
İnsanoğlunun varoluşundan itibaren ortaya koyduğu gelişmelerden bahsederek geçmiş ile gelecek arasında bir bağ kurmaya çalışan tarih, eğitim sürecinde öğrencilerin ön yargıyla yaklaştığı bir derstir. Bu ön yargıyı oluşturan sebeplerden biri tarihin içerinde yer alan kronolojik bilginin fazla olması en önemli etkendir. Tarihin, öğrenci gözünde farklı algılanmasında bir diğer etken de müfredatta yer alan konuların fazla ve yaşanılan çevreden uzak olmasıdır. Doğduğu, yaşamını sürdüğü, caddesinde, mahallesinde ve sokağında yürüdüğü şehrin tarihini bilmeden hiç bilmediği ülkelerin tarihiyle yüzleşmek öğrencilere ağır gelmekte ve böylelikle tarih çekilmez bir hale gelmektedir. Benim sokağım, benim mahallem, benim köyüm, benim şehrim ve benim ülkem demeden herkesin dünyasına ait olanları öğrenmek öğrencilere ürkütücü gelmekte böylelikle de tarih dersinden de istenilen sonuçlar alınamamaktadır. Gerek Türkiye’de gerekse birçok Avrupa ülkesi ve gelişmiş ülke bu yanlış metodun farkına varınca tarih öğretimin de önceliği kişinin yaşadığı çevreye vermiştir. Bu kişinin yaşadığı çevrenin tarihi ise yerel tarih olarak adlandırılmıştır.
Ülkemizde tarih öğretimi ve müfredat değişikliğinde dersler ilkokul ve ortaokullarda sosyal bilgiler, ortaöğretimde ise tarih dersi olarak tanımlanmıştır. Dersler içerisine yerel tarih konuları dâhil edilmiş ve öğretmenlerin önceliği tarih derslerinde yakın çevreye vermeleri istenmiştir. Anadolu’nun açık hava müzesi konumunda olması yerel tarih öğreticilerinin mekân ve konu bulmakta zorluk çekmeyeceklerini söylenebilir. Marmara Bölgesinde İstanbul’un, İç Anadolu’da Konya’nın, Batı Anadolu’da İzmir’in, Karadeniz’de Trabzon’un, Güneydoğu’da Diyarbakır’ın, Doğu Anadolu’da Erzurum’un sahip olduğu kültürel değerler göz önüne alındığında yerel tarih için ne kadar çok malzeme olduğu daha somut olarak ortaya çıkar. Yerel tarihle beraber kişi yaşadığı şehrin tarihini, o şehre değer katan insanlarını, yemeklerini, düğün ve nişan törenlerini kısaca bütün kültürel değerleri öğrenmekte ve kendinde emin bir şekilde diğer çevrelerde iletişim kurabilmektedir. İnsanoğlu yerel tarihin insan yaşantısı üzerinde ki önemini XX. yüzyılın başlarından itibaren fark etmiştir.
1991 yılında SSCB’nin dağılmasında sonra bağımsızlığını kazanan Litvanya’da tarih öğretiminde genel tarih ve yerel tarih olmak üzere ikili bir tarih anlayışının varlığı öğrencilere iki tarihi bağlantılı olarak öğretilmeye çalışıldığının göstergesidir. Dünya tarihi ile uygarlıkları ve kendileri dışında ki gelişmeleri takip eden öğrenciler, yerel tarih konuları ile de kendi ülkelerini tarihleri ile yüzleşmektedir. Litvanya’da ki bu uygulamayı Türkiye’ye uyguladığımızda yerel tarihte kendi gücünün farkına varan öğrenci dünya tarihi de harikalar oluşturacağının da farkında olur.
XVIII. yüzyılın ikinci yarısında bağımsızlığını kazanan Amerika’da yerel tarih verilen önem bin yıllık tarihe sahip olan Türkiye’den çok ileridedir. Amerikan eğitiminde yerel tarih konuları tarih öğretiminin her aşamasında yer almaktadır. Özellikle de sözlü tarih yazımı en çok başvurulan yöntemdir. Paneller, sempozyumlar, sergiler ve fotoğraflı sunumlar, tarihi mekânlara geziler diğer başvurulan yöntemlerdir. Bu arada dikkat edilmesi gereken temel nokta iki yüz yıllık bir tarihin anlatımında başvurulan bir yöntemin sözlü tarih olmasıdır. Ülkemizde ve ilimiz Erzurum’da sözlü tarih derlemesi konusunda kaynak sıkıntısının yaşanması ise tarih öğretimimizde yerel tarihe verilen önemin yetersiz olduğunun delilidir. I.Dünya Savaşı ve İstiklal Savaşına katılan insanlarımızın yaşadıklarının kayıt altına alınmaması yerel tarih öğretiminin de uzun yıllar devlet yöneticilerin ve eğitim işiyle uğraşanların gündeminde olmadığının kanıtı olmuştur. Türkiye’nin en köklü üniversiteleri bile bulundukları yerlerde o dönemin insanların yaşadıklarını tarihe not düşürmemişledir. Son zamanlarda bunun farkına varılmışsa da gazileri bulmak ve onlardan yaşanılanları dinleme şanssı kalmamıştır.
