
Bu hafta mahallemizde yer alan ve şehrin en önemli simgesi haline gelen Çifte Minareli Medrese ve arkasında ki Padişah Hatun Kümbeti hakkında bilgi vermeye çalışacağım. Evde kal, hayatta kal virüse karşı en önemli silahımız ve inşallah kısa süre içinde tarihi mekanlara ve dostlarımıza kavuşacağız.
ÇİFTE MİNARELİ MEDRESE
Mahallenin ve şehrin en önemli yapısı ise Çifte Minareli Medresedir. Şehrin sembolü haline gelmiş olan medresenin kim tarafından yaptırıldığı kesin olarak bilinmemektedir. (Eserin yapım tarihi ve dönemiyle alakalı olarak ilk ortaya atılan tez eserin 1253 yılında yaptırılmasıdır. Farsça bir kitabenin kopyasında yola çıkılarak 1253 yılı kabul edilmiştir. Kitabe 1828-1829 Osmanlı-Rus harbinde sökülerek Ruslar tarafından Peterburg’a götürülmüştür. Bu kitabenin kopyası daha sonraları İngiliz Konsolosluğu çevirmeni tarafından Prof.K.Koch’a verilmiştir. Bu kitabe daha sonra ilk defa Belin tarafından yayınlanmıştır. Yayınlanan belgeye göre Çifte Minareli Medrese 962 yılında Harezm’den Erzurum’a gelen biri tarafından Sultan Melik Han zamanından yaptırılmıştır. O tarihlerde Erzurum’da medrese yapımının mümkün olmadığı anlaşılınca da medresenin yapım tarihi olarak 1253 yılı ortaya atılmıştır. Abideleri ve Kitabeleriyle Erzurum Tarihi kitabının müellifi İbrahim Hakkı Konyalı ise medresenin XIII.yüzyılın son çeyreği ile XIV.yüzyılın ilk on yıl içinde İlhanlı hükümdarı Geyhatu’nun karısı Padişah Hatun tarafından yaptırılmış olduğunu söylemiştir. Bu görüş delillerle ortaya konulmadığı için itibar görmemiştir. Çifte Minareli Medresenin yapımı ile ilgili ortaya konulan bir diğer görüş ise eserin Anadolu Selçukluların güçlü devlet adamı Mu’ineddin Pervane tarafından, üvey kızı Hand( Hond, Hundi, Havend) Hatun adına 1277 yılında yaptırıldığı görüşüdür.” İbrahim Hakkı Konyalı, Abideleri ve Kitabeleriyle Erzurum Tarihi, s.352; Haluk Karamağaralı, “Erzurum Hatuniye Medresesinin Tarihi ve Banisi Hakkında Mülazahalar”, SAD, Malazgirt Özel Sayısı, Ankara 1971, S.III, s.209; Osman Gürbüz, Anadolu Selçukluları Döneminde Erzurum, Ankara 2004, s.139.)
Anadolu da yapılmış iki katlı ve dört eyvanlı, açık avlulu medrese tipolojilerinin en büyüklerinden olup, cephesinde, taç kapının iki yanında yükselen çinili kaidelere ve gövdeye sahip iki minare ile de türünün içindeki Anadolu’daki en abidevi örneğidir. (Aptullah Kuran, Anadolu Medreseleri, c.1, Ankara 1969, s.116; Hamza Gündoğdu, Ahmet Ali Bayhan, Muhammet Arslan, Sanat Tarihi Açısından Erzurum, Atatürk Üniversitesi, Güzel Sanatlar Enstitüsü Yay.,Erzurum 2010, s.209)
Hatuniye, Hande, Hundi Medresesi olarak kaynaklarda yer alan medresenin XIII. yüzyılda hüküm sürmüş İlhanlıların şehzadesi Keyhato’nun zevcesi Hüdavend Padişah hatun tarafından inşa ettirilmiş olması kuvvetle mümkündür. Medresenin bazı bölümlerinin yarım kalmasında Keyhato’nun zamansız olarak Erzurum’dan ayrılmış olması gösterilmektedir. (Kürkçüoğlu, Age., s.175.) 1828–29 Osmanlı Rus savaşının akabinde Erzurum’u alan Ruslar, birçok yıkımlara sebebiyet vermekten ve Çifte Minarelerdeki tarihi mezarı tahrip etmekten başka, o yerdeki türbenin kapısını söküp götürmüş ve kitabe ile kartalları Petersburg’a nakletmişlerdir. (Beygu, Age.,s.214.) Ruslar 1916 yılında ise geri çekilişleri sırasında, o zaman Çifte Minarelerde bulunan cephaneliği ateşleyip, kaçmaya başlar. O dönemdeki aklı başındaki insanlar yetişip de ateşleme fitillerini söndürmeseydi Erzurum’un sembolü olan Çifte Minareler ve onun çevresindeki mahalleler yok olacaktı. 