
Önce de ifade ettik: Ruhun yedi mertebesi Kuran’da sayılıyor: nefs-i emmare, nefs-i levvame, nefs-i mülhime, nefs-i mutmainne, nefs-i razıyye, nefs-i merdıyye ve nefs-i kâmile. Tabiri caizse ‘ben’ ruhun nefs-i emmare mertebesiyken peygamberlerin ben’iyse nefs-i kâmile.
Ruhun bu mertebelerinin ifade edildiği surelerdeki öyküler insan ruhunun bir çözümlemesidir. Mesela; nefs-i emarenin geçtiği Yusuf Suresi, Hazreti Yusuf’un başına gelen sıkıntıları açıklar. Çocuk Yusuf’un rüyasını izah eden baba-peygamber, nefs-i kâmile mertebesindeki zat, Hz. Yakup (as), oğluna, peygamberlik makamı verileceğini, yani nefs-i kâmile mertebesiyle müjdeler. Fakat ağzını sıkı tutmasını, çünkü erişeceği makamları açıklamasının -nefs-i emmare mertebesindeki- kardeşlerinin kıskançlığını celp edip kendisine bir kötülük yapabilecekleri ikazında bulunur.
Bu öyküyle başlayan olaylar zinciri ve bu zincirde gözüken ‘tip’ler, ruhun mertebelerine bağlı kalarak, tamamen kişisel bir öyküye, kendi öykümüze dönüşür.
İnsan ruhu, çıkarcılığı, kötülüğü, bencilliği benimseten nefs-i emmare ile hayata başlar. Fakat ruh, yaş ve eğitim ilerledikçe, değişir. Çünkü ruh, nefs-i kâmileye doğru daha nice gelişim programına sahiptir. Genel eğitim insanı en azından kendini kınayan nefs-i levvame mertebesine taşıyabilir. Bu, ruhun bir ilerlemesidir. Kuran ve Sünnet eğitimi devreye girdiğinde ise, nefsin yedi mertebesine ulaşmak insan için mümkün hâle gelir.
“(Babası/Yakup:) Yavrucuğum! dedi, rüyanı sakın kardeşlerine anlatma; sonra sana bir tuzak kurarlar! Çünkü şeytan insana apaçık bir düşmandır.” (Yusuf 5) Tuzağın kurulması, şeytanın açık hale gelmesi, Yusuf’un kıskançlık çekebilecek rüyasının açıklanmasına bağlandı. Bu ayet gösteriyor ki, insan ruhunun çektiği sıkıntı nefs-i emmare mertebesinde başlar. İnsan, iddia içeren bir söz ve eylemle ortaya çıktığında, nefs-i emmaresi açılır ve zahiren ötekilerin üzerinden gerçekleştiği sanılsa da kişi kendi ruhunda kendisini ilerletecek yahut daha dibe çekecek çatışma programını başlatmış olur. Çatışmanın nefis mertebelerinde sağlıklı ilerlemesi için kişinin Allah Teâlâ’nın mürşitliğini kabul edip Kuran ve Sünnet yaşantısını rehber edinmesi gerekir.
Hz. Yakup, Yusuf’un rüyasını yorumlarken, oğluna, nefs-i kâmile mertebesine ulaşacağı müjdesini verdi: “İşte, böylece, Rabbin seni seçecek, sana (rüyada görülen) olayların yorumunu öğretecek ve daha önce iki atan İbrahim ve İshak'a nimetini tamamladığı gibi, sana ve Yakub soyuna nimetini tamamlayacak. Rabbin bilici ve hikmet sahibidir.” (Yusuf 6)
Nefs-i emmare mertebesinde insan öldürülebilir, değersiz bir köle olarak pazarlarda birkaç dirheme satılabilir (Yusuf 19). Yusuf’un başına gelenler gibi. Onun, ruhsal gelişimi, yaşadığı olaylar üzerinden başlar: Kardeşleri Yusuf’u kıskanır, Yusuf’u öldürmek ya da bir kervan kuyusuna atıp köle olarak satılmasını sağlamak üzere anlaşırlar. Yusuf’u kıra götürmek bahanesiyle Hz. Yakub’u ikna ederler. Ayetten takip edelim: “Onu götürüp de kuyunun dibine atmaya ittifakla karar verdikleri zaman, biz Yusuf'a: Andolsun ki sen onların bu işlerini onlar (işin) farkına varmadan, kendilerine haber vereceksin, diye vahyettik.” (Yusuf 15)
Demek Hz. Yusuf, daha çocukken, Rabbi tarafından ilham ve rüya ile nefis mertebelerinde eğitildi. Nefs-i emarenin kurnazlığı, kurduğu tuzaklar, ürettiği yalanlardan Allah’a sığınmalı. Nitekim ağlaya inleye babalarına gelen delikanlı evlatlar, Hz. Yakub’a, Yusuf’u kurdun yediği yalanını söyleyip kanlı gömleği önüne koydular. Hz. Yakup, çaresiz kaldı ve sabrı seçti.