Yerel tarihin öğretiminde Japonya XXI. yüzyılda verilebilecek en önemli örneklerden biridir. II. Dünya Savaşında Amerika’nın attığı nükleer bombalarla sarsılan Japonlar kısa sürede kendilerini toparlamış ve dünya devi haline gelmişlerdir. Bu konu da Japon eğitim sistemiyle ilgili olarak anlatılanlar önemlidir. Japonların ilkokula başlayan çocuklarını önce Nagazaki ve Hiroşima’ya götürüp yaşanılan acı tarihle yüzleştirmeleri daha sonra da onları teknolojik gelişmelerin yaşandığı yerlere götürmeleri ve mukayese yaptırmaları önemlidir. Birçok acının yaşandığı ülkemizde ise öğrenciler Japonya’da ki atom bombası ve bu felaketten haberdardır; ama Çanakkale’den, Sarıkamış’tan, Ermeni vahşetinden veya Aziziye’deki kahramanlıktan habersizdir. Her gün önünde geçtiği belki de nice tarihi olayın gerçekleştiği mekanlardan bile habersiz yaşayan bir gençlik, gelecek için hangi kültürel mirası taşıyabilir ki…
Yerel tarih öğretiminde en önemli çalışmaların yapıldığı ülkelerden biri de İngiltere’dir. İngiltere’de özellikle ortaöğretimde öğrenciler yerel tarih öğretiminde zorunlu derslere tutulmakta, ödevler ve projeler hazırlayarak sınıf atlamaktadır. Böylelikle yerel tarih ile ulusal tarih arasında bağı kuran öğrenciler yaşadığı çevre ve ait oldukları ulusla olan bağlarını da güçlendirmektedir.
Eğitim de neden yerel tarih sorusu ise psikolojik, kültürel, sosyal, dini, ekonomik faydaları göz önüne alındığında ortaya çıkar. Bulunduğu ilin tarihini araştıran, araştırırken de öğrenen öğrenci böylelikle ait olduğu yeri, topluluğu bilir ve geçmişi ile daha güçlü bağ kurmaya başlar. Erzurum ili için bu bağ bir taraftan Üç Kümbetler, Kale Mescidi, Tepsi Minare ile Saltuklular’a uzanırken, diğer taraftan Lala Paşa ve Murat Paşa Camii ile Osmanlı’ya kadar uzanır. Kongre binası ve Atatürk Evi’nde ise Cumhuriyet Türkiye’si ile yüzleşme olur. Bu yüzleşme aslında öğrencinin nereden geldiğinin ve neler yapabileceğinin de göstergesidir. Yöreye ait bir yemeğin tarifinin öğrenilmesi, tarihi eserin, şehre damgasını vurmuş insanların kabirlerini ziyareti veya yörede meydana gelmiş bir savaşın yerinde incelenmesi ve notların alınması ise monoton bir tarih anlayışını da ortadan kaldırır. 1048 yılında Büyük Selçuklu ile Bizans Devleti arasında yapılan Pasinler Savaşını bizzat Pasinler Ovasına giderek bütün detaylarıyla öğrenen ve çevrede gözlemler yapan öğrenciler bir daha Pasinler Savaşını unutmayacaklardır. Bu gözlem aynı zamanda tarihin coğrafya ile ilgisini de ortaya çıkaracak ve tarihin diğer alanlarla da bağlantılı olduğu sonucuna öğrenciyi götürecektir. Bu durum diğer yerel tarihi bilgilerin öğrenilmesinde de geçerlidir. Yöresel bir yemeği yapılışını öğrenen öğrenci yemeğin tarifini, yemekte kullanılan malzemeyi ve yemeğin Erzurum için önemini sorduğu sorularla anlayarak bilgi dağarcığı da artıracaktır. Böylelikle yerel tarih çalışmaları öğrencileri araştırmaya, analiz yapmaya ve gözlemlerini rapor etmeye cesaretlendirirken, sözcüklere dayanan tarih bilgisi yerine daha somut ve hissedilen bir tarih bilgisi kavuşturacaktır. Yani tarihe can ve kan gelecektir.
