
Sunuş: “Bismillahirrahmanirrahim. Âlemlerin Rabbi Allah’a hamd; Hazreti Muhammed ve âline salat ve selam olsun. Hasan-ı Basrî Hazretleri buyurdu ki: Her gece ve gündüz, mümin üzerine elli dört farzı bilmek ve içeriğiyle amel etmek zorunludur. Farzların içeriğiyle amel edilmezse ilahî emirlere karşı gelinmiş, asi kimse sıfatı kazanılmış olur.”
Elli dört farzın ilki, ‘ZİKRULLAH’tır. Allah Teâlâ buyurdu:
“Ya eyyühellezıne amenüzkürullahe zikran kesıra / Ey Müminler Allah’ı çokça zikredin; anın.” (Ahzab 41)
Allah zikir iki kısımdır:
1) Allah’ı lisan ile zikir.
2) Allah’ı can (kalp) ile zikir.
Lisan ile zikir, kişiyi imanî zikre eriştirir. Can (kalp) zikriyse, ‘zikr-i canana / Allah’a, yani cennete ulaştırır.
Cabir (ra)’den gelen bir rivayette Resulullah şöyle buyurdu:
“Semaya yükseltildiğim gece büyüklüğü bu dünyanın bin katı kadar olan nurdan bir şehir gördüm. Bu şehir Arşullah’ın altında, nurdan zincirlerle bağlı, muallakta duruyordu. Şehrin dört yüz bin kapısı vardı, her kapının önünde Allah Teâlâ’nın rahmetiyle döşenmiş bahçeler bulunuyordu, her bahçede nurdan bir kasır, her kasırda nurdan bir saray, her sarayda nurdan yetmiş oda, her odada nurdan bir ev, her evin üzerinde nurdan bir çardak, her çardağın dört yüz kapısı vardı ve her kapının iki kanadı bulunuyordu ki biri altından biri gümüştendi. Her kapı önünde nurdan bir koltuk, her koltuk üzerinde nurdan bir döşek, her döşeğin üzerinde hurilerden bir cariye vardı. Eğer o cariyenin serçe parmağı şu dünya evinde zahir olsa parmağın nuru güneşin ve ayın nuruna üstün gelirdi.
Hak Teâlâ’ya dedim ki:
— Ya Rab! Bu şehir hangi nebi yahut sadık içindir?
Buyurdular ki:
— Gece gündüz vakitlerinde Allah’ı çok çok zikreden mümin ve mümine içindir. Gerçek zakirler için benim indimde bundan daha ziyade lütuf ve kerem vardır. Benim rahmetim senin bu gördüğünden dahi büyüktür.”
Abdullah bin Mesud (ra) da, Resulullah’tan rivayet buyurdu:
— “Allah Teâla aranızda rızıklarınızı kısmet ettiği gibi ahlakınızı da kısmet etti. Gerçekten Allah, dünya devletini sevdiğine ve sevmediğine verir; iman devletini ise, ancak sevdiği kuluna verir. Eğer size yapılan ikramları, fisebilillah, infak etmekte cimrilik ederseniz ve fisebilillah gaza ve cihad etmekten-vuruşmaktan korkar, gece uyanık kalmaya gündüz oruçlu olmaya da güç yetiremezseniz;
‘— Suphanallah
— Elhamdülillah
— La ilahe illallah
— Allahü ekber vela havle vela kuvvete illa billâhil aliyyil azim,’ kıymetli sözlerini çokça zikredin ki, bunlar, şerefli, ilahî kelimelerdir, bu lafızlarla zikir, rızası için harcanan altın ve gümüş dağından Allah indinde daha sevimlidir.”
Not: ‘Elli Dört Farz Şerhi’ isimli bu çalışmanın orijinali Osmanlıcadır. Salâhî Efendi (1705-1783) isimli âlim ve gönül insanı bir zatın yayına hazırladığı bir eseridir. Kitap, 1270 senesinde, Sultan Abdulmecîd zamanında, Tâbhâne-i Âmira’da basılmıştır. Kitap Latin harfleriyle de günümüz Türkçesine kazandırılmıştır. Biz, bu kitapçıkta yer alan 54 farzı, orijinalinden yola çıkarak, Ramazan ayı sonuna kadar, her gün bir farzı yayına hazırlayıp Allah rızası için, Pusula Gazetesi’nin siz değerli okuyucularına sunmak istiyoruz. Bu farzları okuyup anlayarak, hepimiz, kendi insanî ve İslamî durumumuz hakkında bir teşhis ve tedavi imkânı bulabiliriz diye ümit ediyoruz, inşallah.
