
Elazığ ve Malatya depremiyle sarsıldık. Pazartesi günü yazımda belirtmiştim. Kimseden talimat almadığı halde 81 ilden konvoyların deprem bölgesine yola çıkması birlik ve beraberliğimiz açısından gurur vericiydi.
Deprem en can alıcı doğal afettir ve Türkiye bir deprem ülkesidir. "Depremi önlemek amacıyla gerekli önlemleri alıyoruz", şeklinde açıklamalar yapılsa da depremle mücadelenin yetersiz olduğunu düşünüyorum. Örnek olarak Erzurum'da yıkılma tehlikesi altında olan pek çok ev var. Sadece Erzurum Kavak Mahallesinde halkın aktif olarak oturduğu en az 50 yıllık yüzlerce ev var. Hatta babamın ve benim de evimin olduğu ve şu anda 7 ailenin oturduğu bir bina tam 50 yıllık ve orada oturanlardan birisi Çevre Şehircilik İl Müdürlüğüne, Erzurum Büyükşehir Belediyesine evin yıkılma tehlikesi olduğundan dolayı dilekçe ile başvuru yapmış. Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünden yetkililer konrol ederek riskli yapı raporu vermiş ve kentsel dönüşüm bölgesi olduğu için Erzurum Büyükşehir Belediyesi'ne bilgi verilmiş. Sonuç; tabiri caizse ev, üflesen yıkılacak ama 7 aile hala o evlerde oturuyor.
Bunun yanında binalara ısı kaybını önlemek amacıyla mantolama yapılıyor. Evin eski haline bakıyorsun, en az 50 yıllık, çürük, virane bir ev. Ancak mantolama yapılıp dış cephe boyasından sonra ev, tertemiz hiç kullanılmamış gibi görünüyor. Aslında evin kullanılacak hali yoktur. Böyle evler Yenişehir, Dadaşkent tarafında çok fazla var. Ve önlem alınması gerekiyor.
Geçmişte yaşadığımız acılar, depremle yaşamamız gerektiğini ve bunun için gerekli önemleri almamızı hatırlatmıştı. Mevzuatta bazı düzenlemeler yapıldı, kurallar getirildi ve yeni inşa edilen binaların daha dayanıklı olması noktasında denetimler sıklaştırıldı. Burada önemli olan yeni yapılan binalardan ziyade, yıkılma tehlikesinde olan tüm binaların depreme dayanıklılıklarıyla ilgili tespit çalışması yapmak ve dayanıksız binaları yıkmaktır.
Suriye'de yaşanan gelişmeler, doların yükselmesi, ekonomik göstergeler belki yapılacakların ötelenmesine yol açtı. Ancak unutulmamalıdır ki, deprem bir doğa olayıdır ve ne zaman yaşanacağını bilmek, engellemek mümkün değildir. Eski ve kentsel dönüşüm alanına giren binaların yıkılması için birilerinin ölmesini beklemeden yapılacak tek şey, gerekli önlemleri alarak vereceği zararı ve tahribatı azaltmaya çalışmaktır.
Kanal İstanbul'u eleştirdiğim için daha öncelikli yapılacak işlerimiz olduğunu belirttiğim için beni eleştirenlerin, Elazığ'da yaşadığımız acıya ne cevap vereceklerini merak ediyorum. Artık tüm illeri kapsayacak şekilde bir dizi radikal kararların alınması elzemdir. Bu saatten sonra "fay hattı buradan geçiyor, deprem haritasına göre riski artan iller arasında Erzurum'da var", demenin anlamı yok. Riskli evleri yıkıp, gerekli önlemleri almak gerekiyor.
Deprem en can alıcı doğal afettir ve Türkiye bir deprem ülkesidir. "Depremi önlemek amacıyla gerekli önlemleri alıyoruz", şeklinde açıklamalar yapılsa da depremle mücadelenin yetersiz olduğunu düşünüyorum. Örnek olarak Erzurum'da yıkılma tehlikesi altında olan pek çok ev var. Sadece Erzurum Kavak Mahallesinde halkın aktif olarak oturduğu en az 50 yıllık yüzlerce ev var. Hatta babamın ve benim de evimin olduğu ve şu anda 7 ailenin oturduğu bir bina tam 50 yıllık ve orada oturanlardan birisi Çevre Şehircilik İl Müdürlüğüne, Erzurum Büyükşehir Belediyesine evin yıkılma tehlikesi olduğundan dolayı dilekçe ile başvuru yapmış. Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünden yetkililer konrol ederek riskli yapı raporu vermiş ve kentsel dönüşüm bölgesi olduğu için Erzurum Büyükşehir Belediyesi'ne bilgi verilmiş. Sonuç; tabiri caizse ev, üflesen yıkılacak ama 7 aile hala o evlerde oturuyor.
Bunun yanında binalara ısı kaybını önlemek amacıyla mantolama yapılıyor. Evin eski haline bakıyorsun, en az 50 yıllık, çürük, virane bir ev. Ancak mantolama yapılıp dış cephe boyasından sonra ev, tertemiz hiç kullanılmamış gibi görünüyor. Aslında evin kullanılacak hali yoktur. Böyle evler Yenişehir, Dadaşkent tarafında çok fazla var. Ve önlem alınması gerekiyor.
Geçmişte yaşadığımız acılar, depremle yaşamamız gerektiğini ve bunun için gerekli önemleri almamızı hatırlatmıştı. Mevzuatta bazı düzenlemeler yapıldı, kurallar getirildi ve yeni inşa edilen binaların daha dayanıklı olması noktasında denetimler sıklaştırıldı. Burada önemli olan yeni yapılan binalardan ziyade, yıkılma tehlikesinde olan tüm binaların depreme dayanıklılıklarıyla ilgili tespit çalışması yapmak ve dayanıksız binaları yıkmaktır.
Suriye'de yaşanan gelişmeler, doların yükselmesi, ekonomik göstergeler belki yapılacakların ötelenmesine yol açtı. Ancak unutulmamalıdır ki, deprem bir doğa olayıdır ve ne zaman yaşanacağını bilmek, engellemek mümkün değildir. Eski ve kentsel dönüşüm alanına giren binaların yıkılması için birilerinin ölmesini beklemeden yapılacak tek şey, gerekli önlemleri alarak vereceği zararı ve tahribatı azaltmaya çalışmaktır.
Kanal İstanbul'u eleştirdiğim için daha öncelikli yapılacak işlerimiz olduğunu belirttiğim için beni eleştirenlerin, Elazığ'da yaşadığımız acıya ne cevap vereceklerini merak ediyorum. Artık tüm illeri kapsayacak şekilde bir dizi radikal kararların alınması elzemdir. Bu saatten sonra "fay hattı buradan geçiyor, deprem haritasına göre riski artan iller arasında Erzurum'da var", demenin anlamı yok. Riskli evleri yıkıp, gerekli önlemleri almak gerekiyor.