
Tarih yapıp, tarihe yazılan isimlerden biridir Cevat ÇOBANLI Paşa. Asker bir babanın oğlu olarak 1871 yılında İstanbul’un Sultan Ahmet Semtinde dünyaya geldiğinde, İstanbul’un kaderine etki edecek isimlerden biri olacağını kimse herhalde tahmin edememiştir. Babası, Osmanlı Devleti Harbiye Nazırlığı görevinde de bulunmuş Müşir Şakir Paşadır. Eğitim hayatında dönem noktaları Galatasaray Sultanisi, 1891 Harp Okulu ve 1894 yılında Kurmay Yüzbaşı olarak mezun olduğu Harp Akademisidir. Cevat Paşa, aldığı farklı görevlerde üstün başarılar göstermiş ve kısa zamanda devletin aradığı isimlerden biri olmuştur. Cevat Çobanlı Paşa, Osmanlı-İtalya ve Balkan Savaşlarında aktif görevler almış, Türk-Bulgar sınırının çizilmesi aşamasında aktif görevler almıştır. Paşa’nın Türk tarihindeki yerini belirleyen ise 18 Mart 1915 Çanakkale Muharebesi ve akabinde ki çetin mücadelelerde ki gösterdiği kahramanlıktır. 1914 yılında Çanakkale Müstahkem Mevki komutanlığı görevine atanan paşa daha sonra SEDDÜLBAHİR’ deki 14. Kolordu Komutanlığı görevine getirilmiştir. Cevat Çobanlı Paşa’nın adını da tarihe altın harflerle yazdıran gelişme işte bu yıllarda gerçekleşmiştir. Paşa’nın aldığı tedbirler ve düşmana verilen zayiatlar artık onun adını 18 Mart Çanakkale Kahramanı olarak anılmasına neden olmuştur. Düşman ordusun sayı üstünlüğü karşısında derin düşüncelere dalan ve dua kapısına sığınan paşanın beklediği haber rüya ile gelir. Cevat Paşa dinlenmeye çekildiği bir anda rüyasında denizin ortasında bir ışığı belirdiğini ve yüzün yüzeyinde Arapça KEF ve VAV harflerinin yazılı olduğunu görür. Bir ses ona usulca seslenmekte ve bir şeyler söylememektedir. O an uykusunda irkilerek kalkan Cevat Paşa olayı anlamaya çalışır. İlk başta aklına kaybettiği sevgili kızı Bedile gelir. Bedile Hanım, 1659 yılında Çanakkale de şehit düşmüş Ahmet CAHİDİ Sultanın bulunduğu hazire de yatmaktadır. Cevat Paşa kızının mezarına gitmek ister ve yola koyulur. Mezar başında yine aynı sesi işiten Cevat Paşa, rüyasını yorumlatmak ister. Rüyayı yorumlayanlar nuru zafer işareti, KEF harfinin 20 VAV harfinin 6 tekabül ettiğini öğrenir. Hemen Paşa, Nusret Mayın Gemisi komutanı Yüzbaşı Hakkı Bey ile Nazmi Bey’i yanına çağırır. Depoda ki mayın sayısını sorar. Aldığı cevap karşısında hayretler içerisinde kalır; çünkü depoda Türk yapımı olan toplam 26 mayın vardır. Mayınların Kumbağı Koyu ve Soğanlıdere bölgesinde denize paralel olarak iki sıra halinde döşenmesini emrini verir. Gece karanlığında düşmana yakalanmadan mayınların döşenmesi sırasında heyecana dayanamayan Yüzbaşı Hakkı Bey kalp krizi geçirir ve hayata veda eder. Cevat Paşa üzgündür; fakat görev tamamlanmıştır. 18 Mart 1915 sabahı İngilizlerin en büyük zırhlılarından Irresistible ve Ocean zırhlıları, Nusret’in sabaha karşı döktükleri mayınlara çarparak herkesin şaşkın bakışları arasında Boğaz’ın dibini boylarlar...
