisine zorlu haber koşusunda başarılar diliyoruz.
Yolu da şansı da hep açık olsun.
İkisinin de cesaretine ve tarzına hayranım.
Benim açımdan çok büyük bir şans ki bu iki değerli haberciye de ‘sevgili kardeşim’ diyebiliyorum, ikisi de hayatıma değer katan kadim dostlarım arasında.
Çocukluğuma ve Erzurum’a uzayan kişisel hikâyeler. Bununla şimdi okurlarımı meşgul etmek istemem; ama benim şu ‘dört soruluk kısa röportajlar’ dizimde o çok değerli dostlarımdan birini ağırlayarak hikâyeye sizi de ortak etmem herhalde fena olmazdı. Arayıp sordum…
Sevgili Müslim Demircan, günün koşullarına uygun uzaktan görüşme davetimi kırmadı, sağolsun.
Murat Demirtaş’la da ilerleyen günlerde görüşeceğimi ve onunla haberciliğin, muhabirliğin başka boyutlarını söyleşeceğimizi umuyorum. Deneyeceğim en azından ve onun da beni kırmayacağını düşünüyorum.
Her neyse, o sonraki iş…
Müslim Demircan Ankara’da, ben onun 700 kilometre uzağında, bilgisayar başına geçtik.
Serüveniyle tüm dostlarını gururlandıran bu değerli televizyon habercisiyle değişen dünyayı, değişimin haberlere yansıyan tarafını ve haberciliği konuştuk.
***

Savaşkan İlmak: Sevgili Müslim Demircan, genelde habercinin hayatında, özelde ise ülkemizin en eski ve en köklü televizyonu olan TRT’nin serüveninde birbirinden çarpıcı hikâyeler vardır mutlaka. Ama açıkçası bana şu anda o sayısız hikâye içerisinden en etkileyici geleni sizin hikâyeniz. Oltu’da mütevazı bir hayattan TV muhabirliğine ve sonra adım adım bu alanda çok saygın bir pozisyona, TRT Yurt Haberler Müdürlüğü’ne uzayan özveri ve inanç dolu, cesaret dolu bir yürüyüş. Bundan bizim de büyük gurur duyduğumuzu ifade etmezsem hemşehrilerimiz bana kızar.
Peki; en başta, yola çıkarken aklınızda ne vardı ve aklınızdaki o şeye ulaştınız mı? Bu soruyla başlayalım dört soruluk kısa röportajımıza.
Müslim Demircan: Öncelikle Erzurum’un Oltu ilçesinde aynı mahallenin yollarında yürümüş, tozlu sokaklarında aynı havayı teneffüs etmiş, çocukluğumuzda aynı sevince, aynı hüzne ortak olmuş bir abim olarak benimle bu söyleşiyi yapmak istemenden ziyadesiyle mutlu oldum. Hakkımdaki düşüncelerine mazhar olabildim ise ne mutlu bana. Anlatacaklarım, yaşadıklarıma bağlı olarak çok çok uzun satırlar alır ama ben elimden geldiğince özetlemeye çalışacağım. Yola çıkarken yolumun uzun ve zorlu olacağını biliyordum, önce bu işin eğitimini almalıydım ve öyle de oldu, hedeflerim vardı ve o hedeflerimin peşinden zorluklarına boyun eğmeden koştum, okulun ardından İstanbul’da başlayan habercilik serüvenim, şu anda TRT Haber gibi saygın bir haber kanalında devam ediyor. İşimi her zaman iyi yapmak için gayret ettim, elbette ki bu mesleği yapmak isteyen birçok arkadaşım gibi TRT’de çalışma isteğim vardı, bunun için de hiç yılmadan, usanmadan koşturdum, insan isteyince daha doğrusu gayret edince hedeflerine ulaşıyor, benim de öyle oldu. Özel sektörde birçok alanda çalıştım, TRT’de muhabirlik, haber müdürlüğü ve şimdi yurt haberler müdürü olarak yürüttüğüm görevimde aklımdaki hedefe henüz ulaşamadım; zira ‘Ulaştım’ dediğim zaman tükendiğim, her şeyin bittiği andır. Üretmeye, ülkeme, milletime faydalı olabilmek için çalışmaya devam edeceğim. Özetle, verilen görevleri layıkıyla yerine getirmeyi, işimi iyi ve doğru yapmayı istiyorum. Somut bir hedef kavramı belirtecek olursam, her haber kanalı seyircisine ulaşmak, izlenmek için çalışır, şükür biz TRT Haber olarak 2018 Ekim ayından beri, en çok izlenen haber kanalı seviyesine ulaştık. Rakiplerimize bir iki puan farkla başlayan liderliğimiz, şuan tüm izleyici gruplarında yüzde elli farka ulaştı, yani çıtayı yükselttik, yükseltmeye devam ediyoruz.
