Aforizmalar (6)
Özet Batı: Avrupa Birliği (AB) Batı medeniyetinin öznesi olan ülkelerinin birliğidir
Batı’nın periferisi oldukça geniş; Amerika’sından Rusya’sına, hepsi Batı. Batı, antikomünist; fakat komünizmin de mucidi. (İcadı çok Batı’nın, faşizmden kapitalizme… meczubu yahut mustaribi olduğumuz geniş bir literatür ona ait.)
Göreceli olarak, Batı ‘özgür dünyadır’ ve hakların, özgürlüklerin en geniş şekilde kullanıldığı ve yasal teminat altında olduğu bir medeniyettir denilir.
Batı zengindir; bilim, teknoloji, felsefe ve sanat da ona aittir. Demokrasi, sosyal demokrasi, sağcılık-solculuk; Batı medeniyetine mensup ülkelerin ortak siyasi ve tartışılamaz değerleridir.
Laiklik, ateizm Batı kültürünün bir parçasıdır; fakat sadece AB ülkeleri değil, günümüzde Batı dünyası ülkeleri aynı zamanda Hıristiyan inancına da sahiptirler.
Batı’nın güçlü kökleri vardır; eski Roma, Yunan ve Hristiyanlık; pozitivizm de bu üç öğretinin bir sentezidir.
Batı, kapitalizmin ve küresel sömürünün de mucididir. Emperyalizm, sömürgecilik -dayandığı antik köklerle birlikte- modern Batı medeniyetinin temelleridir. … Cumhuriyetin kurucu ilkeleri Batı değerleridir. Biz, Batı değerlerinin taşıyıcılarız; evet!.. Ne var ki Batı yükü, yükün sırtımızda hamalın sırtında durduğu gibi duruyor! Manzara bu olunca Batılı adam ne demokrasimizi beğeniyor ne de laikliğimizi! Taşımak!.. Eğreti bir sözcük, içselleştiremiyorsan Batı’yı, batılı değilsin! Tanzimat’tan alırsak, neredeyse iki yüz yaşına girecek Batılılaşma maceramız. Yaş kemale ermiş de, özümseyebildik mi Batı’yı? Darbeler tarihi, iç çatışmalar… Ordu ve cemaat vesayeti… ‘Bizi niye AB’ye almıyorlar?’ tiradının cevabını kimden almalıyız? 15 Temmuz darbe girişimini püskürten Türkiye’nin ‘ordu ve cemaat’ vesayetinden kurtulduğunu düşünen ve geçenlerde Hürriyet’e röportaj veren (30 sene siyaset yapmış; 12 sene ANAP genel başkanlığı, 3 defa başbakanlık, muhalefet liderliği ve bağımsız milletvekilliğinde bulunmuş) eski Başbakanımız Mesut Yılmaz’dan dinleyelim o zaman:
“Türkiye’nin artık şu darbe girişiminin izlerini temizleyip, sorumluları ortaya çıkarıp, senaryosunu çözüp yoluna bakması lazım. Türkiye’nin önünde artık ne kendisini içeriden işgal etmiş olan bir cemaatin lekesi var ne üzerinde ordunun vesayeti iddialarını haklı çıkaracak bir zafiyeti var. Türkiye’de şu anda yüzde 50 oy almış meşru olarak seçilmiş bir iktidar var. Yani AB ölçeğinde bir demokrasiye ulaşmamızın önünde yapısal bir siyasal engel kalmadı…