Cevat Paşa karargâhında İtilaf Donanmasının yenilmez armadası suların serin sularına gömülürken tarihe geçen şu sözler dudaklarından dökülür: “Gittiler! Geç emediler! Geçemeyecekler! İnancın karşısında hiçbir güç duramamış ve işgal için gelenler, Allah ve Resul sevgisiyle dolu yürekler karşısında darmadağın olmuştur. Siz onlara ölü demeyiniz; bilakis onlar diridirler ayeti tecelli etmiş, görünmez eller toprağını çiğnetmeyen Mehmetçiğin yanında yer almıştır. Cevat Paşa, itilaf Devletlerinin İstanbul’a girmesine engel olan cephede ki binlerin tercümanı olmuş, tarihin seyri yeniden değişmiştir. Çanakkale Cephesi aşılamayınca Çarlık Rusya zor durumda kalmış ardından ise Bolşevik ihtilali ile I. Dünya Savaşından çekilmiştir.
Çanakkale Cephesinde ki başarı Cevat Paşa’nın mücadele azminde hiçbir gurura neden olmuş bu sefer yolu Galiçya Cephesine düşmüştür. Müttefiklerimiz Almanya, Bulgaristan ve Avusturya’ya yardım amacıyla gittiğimiz Galiçya Cephesinde Mehmetçik ayrı bir destan yazmış, yıllar önce ayrıldığı topraklarla ile hasret gidermiştir. Cevat Paşa, 15 Kolordu Komutanı olarak Galiçya’da yeni askeri başarılara imza atmış ve ardından Alman İmparatoru Kayser Wilhelm tarafından da takdir edilmiştir. Cevat Paşa’nın I. Dünya Savaşında mücadele ettiği son cephe Suriye-Filistin Cephesi olmuştur. Cevat Paşa, babası gibi 1919-1920 yıllarında olmak üzere Osmanlı Devleti Harbiye Nazırlığı makamına kadar yükselmiş, 16 Mart 1920’de İtilaf Devletlerinin İstanbul’u resmen işgali üzerine Malta Adasına sürgüne gönderilmiştir. Malta sürgünü 1922 yılında kadar devam etmiş; Anadolu hareketine katıldıktan sonra El Cezire Komutanı olmuştur. Bir dönem Elazığ Milletvekilliği de yapan Paşa, Askeri Şura üyeliği ve ardından Generaller Mahkemesi başkanlığını olmuştur. 1935 yılında emekliye ayrılan Cevat Çobanlı, 1938 yılında İstanbul da hayata veda etmiştir. Erenköy’de Sahrayı Cedit Mezarlığına defnedilen Paşa, daha sonra Mustafa Kemal’in silah arkadaşları için Ankara’da yapılan Devlet mezarlığına getirilmiştir.
Aldığı emirleri kanun ve nizam çerçevesinde uygulamaktan asla geri durmayan, en zor durumlarda bile ümitsizliğe kapılmayan, akılcı ve sorunu çözücü çözümler üreten bir karakter olan Cevat Paşa, aynı zamanda bir efsanenin de konusu olan değerli bir askerdir. Polonya’nın kuruluş için dilden dile dolaşan bir efsaneye göre Türk, Dinyester Nehrinde atını yıkadığında Lehler yeniden şahlanışa geçecektir. Paşa, Galiçya Cephesindedir ve yolu Dinyester Nehrine düşer. Atından iner ve nehirde atını yıkar. Bu olay Lehler arasında duyulur ve I. Dünya Savaşından sonra Polonya Devleti kurulur. Böylelikle Cevat Paşa bir efsanenin de gerçekleşmesiyle farklı bir kahraman olur.
