RÖPORTAJ – Onur SAĞSÖZ
Sosyal medyadaki takipçi sayısı 150 bini buldu… Facebook’taki canlı yayınlarıyla milleti adeta kendine abone etti. Tek derdi, ‘Çay içelim, gülelim, eğlenelim’ olan ‘Devamsız Bilo’nun ünü Erzurum’u aştı…
-Çocukluktan beri milleti güldürmeye çalışıyorum
-Mikrofonu ilk kim bulmuş bilmem ama iş onu kullanmaya gelince bak onu iyi bilirim.
-Niğde’den kanser hastası adam aradı, “Sen beni çok güldürdün, Allah’ta seni güldürsün” dedi.
-Ben Erzurum’a küsemem… Bu şehrin toprağında babam yatıyor.
-Dışarıdaki adamlar daha tatlı geliyor bizimkilere…
-Bana destek verseler neler yapmam ki!
Devamsız… Erzurum’da gereksiz, lüzumsuz konuşana derler genellikle… İşte bu ‘devamsız’ etiketi ona yapıştı kaldı. Aslında hiç de ‘devamsız’ biri değil… Aklı başında, oturup kalkmasını, edebiyle adabıyla konuşmasını bilen biri… Hayatı yaşamayı seven, sinir, stres, sıkıntıyı çok da önemsemeyen bir yapısı var. Aklı, fikri; çay içelim, gülelim, eğlenelim… Tabi ki ekmek kazanmak gibi bir derdi de var. İsim babalığını yaptığı ve ortağı olduğu ‘Andianora’ adlı kafede bir araya geldik ‘Devamsız Bilo’yla yani Bilal Tavlak ile… Yarım saatten fazla sohbet ettik, tek bir espri bile yapmadı. Radyo macerasından ekran karşısına geçişini, sosyal medyadaki etkinliğini anlattı… Her komedyen gibi dili sivri tabii ki… Ne yalan söyleyeyim, kontrolü kaçırdığı yerleri ‘sırf ona zarar gelmesin’ diye kırptım. Gülmesem de benim için keyifli bir sohbetti… Keyifle okumanız dileğiyle… Haa unutmadan ‘Andianora’ya yolunuz düşerse kaşarlı, kıymalı gözleme yemeyi ihmal etmeyin… O.S.
Ne zaman başladı radyo programları?
2001’de İmaj FM’de Oktay ağabeyle tanıştım. Üç ay boyunca orada anonssuz program yaptım. Gittim geldim. Programın adı ‘Bilal’in Gönül Limanı’ydı. Sonra anonsa başladım. O zamanlar fantezi program yapıyordum. Şive kullanmıyordum. Komedi programı yaptık ilk olarak ‘Kıvırcık şov’ diye… Sonrasında televizyon macerası başladı. Kanal 25’te ‘Makara Kukara’ programını yapınca şive kullanmaya başladım. Gizli kamera şakaları falan yapıyorduk. 25 bölüm yaptık. Çok büyük ilgi gördü. Bu arada Flaş FM’de ‘Devamsız şov’ programı devam ediyordu. Kanalla maddi anlamda anlaşamadık. Zaten Erzurum’daki en büyük sorun bu. Adam diyor ki ‘gel program yap’ ama karşılığında bir şey yok. Biz de bu işi egolarımızı tatmin etmek için ya da dışarıda insanlar bizi tanısın diye yapmıyorum. Emek veriyorum ve bunun karşılığını da almalıyım.
Tiyatro geçmişin de var senin…
Cumhur Seval ağabey ile dört oyun sahne aldım. Bir iki turne falan oldu. O zaman da ‘Fıkralarla Türkiye’nin şaşalı zamanları Cumhur abi sağ olsun, o zaman bizim elimizden tutmuş olsaydı, şu an farklı projelerde yer alırdık. Ona telefonlar geliyordu, Kanal D’den Show TV’den ama hiçbirini kabul etmedi. Erzurum’daki tiyatro camiası da ortada herkes birbirinin arkasından konuşuyor. Ben de bu işleri sevmiyorum.