*
S.İ: Kutluyorum, bu başarıya katkılarınız için. Şimdi, hayata ve dünyada olup bitenlere baktığımızda gördüğümüz şey şu: Teknolojisiyle, kültürüyle, iklimiyle, salgınıyla, kısaca tüm ayrıntılarıyla, tüm görüntüleriyle alışık olmadığımız, yeni bir dünyayla karşı karşıyayız. Mutlaka haber ve habercilik de bu değişimden etkileniyor. Durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Müslim Demircan: Bilindiği üzere Global Village (Küresel Köy) kavramını ilk ortaya atan kişi Marshall McLuhan’dı. Bu kavramı üniversitede hocalarımız sıklıkla vurgular, dünya düzeninin değişeceğini, kitle iletişim teknolojilerinin, internetin dünyayı koskoca bir köy haline getireceğini söylerlerdi. O söylemleri duymamızın üzerinden 20 yıl geçti, dünya tam da denildiği gibi insanların çok yakın etkileşim haline geldiği bir köy oldu. Etkileşim, salgınları, hastalıkları, kültürleri, sosyal hayatı iç içe kıldı, artık zaman ve mekân kısıtlaması olmadan, sesli ve görüntülü iletişim araçlarıyla olaylara saniyeler içerisinde ulaşabildiğimiz bir dönemi yaşıyoruz. Bu durum aslında biz habercilerin işini kolaylaştırsa da, televizyon haberciliğinin etkinliğini kaybetmesine yol açıyor, çünkü insanlar kocaman bir ekrandan haber almak yerine, elindeki küçücük telefondan olup bitenleri hızlıca öğrenebiliyor, bizler de artık o küçük ekranlardan insanlara haber ulaştırmak için web tabanlı servislerimizi geliştiriyoruz, tabi televizyon haberciliğinin sürekliliği için de çalışıyor, insanların ellerindeki telefonlarından bir cümle öğrendiği bilgileri, son durum ve son dakika bilgileriyle muhabir bağlantıları yaparak, uzmanlara sorarak, yorum yapmalarını sağlayarak, seyircinin pere arkası bilgilere ulaşmasını sağlıyoruz.
*
S.İ: Dışarıdan bakıldığında habercinin yaptığı iş acayip heyecan verici. Sürekli aksiyon, koşturma, takip… Dolayısıyla özellikle gençlere çok çekici geliyor; ama bir de işin zorluk yanı var mutlaka. İşinizin o yanından biraz bahseder misiniz, haberciyi en çok ne ya da neler zorlar?
Müslim Demircan: Bu soruya şöyle cevap vermek istiyorum, genç arkadaşlarımı ekranda gördükçe inanın sanki kendim elime mikrofon almış, canlı yayın ya da haber yapıyor gibi heyecan duyuyorum. Kalbimin atışlarına engel olamıyorum, hele bu arkadaşımız, sektöre bizim kazandırdığımız biri ise bu duygularım daha da artıyor. Sorunuza gelecek olursam, habercilik bir hayat biçimidir, genç arkadaşlarıma tavsiyem bu mesleği böyle göreceklerse tercih etsinler, çünkü haberci olunca en başta kendinizden, ailenizden, akrabalarınız ve arkadaşlarınızdan ödün veriyorsunuz. Her işin cazip tarafı olduğu gibi zor yönleri de var, habercinin mesaisi olmuyor, hayatın devam ettiği her an, işiniz ile iç içe olmak zorunda, gündemi takip etmek durumundasınız. Ben kendi adıma konuşacak olursam, zorlandığım tek noktayı bir örnekle açıklamak istiyorum, mesleğe başladığım yıllarda bir meslek büyüğümün söylediği aklımdan çıkmaz: ‘Gün geliyor her gün gittiğin evde bir sürü insanla karşılaşıyorsun, çocuklar büyümüş, evlenmişler, torunlar evin altını üstüne getiriyor ama sen bunun nasıl ve ne zaman olduğunun farkında olamıyorsun’… Evet, tam da öyle oluyor. Bakıyorum, büyük oğlum liseye başlayacak bu sene ama ben onun ne zaman büyüdüğünü bilmiyorum. İşte habercinin hayatı böyle hızla geçiyor. Bazen ailemize, sevdiklerimize yeterince zaman ayıramıyoruz. Bu durum beni bir hayli üzüyor.
*

S.İ: Toplum sosyal içgüdüsüyle hep iyi haberler duymak ister. Halbuki siz gerçeği, olduğu gibi aktarmak zorundasınız. Bazen keşke bunu hiç duyurmasak dediğiniz oluyor mu? Niye öyle oluyor ve hangi haberler onlar?
Müslim Demircan: Keşke hep güzel ve iyi haberler versek ama maalesef hayat böyle değil. Bu soruya -belki biraz duygusal olacak ama- şöyle cevap vermek istiyorum. Beni en çok anne ve babasını kaybetmiş çocukların bunu öğrenmesi etkiliyor, babasını kaybettiğini öğrenen bir şehit çocuğu ya da trafik kazasında annesinin öldüğünü duyan bir çocuk… Hiçbir çocuğun anne ve babasının öldüğünü böyle öğrenmesini istemiyorum, aklıma o çocuğun hayatı boyunca yetim veya öksüz büyüyecek olması geldiğinde kahrolurum, keşke bu haberi vermeseydik, keşke bu haber doğru olmasaydı diye düşünürüm hep…
***
Bu röportaj dizisinin formatı gereği, ele alacağımız her şeyi dört soruya sığdırmak zorundaydık. Yine de çok yoğun bir koşturmaca içerisinde bize zaman ayıran ve bu kadarıyla bile bizi haberin ve habercinin dünyasında dolaştıran sayın Müslim Demircan’a çok teşekkür ediyoruz.
E, onun sanatı da bu zaten. Zamanın ve mekânın kısıtlamalarına fazla takılmadan olayı ya da olanı görünür kılmak…
Kendisine zorlu haber koşusunda başarılar diliyoruz.
Yolu da şansı da hep açık olsun.