Ermeni güçleri 1992 yılının 25 Şubatı 26 Şubat'ta bağlayan gecede bölgedeki 366. Alayın da desteği ile önce giriş ve çıkışını kapadığı Hocalı kasabasında, Azeri resmî kaynaklarına göre, 83 çocuk, 106 kadın ve 70'ten fazla yaşlı dahil olmak üzere toplam 613 sakin öldürülmüş, toplam 487 kişi ağır yaralanmıştır. 1275 kişi ise rehin alınmış ve 150 kişi ise kaybolmuştur. Cesetler üzerinde yapılan incelemelerde birçoğunun yakıldığı, gözlerinin oyulduğu, başları kesildiği görülmüştür. Hamile kadınlar ve çocukların da maruz kaldığı tespit edilmiştir.
Ermeniler, Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla 1991'in son günlerinde ablukaya aldıkları, bölgenin tek havaalanına sahip ve stratejik önem taşıyan Hocalı'yı ele geçirmek için harekete geçti.
Aylar süren saldırılarını 1992'nin 25 Şubat'ında yoğunlaştıran Ermeniler, gece, Sovyet ordusunun o zaman Han şehrinde bulunan 366. Motorize Alayının da yardımıyla üç koldan saldırdı.
Ermeniler, sivilleri toplu şekilde katletti, esirlere acımasızsa işkence yaparak 20. yüzyılın en kanlı katliamlarından birine imza attı.
Katledilenlerin adli tıp muayeneleri ve şahit ifadeleri, Hocalı sakinlerinin kafa derisinin soyulması, kurak, burun, cinsel organlarının kesilmesi, gözlerin çıkartılması gibi kadın, yaşlı ve çocuk ayrımı yapılmaksızın akılalmaz işkencelere maruz kaldığını açıkça kanıtlıyor.
Katliam kurbanları arasında boynu vurularak, yakılarak katledilenlerin yanı sıra karnı süngülenen hamile kadınlar da var. O dönemde çekilen görüntüler ve fotoğraflar da katliamın büyüklüğünü ortaya koyuyor.
Hocalı katliamı üzerinden 27 yıl geçmesine rağmen acısı hala dün gibi yaşanıyor.
Ermeniler katliamlarını hatıralarında yazdılar:
Katliamda Ermeni çetelere komutanlık yapan Asala militanı Monte Melkonyan, katliamdan bir gün sonra olanları günlüğünde yazmıştı. Melkonyan’ın ölümünden sonra kardeşi Markar Melkonyan “Kardeşimin Yolu (My Brother’s Road)” adlı kitapta anıları yayınlamıştı. Monte, katliamı şöyle anlatıyordu:
‘Bir gece önce akşam 11 civarında, 2.000 Ermeni savaşçısı, Hocalı’nın üç tarafındaki yüksekliklerden ilerleyerek, kasaba sakinlerini doğudaki açılışa doğru sıkıştırmışlar. 26 Şubat sabahına kadar mülteciler Dağlık Karabağın doğu yüksekliklerine ulaşmış ve aşağıdaki Azeri kenti olan Ağdam’a doğru inmeye başlamışlar. Buradaki tepeciklerde yerleşen sivilleri güvenli arazide takip eden Dağlık Karabağ askerleri onlara ulaşmışlar. Mülteci kadın Reise Aslanova İnsan Hakları İzleme Örgütüne verdiği açıklamada “Onlar sürekli ateş ediyorlardı” diye konuşmuştu. Arabo’nun savaşçıları daha sonra uzun zaman kalçalarında taşıdıkları bıçakları kınlarından çıkararak insanları bıçaklamaya başlamışlar. Hocalı stratejik olmasından başka aynı zamanda bir öç alma eylemiydi.’
[caption id="attachment_147751" align="alignright" width="400"] Katliamda Ermeni çetelere komutanlık yapan Asala militanı Monte Melkonyan[/caption]
Karabağ katliamının sorumlu isimlerinden olan ZoriBalayan “Ruhumuzun Canlanması” adlı kitabında Azerbaycan Türklerine karşı yapılan mezalimi şöyle anlatmıştır:
“Biz, arkadaşımız Haçatur’la ele geçirdiğimiz eve girerken askerlerimiz 13 yaşında bir Azeri Türk çocuğunu pencereye çivilemişlerdi. Bağırışları duyulmasın diye ağzını tıkadım. Bu 13 yaşındaki Türk çocuğuna onların atalarının bizim çocuklara yaptıklarını yaptım. Başından, sinesinden ve karnından derilerini söktüm. Saat tuttum, Türk çocuğu 7 dakika sonra kan kaybından öldü. İlk mesleğim hekimlik olduğu için bu çocuğa yaptıklarım beni hiç etkilemedi. Ama ruhum atalarımın öcünün onda birini bile aldığım için gururlandı. Daha sonra Haçatur ölen çocuğun cesedini parçalayarak kapıdaki Türk köpeklerine yedirdi. Aynı akşam bunu üç Türk çocuğuna daha yaptık. Ben bir Ermeni vatansever olarak üstüme düşeni yaptım. Haçatur ve diğer askerlerimiz çok yorulmuşlardı. Fakat ben onların gözünce amacımızın ve aldığımız intikamın hazzını görüyordum. Ertesi gün kiliseye giderek 1915 yılında kaybettiklerimiz ve ruhumuzun temizlenmesi için dua ettik. Ancak biz Hocalı’yı ve vatanımızın bir parçasını 30.000 kişilik bir pislikten temizlemeyi başardık.”