Peki, bu ‘devamsız’ markası nasıl çıktı?
Makara Kukara programını yapıyordum, bir anda çıktı. Erzurum’da olur olmadık yerde saçma sapan bir şey yapılınca ‘devamsızlık etme’ diyoruz ya… Bu da öyle bir şey. Ama işin garip tarafı devamsız tiplemelerinde, esprilerde saçmalık yoktu, güldürürken düşündürdüm. Yani bir tiplemeydi.
Ama üzerine yapıştı kaldı…
He valla yapıştı kaldı. En son ki programdan sonra da ‘falan filan’ kaldı adım. Neyi yapsan üzerine o yapışıyor. Ama ben hep değiştirdim, o kalıpta kalmadım. İsteseydim devamsızı her platformda yaşatırdım. Erzurum yeniliğe açık şehir. Bu nedenle her dönem farklı bir arayışa girdim. Kardelen TV’de 110 bölüm program yaptım. Türkiye’de sanmıyorum ki böyle bir program olsun. Müzik, güncel hayat, komedi, stand-up, talk şov, radyonun görüntülü hali hepsi programda vardı. Hemen her gün milleti güldürüp, eğlendirdim. Sadece şehit haberlerini duyunca ve sonrasındaki gün program yapmadım. Mart ayına kadar sözleşmemiz vardı. O da bitti.
Sosyal medya da çok etkinsin. Takipçi sayın kaç?
Facebook’ta 4-5 hesabım var. Instagram, Twitter hepsinde toplam takipçim 150 bin kişiyi buluyor. Kusura bakmasınlar ama milletvekili, belediye başkanları bir şey paylaşıyor 200-300 ben bir şey paylaştığımda beğeni sayısı 2 bini buluyor.
Bunu kazanca dönüştürebiliyor musun?
Tabii… Mesela Andianora kafe… Bu civarda biri kafe açsa bu kadar iş yapmaz. Daha önce açtı, ama işletemediler. Sağ olsunlar takipçilerim beni sosyal medyada yalnız bırakmadığı gibi burada da yalnız bırakmıyorlar.
Facebook’ta canlı yayın muhabbetine başladın…
Bir gün Facebook’a baktım. Canlı yayın linki var. Periscop’a karşılık yapılan bir şey. Girdim baktım, araştırdım. Sonrasında başladım canlı yayın yapmaya müthiş ilgi gördü. Geçenlerde gece saat 02.30 arkadaşın çayevinde canlı yayın yaptık, izleyen 250 kişi vardı. Sonrasında bir muhabbet oldu, iddiaya girdik ve Havuzbaşı’nda buluşmak için 03.30’da sözleştik. İddiaya girdiğimiz arkadaşı canlı yayında Havuzbaşı’na atacağım deyince, gecenin o saatinde birçok kişi pijamasıyla geldi. Gün içinde yapsaydım bin kişiyi oraya toplardım. Sosyal medya da en çok 22.00 – 01.00 arası oluyor. Instagram’da da yaklaşık 20 bin kişi takip ediyor. Erzurum’un ekmek dadağı tiplemesini 23 bin kişi izledi. Devir artık sosyal medya devri. Adam tuvalette bile internete giriyor. ‘Sosyal medya silah olduğu günden beri devletin ve İslam’ın bekası için buradayız’ diye profilime yazdım. (Gülüyor) PKK’lılar tehdit etti beni. İnternet hayatımızın artık bir parçası.
Geleceğe dair planların ne?