Böylelikle öğrenci bir taraftan zaman kavramını da öğrenirken ait olduğu toplumun insanlarında zamanlarını boşa geçirmediklerini öğrenecektir. Bu anlamda yerel tarih, tarihin dört duvar arasından geniş bozkırlara açıldığı bir ummandır aynı zamanda. Yerel tarih çalışması yaparken öğrenci değişik mesleklerde insanlarla da karşılaşacak ve onlarla iletişim kuracaktır. Okul dışında bir hayatın olduğunu gören öğrenci daha da meraklı olacaktır. Kalede, Üç kümbetlerde, müzede, mezarlıklarda, sanat evlerinde ve farklı mekânlarda tarihin içerisinde birçok insanında yer aldığı görecektir. Yerel tarih çalışmaları gözlem, keşif, kanıt toplama, delillerin değerlendirilmesi ve sınıflandırılması, delillerden sonuç çıkarma ve sonuçları sunma gibi araştırma metotlarının öğrenilmesini sağlayacaktır.
Ülkemizde tarih öğretimi ve müfredat değişikliğinde dersler ilkokul ve ortaokullarda sosyal bilgiler, ortaöğretimde ise tarih dersi olarak tanımlanmıştır. Dersler içerisine yerel tarih konuları dâhil edilmiş ve öğretmenlerin önceliği tarih derslerinde yakın çevreye vermeleri istenmiştir. Anadolu’nun açık hava müzesi konumunda olması yerel tarih öğreticilerinin mekân ve konu bulmakta zorluk çekmeyeceklerini söylenebilir. Marmara Bölgesinde İstanbul’un, İç Anadolu’da Konya’nın, Batı Anadolu’da İzmir’in, Karadeniz’de Trabzon’un, Güneydoğu’da Diyarbakır’ın, Doğu Anadolu’da Erzurum’un sahip olduğu kültürel değerler göz önüne alındığında yerel tarih için ne kadar çok malzeme olduğu daha somut olarak ortaya çıkar. Yerel tarihle beraber kişi yaşadığı şehrin tarihini, o şehre değer katan insanlarını, yemeklerini, düğün ve nişan törenlerini kısaca bütün kültürel değerleri öğrenmekte ve kendinde emin bir şekilde diğer çevrelerde iletişim kurabilmektedir. İnsanoğlu yerel tarihin insan yaşantısı üzerinde ki önemini XX. yüzyılın başlarından itibaren fark etmiştir.
1991 yılında SSCB’nin dağılmasında sonra bağımsızlığını kazanan Litvanya’da tarih öğretiminde genel tarih ve yerel tarih olmak üzere ikili bir tarih anlayışının varlığı öğrencilere iki tarihi bağlantılı olarak öğretilmeye çalışıldığının göstergesidir. Dünya tarihi ile uygarlıkları ve kendileri dışında ki gelişmeleri takip eden öğrenciler, yerel tarih konuları ile de kendi ülkelerini tarihleri ile yüzleşmektedir. Litvanya’da ki bu uygulamayı Türkiye’ye uyguladığımızda yerel tarihte kendi gücünün farkına varan öğrenci dünya tarihi de harikalar oluşturacağının da farkında olur.
XVIII. yüzyılın ikinci yarısında bağımsızlığını kazanan Amerika’da yerel tarih verilen önem bin yıllık tarihe sahip olan Türkiye’den çok ileridedir. Amerikan eğitiminde yerel tarih konuları tarih öğretiminin her aşamasında yer almaktadır. Özellikle de sözlü tarih yazımı en çok başvurulan yöntemdir. Paneller, sempozyumlar, sergiler ve fotoğraflı sunumlar, tarihi mekânlara geziler diğer başvurulan yöntemlerdir. Bu arada dikkat edilmesi gereken temel nokta iki yüz yıllık bir tarihin anlatımında başvurulan bir yöntemin sözlü tarih olmasıdır. Ülkemizde ve ilimiz Erzurum’da sözlü tarih derlemesi konusunda kaynak sıkıntısının yaşanması ise tarih öğretimimizde yerel tarihe verilen önemin yetersiz olduğunun delilidir. I.Dünya Savaşı ve İstiklal Savaşına katılan insanlarımızın yaşadıklarının kayıt altına alınmaması yerel tarih öğretiminin de uzun yıllar devlet yöneticilerin ve eğitim işiyle uğraşanların gündeminde olmadığının kanıtı olmuştur. Türkiye’nin en köklü üniversiteleri bile bulundukları yerlerde o dönemin insanların yaşadıklarını tarihe not düşürmemişledir. Son zamanlarda bunun farkına varılmışsa da gazileri bulmak ve onlardan yaşanılanları dinleme şanssı kalmamıştır.