Nezaket Zeynalova
Ermeniler, Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla 1991'in son günlerinde ablukaya aldıkları, bölgenin tek havaalanına sahip ve stratejik önem taşıyan Hocalı'yı ele geçirmek için harekete geçti.
Aylar süren saldırılarını 1992'nin 25 Şubat'ında yoğunlaştıran Ermeniler, gece, Sovyet ordusunun o zaman Han şehrinde bulunan 366. Motorize Alayının da yardımıyla üç koldan saldırdı.
Ermeniler, sivilleri toplu şekilde katletti, esirlere acımasızsa işkence yaparak 20. yüzyılın en kanlı katliamlarından birine imza attı.
Katledilenlerin adli tıp muayeneleri ve şahit ifadeleri, Hocalı sakinlerinin kafa derisinin soyulması, kurak, burun, cinsel organlarının kesilmesi, gözlerin çıkartılması gibi kadın, yaşlı ve çocuk ayrımı yapılmaksızın akılalmaz işkencelere maruz kaldığını açıkça kanıtlıyor.
Katliam kurbanları arasında boynu vurularak, yakılarak katledilenlerin yanı sıra karnı süngülenen hamile kadınlar da var. O dönemde çekilen görüntüler ve fotoğraflar da katliamın büyüklüğünü ortaya koyuyor.
Hocalı katliamı üzerinden 27 yıl geçmesine rağmen acısı hala dün gibi yaşanıyor.
Ermeniler katliamlarını hatıralarında yazdılar:
Katliamda Ermeni çetelere komutanlık yapan Asala militanı Monte Melkonyan, katliamdan bir gün sonra olanları günlüğünde yazmıştı. Melkonyan’ın ölümünden sonra kardeşi Markar Melkonyan “Kardeşimin Yolu (My Brother’s Road)” adlı kitapta anıları yayınlamıştı. Monte, katliamı şöyle anlatıyordu:
‘Bir gece önce akşam 11 civarında, 2.000 Ermeni savaşçısı, Hocalı’nın üç tarafındaki yüksekliklerden ilerleyerek, kasaba sakinlerini doğudaki açılışa doğru sıkıştırmışlar. 26 Şubat sabahına kadar mülteciler Dağlık Karabağın doğu yüksekliklerine ulaşmış ve aşağıdaki Azeri kenti olan Ağdam’a doğru inmeye başlamışlar. Buradaki tepeciklerde yerleşen sivilleri güvenli arazide takip eden Dağlık Karabağ askerleri onlara ulaşmışlar. Mülteci kadın Reise Aslanova İnsan Hakları İzleme Örgütüne verdiği açıklamada “Onlar sürekli ateş ediyorlardı” diye konuşmuştu. Arabo’nun savaşçıları daha sonra uzun zaman kalçalarında taşıdıkları bıçakları kınlarından çıkararak insanları bıçaklamaya başlamışlar. Hocalı stratejik olmasından başka aynı zamanda bir öç alma eylemiydi.’
[caption id="attachment_147751" align="alignright" width="400"] Katliamda Ermeni çetelere komutanlık yapan Asala militanı Monte Melkonyan[/caption]
Karabağ katliamının sorumlu isimlerinden olan ZoriBalayan “Ruhumuzun Canlanması” adlı kitabında Azerbaycan Türklerine karşı yapılan mezalimi şöyle anlatmıştır:
“Biz, arkadaşımız Haçatur’la ele geçirdiğimiz eve girerken askerlerimiz 13 yaşında bir Azeri Türk çocuğunu pencereye çivilemişlerdi. Bağırışları duyulmasın diye ağzını tıkadım. Bu 13 yaşındaki Türk çocuğuna onların atalarının bizim çocuklara yaptıklarını yaptım. Başından, sinesinden ve karnından derilerini söktüm. Saat tuttum, Türk çocuğu 7 dakika sonra kan kaybından öldü. İlk mesleğim hekimlik olduğu için bu çocuğa yaptıklarım beni hiç etkilemedi. Ama ruhum atalarımın öcünün onda birini bile aldığım için gururlandı. Daha sonra Haçatur ölen çocuğun cesedini parçalayarak kapıdaki Türk köpeklerine yedirdi. Aynı akşam bunu üç Türk çocuğuna daha yaptık. Ben bir Ermeni vatansever olarak üstüme düşeni yaptım. Haçatur ve diğer askerlerimiz çok yorulmuşlardı. Fakat ben onların gözünce amacımızın ve aldığımız intikamın hazzını görüyordum. Ertesi gün kiliseye giderek 1915 yılında kaybettiklerimiz ve ruhumuzun temizlenmesi için dua ettik. Ancak biz Hocalı’yı ve vatanımızın bir parçasını 30.000 kişilik bir pislikten temizlemeyi başardık.”
Nezaket Zeynalova