Sabır (Yusuf 18), ruhsal gelişmede, nefs-i emarenin geliştirdiği yıpratıcı sahnelere karşı aslında ruhun bir sonraki mertebeye çıkma hazırlığıdır.
Ruhun bu mertebelerinin ifade edildiği surelerdeki öyküler insan ruhunun bir çözümlemesidir. Mesela; nefs-i emarenin geçtiği Yusuf Suresi, Hazreti Yusuf’un başına gelen sıkıntıları açıklar. Çocuk Yusuf’un rüyasını izah eden baba-peygamber, nefs-i kâmile mertebesindeki zat, Hz. Yakup (as), oğluna, peygamberlik makamı verileceğini, yani nefs-i kâmile mertebesiyle müjdeler. Fakat ağzını sıkı tutmasını, çünkü erişeceği makamları açıklamasının -nefs-i emmare mertebesindeki- kardeşlerinin kıskançlığını celp edip kendisine bir kötülük yapabilecekleri ikazında bulunur.
Bu öyküyle başlayan olaylar zinciri ve bu zincirde gözüken ‘tip’ler, ruhun mertebelerine bağlı kalarak, tamamen kişisel bir öyküye, kendi öykümüze dönüşür.
İnsan ruhu, çıkarcılığı, kötülüğü, bencilliği benimseten nefs-i emmare ile hayata başlar. Fakat ruh, yaş ve eğitim ilerledikçe, değişir. Çünkü ruh, nefs-i kâmileye doğru daha nice gelişim programına sahiptir. Genel eğitim insanı en azından kendini kınayan nefs-i levvame mertebesine taşıyabilir. Bu, ruhun bir ilerlemesidir. Kuran ve Sünnet eğitimi devreye girdiğinde ise, nefsin yedi mertebesine ulaşmak insan için mümkün hâle gelir.
“(Babası/Yakup:) Yavrucuğum! dedi, rüyanı sakın kardeşlerine anlatma; sonra sana bir tuzak kurarlar! Çünkü şeytan insana apaçık bir düşmandır.” (Yusuf 5) Tuzağın kurulması, şeytanın açık hale gelmesi, Yusuf’un kıskançlık çekebilecek rüyasının açıklanmasına bağlandı. Bu ayet gösteriyor ki, insan ruhunun çektiği sıkıntı nefs-i emmare mertebesinde başlar. İnsan, iddia içeren bir söz ve eylemle ortaya çıktığında, nefs-i emmaresi açılır ve zahiren ötekilerin üzerinden gerçekleştiği sanılsa da kişi kendi ruhunda kendisini ilerletecek yahut daha dibe çekecek çatışma programını başlatmış olur. Çatışmanın nefis mertebelerinde sağlıklı ilerlemesi için kişinin Allah Teâlâ’nın mürşitliğini kabul edip Kuran ve Sünnet yaşantısını rehber edinmesi gerekir.
Hz. Yakup, Yusuf’un rüyasını yorumlarken, oğluna, nefs-i kâmile mertebesine ulaşacağı müjdesini verdi: “İşte, böylece, Rabbin seni seçecek, sana (rüyada görülen) olayların yorumunu öğretecek ve daha önce iki atan İbrahim ve İshak'a nimetini tamamladığı gibi, sana ve Yakub soyuna nimetini tamamlayacak. Rabbin bilici ve hikmet sahibidir.” (Yusuf 6)
Nefs-i emmare mertebesinde insan öldürülebilir, değersiz bir köle olarak pazarlarda birkaç dirheme satılabilir (Yusuf 19). Yusuf’un başına gelenler gibi. Onun, ruhsal gelişimi, yaşadığı olaylar üzerinden başlar: Kardeşleri Yusuf’u kıskanır, Yusuf’u öldürmek ya da bir kervan kuyusuna atıp köle olarak satılmasını sağlamak üzere anlaşırlar. Yusuf’u kıra götürmek bahanesiyle Hz. Yakub’u ikna ederler. Ayetten takip edelim: “Onu götürüp de kuyunun dibine atmaya ittifakla karar verdikleri zaman, biz Yusuf'a: Andolsun ki sen onların bu işlerini onlar (işin) farkına varmadan, kendilerine haber vereceksin, diye vahyettik.” (Yusuf 15)
Demek Hz. Yusuf, daha çocukken, Rabbi tarafından ilham ve rüya ile nefis mertebelerinde eğitildi. Nefs-i emarenin kurnazlığı, kurduğu tuzaklar, ürettiği yalanlardan Allah’a sığınmalı. Nitekim ağlaya inleye babalarına gelen delikanlı evlatlar, Hz. Yakub’a, Yusuf’u kurdun yediği yalanını söyleyip kanlı gömleği önüne koydular. Hz. Yakup, çaresiz kaldı ve sabrı seçti.
Sabır (Yusuf 18), ruhsal gelişmede, nefs-i emarenin geliştirdiği yıpratıcı sahnelere karşı aslında ruhun bir sonraki mertebeye çıkma hazırlığıdır.