Bana göre bu darbe teşebbüsü Türkiye için hayırlı olmuştur. Maalesef masum çok insan öldü, maalesef Türkiye’nin dünyadaki imajına zarar verildi. Ama bu darbe Türkiye’nin AB süreci açısından büyük bir fırsat olabilir. 1999 yılında biz Helsinki’de AB’ye üyelik için adaylık statüsü aldık. Ecevit başbakanlığında üçlü hükûmet zamanında -2002’de baraj altında kalan 3 partinin kurduğu koalisyonla- AB kriterlerine uygunluğu sağlayacak olan III. paketi Meclis’ten geçirdik. Bütün bu kriterleri yerine getirdikten sonra bir görüşmede Alman Başbakanı Schröder bana ‘Kohl ile kavganızı yakın olarak takip ettim. Kohl benim siyasi rakibim. Ama dürüstçe söylemek gerekirse Kohl’ün Türkiye’nin AB’ye hazır olmadığını söylerken kastettiği mesele sizin anladığınız gibi değil. Sizin söylediğiniz gibi Türkiye’nin Müslüman bir ülke olması değil. Onun asıl karşı çıktığı legitimacy (meşruiyet). Yani Türkiye’de TSK’nın hükûmete ortak olduğunu ve hükûmetin onların onayını almadan birçok konuda icraat yapamadığını kastediyor’ dedi…
28 Şubat döneminde Genelkurmay’da irtica konusunda brifing yapıp, o brifinge eğer Yargıtay, Sayıştay, Danıştay mensuplarını getirir, hepsini ayağa kaldırıp komutanlara alkışlatırsan dışarıdan bakana onun demokrasi olduğuna inandıramazsın. Nitekim adamların hiçbiri inanmadı…
Ben Tayyip Erdoğan gibi bu darbe teşebbüsünü milat kabul ettiğimi söylemişsem eğer, onun yerinde olsam bunun arkasından atacağım adım Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’ni 2023 yılına artık içi tam demokrasiyle doldurulmuş bir ülke olarak taşımak olur…
AB benim için Türkiye’yi demokrasiye dönüştürmenin yoludur. Biz 2023’te AB düzeyine çıkalım, onlar bizi referandumda kabul etmeyip rahmetli Erbakan’ı haklı çıkarsınlar. Demokratik bir İslam ülkesini sırf dininden dolayı AB’ye kabul etmemiş olsunlar. Kendi çok kültürlü medeniyet prensipleriyle ters düşsünler. Bunu başaracak Tayyip Erdoğan Türkiye’nin De Gaulle’ü gibi olur. Ama Tayyip Bey öbür yola girerse neler olacağını düşünmek bile istemiyorum.”
“Öbür yol ve öbür yola sapmak!” bir yanda dursun. Sayın Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, asker ve cemaat vesayetini Türkiye’nin üzerinden kaldırarak, Türkiye’nin De Gaulle olur mu olmaz mı, bilemem.
Kanaatim bu başarılsa bile, Türkiye’nin AB’ye tam üye yapılmasına yetmeyecektir! Her ne kadar Alman Başbakanı Schröder, Sayın Yılmaz’a, ‘Kohl, Türkiye’nin AB’ye hazır olmadığını söylerken kastettiği mesele sizin anladığınız gibi değil. Sizin söylediğiniz gibi Türkiye’nin Müslüman bir ülke olması değil,’ dese de sorunun hâlâ Türk halkının Müslümanlığı olduğu bugünlerde Almanya’da kundaklanan camii duvarlarına yazılan sloganlardan bellidir. … Çok uzun sözün eleştirel özeti: Biz; (şarklı Müslümanlar) kendi medeniyet değerlerimizi üretmeye mecburuz; çünkü Batı medeniyetini içselleştirmemiz mümkün değildir.
Dünyanın yeni bir medeniyet tasavvuruna ihtiyacı vardır ve bunun tohumunu da İslâm dini ve onun kutsal kitabı Kuran taşımaktadır. Sırtlanacağımız bir yük, içselleştireceğimiz ve yeşerteceğimiz bir tohum varsa o Kuran olmalıdır.
Batı kaybetmiştir!.. Sırtından Batı yükünü indirip bu şerefli yükün, Kuran yükünün, hamalı olmaya kendilerini adayanlar, işte onlar her iki âlemin bahtiyarlarıdır.