Ben Erzurum çocuğuna gereken değer verilmiyor. Ben Erzurumlu olmasaydım şu an Türkiye’de çok farklı bir yerdeydim. Burada kimse bizi umursamıyor. Diyorum ya 150 bin takipçim var. Bir espri yapıyorum ortalık yıkılıyor. Ama kimse sahip çıkmıyor. Erzurum’da Erzurum için mücadele edenlere değer verilmiyor. Birçok projemiz var. Aklımızı çalıştırıp notlar alıyoruz, kâğıda döküyoruz. Ama hayata geçiremiyoruz niye çünkü onaylanmayacağını biliyoruz, onaylanmıyor zaten… İmkân verilse çok güzel işler yaparız. Biz de yabancı hayranlığı var. Dışarıdaki adamlar daha tatlı geliyor bizimkilere… Umu unutmasınlar ki su gider kum kalır. Mesela reklam işiyle uğraşıyorum. Diyorum ki bize reklam ver, diyor ki ‘Bizim reklama mı ihtiyacımız var’ Sanki adam Coca Cola’dan büyük… Ama ben mücadelemi sosyal medya üzerinden vermeye devam edeceğim. Facebook üzerinden yaptığım canlı yayın televizyon programından çok daha etkili oluyor.
“Kanser hastası adam bana dua etti”
Trabzon delisine sahip çıkıyor, Erzurum akıllısına değer vermiyor. Dışarıdan tanımadığım onlarca, yüzlerce telefon alıyorum. Hiç unutmam Niğde’den biri Facebook’tan ulaştı, “Babam kanser hastası onunla görüşür müsün?” dedi. Adam Niğde’de kanser hastası. Aradım, adam hasta yatağında bana dua ediyor. Televizyonda görmüş çok beğenmiş. İzlerken çok gülmüş. Sonra Bölge Eğitim Hastanesi’nde diyalize giren böbrek hastalarını ziyaret ettim. Resmen bağırlarına bastılar.
Erzurum’a küser misin?
Değer verilmemesi herkesi üzer… Ama ben Erzurum’a küsmem… Bu şehrin toprağında babam yatıyor küsemem. Her zaman insanımızı eleştiririm. Ama bu şehirde olup bitenden Palandöken’in mi, Çifte Minarelerin mi, Ulu Cami’nin mi suçu var. Bu şehir kötü lanse ediliyorsa, bu şehrin insanının suçu var.
Sosyal medyadaki takipçi sayısı 150 bini buldu… Facebook’taki canlı yayınlarıyla milleti adeta kendine abone etti. Tek derdi, ‘Çay içelim, gülelim, eğlenelim’ olan ‘Devamsız Bilo’nun ünü Erzurum’u aştı…
-Çocukluktan beri milleti güldürmeye çalışıyorum
-Mikrofonu ilk kim bulmuş bilmem ama iş onu kullanmaya gelince bak onu iyi bilirim.
-Niğde’den kanser hastası adam aradı, “Sen beni çok güldürdün, Allah’ta seni güldürsün” dedi.
-Ben Erzurum’a küsemem… Bu şehrin toprağında babam yatıyor.
-Dışarıdaki adamlar daha tatlı geliyor bizimkilere…
-Bana destek verseler neler yapmam ki!
Devamsız… Erzurum’da gereksiz, lüzumsuz konuşana derler genellikle… İşte bu ‘devamsız’ etiketi ona yapıştı kaldı. Aslında hiç de ‘devamsız’ biri değil… Aklı başında, oturup kalkmasını, edebiyle adabıyla konuşmasını bilen biri… Hayatı yaşamayı seven, sinir, stres, sıkıntıyı çok da önemsemeyen bir yapısı var. Aklı, fikri; çay içelim, gülelim, eğlenelim… Tabi ki ekmek kazanmak gibi bir derdi de var. İsim babalığını yaptığı ve ortağı olduğu ‘Andianora’ adlı kafede bir araya geldik ‘Devamsız Bilo’yla yani Bilal Tavlak ile… Yarım saatten fazla sohbet ettik, tek bir espri bile yapmadı. Radyo macerasından ekran karşısına geçişini, sosyal medyadaki etkinliğini anlattı… Her komedyen gibi dili sivri tabii ki… Ne yalan söyleyeyim, kontrolü kaçırdığı yerleri ‘sırf ona zarar gelmesin’ diye kırptım. Gülmesem de benim için keyifli bir sohbetti… Keyifle okumanız dileğiyle… Haa unutmadan ‘Andianora’ya yolunuz düşerse kaşarlı, kıymalı gözleme yemeyi ihmal etmeyin… O.S.
