
1990’ların başında heyecanı ve idealleri olan genç bir üniversite öğrencisi olarak Ali Elverdi Paşa’nın” Bu Vatana Kastedenler” adlı kitabını okumuştum. Elverdi Paşa o kitapta komünistler için “Bu ülkeyi baştanbaşa domuz sürüsü istila etse bu insanların ülkeye vermiş olduğu zarardan daha fazlasını veremezdi ” diyordu. O zaman milli duyguların kabarıklığı ile bu cümlenin altını çizmiş, komünistlere olan nefretimi gizli bir intikam duygusuna dönüştürmüştüm.
Daha sonraları yeni okumalar ve yorumlar ile karşılaşınca aslında Türkiye’deki komünistlerin arka bahçesini de Amerika Birleşik Devletleri’nin canlı tuttuğunu, birçok komünistin ABD ajanı olduğunu, bu ajanların Türkiye’de olayları kaşıyarak halkın Rusya’dan nefret etmesini sağladığı, böylece ABD’nin Rus yayılma tehlikesinin önüne geçmeye çalıştığı, bu uğurda binlerce gencimizi heba ettiği, Türkiye’yi bir üst olarak kullandığı hatta milli irademizin onların ipoteği altında olduğunu fark ettik.
Rus büyükelçisinin öldürülmesi ile birlikte aynı kirli elin ülkemiz üzerindeki varlığını tekrar hissettirdiğini, 15 Temmuz’dan önce başlayan ve Elçi’nin öldürülme zamanına kadar geçen süreçte ABD’nin Fetö’yü kullanarak ülkemize vermiş olduğu tahribatın ise Ali Elverdi Paşa’nın ifade etmiş olduğu zarardan kat be kat fazla olduğunu görmekte, bu olaylar ile kahrolan yine bizler olmaktayız.
Hatta ABD daha da ileri giderek Fetö maşası ile ülkenin en büyük serveti olan genç ve zeki beyinleri iğfal etti. Çanakkale Savaşı’nda şehit verdiğimiz iyi eğitimli 250 bin insan kaybımızın acısı, şimdiki durumdan daha ehven görünmektedir. Dahası Çanakkale ile gurur, şimdiki durum ile utanç duymaktayız. Amerika bizim insanımızı kullanarak bizim ülkemizi karıştırmaya, bize evlat acısı yaşatmaya devam etmektedir. Hainlere kızmaya hakkımızın olduğunu göz önünde bulundurmakla birlikte bize ihanet eden bu şebekenin de ABD’de değil de kendi ülkemizin içinde eğitildiği gerçeğini de inkâr edemeyiz.
Fetö’nün dış mihrakların güdümü ile Rus büyükelçisini öldürtmesi, aslında bir çeşit Fuat Avni vakası gibi vahim olaydır. Bu olay yapılarak bir yönden de hükümete “Ben size şah damarınızdan daha yakınım” imajı verilmekte ülkenin sinir uçları ile ciddi şekilde oynanmaktadır. ABD’nin Fetö’yü hâlâ barındırıyor olması, Fetö’nün son kullanma tarihinin geçmediğini göstermektedir.
Fetö yıllardır dile getirmiş olduğu hoşgörü, kardeşlik, fedakârlık, uhrevi kavramlarında zerre kadar samimi olsaydı, yapılan bu son olayın Altin Nesli’ne (?) çok büyük bir zarar vereceğini, bu olayla birlikte içerde yatan, ona güvenen saf kişilerin yakın zamanda dışarı çıkmasının hayal olacağı, aynı zamanda dışarda olan ve zamanında ona selam vermiş kişilerin de zan altında kalacağını düşünüp bu ülkeden çirkef ellerini çekmesi gerekirdi.
Bu eylem Türkiye’nin dünya üzerindeki görünümüne büyük zarar vermekle birlikte aynı zamanda Rusya ile ittifakını güçlendirerek ülke yararına bir durumu ortaya çıkaracağa benzemektedir. Bu olaydan hareketle Türkiye’nin korku refleksi ile çok iyi tahkik etmeden, bazı kişileri Fetö’cü diye ayrıştırmaya gitmesi, uzun vadede halkımızda milli birlik ve bütünlüğü sağlamada derin yaralar oluşturacağını bilmesi, kılı kırk yararak bu hain çeteye ram olan kişileri tespit etmesi gerekmektedir.