Yerel tarihin öğretiminde Japonya XXI. yüzyılda verilebilecek en önemli örneklerden biridir. II. Dünya Savaşında Amerika’nın attığı nükleer bombalarla sarsılan Japonlar kısa sürede kendilerini toparlamış ve dünya devi haline gelmişlerdir. Bu konu da Japon eğitim sistemiyle ilgili olarak anlatılanlar önemlidir. Japonların ilkokula başlayan çocuklarını önce Nagazaki ve Hiroşima’ya götürüp yaşanılan acı tarihle yüzleştirmeleri daha sonra da onları teknolojik gelişmelerin yaşandığı yerlere götürmeleri ve mukayese yaptırmaları önemlidir. Birçok acının yaşandığı ülkemizde ise öğrenciler Japonya’da ki atom bombası ve bu felaketten haberdardır; ama Çanakkale’den, Sarıkamış’tan, Ermeni vahşetinden veya Aziziye’deki kahramanlıktan habersizdir. Her gün önünde geçtiği belki de nice tarihi olayın gerçekleştiği mekanlardan bile habersiz yaşayan bir gençlik, gelecek için hangi kültürel mirası taşıyabilir ki…
Yerel tarih öğretiminde en önemli çalışmaların yapıldığı ülkelerden biri de İngiltere’dir. İngiltere’de özellikle ortaöğretimde öğrenciler yerel tarih öğretiminde zorunlu derslere tutulmakta, ödevler ve projeler hazırlayarak sınıf atlamaktadır. Böylelikle yerel tarih ile ulusal tarih arasında bağı kuran öğrenciler yaşadığı çevre ve ait oldukları ulusla olan bağlarını da güçlendirmektedir.
Eğitim de neden yerel tarih sorusu ise psikolojik, kültürel, sosyal, dini, ekonomik faydaları göz önüne alındığında ortaya çıkar. Bulunduğu ilin tarihini araştıran, araştırırken de öğrenen öğrenci böylelikle ait olduğu yeri, topluluğu bilir ve geçmişi ile daha güçlü bağ kurmaya başlar. Erzurum ili için bu bağ bir taraftan Üç Kümbetler, Kale Mescidi, Tepsi Minare ile Saltuklular’a uzanırken, diğer taraftan Lala Paşa ve Murat Paşa Camii ile Osmanlı’ya kadar uzanır. Kongre binası ve Atatürk Evi’nde ise Cumhuriyet Türkiye’si ile yüzleşme olur. Bu yüzleşme aslında öğrencinin nereden geldiğinin ve neler yapabileceğinin de göstergesidir. Yöreye ait bir yemeğin tarifinin öğrenilmesi, tarihi eserin, şehre damgasını vurmuş insanların kabirlerini ziyareti veya yörede meydana gelmiş bir savaşın yerinde incelenmesi ve notların alınması ise monoton bir tarih anlayışını da ortadan kaldırır. 1048 yılında Büyük Selçuklu ile Bizans Devleti arasında yapılan Pasinler Savaşını bizzat Pasinler Ovasına giderek bütün detaylarıyla öğrenen ve çevrede gözlemler yapan öğrenciler bir daha Pasinler Savaşını unutmayacaklardır. Bu gözlem aynı zamanda tarihin coğrafya ile ilgisini de ortaya çıkaracak ve tarihin diğer alanlarla da bağlantılı olduğu sonucuna öğrenciyi götürecektir. Bu durum diğer yerel tarihi bilgilerin öğrenilmesinde de geçerlidir. Yöresel bir yemeği yapılışını öğrenen öğrenci yemeğin tarifini, yemekte kullanılan malzemeyi ve yemeğin Erzurum için önemini sorduğu sorularla anlayarak bilgi dağarcığı da artıracaktır. Böylelikle yerel tarih çalışmaları öğrencileri araştırmaya, analiz yapmaya ve gözlemlerini rapor etmeye cesaretlendirirken, sözcüklere dayanan tarih bilgisi yerine daha somut ve hissedilen bir tarih bilgisi kavuşturacaktır. Yani tarihe can ve kan gelecektir.
Böylelikle öğrenci bir taraftan zaman kavramını da öğrenirken ait olduğu toplumun insanlarında zamanlarını boşa geçirmediklerini öğrenecektir. Bu anlamda yerel tarih, tarihin dört duvar arasından geniş bozkırlara açıldığı bir ummandır aynı zamanda. Yerel tarih çalışması yaparken öğrenci değişik mesleklerde insanlarla da karşılaşacak ve onlarla iletişim kuracaktır. Okul dışında bir hayatın olduğunu gören öğrenci daha da meraklı olacaktır. Kalede, Üç kümbetlerde, müzede, mezarlıklarda, sanat evlerinde ve farklı mekânlarda tarihin içerisinde birçok insanında yer aldığı görecektir. Yerel tarih çalışmaları gözlem, keşif, kanıt toplama, delillerin değerlendirilmesi ve sınıflandırılması, delillerden sonuç çıkarma ve sonuçları sunma gibi araştırma metotlarının öğrenilmesini sağlayacaktır.