Cevat Paşa, azmin ve başarının örnek temsilcisidir. Cepheden cepheye koşarken aynı zamanda kendisini geliştirmekten geri durmamış, dil öğrenmiş, okumuş ve edindiği tecrübeleri de meslektaşlarıyla paylaşmaktan geri durmamıştır. O sadece ülkesinden değil aynı zamanda yabancı ülke liderleri ve temsilcileri tarafından övgüyle bahsedilen biri olmuştur. Alman İmparatoru kendisi için o büyük bir komutan, en bahtiyar askerdir; çünkü hiçbir asker hayatında iki kez general olma şerefine nail olmamıştır. O, genç Türkiye’yi kuran Kazım Karabekir, Kazım Özalp ve Mustafa Kemal gibi askerlerin fikrine başvurduğu kişi, askerin Cevat Babası, milletinin ise 18 Mart Kahramanıdır. Cephe siperlerini gezer, yaralı askerleri kontrol eder, onlara moral verir, gönüllerini alırdı. Cevat Paşa, milli mücadelenin gizli kahramanıdır. O 30 Ekim 1918 Mondros Ateşkes Anlaşmasının sonuçlarını en iyi okuyan neferlerden birdir. Sadrazam Damat Ferit Paşa’nın tavrını çok iyi biliyor, Mustafa Kemal’in geniş yetkilerle Anadolu’ya gönderilmesi için onu ikna etmeye çalışıyordu. Ve kazanan Cevat Paşa’nın ikna kabiliyeti oluyor; ardında Mustafa Kemal geniş yetkilerle donatılarak 9. Ordu Müfettişliğine atanıyordu. Cevat Paşa, Mustafa Kemal’in Anadolu’da askeri toplayacağını ve bir hareketin başlatacağını çok iyi biliyordu. Dediği de olmuş ve zafer milli iradenin olmuş genç cumhuriyet Paşa gibi düşünenlerin çabalarıyla kurulmuştur.
Cevat Paşa, Türk tarihinin arka odasında kalacak biri değil; bilakis her daim anılacak bir simadır. Hayali kahramanlar peşinde koşanlar, kendi tarihleri irdelemelidir. Kendilerine rehberlik edecek kılavuz arayanlar Çanakkale’de Cevat Paşa’ya, Kanije’de Tiryaki Hasan Paşa’ya, Akka’da Cezzar Ahmet Paşa’ya, Kafkasya Aziziye Tabyasında Nene Hatun’a, Sakarya ve Büyük Taarruz da Mustafa Kemal’e bakmalıdırlar. Bizim kahramanlarımız gerçektir ve gerçekten kahramanlardır. İşte onlardan biri Arapgirli, İstanbul beyefendisi, asker ve devlet adamı Cevat Çobanlı Paşamızdır. Paşam bizlere emanet ettiğiniz bayrak, vatan, ezan gibi kutsi değerler emanetimizdir. Ruhun şad mekanın cennet olsun Paşam.
Cevat Paşa karargâhında İtilaf Donanmasının yenilmez armadası suların serin sularına gömülürken tarihe geçen şu sözler dudaklarından dökülür: “Gittiler! Geç emediler! Geçemeyecekler! İnancın karşısında hiçbir güç duramamış ve işgal için gelenler, Allah ve Resul sevgisiyle dolu yürekler karşısında darmadağın olmuştur. Siz onlara ölü demeyiniz; bilakis onlar diridirler ayeti tecelli etmiş, görünmez eller toprağını çiğnetmeyen Mehmetçiğin yanında yer almıştır. Cevat Paşa, itilaf Devletlerinin İstanbul’a girmesine engel olan cephede ki binlerin tercümanı olmuş, tarihin seyri yeniden değişmiştir. Çanakkale Cephesi aşılamayınca Çarlık Rusya zor durumda kalmış ardından ise Bolşevik ihtilali ile I. Dünya Savaşından çekilmiştir.
Çanakkale Cephesinde ki başarı Cevat Paşa’nın mücadele azminde hiçbir gurura neden olmuş bu sefer yolu Galiçya Cephesine düşmüştür. Müttefiklerimiz Almanya, Bulgaristan ve Avusturya’ya yardım amacıyla gittiğimiz Galiçya Cephesinde Mehmetçik ayrı bir destan yazmış, yıllar önce ayrıldığı topraklarla ile hasret gidermiştir. Cevat Paşa, 15 Kolordu Komutanı olarak Galiçya’da yeni askeri başarılara imza atmış ve ardından Alman İmparatoru Kayser Wilhelm tarafından da takdir edilmiştir. Cevat Paşa’nın I. Dünya Savaşında mücadele ettiği son cephe Suriye-Filistin Cephesi olmuştur. Cevat Paşa, babası gibi 1919-1920 yıllarında olmak üzere Osmanlı Devleti Harbiye Nazırlığı makamına kadar yükselmiş, 16 Mart 1920’de İtilaf Devletlerinin İstanbul’u resmen işgali üzerine Malta Adasına sürgüne gönderilmiştir. Malta sürgünü 1922 yılında kadar devam etmiş; Anadolu hareketine katıldıktan sonra El Cezire Komutanı olmuştur. Bir dönem Elazığ Milletvekilliği de yapan Paşa, Askeri Şura üyeliği ve ardından Generaller Mahkemesi başkanlığını olmuştur. 1935 yılında emekliye ayrılan Cevat Çobanlı, 1938 yılında İstanbul da hayata veda etmiştir. Erenköy’de Sahrayı Cedit Mezarlığına defnedilen Paşa, daha sonra Mustafa Kemal’in silah arkadaşları için Ankara’da yapılan Devlet mezarlığına getirilmiştir.
