
Afgaistan’ın düne dair içerisinde biriktirdiği veya bugüne taşıdığı sorunların yanı sıra eğitim alanında düzenli bir yapıya sahip olamaması da sorun olarak karşımıza çıkıyor. Ahmed Şah Durrani’nin tercihinde bölgenin Gaznelilerden bu yana gelen baskın İslam karakteri Sünniliğin Hanefilik ekolünü temel alır şeklinde tanımlana da Selefi dönüşüm gözden kaçırılmamalıdır.
Ahmet Kemal’in çalışmasına dönecek olursak şu tespit dikkat çekiyor; “Aşiretlerin merkezi otoriteye bağlanması için Peştun geleneksel sosyal yaşamında güçlü bir yeri olan jirga yani aşiret meclisleri mollalarca etki altına alınmaya başladı. Bu gayrete rağmen Peştunların çoğu Peştunvali, yani töre, ile şeriat arasında bir tercih yapmadı. Senzil Nawid’in betimlemesi ile söylersek “Peştun ahlak kuralları (Peştunvali) şeriat ile yan yana hüküm sürdü. Bu bağlamda Peştunlar, İslam’ı Peştunizm ile özdeşleştirdiler.”
Peştunvali şeriatın bir iktidar aracı olarak dayatılmasına rağmen Peştunlar arasında varlığını güçlü şekilde sürdürdü. Töre Peştunların hayatını düzenlemeye, yönetmeye ve sorunları çözmeye devam etti. İslam yahut şeriat Peştunların hayatlarında törenin çözemediği yahut anlaşma sağlayamadığı konularda bir tarafsız karar verici olarak yer alıyordu. Bu süreç Afganistan coğrafyasında dini kişiliklerin de etkili figürler olarak yükselmesine, jirga’nın yanına onunla eş şura’nın doğmasına neden oldu. Merkezi otoriteyi din ile sağlamak isteyen Ahmed Şah Durrani tahmin etmediği bir miras bırakmış; ülke genelinde merkezi yönetimin mücadele etmesi gereken bir güç daha çıkmıştı: dini liderler ve kurumları.” (Levent Kemal)
Taliban’ın bugün hedeflediği dini otorite ve dini lider atındaki meclisin Peştun jirgasından modellendiği söylenebilir. Levent Kemal’e yeniden dönersek, bugünkü Taliban’ın Safeviler döneminde yaşanan tarihi süreçten etkilendiği, bir anlamda köklerin 18. Asra dayandığını görebiliyoruz.
Levent Kemal ikinci soruyu şöyle soruyor;
“Taliban’ın Pakistan topraklarındaki varlığı neye dayanıyor? Deobandiliğin hangi kolları Taliban’ın daha sert bir tutuma sahip olmasına neden oldu?” sorusuna,
“Safevilere karşı ayaklanma, Babürler ile savaşlar, İngilizler ve Sovyet işgallerine karşı mücadeleler Afganistan coğrafyasındaki en büyük etnik grup olan Peştunları törelere ve İslama daha çok tutunmaya itti. ABD işgali de bu süreci perçinledi. Deobandi medreselerden beslendiği ifade edilen Taliban hareketi Pakistan’daki Peştun varlığı üzerinden Deobandiliğin Pakistan kolundan etkilenmiştir. Bunlar arasında Deobandi Cemiyet-i Ulema-i İslâm’ın parçalanması sonrasındaki Peştun milliyetçisi tutumu ile tanınan Fazl er-Rahman grubu vardır. Bu grup Deobandiler içinde Peştu milliyetçiliğinin şubesi olarak bilinmektedirler.
