
Yılbaşı yazısı yazmazsam olmazdı. Hani unuttuğumuz o kadar milli ve dini günlerimize inat unutmadığımız yılbaşı, noeli. Hıdırellez, Nevruz gelir mi aklımıza, oysa “Yortu”lar hiç çıkmaz hatırdan.
Devlete musallat olan bir zihniyet ile yeni yıl programları beklenir olmuş. TRT’den, halkımız eğlensin diye, birde dansöz çıkarmak meşhurmuş. Cazip olması gerekiyor programın. Yoksa yortu eksik kalır. Eskiden hindi, kaz, yoksa durumun tavuk kesip o geceyi anlamlandırırmış büyüklerimiz. Adet öyle, ne yapsın. Zamanla meyve, kuruyemiş, kolaya dönmüş mazbutça. Zengin tayfa otellerde, orda burada zehir zıkkım zaten.
Noel baba, çocuklara armağan dağıttığına inanılan, ak sakallı masal ve efsane kahramanı. TDK böyle tanımlıyor. Yine TDK yani Türk Dil Kurumu sözlüğüne sorduğunuzda “Yortu” nedir diye, Rumca isim veya mana olarak; Hz. İsa'nın yaşamını, ölümünü, dirilişini ve azizlerin yaşamlarına yansımış olan erdemlerini anmak üzere kilisenin belirlediği kutsal günler.
Bunların hiçbirisinin bizle ilgisi yok. Oysa devlete körüklenen bir zihniyet ile neredeyse 50-60 yıl dayatılmış. Gelenekten addedilmiş.
Garip ama gerçek!
Yılbaşı kutlamasının İslam açısından karşılığının olmadığını biliyoruz. Artık yılbaşlarında dansöz de çıkarmıyor kimse, öyleyse bu işleri bir kenara kaldırma vakti geldi diyebiliriz. Diyebilir miyiz? İşte orada bir ısrar var.
Israrın altını doldurmak için aslında Türklerin de bir yeni yıl inanışı, ritüeli olduğunu iddia etmek. İddia çünkü gerçekle alakası bulunmuyor. Noel baba neyse buda öyle hayali bir iş. Ağaç kestirip, hindi yedirecekler ya, efendim bizimkisi “Ayaz Ata” imiş. Rusya taraflarından başımıza sarıldığını tahmin ediyorum. Güya kuzey Türklerinde eskiden beri kızaklı ve atlı “Ayaz Ata”mız varmış iyi mi?
Bir ısrar, bir buldumcuk hevesinde kesimler inanamazsınız! Gördün mü modern dünyadan geri değilmişiz edası! Nereden buldunuz bu Ayaz Atayı, destanlarda, mitolojide var mı, (varmış!) ehani yok işte. Mitolojide de, hikâyelerde de, destanında da yok. Birileri uydurmuş biyerinden, her uydurulanı almak zorunda mısın?
Meseleyi biz anlıyoruz. Bu dayatmadan bayrak şairimiz Arif Nihat Asya’da çok mustarip olmuş ve bir şiirle ıstırabımızı dile getirmiş, okuyun bakalım neymiş mevzu;
Batı, batı diyerek eyvah hep batıyoruz
“Bize bir nazar oldu. Cumamız Pazar oldu. / Ne olduysa hep azar azar oldu!
Ne şöhretten hastayız, ne de candan hastayız. / Ne ruhça ne vücutça ne de kandan hastayız.
Avrupa’ya bir değil iki pencere açtık. / Uzun yıllardan beri cereyandan hastayız.
Batı, batı diyerek eyvah hep batıyoruz. / Yaklaştıkça her sene öz yurdumda yılbaşı.
Yapılır milletime Frenkçe sahte aşı./Buna ağlar ağacı hem toprağı, taşı.
Batı, batı diyerek eyvah hep batıyoruz./Sen Hristiyan mısın? Diye sorsan darılır.
Yılbaşında hindi kaz yemesine bayılır. /Çam deviren hindi ki nasıl mümin sayılır.