Elli dört farzın ilki, ‘ZİKRULLAH’tır. Allah Teâlâ buyurdu:
“Ya eyyühellezıne amenüzkürullahe zikran kesıra / Ey Müminler Allah’ı çokça zikredin; anın.” (Ahzab 41)
Allah zikir iki kısımdır:
1) Allah’ı lisan ile zikir.
2) Allah’ı can (kalp) ile zikir.
Lisan ile zikir, kişiyi imanî zikre eriştirir. Can (kalp) zikriyse, ‘zikr-i canana / Allah’a, yani cennete ulaştırır.
Cabir (ra)’den gelen bir rivayette Resulullah şöyle buyurdu:
“Semaya yükseltildiğim gece büyüklüğü bu dünyanın bin katı kadar olan nurdan bir şehir gördüm. Bu şehir Arşullah’ın altında, nurdan zincirlerle bağlı, muallakta duruyordu. Şehrin dört yüz bin kapısı vardı, her kapının önünde Allah Teâlâ’nın rahmetiyle döşenmiş bahçeler bulunuyordu, her bahçede nurdan bir kasır, her kasırda nurdan bir saray, her sarayda nurdan yetmiş oda, her odada nurdan bir ev, her evin üzerinde nurdan bir çardak, her çardağın dört yüz kapısı vardı ve her kapının iki kanadı bulunuyordu ki biri altından biri gümüştendi. Her kapı önünde nurdan bir koltuk, her koltuk üzerinde nurdan bir döşek, her döşeğin üzerinde hurilerden bir cariye vardı. Eğer o cariyenin serçe parmağı şu dünya evinde zahir olsa parmağın nuru güneşin ve ayın nuruna üstün gelirdi.
Hak Teâlâ’ya dedim ki:
— Ya Rab! Bu şehir hangi nebi yahut sadık içindir?
Buyurdular ki:
— Gece gündüz vakitlerinde Allah’ı çok çok zikreden mümin ve mümine içindir. Gerçek zakirler için benim indimde bundan daha ziyade lütuf ve kerem vardır. Benim rahmetim senin bu gördüğünden dahi büyüktür.”
Abdullah bin Mesud (ra) da, Resulullah’tan rivayet buyurdu:
— “Allah Teâla aranızda rızıklarınızı kısmet ettiği gibi ahlakınızı da kısmet etti. Gerçekten Allah, dünya devletini sevdiğine ve sevmediğine verir; iman devletini ise, ancak sevdiği kuluna verir. Eğer size yapılan ikramları, fisebilillah, infak etmekte cimrilik ederseniz ve fisebilillah gaza ve cihad etmekten-vuruşmaktan korkar, gece uyanık kalmaya gündüz oruçlu olmaya da güç yetiremezseniz;
‘— Suphanallah
— Elhamdülillah
— La ilahe illallah
— Allahü ekber vela havle vela kuvvete illa billâhil aliyyil azim,’ kıymetli sözlerini çokça zikredin ki, bunlar, şerefli, ilahî kelimelerdir, bu lafızlarla zikir, rızası için harcanan altın ve gümüş dağından Allah indinde daha sevimlidir.”
Not: ‘Elli Dört Farz Şerhi’ isimli bu çalışmanın orijinali Osmanlıcadır. Salâhî Efendi (1705-1783) isimli âlim ve gönül insanı bir zatın yayına hazırladığı bir eseridir. Kitap, 1270 senesinde, Sultan Abdulmecîd zamanında, Tâbhâne-i Âmira’da basılmıştır. Kitap Latin harfleriyle de günümüz Türkçesine kazandırılmıştır. Biz, bu kitapçıkta yer alan 54 farzı, orijinalinden yola çıkarak, Ramazan ayı sonuna kadar, her gün bir farzı yayına hazırlayıp Allah rızası için, Pusula Gazetesi’nin siz değerli okuyucularına sunmak istiyoruz. Bu farzları okuyup anlayarak, hepimiz, kendi insanî ve İslamî durumumuz hakkında bir teşhis ve tedavi imkânı bulabiliriz diye ümit ediyoruz, inşallah.