Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile 2022'nin son çeyreğinde kurulan ve Türkiye'nin bu alandaki 3'üncü enstitüsü olan Erzincan'daki EBYÜ Deprem Teknolojileri Enstitüsü, depremle ilgili ölçümlerin değerlendirilmesi ve bu alanda teknolojilerin geliştirilmesi için bilimsel çalışmalar yürütüyor.
Uluslararası alanda tecrübeye sahip akademik kadroyu bünyesine alan enstitü, Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat 2023'teki depremlerin ardından çalışma başlattı. Japonya'daki Kyoto Üniversitesinde görevli 7 araştırmacının da aralarında bulunduğu 11 kişilik ekiple depremlerden etkilenen Hatay bölgesinde çalışma yapan enstitü, zemindeki hız parametrelerinin yapı stoku üzerindeki etkisi ile "deprem dalgaları"nın yıkıcı etkilerini araştırdı.
Zeminlerde ses hızının bir noktadan başka bir noktaya transferinde geçen süreyi ölçümleyerek olası depremlerin yıkıcı etkisini inceleyen akademisyenler, saha çalışmasını tamamlayarak raporlama aşamasına geçti.
EBYÜ Deprem Teknolojileri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Şevket Özden, enstitü olarak depreme dirençli yapılar ile depremle ilgili ölçümlerin değerlendirilmesi ve teknolojilerin geliştirilmesi yönünde çalışmalar yaptıklarını söyledi.
TÜBİTAK projesi kapsamında deprem bölgesinde "zemin büyümesi" ile ilgili yaptıkları saha çalışmasının ardından raporlama aşamasına geldiklerini anlatan Özden, şöyle konuştu:
"Yurt dışı ortağımız Japonya'da Kyoto Üniversitesi ile özellikle 'zemindeki hız parametrelerinin yapı stoku üzerindeki etkisi nasıl olur, bu hız parametresinin hasarın genişliğinde ve büyüklüğünde bir etkisi var mı?' düşüncesiyle bir TÜBİTAK projesi gündeme geldi. Biz 2023 yılının son aylarında Hatay'a zemin hız profilinin ölçülmesi için gittik. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığından bu binaların şekline, kat adetine ve depremden sonra hangi dönemde yıkıldığı ile ilgili bilgileri elde ettik. Amacımız, sahada yaptığımız ölçümlerle beraber zemin paraprofillerinin yapı hasarı üzerindeki etkisiyle ilgili bir çalışma yapmaktı.
Depremin size getirdiği yıkıcı etki bazı şehirlerde ve şehrin bazı bölgeleri ile fay hattı üzerinde daha büyüktür. O bölgelere baktığınız zaman bunun zemin kaynaklı bir etki büyümesinden oluşabileceğini görürsünüz. Biz buna olası zemin büyümesi diyoruz. Zemin, deprem esnasında size getireceği problemlerin önemli bir göstergesi. Biz aslında ses hızının bir noktadan başka bir noktaya transferi için geçen süreyi ölçme çabasındayız. Bu hız profillerinden hareket ederek o bölgelerde oluşacak depremin ivme etkisi ya da oluşturacağı hasar etkisi ilgili bilgiler elde edilebilir."
"Buğday ekeceğiniz yere bina ekerseniz, ürününüz ölüm olur"
Anadolu coğrafyasında Doğu Anadolu Fayı ve Kuzey Anadolu Fayı olmak üzere iki büyük fay hattının bulunduğunu anımsatan Prof. Dr. Özden, bu faylarda oluşan depremlerin sığ olduğunu dile getirdi.
Bu fay hatlarında yüzeye yakın dalgaların yapılara çok büyük etkisinin bulunduğunu aktaran Özden, şöyle devam etti:
"Türkiye'deki depremlerin arkasında bu yıkıcılık etkisini yadsımamak gerekiyor. Tabii ki bunlar yıkıcılığı artıran sebepler ama yapı kalitesinin yükselmesi ile hasarın azaldığını çok rahat görebiliyorsunuz. Yani sahada yaptığımız incelemeler de bunu bize çok açık şekilde gösterdi. Siz buğday ekeceğiniz yere bina ekerseniz, ürününüz ölüm olur. Bunları göz ardı etmeden binalarımızı ve şehirlerimizi konuşlandıracağımız yerleri iyi seçmeliyiz. O riski hissedebilen, gören ve hesaplarını yapabilen mühendisler yetiştirmeliyiz. Her diploma alan mühendisin depreme dayanıklı yapı tasarımı alanında çalışması gerekmediği gibi her mühendislik fakültesine giren öğrencinin de mezun olmak gibi bir zorunluluğu yoktur. Eğitim kalitemizi yükseltmek, deprem ile savaşımızın olmazsa olmaz şartıdır. Tıp doktorlarının hata yaptıkları zaman etkiledikleri insan sayısı ile inşaat mühendisinin hata yaptığı zaman etkilediği insan sayısının aynı olmadığını bilerek hareket etmeliyiz. Dolaysıyla inşaat mühendisliği öğrencilerini çok ciddi yetiştirmemiz gerekiyor."
"Binaların yapım aşamasında bulunan herkesin kayıt altına alınması gerekiyor"
Özden, binaların yapım aşamasında bulunan herkesin kayıt altına alınması gerektiğini vurgulayarak, "Nasıl mühendisimiz proje ile ruhsatın üzerine imza atıyorsa ve 'benim bu projeyle hiçbir alakam yoktur' lafını kullanamayacak şekilde bir mühendisi, zemin etütçüyü, belediye görevlisini o binayla ilişkilendirebiliyorsak, aynı şekilde binanın imalatı süresince görev almış demircisinden kalıpçısına, duvarcısından beton sağlayıcısına kadar hepsinin o sistem içerisinde kayıt edilmesi gerekiyor. Tek bir kişinin sorumluluğu ile bu iş yürüyemez." değerlendirmesinde bulundu.
İnşa edilen yapıların mutlak suretle araçlarda olduğu gibi muayene şartına tabi tutulması gerektiğinin altını çizen Özden, her binanın belirli zaman aralıklarında detaylı olarak kontrol edilmesinin önemine işaret etti.
Özellikle Erzincan için hedefledikleri birkaç önemli proje olduğunu kaydeden Özden, "Bunlardan bir tanesi bu bölgede özellikle Yedisu kaynaklı ya da Bingöl-Karlıova fayının sismik aktivitesinin önceden tespit edilmesi, bu depremin önceden tespit edilmesi anlamında değil, deprem olduğu anda sinyalinin tespit edilmesi anlamında söylüyorum. Bu sinyal şehre ulaşmadan önce sizin bu sinyalin varlığından haberdar olmanız. Bunun adı erken uyarı sistemi. Bu erken uyarı sistemini Erzincan için oluşturma çabasındayız." diye konuştu.
AA
GENEL
Yayınlanma: 07 Şubat 2024 - 12:49
Zeminde deprem araştırması
Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi (EBYÜ) Deprem Teknolojileri Enstitüsü ile Japonya Kyoto Üniversitesi akademisyenleri, zeminlerde ses hızının bir noktadan başka bir noktaya transferinde geçen süreyi ölçümleyerek olası depremlerin yıkıcı etkisini araştırıyor.
GENEL
07 Şubat 2024 - 12:49