
Biz Korona Virüs musibetiyle uğraşırken hem tedbir almak hem de insanlığın büyük belalar atlattığını bilerek bu günlerin de geçeceğine dair ümitlerimizi diri tutmak zorundayız. Bir örnek olarak dünyanın yaşadığı ve yüz milyon insanın canına malolan bir felaketi hatırlamakta fayda var. Buyrun bakalım.
Büyük Veba Salgını, Kara Ölüm ya da Kara Veba olarak bilinen ve 1347 ile 1353 yılları arasında Avrupa’da Milyonlarca insanın ölümüne sebep olan hastalığın Çin’de ortaya çıktığı, İpek Yolu’nu izleyerek 1346’da Kırım’a
ve 1347’de Avrupa’ya ulaştığı kabul ediliyor. Veba, bilinenin aksine gemilerdeki
farelerin üzerinde yaşayan pireler tarafından liman kentlerine taşınmıştı.
Sicilya’ya 1347 yılının Ekim ayında gelen bir Ceneviz kadırgası hastalığı
Akdeniz’e taşıdı. Başka bir Ceneviz kadırgası hastalığı, 1348’in Ocak ayında
Venedik’e bulaştırdı. Yine bir Ceneviz gemisi Fransa’da Marsilya limanına girip
vebayı Fransızlar’a bulaştırdı. Salgın; İspanya, Portekiz ve İngiltere’ye de
sıçradı. Almanya ve İskandinav ülkelerine ulaşan hastalık, 1349’da Norveç’te
görüldü ve 1351’de Rusya’yı etkisi altına aldı.
Hastalığın başlaması ve yaygınlaşmasıyla ilgili bir başka inanış ise o çağın
efsaneleri arasına girecek nitelikte. O görüşe göre vebayı Moğol Ordusu bilerek
yaygınlaştırdı. Olay aynen şöyle oldu; Moğollar, Kırım civarında Cenevizliler’in
kontrolündeki liman kentini kuşatıp vebadan ölenlerin cesetlerini mancınıkla
kentin içine attılar. Ceneviz gemileri, kentten kaçarken vebayı İstanbul, Sicilya
Adası ve Avrupa’ya taşıdı. Daha başka bir efsanevi inanışta ise Avrupa’da
salgının, tanrıların gazabıyla veya yıldızların etkisiyle meydana geldiğine
dairdir. Böyle büyük bir facia karşısında çok sayıda inanışın geliştirilmemesi
garip olacaktı. Dedikodu grubunda ancak ele alınabilecek olan bir başka inanış
ise hava kirliliğinin vebaya neden olduğu yönündeydi. Ona da inananlar oldu ve
tütsü yakarak havanın güzel kokmasını sağlamaya çalıştılar. Anlaşılacağı üzere
pek çok gerekçe üretilen ‘Kara Ölüm’ Avrupa’da insanların ölümüne sebep
olurken, insanlar da çaresizlilerinin acısını su kuyularını zehirlemekle
suçladıkları Yahudilerden ve zayıf durumda bulunan cüzzamlılar, deri hastalığı
olanlar, çingeneler, dilencilerden çıkarıyorlardı. Onların şanslı olanlarını
şehir dışına sürüyor olmayanlarını ise katliama varan toplu ölümlerin kurbanları
haline getiriyorlardı.
Vebanın bu denli öldürücü olmasının ardında yatan sebeplerden birisi hızla artan
nüfusun iyi beslenememesiydi. Hastalıklara karşı dirençsiz insanların bir arada
bulunması hastalığın etkisini ve yayılma hızını artırıyordu. şehirlerin temiz
tutulamaması, her yere yayılan milyonlarca fare vebanın hızla yayılıp ölümlerin
katlanarak artmasına sebep oldu. kara Veba’nın özellikle Avrupa’da çok can
aldığı bilinir oysa Asya ve Afrika’da da azımsanmayacak sayıda insan da salgın
nedeniyle can vermiştir. Yine Sicilya, Suriye, Lübnan, Filistin, Mısır ve
Hatay’da vebanın öldürücü etkisinden nasibini almaktan kurtulamadı.
Yaklaşık 100 milyon insanın birkaç yılda vebadan öldüğünü hesapladı tarihçiler.
Avrupa nüfusunun üçte biri bu salgında yaşamını yitirdi. Hadisenin vehametini
görmek açısından rakamlara bakmak gerekirse; Salgından önce 450 milyon olan
dünya nüfusunun 350 milyona düştüğü, Avrupa’nın nüfusu 75 milyondan fazla
iken halkın üçte birinin salgında ölünce nüfusun 50 milyonlara indiği, Afrika
kıtasının nüfusu 80 milyondan 70 milyona, Çin’de salgın öncesinde 123 milyon
olan sayının, 65 milyona kadar azaldığından bahsedebiliriz. Avrupa’daki şartlar;
açlık ve temiz tutulamayan şehirler hastalığın azalsa da etkisinin tamamen
ortadan kalkması için iki yüz yıl geçmesini gerektirdi. Neticede binlerce yıl,
milyonlarca insanın hayatına malolan veba, İyi beslenme, hijyen, aşı ve
antibiyotikler sayesinde adı unutulmaya yüz tutan hastalıklar arasındaki yerini
almış oldu. Geçmişte insanlara yaşattığı acılar ise kolay kolay unutulmayacak
olaylar arasındaki yerini artık korona virüsüyle birlikte çok uzun yıllar daha koruyacağa benziyor.