Ne zaman başladı radyo programları?
2001’de İmaj FM’de Oktay ağabeyle tanıştım. Üç ay boyunca orada anonssuz program yaptım. Gittim geldim. Programın adı ‘Bilal’in Gönül Limanı’ydı. Sonra anonsa başladım. O zamanlar fantezi program yapıyordum. Şive kullanmıyordum. Komedi programı yaptık ilk olarak ‘Kıvırcık şov’ diye… Sonrasında televizyon macerası başladı. Kanal 25’te ‘Makara Kukara’ programını yapınca şive kullanmaya başladım. Gizli kamera şakaları falan yapıyorduk. 25 bölüm yaptık. Çok büyük ilgi gördü. Bu arada Flaş FM’de ‘Devamsız şov’ programı devam ediyordu. Kanalla maddi anlamda anlaşamadık. Zaten Erzurum’daki en büyük sorun bu. Adam diyor ki ‘gel program yap’ ama karşılığında bir şey yok. Biz de bu işi egolarımızı tatmin etmek için ya da dışarıda insanlar bizi tanısın diye yapmıyorum. Emek veriyorum ve bunun karşılığını da almalıyım.
Tiyatro geçmişin de var senin…
Cumhur Seval ağabey ile dört oyun sahne aldım. Bir iki turne falan oldu. O zaman da ‘Fıkralarla Türkiye’nin şaşalı zamanları Cumhur abi sağ olsun, o zaman bizim elimizden tutmuş olsaydı, şu an farklı projelerde yer alırdık. Ona telefonlar geliyordu, Kanal D’den Show TV’den ama hiçbirini kabul etmedi. Erzurum’daki tiyatro camiası da ortada herkes birbirinin arkasından konuşuyor. Ben de bu işleri sevmiyorum.
Peki, bu ‘devamsız’ markası nasıl çıktı?
Makara Kukara programını yapıyordum, bir anda çıktı. Erzurum’da olur olmadık yerde saçma sapan bir şey yapılınca ‘devamsızlık etme’ diyoruz ya… Bu da öyle bir şey. Ama işin garip tarafı devamsız tiplemelerinde, esprilerde saçmalık yoktu, güldürürken düşündürdüm. Yani bir tiplemeydi.
Ama üzerine yapıştı kaldı…
He valla yapıştı kaldı. En son ki programdan sonra da ‘falan filan’ kaldı adım. Neyi yapsan üzerine o yapışıyor. Ama ben hep değiştirdim, o kalıpta kalmadım. İsteseydim devamsızı her platformda yaşatırdım. Erzurum yeniliğe açık şehir. Bu nedenle her dönem farklı bir arayışa girdim. Kardelen TV’de 110 bölüm program yaptım. Türkiye’de sanmıyorum ki böyle bir program olsun. Müzik, güncel hayat, komedi, stand-up, talk şov, radyonun görüntülü hali hepsi programda vardı. Hemen her gün milleti güldürüp, eğlendirdim. Sadece şehit haberlerini duyunca ve sonrasındaki gün program yapmadım. Mart ayına kadar sözleşmemiz vardı. O da bitti.
Sosyal medya da çok etkinsin. Takipçi sayın kaç?
Facebook’ta 4-5 hesabım var. Instagram, Twitter hepsinde toplam takipçim 150 bin kişiyi buluyor. Kusura bakmasınlar ama milletvekili, belediye başkanları bir şey paylaşıyor 200-300 ben bir şey paylaştığımda beğeni sayısı 2 bini buluyor.
Bunu kazanca dönüştürebiliyor musun?