Benzer şekilde yine Pakistan merkezli Cemaat İslami’den Peştu kökenli Kadı Hüseyin kolunun Afganistan sınır bölgelerinde Taliban üyelerine Suudi Arabistan destekli medreselerinde selefi anlayış doğrultusunda eğitim verdiği ifade edilmektedir. Taliban’ın Pakistan ile olan ilişki Peştu nüfusun Durand Hattı ile birbirinden ayrılmış olmasından kaynaklanmaktadır. Durand Hattı Peştun milliyetçiliğinin temel tetikleyicileri arasındadır ve aynı zamanda Afganistan ile Pakistan arasında da sorunlara neden olmaktadır. Durand Hattı Afganistan’ın ulusal politikaları arasındadır. Öyle ki Eşref Gani, Taliban’ın Durand Hattı’nı Pakistan sınırı olarak tanımayacağına dair söz vermesi gerektiğini söyledi. Medreseler ve Peştun nüfus ilişkisi çok uzun süre Pakistan’ın Taliban’ı yönettiği düşüncesini besledi.” (Levent Kemal)
Ahmet Kemal’in çalışmasına dönecek olursak şu tespit dikkat çekiyor; “Aşiretlerin merkezi otoriteye bağlanması için Peştun geleneksel sosyal yaşamında güçlü bir yeri olan jirga yani aşiret meclisleri mollalarca etki altına alınmaya başladı. Bu gayrete rağmen Peştunların çoğu Peştunvali, yani töre, ile şeriat arasında bir tercih yapmadı. Senzil Nawid’in betimlemesi ile söylersek “Peştun ahlak kuralları (Peştunvali) şeriat ile yan yana hüküm sürdü. Bu bağlamda Peştunlar, İslam’ı Peştunizm ile özdeşleştirdiler.”
Peştunvali şeriatın bir iktidar aracı olarak dayatılmasına rağmen Peştunlar arasında varlığını güçlü şekilde sürdürdü. Töre Peştunların hayatını düzenlemeye, yönetmeye ve sorunları çözmeye devam etti. İslam yahut şeriat Peştunların hayatlarında törenin çözemediği yahut anlaşma sağlayamadığı konularda bir tarafsız karar verici olarak yer alıyordu. Bu süreç Afganistan coğrafyasında dini kişiliklerin de etkili figürler olarak yükselmesine, jirga’nın yanına onunla eş şura’nın doğmasına neden oldu. Merkezi otoriteyi din ile sağlamak isteyen Ahmed Şah Durrani tahmin etmediği bir miras bırakmış; ülke genelinde merkezi yönetimin mücadele etmesi gereken bir güç daha çıkmıştı: dini liderler ve kurumları.” (Levent Kemal)
Taliban’ın bugün hedeflediği dini otorite ve dini lider atındaki meclisin Peştun jirgasından modellendiği söylenebilir. Levent Kemal’e yeniden dönersek, bugünkü Taliban’ın Safeviler döneminde yaşanan tarihi süreçten etkilendiği, bir anlamda köklerin 18. Asra dayandığını görebiliyoruz.
Levent Kemal ikinci soruyu şöyle soruyor;
“Taliban’ın Pakistan topraklarındaki varlığı neye dayanıyor? Deobandiliğin hangi kolları Taliban’ın daha sert bir tutuma sahip olmasına neden oldu?” sorusuna,
“Safevilere karşı ayaklanma, Babürler ile savaşlar, İngilizler ve Sovyet işgallerine karşı mücadeleler Afganistan coğrafyasındaki en büyük etnik grup olan Peştunları törelere ve İslama daha çok tutunmaya itti. ABD işgali de bu süreci perçinledi. Deobandi medreselerden beslendiği ifade edilen Taliban hareketi Pakistan’daki Peştun varlığı üzerinden Deobandiliğin Pakistan kolundan etkilenmiştir. Bunlar arasında Deobandi Cemiyet-i Ulema-i İslâm’ın parçalanması sonrasındaki Peştun milliyetçisi tutumu ile tanınan Fazl er-Rahman grubu vardır. Bu grup Deobandiler içinde Peştu milliyetçiliğinin şubesi olarak bilinmektedirler.
Benzer şekilde yine Pakistan merkezli Cemaat İslami’den Peştu kökenli Kadı Hüseyin kolunun Afganistan sınır bölgelerinde Taliban üyelerine Suudi Arabistan destekli medreselerinde selefi anlayış doğrultusunda eğitim verdiği ifade edilmektedir. Taliban’ın Pakistan ile olan ilişki Peştu nüfusun Durand Hattı ile birbirinden ayrılmış olmasından kaynaklanmaktadır. Durand Hattı Peştun milliyetçiliğinin temel tetikleyicileri arasındadır ve aynı zamanda Afganistan ile Pakistan arasında da sorunlara neden olmaktadır. Durand Hattı Afganistan’ın ulusal politikaları arasındadır. Öyle ki Eşref Gani, Taliban’ın Durand Hattı’nı Pakistan sınırı olarak tanımayacağına dair söz vermesi gerektiğini söyledi. Medreseler ve Peştun nüfus ilişkisi çok uzun süre Pakistan’ın Taliban’ı yönettiği düşüncesini besledi.” (Levent Kemal)