Özet Batı: Avrupa Birliği (AB) Batı medeniyetinin öznesi olan ülkelerinin birliğidir
Batı’nın periferisi oldukça geniş; Amerika’sından Rusya’sına, hepsi Batı. Batı, antikomünist; fakat komünizmin de mucidi. (İcadı çok Batı’nın, faşizmden kapitalizme… meczubu yahut mustaribi olduğumuz geniş bir literatür ona ait.)
Göreceli olarak, Batı ‘özgür dünyadır’ ve hakların, özgürlüklerin en geniş şekilde kullanıldığı ve yasal teminat altında olduğu bir medeniyettir denilir.
Batı zengindir; bilim, teknoloji, felsefe ve sanat da ona aittir. Demokrasi, sosyal demokrasi, sağcılık-solculuk; Batı medeniyetine mensup ülkelerin ortak siyasi ve tartışılamaz değerleridir.
Laiklik, ateizm Batı kültürünün bir parçasıdır; fakat sadece AB ülkeleri değil, günümüzde Batı dünyası ülkeleri aynı zamanda Hıristiyan inancına da sahiptirler.
Batı’nın güçlü kökleri vardır; eski Roma, Yunan ve Hristiyanlık; pozitivizm de bu üç öğretinin bir sentezidir.
Batı, kapitalizmin ve küresel sömürünün de mucididir. Emperyalizm, sömürgecilik -dayandığı antik köklerle birlikte- modern Batı medeniyetinin temelleridir. … Cumhuriyetin kurucu ilkeleri Batı değerleridir. Biz, Batı değerlerinin taşıyıcılarız; evet!.. Ne var ki Batı yükü, yükün sırtımızda hamalın sırtında durduğu gibi duruyor! Manzara bu olunca Batılı adam ne demokrasimizi beğeniyor ne de laikliğimizi! Taşımak!.. Eğreti bir sözcük, içselleştiremiyorsan Batı’yı, batılı değilsin! Tanzimat’tan alırsak, neredeyse iki yüz yaşına girecek Batılılaşma maceramız. Yaş kemale ermiş de, özümseyebildik mi Batı’yı? Darbeler tarihi, iç çatışmalar… Ordu ve cemaat vesayeti… ‘Bizi niye AB’ye almıyorlar?’ tiradının cevabını kimden almalıyız? 15 Temmuz darbe girişimini püskürten Türkiye’nin ‘ordu ve cemaat’ vesayetinden kurtulduğunu düşünen ve geçenlerde Hürriyet’e röportaj veren (30 sene siyaset yapmış; 12 sene ANAP genel başkanlığı, 3 defa başbakanlık, muhalefet liderliği ve bağımsız milletvekilliğinde bulunmuş) eski Başbakanımız Mesut Yılmaz’dan dinleyelim o zaman:
“Türkiye’nin artık şu darbe girişiminin izlerini temizleyip, sorumluları ortaya çıkarıp, senaryosunu çözüp yoluna bakması lazım. Türkiye’nin önünde artık ne kendisini içeriden işgal etmiş olan bir cemaatin lekesi var ne üzerinde ordunun vesayeti iddialarını haklı çıkaracak bir zafiyeti var. Türkiye’de şu anda yüzde 50 oy almış meşru olarak seçilmiş bir iktidar var. Yani AB ölçeğinde bir demokrasiye ulaşmamızın önünde yapısal bir siyasal engel kalmadı…