1942–1967 yılları arasında Erzurum Müzesi, günümüzde ise müze ve sergi salonu olarak kullanılan medrese IV. Murat döneminde ise tophane ve kışla olarak kullanılmıştır. (Gezi Rehberi, s.34.) Ortaçağda eğitim alanında ön plana çıkan mahallenin eğitim alanında ki şehirde öncü rolü yeniçağ ve yakınçağ dönemlerinde de devam etmiştir. (Cami-i Kebir Mahallesinde yakınçağ döneminde açılan en önemli eğitim kurumu Şair Nef’i İlköğretim okuludur. “Okul binası 1889 yılında Mekteb-i Rüştiye (Ortaokul), 1891’de Mekteb-i İdadi (Liseye hazırlık), 1913-1922 seneleri arasında Mekteb-i Sultani (Lise) olarak hizmet görmüş ve 1922’den sonra Erzurum Lisesine devredilmiştir. 1957’de ise Atatürk Üniversitesi bu binada tedrisata başlamıştır. 1960 yılında itibaren ise bina Şair Nef’i Ortaokul olarak hizmetine devam etmiştir. Bina bodrumla beraber üç katlıdır.Ana giriş kapısının dışında iki tane de yan giriş kapıları vardır.Bina dikdörtgene yakın bir plana sahiptir. Binanın içerisinde kayad değer bir süsleme yoktur. Dış cephelerde binanın köşelerinde tabandan tavana kadar dışa çıkık olarak yerleştirilmiş kesme taşlar ile cepheler hareketlendirilerek estetik bir görünüm kazandırılmıştır.” Selami Teymur, “Bir Yapının Serencamı: Şair Nef’i Ortaokulu Binası”, İlk Ses 12 Mart, Erzurum İktisadi Sosyal Araştırma ve Yardımlaşma Vakfı Yayın Bülteni, S.4, Erzurum 2002, s.40.) Okul, 2020 yılında yeni yapılan binasına taşınmıştır.
Çifte Minareli Medresenin yapılmasıyla alakalı olarak iki öykü anlatılır. Medreseyi kızı için yaptırmaya başlayan Anadolu Selçuklu hükümdarı I.Alâeddin Keykubat savaşta ölünce medreseyi yapan ustalar paraları alamayınca yapıyı yarım bırakırlar. Yapı ile anlatılan diğer öyküde ise eserin usta ile çırak arasında ki anlaşmazlıktan dolayı yarım kaldığıdır. Minareler yükseldikçe çırak, ustasında daha zanaatkâr olduğunu gösterir. Bu duruma alışmaya çalışan usta, çırağıyla yapıyı yapmaya devam eder. Bir gün çırak, ustasına seslenerek su ister. Bunu duyan usta; “Usta idim oldum şakirt, al destiyi suya seğirt.” Diyerek kendini minareden aşağıya atar. Ustasına karşı yaptığı hatayı anlayan çırak minareden atlayarak ölür. Ustalarının ölümüne üzülen işçilerde minarenin yapımını yarım bırakarak gitmişlerdir. Sağ ve sol minarelerde ki işlemeler, duvar kenarları ve diğer detaylarda bu farklılık kendini göstermektedir. Ustanın yaptığı sol minarede sadelik varken, sağ minarede ki işlemelerdeki işçilik kendini göstermektedir.
PADİŞAH HATUN KÜMBETİ
Çifte Minareli Medrese’nin güneyinde, ana eyvana dıştan bitişik olarak inşa edilmiştir. Kümbet, kare plan üzerine oturtulmuş ve gövdesi on iki kenarlıdır. Kümbet, iki katlı silindirik bir yapı şeklindedir. Konik şekilli örtüsünün eteğini bir kuşak halinde süsler çevrelemektedir. Bazı mimari özellikleri ve süslemeleri ile medrese yapıldıktan sonra inşa edildiği söylenebilir. Kümbet, İlhanlı Geyhatu Han’ın eşi Kirman melikesi Safvetüddünya ve’d-din Padişah hatun tarafından yaptırılmıştır. (Haluk Karamağaralı, “Erzurum Hatuniye Medresesinin Tarihi ve Banisi Hakkında Mülazahalar”, SAD, Malazgirt Özel Sayısı, Ankara 1971, S.III, s.241-242.)
Padişah Hatun Kümbeti, Kayseri’deki Döner Kümbet(1285), Erzurum’daki Karanlık Kümbet(1308), Bitlis’teki Güroymak Türbeleriyle(1290) benzer özellikler gösterdiğinden yapım tarihi XIII.yüzyılın son çeyreği olarak kabul edilebilir. (Hakkı Önkal, Anadolu Selçuklu Türbeleri, Ankara 1996, s.200.) Kümbetin giriş kapısı, halen izleri görülebilen dikdörtgen bir çerçeve içine alınmıştır. Hacıbektaş taşı denilen türden bir tür yarı saydam mermerle inşa edildiği rivayet edilen bu dikdörtgen çerçeve ile zengin işlemeli iki ahşap kapı kanadının, 1828-1829 Osmanlı-Rus savaşında, Ruslar tarafından sökülerek St.Peterburg’a götürüldüğü söylentisi yaygındır.Bu söylenti doğru olsun veya olmasın burada bu taç kapının olduğu ve sökülmüş olduğu kalan izlerden anlaşılmaktadır.( Hamza Gündoğdu, Ahmet Ali Bayhan, Muhammet Arslan, Sanat Tarihi Açısından Erzurum, Atatürk Üniversitesi, Güzel Sanatlar Enstitüsü Yay.,Erzurum 2010, s.209.)