Fetö’nün gerçek yüzünü anlamayan, onun kusuntusunda şifa arayan saf Müslümanlar bu olaydan sonra da hakikati göremiyorlar ise aslında söylenecek fazla bir sözün kalmadığı ortaya çıkmaktadır.
Daha sonraları yeni okumalar ve yorumlar ile karşılaşınca aslında Türkiye’deki komünistlerin arka bahçesini de Amerika Birleşik Devletleri’nin canlı tuttuğunu, birçok komünistin ABD ajanı olduğunu, bu ajanların Türkiye’de olayları kaşıyarak halkın Rusya’dan nefret etmesini sağladığı, böylece ABD’nin Rus yayılma tehlikesinin önüne geçmeye çalıştığı, bu uğurda binlerce gencimizi heba ettiği, Türkiye’yi bir üst olarak kullandığı hatta milli irademizin onların ipoteği altında olduğunu fark ettik.
Rus büyükelçisinin öldürülmesi ile birlikte aynı kirli elin ülkemiz üzerindeki varlığını tekrar hissettirdiğini, 15 Temmuz’dan önce başlayan ve Elçi’nin öldürülme zamanına kadar geçen süreçte ABD’nin Fetö’yü kullanarak ülkemize vermiş olduğu tahribatın ise Ali Elverdi Paşa’nın ifade etmiş olduğu zarardan kat be kat fazla olduğunu görmekte, bu olaylar ile kahrolan yine bizler olmaktayız.
Hatta ABD daha da ileri giderek Fetö maşası ile ülkenin en büyük serveti olan genç ve zeki beyinleri iğfal etti. Çanakkale Savaşı’nda şehit verdiğimiz iyi eğitimli 250 bin insan kaybımızın acısı, şimdiki durumdan daha ehven görünmektedir. Dahası Çanakkale ile gurur, şimdiki durum ile utanç duymaktayız. Amerika bizim insanımızı kullanarak bizim ülkemizi karıştırmaya, bize evlat acısı yaşatmaya devam etmektedir. Hainlere kızmaya hakkımızın olduğunu göz önünde bulundurmakla birlikte bize ihanet eden bu şebekenin de ABD’de değil de kendi ülkemizin içinde eğitildiği gerçeğini de inkâr edemeyiz.
Fetö’nün dış mihrakların güdümü ile Rus büyükelçisini öldürtmesi, aslında bir çeşit Fuat Avni vakası gibi vahim olaydır. Bu olay yapılarak bir yönden de hükümete “Ben size şah damarınızdan daha yakınım” imajı verilmekte ülkenin sinir uçları ile ciddi şekilde oynanmaktadır. ABD’nin Fetö’yü hâlâ barındırıyor olması, Fetö’nün son kullanma tarihinin geçmediğini göstermektedir.
Fetö yıllardır dile getirmiş olduğu hoşgörü, kardeşlik, fedakârlık, uhrevi kavramlarında zerre kadar samimi olsaydı, yapılan bu son olayın Altin Nesli’ne (?) çok büyük bir zarar vereceğini, bu olayla birlikte içerde yatan, ona güvenen saf kişilerin yakın zamanda dışarı çıkmasının hayal olacağı, aynı zamanda dışarda olan ve zamanında ona selam vermiş kişilerin de zan altında kalacağını düşünüp bu ülkeden çirkef ellerini çekmesi gerekirdi.
Bu eylem Türkiye’nin dünya üzerindeki görünümüne büyük zarar vermekle birlikte aynı zamanda Rusya ile ittifakını güçlendirerek ülke yararına bir durumu ortaya çıkaracağa benzemektedir. Bu olaydan hareketle Türkiye’nin korku refleksi ile çok iyi tahkik etmeden, bazı kişileri Fetö’cü diye ayrıştırmaya gitmesi, uzun vadede halkımızda milli birlik ve bütünlüğü sağlamada derin yaralar oluşturacağını bilmesi, kılı kırk yararak bu hain çeteye ram olan kişileri tespit etmesi gerekmektedir.
Fetö’nün gerçek yüzünü anlamayan, onun kusuntusunda şifa arayan saf Müslümanlar bu olaydan sonra da hakikati göremiyorlar ise aslında söylenecek fazla bir sözün kalmadığı ortaya çıkmaktadır.