
Üçüncü kitabıma ‘Yarını İyileştirmek İçin’ adını verirken gala günü bana kitabımın içeiğinden çok bu adlandırma hakkında sorular yöneltileceğini öngörebiliyordum:
Niye yarını iyileştirmek?
Bugünden memnun değil misin?
Kimden, neden şikâyetçisin?
Benim öngörüm…
Cevap vermeye hazır oluşum…
Ya da içine gömüldüğümüz bu aşırı şüpheci, aşırı ihtiyatlı, aşırı tatsız durumun tahlili, tamamen ayrı bir yazı konusu olur.
O konuya şimdi girmeyeceğim; zira geçtiğimiz hafta kitapçı raflarında Pegem Akademi Yayınları etiketiyle yer bulan kitabımın ön kapaktan sonra bakılacak ilk yerini o muhtemel soruları ‘peşinen yanıtlamaya’ ayırmışım.
Arka kapakta demişim ki:
‘Uygarlığın hikâyesini dikkatle okuyun.
O uzun hikâyede geçen bütün iyi kahramanların evrensel olay örgüsüne dönük en çarpıcı etkilerinin ‘hayatı değiştirme çabası’ olduğunu mutlaka fark edersiniz. İnsanı yücelten değerli çabalar, zamana ve mekâna yönelik tüm yapıcı eleştiriler, uygarlığı büyüten ve ilerleten bütün yenilikçi girişimler, insanın kendi kendine meydan okuyuşu ve keşifler…
Bunların hepsi, yarını iyileştirmek içindir.
Kendimizi geçmişe ait görmediğimiz, şimdiki zamanla geçinemediğimiz ya da ‘anı yaşamaktan’ kaçındığımız için değil, geleceğin bugünden ve geçmişten daha iyi olma ihtimali her zaman var olduğu için bu böyledir.
Her çağda, her iklimde ve hayatın her alanında böyledir: Bilimde, sanatta, ekonomide, siyasal yaşamda, kültürde ve eğitimde…
Geçmişte ve bugün…
Akıllı, onurlu ve iyi yürekli insanların derdi, hep yarını bugünden daha iyi, daha konforlu ve daha yaşanabilir kılmaktır.
Hiç kuşkunuz olmasın, gelecekte de böyle olacak.’
Pegem Yayınları, yine arka kapakta benim paragrafımın hemen altında yer alan tanıtım notuyla Pusula Gazetesi yörüngesinde devam eden gazeteciliğime vurgu yapmış:
‘Savaşkan İlmak, ‘Yarını İyileştirmek İçin’ adını verdiği üçüncü kitabında bir eğitimci olarak çevresinde gözlemlediği sorunları, kendi eylemine ve ürününe dönük özeleştirisini, öğretmenlik ve yöneticilik yaptığı 24 yıl boyunca farklı öğretim kurumlarında, ortaokul, lise ve üniversite düzeylerinde tanık olduğu iyi örnekleri; yine bu süreçte gazetelerde ve dergilerde yayımlanmış değerlendirmelerini, eleştirilerini ve çözüm önerilerini okuyucusuyla paylaşıyor. Bunu yaparken de öğretmenlikle eşzamanlı sürdürdüğü gazeteciliğin avantajlarını kullanıyor.
Yazılarında kuru didaktizmden sıyrılıyor; edebiyatın ve bilimin birbirine uzak gözüken yörüngelerini şaşırtıcı bir ustalıkla buluşturan yalın metinler oluşturuyor.’
Pegem’in değerlendirmesi, bardağın dolu tarafına bakmaya alışkın birini havaya sokabilecek bir iltifat; ama okurlarım merak etmesin, ben haddimi bilirim.
Hem hayatı tanımak hem de kafamdakini anlatmak hususunda önümde daha çok uzun bir yol olduğunu biliyorum.
Ömür yeterse tabii…
***
Yarını İyileştirmek İçin’de uzunlukları yirmi sayfa ile iki sayfa arasında değişen uzunlu kısalı tam yüz makale yer alıyor. İşte o makalelerden bazıları:
İyi Okulun Dokuz Ayrıntısı, Özel Okullar Niye Tercih Ediliyor-Neden Terk Ediliyor?, Küçük Ölçekli Beyin Göçü ve Okullar İçin Swot Analizi, Türkiye’de Çocuk Olmak, Özel Okullarımız ve Özel Okul Algımız, Edebiyat Dersinin İyisi-Kötüsü, Bana Bir Krizi Nasıl Yönettiğini Anlat Sana Nasıl Bir Yönetici Olduğunu Söyleyeyim, Lider Ruhlu Çocuklarımıza Dikkat, Ofansif Enformasyon Defansif Enformasyona Karşı, Veli Toplantısı Deyip Geçmeyin, Okullar Önce Neye Odaklanmalı?, Yetişkinler İçin Karne Okuma Kılavuzu, Toplantı Kültürü ya da Kültürsüzlüğü, Gelecekte Okullar Birer Hastaneye mi Dönüşecek?..
