
Yoksa; durum, koşullar, o anki psikolojimiz, algılama biçimimiz, kültürümüz, direncimiz, dayanıklılığımız ya da dayanıksızlığımız, eğitimimiz, potansiyellerimiz, duygularımız, önceki yaşantılarımız, cesaretimiz ve kimliğimiz, bazen bize yağmuru olduğundan başka bir şeymiş gibi gösterebilir mi?
2019 Hollywood yapımı ‘The Art of Racing in the Rain (Enzo: Yağmurda Yarış Sanatı)’ filminde geçen o tek ve muhteşem cümleye inanıyorum ben:
“Eğer bir sürücü kendi şartlarını oluşturacak güce sahipse yağmur sadece yağmurdur.”
Otomobil kullanmakla ve yarışmakla ilgili değil sadece, aslında hayatın bütünüyle ilgili bir gönderme bu.
Ve bir kişi için geçerli olan şey, herkes için de geçerli olabileceğine göre…
O halde evet, iyiler içinde yer almayı başarabilen herkes için yağmur, sadece yağmurdur!
***
Simon Curtis'in yönettiği ve senaryosunu Mark Garback’ın yazdığı, Garth Stein'ın 2008’de ilk basımı yapılmış aynı adlı romanından uyarlanan film, internet gezginleriylefilm eleştirileri paylaşan unutulmazfilmler.pw’de şu ön not ile tanıtılıyor:
“Formula 1 yarışçısı Denny, kendine ve hayatının her alanına eşlik edebilecek bir köpek olan Enzo'yu sahiptir.
Enzo, çevresinde akıp giden dünyayı gözlemleyerek ve bir araba yarışçısı olan sahibi Denny, onun beyin tümörü savaşı veren eşi Eve ve kızları Zoe'den oluşan ailesinden aldığı hayat derslerini uygulayarak hayatını geçirmektedir.
Ancak Enzo; Denny, Eve ve Zoe’nun düşündüğü kadar normal bir köpek değildir. O, Moğol efsanesine göre bir sonraki yaşamında bir insan olarak reenkarne olacağını (dünyaya yeniden geleceğini) düşünmektedir.
Enzo, zamanının çoğunu televizyon izleyerek ve o yolla‘insan olmayı’ öğrenerek geçiriyordur. Ayrıca Denny'e onun en büyük tutkusu -aynı zamanda işi-olan araba yarışları konusunda elinden gelen yardımı yapıyordur…
Zaman geçer ve aile kaçınılmaz sona doğru sürüklenir.
Söylenene göre Garth Stein, bu kitabı 1998 yılında izlediği bir belgeselden ilham alarak kaleme almıştı. Moğol belgeseli ‘State of Dogs'un yanı sıra 2004 yılında karşısına çıkan ve köpek bakış açısıyla yazılan ‘The Revenant’ isimli şiir de Stein’ın ilham kaynağı olmuştu.”
Film çok güzel, evet ama bir film sonuçta ve biz en başarılı bir sinema yapımını bile ya hayatın önünde gidip çığır açtığı için ya da hayatın gerisinden geldiği halde geçmişte kalanları bize yeniden yaşattığı için severiz.
Benim Enzo: Yağmurda Yarış Sanatı adlı filmi çok sevmem, muhtemelen geçmişte hayatıma girmiş sevgili köpeğimLucky’i o filmde bulmamla ilgiliydi.
***
Şu muhteşem söze dönerek bitirelim:
‘İnsanın kendi şartlarını oluşturacak güce sahip olması’ ne muazzam bir şey değil mi?
Süleyman gibi, Karun gibi olmak…
Hayır, öyle değil aslında; bununSüleyman’la, Karun’la hiçbir ilgisi yok.
İnanmakla, sadakatle, cesaretle, insan olmakla ilgisi var. Sıradan insanı sıradaşı kahramana dönüştüren hikâye…
İnanan, ülküsüne sadık, korkusuz ve zeki insanlar, koşulları kendileri oluştururlar.
Güçleri buna yeter!
Diyeceksiniz ki ‘Kolay mı? Böyle konuşuyorsun, iyi de sen yaptın mı mesela?’
Zor; ama ben yaptım!
Hem de birkaç kez yaptım. Yine de lütfen bu söyleyişimi kibirlenmeolarak algılamayın. Zira benden daha fazla, benden çok daha iyiyapanları, kendi şartlarını kaya katmanları gibi üst üste defalarca inşa edenleri gördüm. Yıkılmaz kahramanlar, şöhret olmamış fakat bunu zerre kadar umursamamış efsaneler…
Kendi şartlarını oluşturabilecek kadar güçlü olan o insanlar, dışarıdan bakıldığında sıradan insanlardı; ama bir mücadeleye atıldıklarında onların inançlarının, sadakatlerinin, cesaretlerinin nasıl limiti integrali alt üst ettiğini gördüm.
Ekmek için…
Ve onur için…
İnsan onurunu var eden adalet için, hukuk için, hak için…
Ve çoğu da maalesef hayatta akıl almaz haksızlıklara uğradıkları için…
Dayatılan zalimce koşulları yerle bir edip kendi koşullarını oluşturabilen çok insan tanıdım ben, çok!