Bana göre bu darbe teşebbüsü Türkiye için hayırlı olmuştur. Maalesef masum çok insan öldü, maalesef Türkiye’nin dünyadaki imajına zarar verildi. Ama bu darbe Türkiye’nin AB süreci açısından büyük bir fırsat olabilir. 1999 yılında biz Helsinki’de AB’ye üyelik için adaylık statüsü aldık. Ecevit başbakanlığında üçlü hükûmet zamanında -2002’de baraj altında kalan 3 partinin kurduğu koalisyonla- AB kriterlerine uygunluğu sağlayacak olan III. paketi Meclis’ten geçirdik. Bütün bu kriterleri yerine getirdikten sonra bir görüşmede Alman Başbakanı Schröder bana ‘Kohl ile kavganızı yakın olarak takip ettim. Kohl benim siyasi rakibim. Ama dürüstçe söylemek gerekirse Kohl’ün Türkiye’nin AB’ye hazır olmadığını söylerken kastettiği mesele sizin anladığınız gibi değil. Sizin söylediğiniz gibi Türkiye’nin Müslüman bir ülke olması değil. Onun asıl karşı çıktığı legitimacy (meşruiyet). Yani Türkiye’de TSK’nın hükûmete ortak olduğunu ve hükûmetin onların onayını almadan birçok konuda icraat yapamadığını kastediyor’ dedi…
28 Şubat döneminde Genelkurmay’da irtica konusunda brifing yapıp, o brifinge eğer Yargıtay, Sayıştay, Danıştay mensuplarını getirir, hepsini ayağa kaldırıp komutanlara alkışlatırsan dışarıdan bakana onun demokrasi olduğuna inandıramazsın. Nitekim adamların hiçbiri inanmadı…
Ben Tayyip Erdoğan gibi bu darbe teşebbüsünü milat kabul ettiğimi söylemişsem eğer, onun yerinde olsam bunun arkasından atacağım adım Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’ni 2023 yılına artık içi tam demokrasiyle doldurulmuş bir ülke olarak taşımak olur…
AB benim için Türkiye’yi demokrasiye dönüştürmenin yoludur. Biz 2023’te AB düzeyine çıkalım, onlar bizi referandumda kabul etmeyip rahmetli Erbakan’ı haklı çıkarsınlar. Demokratik bir İslam ülkesini sırf dininden dolayı AB’ye kabul etmemiş olsunlar. Kendi çok kültürlü medeniyet prensipleriyle ters düşsünler. Bunu başaracak Tayyip Erdoğan Türkiye’nin De Gaulle’ü gibi olur. Ama Tayyip Bey öbür yola girerse neler olacağını düşünmek bile istemiyorum.”
“Öbür yol ve öbür yola sapmak!” bir yanda dursun. Sayın Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, asker ve cemaat vesayetini Türkiye’nin üzerinden kaldırarak, Türkiye’nin De Gaulle olur mu olmaz mı, bilemem.
Kanaatim bu başarılsa bile, Türkiye’nin AB’ye tam üye yapılmasına yetmeyecektir! Her ne kadar Alman Başbakanı Schröder, Sayın Yılmaz’a, ‘Kohl, Türkiye’nin AB’ye hazır olmadığını söylerken kastettiği mesele sizin anladığınız gibi değil. Sizin söylediğiniz gibi Türkiye’nin Müslüman bir ülke olması değil,’ dese de sorunun hâlâ Türk halkının Müslümanlığı olduğu bugünlerde Almanya’da kundaklanan camii duvarlarına yazılan sloganlardan bellidir. … Çok uzun sözün eleştirel özeti: Biz; (şarklı Müslümanlar) kendi medeniyet değerlerimizi üretmeye mecburuz; çünkü Batı medeniyetini içselleştirmemiz mümkün değildir.
Dünyanın yeni bir medeniyet tasavvuruna ihtiyacı vardır ve bunun tohumunu da İslâm dini ve onun kutsal kitabı Kuran taşımaktadır. Sırtlanacağımız bir yük, içselleştireceğimiz ve yeşerteceğimiz bir tohum varsa o Kuran olmalıdır.
Batı kaybetmiştir!.. Sırtından Batı yükünü indirip bu şerefli yükün, Kuran yükünün, hamalı olmaya kendilerini adayanlar, işte onlar her iki âlemin bahtiyarlarıdır.