Bu liste, sizde kitabımın sadece öğretmenlere ya da okul yönetenlere hitap ettiği şeklinde bir ilk izlenim doğurabilir.
Ama gerçek öyle değil.
Tüm o makaleleri kaleme alırken öğrencileri ve velileri de en az öğretmenler kadar düşündüm. Hiç kuşkumuz yok ki eğitim eyleminin kendisini de eğitime dair çarpıcı hikâyeleri de bu paydaşlar el birliğiyle oluşturuyor. Öğretmenler, öğrenciler, veliler ve eğitime yön veren, elinde yetki-yüreğinde tutku bulunduranlar…
Hepsi için, herkes için bir şeyler var bu kitapta.
Daha doğrusu ‘hepsinden bir şeyler’ var bu kitapta.
Önsözde ‘eğitim dünyasındaki sorunlar, gereksinimler, krizler, açmazlar, kısır döngüler ve yine aynı alandaki çıkış yolları buna mukabil -göreceli de olsa- umut verici olaylar, durumlar ve en çok da ‘iyi örnekler’ diye tarif ettiğim şeyler bunlar…
***
Benim ürünüm gibi ya da başka türlü bir kitaba ilgi diliyor olmak, bu davet, çoğu şeyin politika yörüngesinde değerlendirildiği bir dünyada nasıl yankı bulur, bunu ne yazık ki tam kestiremiyorum…
Ama eğer gazetedeki okurlarımdan bazıları kitabımla da ilgileniyorlar ise adını sanını bilmediğim o bilgisever dostlarımı Pegem Yayınları’nın internet kataloguna (www.pegem.net/YayinKatalogu) veya yine aynı yayınevinin 0312 434 54 00 numaralı bilgi-destek ve sipariş hattından kapıda ödemeli sipariş vermeye davet ediyorum.
‘Adını sanını bilmediğim bilgisever dostlarım, sevgili okurlarım’…
Eğer kabul eder ve bana eleştiri, değerlendirme, yanıt veya öneri iletirlerse o metinlere, kitabımın üçüncü baskısında bir ek bölüm olarak yer vermeyi düşünüyorum.
Benim esas gurur kaynağım, işte o bölümden çıkaracağım yeni öğrenimler olacak.
Niye yarını iyileştirmek?
Bugünden memnun değil misin?
Kimden, neden şikâyetçisin?
Benim öngörüm…
Cevap vermeye hazır oluşum…
Ya da içine gömüldüğümüz bu aşırı şüpheci, aşırı ihtiyatlı, aşırı tatsız durumun tahlili, tamamen ayrı bir yazı konusu olur.
O konuya şimdi girmeyeceğim; zira geçtiğimiz hafta kitapçı raflarında Pegem Akademi Yayınları etiketiyle yer bulan kitabımın ön kapaktan sonra bakılacak ilk yerini o muhtemel soruları ‘peşinen yanıtlamaya’ ayırmışım.
Arka kapakta demişim ki:
‘Uygarlığın hikâyesini dikkatle okuyun.
O uzun hikâyede geçen bütün iyi kahramanların evrensel olay örgüsüne dönük en çarpıcı etkilerinin ‘hayatı değiştirme çabası’ olduğunu mutlaka fark edersiniz. İnsanı yücelten değerli çabalar, zamana ve mekâna yönelik tüm yapıcı eleştiriler, uygarlığı büyüten ve ilerleten bütün yenilikçi girişimler, insanın kendi kendine meydan okuyuşu ve keşifler…
Bunların hepsi, yarını iyileştirmek içindir.
Kendimizi geçmişe ait görmediğimiz, şimdiki zamanla geçinemediğimiz ya da ‘anı yaşamaktan’ kaçındığımız için değil, geleceğin bugünden ve geçmişten daha iyi olma ihtimali her zaman var olduğu için bu böyledir.
Her çağda, her iklimde ve hayatın her alanında böyledir: Bilimde, sanatta, ekonomide, siyasal yaşamda, kültürde ve eğitimde…
Geçmişte ve bugün…
Akıllı, onurlu ve iyi yürekli insanların derdi, hep yarını bugünden daha iyi, daha konforlu ve daha yaşanabilir kılmaktır.
Hiç kuşkunuz olmasın, gelecekte de böyle olacak.’