Hem de kentlisinden köylüsünden, kadınından erkeğinden, toplumun her katmanından, her kesiminden olağanüstü insanlar…
Onlar için yağmur, sadece yağmurdu…
2019 Hollywood yapımı ‘The Art of Racing in the Rain (Enzo: Yağmurda Yarış Sanatı)’ filminde geçen o tek ve muhteşem cümleye inanıyorum ben:
“Eğer bir sürücü kendi şartlarını oluşturacak güce sahipse yağmur sadece yağmurdur.”
Otomobil kullanmakla ve yarışmakla ilgili değil sadece, aslında hayatın bütünüyle ilgili bir gönderme bu.
Ve bir kişi için geçerli olan şey, herkes için de geçerli olabileceğine göre…
O halde evet, iyiler içinde yer almayı başarabilen herkes için yağmur, sadece yağmurdur!
***
Simon Curtis'in yönettiği ve senaryosunu Mark Garback’ın yazdığı, Garth Stein'ın 2008’de ilk basımı yapılmış aynı adlı romanından uyarlanan film, internet gezginleriylefilm eleştirileri paylaşan unutulmazfilmler.pw’de şu ön not ile tanıtılıyor:
“Formula 1 yarışçısı Denny, kendine ve hayatının her alanına eşlik edebilecek bir köpek olan Enzo'yu sahiptir.
Enzo, çevresinde akıp giden dünyayı gözlemleyerek ve bir araba yarışçısı olan sahibi Denny, onun beyin tümörü savaşı veren eşi Eve ve kızları Zoe'den oluşan ailesinden aldığı hayat derslerini uygulayarak hayatını geçirmektedir.
Ancak Enzo; Denny, Eve ve Zoe’nun düşündüğü kadar normal bir köpek değildir. O, Moğol efsanesine göre bir sonraki yaşamında bir insan olarak reenkarne olacağını (dünyaya yeniden geleceğini) düşünmektedir.
Enzo, zamanının çoğunu televizyon izleyerek ve o yolla‘insan olmayı’ öğrenerek geçiriyordur. Ayrıca Denny'e onun en büyük tutkusu -aynı zamanda işi-olan araba yarışları konusunda elinden gelen yardımı yapıyordur…
Zaman geçer ve aile kaçınılmaz sona doğru sürüklenir.
Söylenene göre Garth Stein, bu kitabı 1998 yılında izlediği bir belgeselden ilham alarak kaleme almıştı. Moğol belgeseli ‘State of Dogs'un yanı sıra 2004 yılında karşısına çıkan ve köpek bakış açısıyla yazılan ‘The Revenant’ isimli şiir de Stein’ın ilham kaynağı olmuştu.”
Film çok güzel, evet ama bir film sonuçta ve biz en başarılı bir sinema yapımını bile ya hayatın önünde gidip çığır açtığı için ya da hayatın gerisinden geldiği halde geçmişte kalanları bize yeniden yaşattığı için severiz.
Benim Enzo: Yağmurda Yarış Sanatı adlı filmi çok sevmem, muhtemelen geçmişte hayatıma girmiş sevgili köpeğimLucky’i o filmde bulmamla ilgiliydi.
***
Şu muhteşem söze dönerek bitirelim:
‘İnsanın kendi şartlarını oluşturacak güce sahip olması’ ne muazzam bir şey değil mi?
Süleyman gibi, Karun gibi olmak…
Hayır, öyle değil aslında; bununSüleyman’la, Karun’la hiçbir ilgisi yok.
İnanmakla, sadakatle, cesaretle, insan olmakla ilgisi var. Sıradan insanı sıradaşı kahramana dönüştüren hikâye…
İnanan, ülküsüne sadık, korkusuz ve zeki insanlar, koşulları kendileri oluştururlar.
Güçleri buna yeter!
Diyeceksiniz ki ‘Kolay mı? Böyle konuşuyorsun, iyi de sen yaptın mı mesela?’
Zor; ama ben yaptım!
Hem de birkaç kez yaptım. Yine de lütfen bu söyleyişimi kibirlenmeolarak algılamayın. Zira benden daha fazla, benden çok daha iyiyapanları, kendi şartlarını kaya katmanları gibi üst üste defalarca inşa edenleri gördüm. Yıkılmaz kahramanlar, şöhret olmamış fakat bunu zerre kadar umursamamış efsaneler…
Kendi şartlarını oluşturabilecek kadar güçlü olan o insanlar, dışarıdan bakıldığında sıradan insanlardı; ama bir mücadeleye atıldıklarında onların inançlarının, sadakatlerinin, cesaretlerinin nasıl limiti integrali alt üst ettiğini gördüm.
Ekmek için…
Ve onur için…
İnsan onurunu var eden adalet için, hukuk için, hak için…
Ve çoğu da maalesef hayatta akıl almaz haksızlıklara uğradıkları için…
Dayatılan zalimce koşulları yerle bir edip kendi koşullarını oluşturabilen çok insan tanıdım ben, çok!
Hem de kentlisinden köylüsünden, kadınından erkeğinden, toplumun her katmanından, her kesiminden olağanüstü insanlar…
Onlar için yağmur, sadece yağmurdu…