
İslam, düşünmeye büyük bir önem vermiştir, fakat gelin görün ki biz Müslümanlar düşünceyle değil de duygularımızla hareketi tercih ediyor gözüküyoruz.
Oysa şu hadisi herkes duymuştur: “Bir saat tefekkür bir senelik ibadetten hayırlıdır.”
Kuran’da, “Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün farklı oluşunda aklıselim sahipleri için elbette ibretler vardır. Onlar ayaktayken, otururken, yatarken hep Allah’ı anarlar; göklerin ve yerin yaratılışını düşünürler ve şöyle derler: Rabbimiz! Sen bunu boş yere yaratmadın, seni tenzih ve takdis ederiz. Bizi cehennem azabından koru!” ayetinde olduğu gibi düşünmenin ve fikir üretmenin önemini vurgulayan daha pek çok ayet yer almaktadır.
Ulema, düşüncenin önemini, fikir edinmenin değerini, ilmin ilk basmağı, aklın özeti, hayırlı işlerin kapı açıcısı gibi çeşitli ifadelerle vurgulamışlardır.
İnsan düşünen ve düşünerek iş yapan bir varlık olarak yaratılmıştır. Bu yüzden düşünmeyen hayvandan farksız kabul edilmiştir.
İnsanı mükemmel kılan dört çeşit fazilet sayılmıştır; hikmet (bilgi, marifet), ahlak, iradi kuvvet (iyiyi ve kötüyü ayıran ve iyiyi tercih eden kuvvet) ve adalet. İnsandaki bu dört fazileti ortaya çıkaranın, ‘düşünce-fikir-ilim’ olduğu gösterilmiştir. Demek, düşüncesi, fikri olmayanın hikmetten, ahlaktan, iradi kuvvetten ve adaletten de pek nasibi yoktur.
Yazının başına Peygamberimizin hadisini aldık: “Bir saat tefekkür bir senelik ibadetten hayırlıdır.”
Tefekkür bir emir, kutsal bir kulluktur; Efendimizin hadisi bize öğretiyor ki tefekkür en üstün bir ibadettir. Çünkü ancak düşünmekledir ki insan, Kuran’ın bilincine varır, dünya ve ahretin manasını öğrenir.
İnsan hem dünyayı hem de ahreti düşünmelidir. Dünya üzerine düşünen milletler ilerleyip büyük medeniyetler kurdular. Batı medeniyeti, ilerlemiş diğer milletler, bilim ve teknikte, hayatın diğer bütün alanlarında, aklı kullanarak bugünkü seviyelerini elde etmişlerdir.
Hülasa günümüz dünyası aklın, fikrin, düşüncenin ve teknolojinin bir eseridir. Biz de son yıllarda aklı kullanarak büyük ilerlemeler kaydettik.
Ne var ki günümüzdeki parıltılı dünyayı vücuda getiren zihniyet sadece dünya hakkında düşünen bir zihniyettir ve bu zihniyet küresel ölçekte büyük sorunlar ortaya çıkarmıştır.
İnsanlığın hem dünya hem de ahret üzerine düşünmesine ve hayatı her iki âlemi dikkate alarak yaşamasına ihtiyacı var.
Aklı kullanarak dünyasını ilerleten Türkiye ve aynı yolda ilerleyen diğer İslam milletleri, her iki âleme göre insanı yetiştiren yeni bir görev fikriyle hareket etmeleri durumunda, insanlığa umut olacak, yeni bir İslam medeniyeti kurabilirler.
Oysa şu hadisi herkes duymuştur: “Bir saat tefekkür bir senelik ibadetten hayırlıdır.”
Kuran’da, “Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün farklı oluşunda aklıselim sahipleri için elbette ibretler vardır. Onlar ayaktayken, otururken, yatarken hep Allah’ı anarlar; göklerin ve yerin yaratılışını düşünürler ve şöyle derler: Rabbimiz! Sen bunu boş yere yaratmadın, seni tenzih ve takdis ederiz. Bizi cehennem azabından koru!” ayetinde olduğu gibi düşünmenin ve fikir üretmenin önemini vurgulayan daha pek çok ayet yer almaktadır.
Ulema, düşüncenin önemini, fikir edinmenin değerini, ilmin ilk basmağı, aklın özeti, hayırlı işlerin kapı açıcısı gibi çeşitli ifadelerle vurgulamışlardır.
İnsan düşünen ve düşünerek iş yapan bir varlık olarak yaratılmıştır. Bu yüzden düşünmeyen hayvandan farksız kabul edilmiştir.
İnsanı mükemmel kılan dört çeşit fazilet sayılmıştır; hikmet (bilgi, marifet), ahlak, iradi kuvvet (iyiyi ve kötüyü ayıran ve iyiyi tercih eden kuvvet) ve adalet. İnsandaki bu dört fazileti ortaya çıkaranın, ‘düşünce-fikir-ilim’ olduğu gösterilmiştir. Demek, düşüncesi, fikri olmayanın hikmetten, ahlaktan, iradi kuvvetten ve adaletten de pek nasibi yoktur.
Yazının başına Peygamberimizin hadisini aldık: “Bir saat tefekkür bir senelik ibadetten hayırlıdır.”
Tefekkür bir emir, kutsal bir kulluktur; Efendimizin hadisi bize öğretiyor ki tefekkür en üstün bir ibadettir. Çünkü ancak düşünmekledir ki insan, Kuran’ın bilincine varır, dünya ve ahretin manasını öğrenir.
İnsan hem dünyayı hem de ahreti düşünmelidir. Dünya üzerine düşünen milletler ilerleyip büyük medeniyetler kurdular. Batı medeniyeti, ilerlemiş diğer milletler, bilim ve teknikte, hayatın diğer bütün alanlarında, aklı kullanarak bugünkü seviyelerini elde etmişlerdir.
Hülasa günümüz dünyası aklın, fikrin, düşüncenin ve teknolojinin bir eseridir. Biz de son yıllarda aklı kullanarak büyük ilerlemeler kaydettik.
Ne var ki günümüzdeki parıltılı dünyayı vücuda getiren zihniyet sadece dünya hakkında düşünen bir zihniyettir ve bu zihniyet küresel ölçekte büyük sorunlar ortaya çıkarmıştır.
İnsanlığın hem dünya hem de ahret üzerine düşünmesine ve hayatı her iki âlemi dikkate alarak yaşamasına ihtiyacı var.
Aklı kullanarak dünyasını ilerleten Türkiye ve aynı yolda ilerleyen diğer İslam milletleri, her iki âleme göre insanı yetiştiren yeni bir görev fikriyle hareket etmeleri durumunda, insanlığa umut olacak, yeni bir İslam medeniyeti kurabilirler.