
Türkiye, Akdeniz’de milli çıkarlarını korumak için müthiş hamleler yapıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti Başkanı Fayiz es-Serrac 2 ülke arasında “deniz yetki alanlarının sınırlandırılması” konusunda mutabakat muhtırası imzaladı.
Akdeniz, adeta büyük güçlerin yeni oyun alanı haline gelmişken, Türkiye bir hamleyle bütün hesapları alt üst etti. Oyun içerisinde İngiliz, Fransız, Alman, Rus, ABD, İsrail, Suudi Arabistan, BAE, Mısır ve diğerleri yer alıyordu. Tabii birde içerideki muhalefet ettiğini sanan, milli meselelerde bir olamayan partiler ile FETÖ’yü eklemeden geçmemek gerekiyor. Libya’nın bir bölümünü kontrol eden General Hafter ise bu güçlerin çeşitli desteğini elinde bulunduruyor.
Hafter, BM tarafından kabul gören Ulusal Mutabakat Hükümeti’ni tasfiye ederek fiili durum yaratmak için sürekli saldırılar düzenliyor. Ancak UMH güçleri, bu saldırıları her defasında püskürtmeyi başarıyor.
Yukarıda isimlerini saydığım ülke ve güçler Türkiye’nin elini zayıflatmak, imzalanan MEB mutabakatını etkisizleştirmek için UMH’nin İhvancı olduğu propagandasına gaz vermiş durumdalar. FETÖ sık sık Türkiye’nin Suriye’de İslamcı grupları desteklediğini hatta bir adım ileri giderek DEAŞ’ı beslediğini ahlaksızca öne sürebiliyor. FETÖ’nün söylemleri ne yazık ki, muhalefet tarafından da bir söylem olarak her fırsatta dile getirilebiliyor.
UMH’nin askeri unsur olarak faydalandığı İhvancı gruplar var, ancak bunları terör örgütü olarak nitelemek için bir karine yok. Tek neden Türkiye’nin UMH ile ilişkisi, hatta daha önemlisi imzalanan antlaşmalar. Bu antlaşmaların Türkiye’nin menfaatlerini sağladığı düşünülürse itirazın sebebi anlaşılmış olur.
Türkiye ve Libya “Güvenlik ve Askeri İşbirliği Anlaşması” ve “Deniz Yetkilerinin Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat imzalandı. Meclis onayıyla resmiyet de kazandı. Ama kavga daha da alevlendi.
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti önem kazandı
Türkiye, İHA ve SİHA’larını bundan böyle Geçitkale’den havalandırabilecek. Yani Türkiye, Doğu Akdeniz için önemli bir üssü elde etmiş oldu. KKTC Başbakanı Ersin Tatar, konunun milli bir mesele olduğunu ve bunun karşısında kimsenin duramayacağını ve durmaması gerektiğini ifade etti.
Tatar yaptığı açıklamada, “Türkiye Cumhuriyeti ile birlikte kararlı adımlar atılmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti’nin ezberleri bozan ve son derece yerinde olan Libya Anlaşması ile daha da hareketlilik görülmüştür. Türkiye Cumhuriyeti’nin bir talebi olmuştur. Güvenlik gerekçesi ile Geçitkale Havalimanı’nın İHA ve SİHA kullanımları için tahsis edilmesi konusunda biz de Bakanlar Kurulu’nu topladık. Bütün bunları değerlendirdikten sonra acil ihtiyaç olması sebebiyle ve hem Türkiye Cumhuriyeti’nin hem KKTC’nin Doğu Akdeniz’deki güvenlik meselelerini dikkate alarak böyle bir tahsisi dün Bakanlar Kurulumuzun aldığı kararla karara bağladık. Bu gerekli bir meseleydi çünkü ihtiyaç hasıl olmuştu.” dedi.
Dış güçlerin Akdeniz’de bozulan dengelerden rahatsızlığı, bunun içeriye yansıması maalesef Erdoğan karşıtlığı üzerinden yürütülüyor. En büyük acı ise Erdoğan’a muhalefet etme adına yabancı menfaatleri övülürken, Erdoğan dövülebiliyor.