Büyük Veba Salgını, Kara Ölüm ya da Kara Veba olarak bilinen ve 1347 ile 1353 yılları arasında Avrupa’da Milyonlarca insanın ölümüne sebep olan hastalığın Çin’de ortaya çıktığı, İpek Yolu’nu izleyerek 1346’da Kırım’a
ve 1347’de Avrupa’ya ulaştığı kabul ediliyor. Veba, bilinenin aksine gemilerdeki
farelerin üzerinde yaşayan pireler tarafından liman kentlerine taşınmıştı.
Sicilya’ya 1347 yılının Ekim ayında gelen bir Ceneviz kadırgası hastalığı
Akdeniz’e taşıdı. Başka bir Ceneviz kadırgası hastalığı, 1348’in Ocak ayında
Venedik’e bulaştırdı. Yine bir Ceneviz gemisi Fransa’da Marsilya limanına girip
vebayı Fransızlar’a bulaştırdı. Salgın; İspanya, Portekiz ve İngiltere’ye de
sıçradı. Almanya ve İskandinav ülkelerine ulaşan hastalık, 1349’da Norveç’te
görüldü ve 1351’de Rusya’yı etkisi altına aldı.
Hastalığın başlaması ve yaygınlaşmasıyla ilgili bir başka inanış ise o çağın
efsaneleri arasına girecek nitelikte. O görüşe göre vebayı Moğol Ordusu bilerek
yaygınlaştırdı. Olay aynen şöyle oldu; Moğollar, Kırım civarında Cenevizliler’in
kontrolündeki liman kentini kuşatıp vebadan ölenlerin cesetlerini mancınıkla
kentin içine attılar. Ceneviz gemileri, kentten kaçarken vebayı İstanbul, Sicilya
Adası ve Avrupa’ya taşıdı. Daha başka bir efsanevi inanışta ise Avrupa’da
salgının, tanrıların gazabıyla veya yıldızların etkisiyle meydana geldiğine
dairdir. Böyle büyük bir facia karşısında çok sayıda inanışın geliştirilmemesi
garip olacaktı. Dedikodu grubunda ancak ele alınabilecek olan bir başka inanış
ise hava kirliliğinin vebaya neden olduğu yönündeydi. Ona da inananlar oldu ve
tütsü yakarak havanın güzel kokmasını sağlamaya çalıştılar. Anlaşılacağı üzere
pek çok gerekçe üretilen ‘Kara Ölüm’ Avrupa’da insanların ölümüne sebep
olurken, insanlar da çaresizlilerinin acısını su kuyularını zehirlemekle
suçladıkları Yahudilerden ve zayıf durumda bulunan cüzzamlılar, deri hastalığı
olanlar, çingeneler, dilencilerden çıkarıyorlardı. Onların şanslı olanlarını
şehir dışına sürüyor olmayanlarını ise katliama varan toplu ölümlerin kurbanları
haline getiriyorlardı.
Vebanın bu denli öldürücü olmasının ardında yatan sebeplerden birisi hızla artan
nüfusun iyi beslenememesiydi. Hastalıklara karşı dirençsiz insanların bir arada
bulunması hastalığın etkisini ve yayılma hızını artırıyordu. şehirlerin temiz
tutulamaması, her yere yayılan milyonlarca fare vebanın hızla yayılıp ölümlerin
katlanarak artmasına sebep oldu. kara Veba’nın özellikle Avrupa’da çok can
aldığı bilinir oysa Asya ve Afrika’da da azımsanmayacak sayıda insan da salgın
nedeniyle can vermiştir. Yine Sicilya, Suriye, Lübnan, Filistin, Mısır ve
Hatay’da vebanın öldürücü etkisinden nasibini almaktan kurtulamadı.
Yaklaşık 100 milyon insanın birkaç yılda vebadan öldüğünü hesapladı tarihçiler.
Avrupa nüfusunun üçte biri bu salgında yaşamını yitirdi. Hadisenin vehametini
görmek açısından rakamlara bakmak gerekirse; Salgından önce 450 milyon olan
dünya nüfusunun 350 milyona düştüğü, Avrupa’nın nüfusu 75 milyondan fazla
iken halkın üçte birinin salgında ölünce nüfusun 50 milyonlara indiği, Afrika
kıtasının nüfusu 80 milyondan 70 milyona, Çin’de salgın öncesinde 123 milyon
olan sayının, 65 milyona kadar azaldığından bahsedebiliriz. Avrupa’daki şartlar;
açlık ve temiz tutulamayan şehirler hastalığın azalsa da etkisinin tamamen
ortadan kalkması için iki yüz yıl geçmesini gerektirdi. Neticede binlerce yıl,
milyonlarca insanın hayatına malolan veba, İyi beslenme, hijyen, aşı ve
antibiyotikler sayesinde adı unutulmaya yüz tutan hastalıklar arasındaki yerini
almış oldu. Geçmişte insanlara yaşattığı acılar ise kolay kolay unutulmayacak
olaylar arasındaki yerini artık korona virüsüyle birlikte çok uzun yıllar daha koruyacağa benziyor.