Tabii… Mesela Andianora kafe… Bu civarda biri kafe açsa bu kadar iş yapmaz. Daha önce açtı, ama işletemediler. Sağ olsunlar takipçilerim beni sosyal medyada yalnız bırakmadığı gibi burada da yalnız bırakmıyorlar.
Facebook’ta canlı yayın muhabbetine başladın…
Bir gün Facebook’a baktım. Canlı yayın linki var. Periscop’a karşılık yapılan bir şey. Girdim baktım, araştırdım. Sonrasında başladım canlı yayın yapmaya müthiş ilgi gördü. Geçenlerde gece saat 02.30 arkadaşın çayevinde canlı yayın yaptık, izleyen 250 kişi vardı. Sonrasında bir muhabbet oldu, iddiaya girdik ve Havuzbaşı’nda buluşmak için 03.30’da sözleştik. İddiaya girdiğimiz arkadaşı canlı yayında Havuzbaşı’na atacağım deyince, gecenin o saatinde birçok kişi pijamasıyla geldi. Gün içinde yapsaydım bin kişiyi oraya toplardım. Sosyal medya da en çok 22.00 – 01.00 arası oluyor. Instagram’da da yaklaşık 20 bin kişi takip ediyor. Erzurum’un ekmek dadağı tiplemesini 23 bin kişi izledi. Devir artık sosyal medya devri. Adam tuvalette bile internete giriyor. ‘Sosyal medya silah olduğu günden beri devletin ve İslam’ın bekası için buradayız’ diye profilime yazdım. (Gülüyor) PKK’lılar tehdit etti beni. İnternet hayatımızın artık bir parçası.
Geleceğe dair planların ne?
Ben Erzurum çocuğuna gereken değer verilmiyor. Ben Erzurumlu olmasaydım şu an Türkiye’de çok farklı bir yerdeydim. Burada kimse bizi umursamıyor. Diyorum ya 150 bin takipçim var. Bir espri yapıyorum ortalık yıkılıyor. Ama kimse sahip çıkmıyor. Erzurum’da Erzurum için mücadele edenlere değer verilmiyor. Birçok projemiz var. Aklımızı çalıştırıp notlar alıyoruz, kâğıda döküyoruz. Ama hayata geçiremiyoruz niye çünkü onaylanmayacağını biliyoruz, onaylanmıyor zaten… İmkân verilse çok güzel işler yaparız. Biz de yabancı hayranlığı var. Dışarıdaki adamlar daha tatlı geliyor bizimkilere… Umu unutmasınlar ki su gider kum kalır. Mesela reklam işiyle uğraşıyorum. Diyorum ki bize reklam ver, diyor ki ‘Bizim reklama mı ihtiyacımız var’ Sanki adam Coca Cola’dan büyük… Ama ben mücadelemi sosyal medya üzerinden vermeye devam edeceğim. Facebook üzerinden yaptığım canlı yayın televizyon programından çok daha etkili oluyor.
“Kanser hastası adam bana dua etti”
Trabzon delisine sahip çıkıyor, Erzurum akıllısına değer vermiyor. Dışarıdan tanımadığım onlarca, yüzlerce telefon alıyorum. Hiç unutmam Niğde’den biri Facebook’tan ulaştı, “Babam kanser hastası onunla görüşür müsün?” dedi. Adam Niğde’de kanser hastası. Aradım, adam hasta yatağında bana dua ediyor. Televizyonda görmüş çok beğenmiş. İzlerken çok gülmüş. Sonra Bölge Eğitim Hastanesi’nde diyalize giren böbrek hastalarını ziyaret ettim. Resmen bağırlarına bastılar.
Erzurum’a küser misin?
Değer verilmemesi herkesi üzer… Ama ben Erzurum’a küsmem… Bu şehrin toprağında babam yatıyor küsemem. Her zaman insanımızı eleştiririm. Ama bu şehirde olup bitenden Palandöken’in mi, Çifte Minarelerin mi, Ulu Cami’nin mi suçu var. Bu şehir kötü lanse ediliyorsa, bu şehrin insanının suçu var.