Bunun adına ne yazık ki, muhalefet deniliyor.
Akdeniz, adeta büyük güçlerin yeni oyun alanı haline gelmişken, Türkiye bir hamleyle bütün hesapları alt üst etti. Oyun içerisinde İngiliz, Fransız, Alman, Rus, ABD, İsrail, Suudi Arabistan, BAE, Mısır ve diğerleri yer alıyordu. Tabii birde içerideki muhalefet ettiğini sanan, milli meselelerde bir olamayan partiler ile FETÖ’yü eklemeden geçmemek gerekiyor. Libya’nın bir bölümünü kontrol eden General Hafter ise bu güçlerin çeşitli desteğini elinde bulunduruyor.
Hafter, BM tarafından kabul gören Ulusal Mutabakat Hükümeti’ni tasfiye ederek fiili durum yaratmak için sürekli saldırılar düzenliyor. Ancak UMH güçleri, bu saldırıları her defasında püskürtmeyi başarıyor.
Yukarıda isimlerini saydığım ülke ve güçler Türkiye’nin elini zayıflatmak, imzalanan MEB mutabakatını etkisizleştirmek için UMH’nin İhvancı olduğu propagandasına gaz vermiş durumdalar. FETÖ sık sık Türkiye’nin Suriye’de İslamcı grupları desteklediğini hatta bir adım ileri giderek DEAŞ’ı beslediğini ahlaksızca öne sürebiliyor. FETÖ’nün söylemleri ne yazık ki, muhalefet tarafından da bir söylem olarak her fırsatta dile getirilebiliyor.
UMH’nin askeri unsur olarak faydalandığı İhvancı gruplar var, ancak bunları terör örgütü olarak nitelemek için bir karine yok. Tek neden Türkiye’nin UMH ile ilişkisi, hatta daha önemlisi imzalanan antlaşmalar. Bu antlaşmaların Türkiye’nin menfaatlerini sağladığı düşünülürse itirazın sebebi anlaşılmış olur.
Türkiye ve Libya “Güvenlik ve Askeri İşbirliği Anlaşması” ve “Deniz Yetkilerinin Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat imzalandı. Meclis onayıyla resmiyet de kazandı. Ama kavga daha da alevlendi.
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti önem kazandı
Türkiye, İHA ve SİHA’larını bundan böyle Geçitkale’den havalandırabilecek. Yani Türkiye, Doğu Akdeniz için önemli bir üssü elde etmiş oldu. KKTC Başbakanı Ersin Tatar, konunun milli bir mesele olduğunu ve bunun karşısında kimsenin duramayacağını ve durmaması gerektiğini ifade etti.
Tatar yaptığı açıklamada, “Türkiye Cumhuriyeti ile birlikte kararlı adımlar atılmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti’nin ezberleri bozan ve son derece yerinde olan Libya Anlaşması ile daha da hareketlilik görülmüştür. Türkiye Cumhuriyeti’nin bir talebi olmuştur. Güvenlik gerekçesi ile Geçitkale Havalimanı’nın İHA ve SİHA kullanımları için tahsis edilmesi konusunda biz de Bakanlar Kurulu’nu topladık. Bütün bunları değerlendirdikten sonra acil ihtiyaç olması sebebiyle ve hem Türkiye Cumhuriyeti’nin hem KKTC’nin Doğu Akdeniz’deki güvenlik meselelerini dikkate alarak böyle bir tahsisi dün Bakanlar Kurulumuzun aldığı kararla karara bağladık. Bu gerekli bir meseleydi çünkü ihtiyaç hasıl olmuştu.” dedi.
Dış güçlerin Akdeniz’de bozulan dengelerden rahatsızlığı, bunun içeriye yansıması maalesef Erdoğan karşıtlığı üzerinden yürütülüyor. En büyük acı ise Erdoğan’a muhalefet etme adına yabancı menfaatleri övülürken, Erdoğan dövülebiliyor.
Bunun adına ne yazık ki, muhalefet deniliyor.