Aldığı emirleri kanun ve nizam çerçevesinde uygulamaktan asla geri durmayan, en zor durumlarda bile ümitsizliğe kapılmayan, akılcı ve sorunu çözücü çözümler üreten bir karakter olan Cevat Paşa, aynı zamanda bir efsanenin de konusu olan değerli bir askerdir. Polonya’nın kuruluş için dilden dile dolaşan bir efsaneye göre Türk, Dinyester Nehrinde atını yıkadığında Lehler yeniden şahlanışa geçecektir. Paşa, Galiçya Cephesindedir ve yolu Dinyester Nehrine düşer. Atından iner ve nehirde atını yıkar. Bu olay Lehler arasında duyulur ve I. Dünya Savaşından sonra Polonya Devleti kurulur. Böylelikle Cevat Paşa bir efsanenin de gerçekleşmesiyle farklı bir kahraman olur.
Cevat Paşa, azmin ve başarının örnek temsilcisidir. Cepheden cepheye koşarken aynı zamanda kendisini geliştirmekten geri durmamış, dil öğrenmiş, okumuş ve edindiği tecrübeleri de meslektaşlarıyla paylaşmaktan geri durmamıştır. O sadece ülkesinden değil aynı zamanda yabancı ülke liderleri ve temsilcileri tarafından övgüyle bahsedilen biri olmuştur. Alman İmparatoru kendisi için o büyük bir komutan, en bahtiyar askerdir; çünkü hiçbir asker hayatında iki kez general olma şerefine nail olmamıştır. O, genç Türkiye’yi kuran Kazım Karabekir, Kazım Özalp ve Mustafa Kemal gibi askerlerin fikrine başvurduğu kişi, askerin Cevat Babası, milletinin ise 18 Mart Kahramanıdır. Cephe siperlerini gezer, yaralı askerleri kontrol eder, onlara moral verir, gönüllerini alırdı. Cevat Paşa, milli mücadelenin gizli kahramanıdır. O 30 Ekim 1918 Mondros Ateşkes Anlaşmasının sonuçlarını en iyi okuyan neferlerden birdir. Sadrazam Damat Ferit Paşa’nın tavrını çok iyi biliyor, Mustafa Kemal’in geniş yetkilerle Anadolu’ya gönderilmesi için onu ikna etmeye çalışıyordu. Ve kazanan Cevat Paşa’nın ikna kabiliyeti oluyor; ardında Mustafa Kemal geniş yetkilerle donatılarak 9. Ordu Müfettişliğine atanıyordu. Cevat Paşa, Mustafa Kemal’in Anadolu’da askeri toplayacağını ve bir hareketin başlatacağını çok iyi biliyordu. Dediği de olmuş ve zafer milli iradenin olmuş genç cumhuriyet Paşa gibi düşünenlerin çabalarıyla kurulmuştur.
Cevat Paşa, Türk tarihinin arka odasında kalacak biri değil; bilakis her daim anılacak bir simadır. Hayali kahramanlar peşinde koşanlar, kendi tarihleri irdelemelidir. Kendilerine rehberlik edecek kılavuz arayanlar Çanakkale’de Cevat Paşa’ya, Kanije’de Tiryaki Hasan Paşa’ya, Akka’da Cezzar Ahmet Paşa’ya, Kafkasya Aziziye Tabyasında Nene Hatun’a, Sakarya ve Büyük Taarruz da Mustafa Kemal’e bakmalıdırlar. Bizim kahramanlarımız gerçektir ve gerçekten kahramanlardır. İşte onlardan biri Arapgirli, İstanbul beyefendisi, asker ve devlet adamı Cevat Çobanlı Paşamızdır. Paşam bizlere emanet ettiğiniz bayrak, vatan, ezan gibi kutsi değerler emanetimizdir. Ruhun şad mekanın cennet olsun Paşam.