
15 Eylül 2012’den bugüne, geride bıraktığım 6 yıllık serüvende tam 368 yazı yazmışım Pusula’ya. Bu 369’uncu yazım…
Her biri, boynumu bin kilometre uzatıp memleketimden aldığım birer nefes gibi benim için; çünkü yazılarım sayesinde manevi borcumu ödüyorum memleketime. Öte yandan hâla verdiğimden fazlasını alıyorum, hâla sürekli borçlanıyorum…
Doğunun tek bölge gazetesinde yazıyor olmak beni bütün Doğu Anadolu’ya bağlıyor. Hayatım boyunca ortak olduğum ya da kendi başıma gerçekleştirdiğim en önemli sosyal sorumluluk projesidir bu…
Ama ne yapmışım, ne demişim o 369 yazıda?
En çok ‘ve’ demişim yazılarımda.
6 yılda, 369 yazıda tam 1200 kere yinelemişim; bu demek ki onun en az iki katı kadar, 2400’den fazla varlık, nesne, blok, fikir, ifade, görüş ve cümle arasında köprü kurmaya çalışmışım.
Ve bağlacı, sözlüğe kayıtlı bütün sözcükler içerisinde en işe yarar köprüdür çünkü…
Kıskanırsa sadece ‘ile’yi kıskanır; kıskanması da Leyla ile Mecnun’dandır, Ferhat ile Şirin’dendir, Romeo ile Juliette terkibindendir… Romantik çıkarsamalar bir yana benim ve’ye yazılarımda bu kadar sık yer vermiş olmam, esasında şu anlama da gelir:
Hiçbir şey, hiçbir sözcük, hiçbir canlı ya da eşya, hiçbir görüş, hiçbir düşünce; ağır bilgiyi, hayattaki kök bilgiyi taşımak için tek başına yeterli olamaz. Onu, başka kavramlarla, başka olgularla, başka nesnelerle, başka varlıklarla ya da fikirlerle birleştirip daha güçlü, daha keskin bir kıvam, bir alaşım, bir takım oluşturmak gerekir…
‘Ve’ bağlacı, bu bağlamda çok kullanışlı bir arabulucudur.
***
Ve’den sonra en çok ‘bilgi’ sözcüğü geçmiş yazılarımda. Bu ad, yalın ya da çekimlenmiş olarak 545 kez geçmiş oluşturduğum metinlerin içinden. Çok şey bildiğimden değil, öğrenmeyi çok sevdiğimden ve öğrenim işini meslek edinmemden ötürüdür bu.
***
Bilgi’yi ‘hayat’ izlemiş. 470 kez de hayatı buyur etmişim yazılarıma.
Sağ olsun hiç kırmamış, gelivermiş her seferinde.
Demek ki …
Benim hayatı sevdiğim, kutsadığım kadar hayat da sevmiş ve kutsamış beni. Kim, ne düşünür, hayatı nasıl yorumlar, onu umursamam. Hayatı çok severim ben; acısıyla tatlısıyla; trajedisiyle, komedisiyle, dramıyla, her yönüyle, her boyutuyla…
Hayatı seven, hayatı olumlu yönde değiştirmeye çalışan insanlara hayranlık duyarım. Aksini yapan, hayatın nimetlerini reddeden ya da başkalarının hayatını bile isteye ağulayan, kendi dayatmalarıyla insanların hayatlarını karartan kimselerden, -bana ne vaad ederse etsin- günahım kadar hoşlanmam, dostluğumu keserim ve mücadele ederim.
***
Şuna hiç şaşırmadım 369 yazıda 390 kez ‘eğitim’ demişim:
Eğitimle, eğitimli, eğitimsiz, eğitimi, eğitimden…
Eğitimin 390 hâli…
Babam köy köy dolaşan bir ilkokul öğretmeni olduğu için bütün çocukluğum ve ben öğretmen olmayı seçtiğim için de çocukluğumdan sonraki bütün hayatım, dolayısıyla istisnasız bütün ömrüm eğitimle, öğretimle, daha doğrusu ‘öğrenimle’ iç içe geçti benim. Başka çocuklar oturma odalarının duvarlarındaki fincenlı cezveli büfe süslerini, geyikli-saraylı duvar halılarını seyrederken ben, lojmandaki küçücük oturma odamızın duvarında oluşturulan dünya haritalarını, tarih şeritlerini seyrede seyrede, etrafımdakilere o materyallerle ilgili sorular sora sora büyüdüm…
Ondandır ‘eğitimin 390 halini’ dert edinmem…
Devamı gelecek...