Pegem Yayınları, yine arka kapakta benim paragrafımın hemen altında yer alan tanıtım notuyla Pusula Gazetesi yörüngesinde devam eden gazeteciliğime vurgu yapmış:
‘Savaşkan İlmak, ‘Yarını İyileştirmek İçin’ adını verdiği üçüncü kitabında bir eğitimci olarak çevresinde gözlemlediği sorunları, kendi eylemine ve ürününe dönük özeleştirisini, öğretmenlik ve yöneticilik yaptığı 24 yıl boyunca farklı öğretim kurumlarında, ortaokul, lise ve üniversite düzeylerinde tanık olduğu iyi örnekleri; yine bu süreçte gazetelerde ve dergilerde yayımlanmış değerlendirmelerini, eleştirilerini ve çözüm önerilerini okuyucusuyla paylaşıyor. Bunu yaparken de öğretmenlikle eşzamanlı sürdürdüğü gazeteciliğin avantajlarını kullanıyor.
Yazılarında kuru didaktizmden sıyrılıyor; edebiyatın ve bilimin birbirine uzak gözüken yörüngelerini şaşırtıcı bir ustalıkla buluşturan yalın metinler oluşturuyor.’
Pegem’in değerlendirmesi, bardağın dolu tarafına bakmaya alışkın birini havaya sokabilecek bir iltifat; ama okurlarım merak etmesin, ben haddimi bilirim.
Hem hayatı tanımak hem de kafamdakini anlatmak hususunda önümde daha çok uzun bir yol olduğunu biliyorum.
Ömür yeterse tabii…
***
Yarını İyileştirmek İçin’de uzunlukları yirmi sayfa ile iki sayfa arasında değişen uzunlu kısalı tam yüz makale yer alıyor. İşte o makalelerden bazıları:
İyi Okulun Dokuz Ayrıntısı, Özel Okullar Niye Tercih Ediliyor-Neden Terk Ediliyor?, Küçük Ölçekli Beyin Göçü ve Okullar İçin Swot Analizi, Türkiye’de Çocuk Olmak, Özel Okullarımız ve Özel Okul Algımız, Edebiyat Dersinin İyisi-Kötüsü, Bana Bir Krizi Nasıl Yönettiğini Anlat Sana Nasıl Bir Yönetici Olduğunu Söyleyeyim, Lider Ruhlu Çocuklarımıza Dikkat, Ofansif Enformasyon Defansif Enformasyona Karşı, Veli Toplantısı Deyip Geçmeyin, Okullar Önce Neye Odaklanmalı?, Yetişkinler İçin Karne Okuma Kılavuzu, Toplantı Kültürü ya da Kültürsüzlüğü, Gelecekte Okullar Birer Hastaneye mi Dönüşecek?..
Bu liste, sizde kitabımın sadece öğretmenlere ya da okul yönetenlere hitap ettiği şeklinde bir ilk izlenim doğurabilir.
Ama gerçek öyle değil.
Tüm o makaleleri kaleme alırken öğrencileri ve velileri de en az öğretmenler kadar düşündüm. Hiç kuşkumuz yok ki eğitim eyleminin kendisini de eğitime dair çarpıcı hikâyeleri de bu paydaşlar el birliğiyle oluşturuyor. Öğretmenler, öğrenciler, veliler ve eğitime yön veren, elinde yetki-yüreğinde tutku bulunduranlar…
Hepsi için, herkes için bir şeyler var bu kitapta.
Daha doğrusu ‘hepsinden bir şeyler’ var bu kitapta.
Önsözde ‘eğitim dünyasındaki sorunlar, gereksinimler, krizler, açmazlar, kısır döngüler ve yine aynı alandaki çıkış yolları buna mukabil -göreceli de olsa- umut verici olaylar, durumlar ve en çok da ‘iyi örnekler’ diye tarif ettiğim şeyler bunlar…
***
Benim ürünüm gibi ya da başka türlü bir kitaba ilgi diliyor olmak, bu davet, çoğu şeyin politika yörüngesinde değerlendirildiği bir dünyada nasıl yankı bulur, bunu ne yazık ki tam kestiremiyorum…
Ama eğer gazetedeki okurlarımdan bazıları kitabımla da ilgileniyorlar ise adını sanını bilmediğim o bilgisever dostlarımı Pegem Yayınları’nın internet kataloguna (www.pegem.net/YayinKatalogu) veya yine aynı yayınevinin 0312 434 54 00 numaralı bilgi-destek ve sipariş hattından kapıda ödemeli sipariş vermeye davet ediyorum.
‘Adını sanını bilmediğim bilgisever dostlarım, sevgili okurlarım’…
Eğer kabul eder ve bana eleştiri, değerlendirme, yanıt veya öneri iletirlerse o metinlere, kitabımın üçüncü baskısında bir ek bölüm olarak yer vermeyi düşünüyorum.
Benim esas gurur kaynağım, işte o bölümden çıkaracağım yeni öğrenimler olacak.