
Ağustosun Otuzu, Büyük Zaferin 100.Yılı...
Zaferler ayının en önemli günü, Türk Milleti’nin en büyük bayramı…
30 Ağustos, bir milletin var olma ya da yok olma mücadelesine noktanın konduğu gün...
Türk Milletinin kendisine vurulmak istenen esaret zincirini kırdığı, ‘Türk Milletini geldiği Orta Asya bozkırlarına sürmek’ isteyen mütecavizlere kocaman bir şamarın indirildiği ve Anadolu’ya yeniden Türk Mührünün kesin bir şekilde vurulduğu gün 30 Ağustos…
Bu açıdan 30 Ağustos tarihi iyi irdelenmeli ve kavranmalıdır…
***
Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkışıyla birlikte, Türk Milletinin içinde bulunduğu karamsarlık ve umutsuzluk yerini inanca ve umuda bırakır.
Erzurum’da Milli Misak’ın ilk imzası atılır ve tüm dünyaya Türk Milletinin özgürlük ve bağımsızlık iradesi haykırılır.
Erzurum Kongresi’nde Milli İradenin tüm yurda hakım kılınacağı düşüncesi altı çizilerek belirtilir.
Bu aynı zamanda Milli Mücadelenin başarıya ulaşmasından sonra kurulacak devletin yönetim şeklinin de belirlenmesidir.
Erzurum’dan havalanan özgürlük kartalı Sivas’a, oradan Ankara’ya ve oradan da tüm yurt semalarına uçar ve Türk Milletini bağımsızlık mücadelesine davet eder.
Türk Milletini esir etmek isteyen işgalcilere son darbenin vurulduğu yer, Başkomutanlık Meydan Savaşının yapıldığı Dumlupınar’dır…
Yunanlılar’ın aşılamaz dedikleri siperler Türk Askerinin karşı konulamaz bağımsızlık iradesi karşında bir anda yok olmuştur.
İstanbul’u işgal eden ve toplarını saraya çeviren işgal güçlerinin donanmasına karşı “Geldikleri gibi giderler” diyen Mustafa Kemal’in o gün söyledikleri gerçek olmuştur.
Yunan askeri, Mustafa Kemal’in askerleri önünde direnememiştir bile…
Geldiklerinin aksine, kaçarak Türkiye’yi terk etmektedirler.
Bir farkla; arkalarında yanmış, yıkılmış köyler ve şehirler bırakarak…
Yunan ordularının başkomutanı General Trikopis, Mustafa Kemal’in esiridir; 1071’de Malazgirt ovasında Romanos Diogenes’in Sultan Alparslan’a esir olduğu gibi…
Tarihçilerin belirttiğine göre sahne tıpatıp aynıdır...
Sultan Alparslan’ın ayağa kalkarak saygı ile karşıladığı başkomutanı, Mustafa Kemal de aynen karşılar.
Bazı tarihçilerin belirttiğine göre, mensup olduğu milletin bir ferdi olmaktan her zaman övünç duyan Mustafa Kemal, Zaferden sonra savaş meydanında ‘işte şimdi Troya’nın intikamı alındı...’der.
*
Mustafa Kemal, birkaç saat önce savaştığı düşmanını, şimdi değerli bir konuk olarak ağırlamaktadır.
General Trikopis, Mustafa Kemal’e sorar;
“Bir ara çevremizi uzun, parlak süngülü askerler sardı.
O sırada siz cephenin neresindeydiniz.”
Mustafa Kemal cevap verir;
“Ben o uzun, parlak süngülü askerlerin en önündeydim!..”
Zaferler ayının en önemli günü, Türk Milleti’nin en büyük bayramı…
30 Ağustos, bir milletin var olma ya da yok olma mücadelesine noktanın konduğu gün...
Türk Milletinin kendisine vurulmak istenen esaret zincirini kırdığı, ‘Türk Milletini geldiği Orta Asya bozkırlarına sürmek’ isteyen mütecavizlere kocaman bir şamarın indirildiği ve Anadolu’ya yeniden Türk Mührünün kesin bir şekilde vurulduğu gün 30 Ağustos…
Bu açıdan 30 Ağustos tarihi iyi irdelenmeli ve kavranmalıdır…
***
Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkışıyla birlikte, Türk Milletinin içinde bulunduğu karamsarlık ve umutsuzluk yerini inanca ve umuda bırakır.
Erzurum’da Milli Misak’ın ilk imzası atılır ve tüm dünyaya Türk Milletinin özgürlük ve bağımsızlık iradesi haykırılır.
Erzurum Kongresi’nde Milli İradenin tüm yurda hakım kılınacağı düşüncesi altı çizilerek belirtilir.
Bu aynı zamanda Milli Mücadelenin başarıya ulaşmasından sonra kurulacak devletin yönetim şeklinin de belirlenmesidir.
Erzurum’dan havalanan özgürlük kartalı Sivas’a, oradan Ankara’ya ve oradan da tüm yurt semalarına uçar ve Türk Milletini bağımsızlık mücadelesine davet eder.
Türk Milletini esir etmek isteyen işgalcilere son darbenin vurulduğu yer, Başkomutanlık Meydan Savaşının yapıldığı Dumlupınar’dır…
Yunanlılar’ın aşılamaz dedikleri siperler Türk Askerinin karşı konulamaz bağımsızlık iradesi karşında bir anda yok olmuştur.
İstanbul’u işgal eden ve toplarını saraya çeviren işgal güçlerinin donanmasına karşı “Geldikleri gibi giderler” diyen Mustafa Kemal’in o gün söyledikleri gerçek olmuştur.
Yunan askeri, Mustafa Kemal’in askerleri önünde direnememiştir bile…
Geldiklerinin aksine, kaçarak Türkiye’yi terk etmektedirler.
Bir farkla; arkalarında yanmış, yıkılmış köyler ve şehirler bırakarak…
Yunan ordularının başkomutanı General Trikopis, Mustafa Kemal’in esiridir; 1071’de Malazgirt ovasında Romanos Diogenes’in Sultan Alparslan’a esir olduğu gibi…
Tarihçilerin belirttiğine göre sahne tıpatıp aynıdır...
Sultan Alparslan’ın ayağa kalkarak saygı ile karşıladığı başkomutanı, Mustafa Kemal de aynen karşılar.
Bazı tarihçilerin belirttiğine göre, mensup olduğu milletin bir ferdi olmaktan her zaman övünç duyan Mustafa Kemal, Zaferden sonra savaş meydanında ‘işte şimdi Troya’nın intikamı alındı...’der.
*
Mustafa Kemal, birkaç saat önce savaştığı düşmanını, şimdi değerli bir konuk olarak ağırlamaktadır.
General Trikopis, Mustafa Kemal’e sorar;
“Bir ara çevremizi uzun, parlak süngülü askerler sardı.
O sırada siz cephenin neresindeydiniz.”
Mustafa Kemal cevap verir;
“Ben o uzun, parlak süngülü askerlerin en önündeydim!..”