Her biri, boynumu bin kilometre uzatıp memleketimden aldığım birer nefes gibi benim için; çünkü yazılarım sayesinde manevi borcumu ödüyorum memleketime. Öte yandan hâla verdiğimden fazlasını alıyorum, hâla sürekli borçlanıyorum…
Doğunun tek bölge gazetesinde yazıyor olmak beni bütün Doğu Anadolu’ya bağlıyor. Hayatım boyunca ortak olduğum ya da kendi başıma gerçekleştirdiğim en önemli sosyal sorumluluk projesidir bu…
Ama ne yapmışım, ne demişim o 369 yazıda?
En çok ‘ve’ demişim yazılarımda.
6 yılda, 369 yazıda tam 1200 kere yinelemişim; bu demek ki onun en az iki katı kadar, 2400’den fazla varlık, nesne, blok, fikir, ifade, görüş ve cümle arasında köprü kurmaya çalışmışım.
Ve bağlacı, sözlüğe kayıtlı bütün sözcükler içerisinde en işe yarar köprüdür çünkü…
Kıskanırsa sadece ‘ile’yi kıskanır; kıskanması da Leyla ile Mecnun’dandır, Ferhat ile Şirin’dendir, Romeo ile Juliette terkibindendir… Romantik çıkarsamalar bir yana benim ve’ye yazılarımda bu kadar sık yer vermiş olmam, esasında şu anlama da gelir:
Hiçbir şey, hiçbir sözcük, hiçbir canlı ya da eşya, hiçbir görüş, hiçbir düşünce; ağır bilgiyi, hayattaki kök bilgiyi taşımak için tek başına yeterli olamaz. Onu, başka kavramlarla, başka olgularla, başka nesnelerle, başka varlıklarla ya da fikirlerle birleştirip daha güçlü, daha keskin bir kıvam, bir alaşım, bir takım oluşturmak gerekir…
‘Ve’ bağlacı, bu bağlamda çok kullanışlı bir arabulucudur.
***
Ve’den sonra en çok ‘bilgi’ sözcüğü geçmiş yazılarımda. Bu ad, yalın ya da çekimlenmiş olarak 545 kez geçmiş oluşturduğum metinlerin içinden. Çok şey bildiğimden değil, öğrenmeyi çok sevdiğimden ve öğrenim işini meslek edinmemden ötürüdür bu.
***
Bilgi’yi ‘hayat’ izlemiş. 470 kez de hayatı buyur etmişim yazılarıma.
Sağ olsun hiç kırmamış, gelivermiş her seferinde.
Demek ki …
Benim hayatı sevdiğim, kutsadığım kadar hayat da sevmiş ve kutsamış beni. Kim, ne düşünür, hayatı nasıl yorumlar, onu umursamam. Hayatı çok severim ben; acısıyla tatlısıyla; trajedisiyle, komedisiyle, dramıyla, her yönüyle, her boyutuyla…
Hayatı seven, hayatı olumlu yönde değiştirmeye çalışan insanlara hayranlık duyarım. Aksini yapan, hayatın nimetlerini reddeden ya da başkalarının hayatını bile isteye ağulayan, kendi dayatmalarıyla insanların hayatlarını karartan kimselerden, -bana ne vaad ederse etsin- günahım kadar hoşlanmam, dostluğumu keserim ve mücadele ederim.
***
Şuna hiç şaşırmadım 369 yazıda 390 kez ‘eğitim’ demişim:
Eğitimle, eğitimli, eğitimsiz, eğitimi, eğitimden…
Eğitimin 390 hâli…
Babam köy köy dolaşan bir ilkokul öğretmeni olduğu için bütün çocukluğum ve ben öğretmen olmayı seçtiğim için de çocukluğumdan sonraki bütün hayatım, dolayısıyla istisnasız bütün ömrüm eğitimle, öğretimle, daha doğrusu ‘öğrenimle’ iç içe geçti benim. Başka çocuklar oturma odalarının duvarlarındaki fincenlı cezveli büfe süslerini, geyikli-saraylı duvar halılarını seyrederken ben, lojmandaki küçücük oturma odamızın duvarında oluşturulan dünya haritalarını, tarih şeritlerini seyrede seyrede, etrafımdakilere o materyallerle ilgili sorular sora sora büyüdüm…
Ondandır ‘eğitimin 390 halini’ dert edinmem…
Devamı gelecek...