Bilmiyoruz çoğumuz ne edip yapıyoruz. /Batı, batı diyerek eyvah hep batıyoruz”
Devlete musallat olan bir zihniyet ile yeni yıl programları beklenir olmuş. TRT’den, halkımız eğlensin diye, birde dansöz çıkarmak meşhurmuş. Cazip olması gerekiyor programın. Yoksa yortu eksik kalır. Eskiden hindi, kaz, yoksa durumun tavuk kesip o geceyi anlamlandırırmış büyüklerimiz. Adet öyle, ne yapsın. Zamanla meyve, kuruyemiş, kolaya dönmüş mazbutça. Zengin tayfa otellerde, orda burada zehir zıkkım zaten.
Noel baba, çocuklara armağan dağıttığına inanılan, ak sakallı masal ve efsane kahramanı. TDK böyle tanımlıyor. Yine TDK yani Türk Dil Kurumu sözlüğüne sorduğunuzda “Yortu” nedir diye, Rumca isim veya mana olarak; Hz. İsa'nın yaşamını, ölümünü, dirilişini ve azizlerin yaşamlarına yansımış olan erdemlerini anmak üzere kilisenin belirlediği kutsal günler.
Bunların hiçbirisinin bizle ilgisi yok. Oysa devlete körüklenen bir zihniyet ile neredeyse 50-60 yıl dayatılmış. Gelenekten addedilmiş.
Garip ama gerçek!
Yılbaşı kutlamasının İslam açısından karşılığının olmadığını biliyoruz. Artık yılbaşlarında dansöz de çıkarmıyor kimse, öyleyse bu işleri bir kenara kaldırma vakti geldi diyebiliriz. Diyebilir miyiz? İşte orada bir ısrar var.
Israrın altını doldurmak için aslında Türklerin de bir yeni yıl inanışı, ritüeli olduğunu iddia etmek. İddia çünkü gerçekle alakası bulunmuyor. Noel baba neyse buda öyle hayali bir iş. Ağaç kestirip, hindi yedirecekler ya, efendim bizimkisi “Ayaz Ata” imiş. Rusya taraflarından başımıza sarıldığını tahmin ediyorum. Güya kuzey Türklerinde eskiden beri kızaklı ve atlı “Ayaz Ata”mız varmış iyi mi?
Bir ısrar, bir buldumcuk hevesinde kesimler inanamazsınız! Gördün mü modern dünyadan geri değilmişiz edası! Nereden buldunuz bu Ayaz Atayı, destanlarda, mitolojide var mı, (varmış!) ehani yok işte. Mitolojide de, hikâyelerde de, destanında da yok. Birileri uydurmuş biyerinden, her uydurulanı almak zorunda mısın?
Meseleyi biz anlıyoruz. Bu dayatmadan bayrak şairimiz Arif Nihat Asya’da çok mustarip olmuş ve bir şiirle ıstırabımızı dile getirmiş, okuyun bakalım neymiş mevzu;
Batı, batı diyerek eyvah hep batıyoruz
“Bize bir nazar oldu. Cumamız Pazar oldu. / Ne olduysa hep azar azar oldu!
Ne şöhretten hastayız, ne de candan hastayız. / Ne ruhça ne vücutça ne de kandan hastayız.
Avrupa’ya bir değil iki pencere açtık. / Uzun yıllardan beri cereyandan hastayız.
Batı, batı diyerek eyvah hep batıyoruz. / Yaklaştıkça her sene öz yurdumda yılbaşı.
Yapılır milletime Frenkçe sahte aşı./Buna ağlar ağacı hem toprağı, taşı.
Batı, batı diyerek eyvah hep batıyoruz./Sen Hristiyan mısın? Diye sorsan darılır.
Yılbaşında hindi kaz yemesine bayılır. /Çam deviren hindi ki nasıl mümin sayılır.
Bilmiyoruz çoğumuz ne edip yapıyoruz. /Batı, batı diyerek eyvah hep batıyoruz”