
Bir yıldan fazla süredir ekonomiyi, liyakati, torpili eleştirdiğimden dolayı bazı takipçilerimden hiç mi iyi şeyler yapılmıyor? yapılıyorsa bunları neden yazmıyorsunuz? gibi sorular alıyorum.
Öncelikle dış politika, savunma sanayi, terörle mücadele, sosyal alan gibi başarıları her platformda dile getirmiş biriyim. Ancak özellikle ekonomi söz konusu olduğunda (her ülkenin itibarında, söz sahipliğinde başı çeker) tüm ana damarları etkilediğinden dolayı yanlışlarda ısrar edilmesini eleştiriyorum. Bir ülkenin kalkınmasında ki en önemli 3 etken ekonomi, adalet ve demokrasidir.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 2021 Eylül ayında başlattığı faiz sebep, enflasyon sonuç tezinin; 'CDS puanının 900’ü aşmasından, Dolar kurunun 17,60 TL olmasından, üretici enflasyonunun yüzde 138,31 ile rekor kırmasından ve tüketici enflasyonunun yüzde 78,62 seviyelere çıkmasından,' tutmadığını ve hala aynı hataya ısrar edilerek başka hatalara sebebiyet verdiğini ülkesini seven her birey dile getirmelidir.
Bakın tez, uygulama, model gibi iktisadi politikalarda olabilir. Ancak hem modelin yürümediği öngörülemiyor, hem de alanında uzman olmayan kişiler önemli kurumların başına getirilerek hata, başka bir hata ile düzeltilmeye çalışılıyor. Hepsinden önemlisi sorun kabul edil(e)miyor. Ve bu hatalar nedeniyle binbir zorlukla elde edilmiş hane halkının evine, aracına, 40 yıllık birikimine icra ile el konuluyorsa, bir baba çocuğuna ayakkabı alamıyorsa, işçinin maaşının dörtte biri kesilme noktasına gelmişse, hiç kusura bakmayın asıl giderek derinleşen felâketi dile getirenleri değil, eli kolu bağlı izleyenleri eleştirmek gerekiyor.
Ekonomide ki sorunlar sadece Hazine ve Maliye Bakanlığı veya Merkez Bankası özelinde değil, ülkenin genel hatları ile alakalıdır. Kamu bankaları, TUİK gibi diğer kamu, kurum ve kuruluşlarının da iyi yönetildiğini söyleyemeyiz. Herhangi bir futbol takımı, pek çok kupa almış, alanında kendini kanıtlamış bir teknik direktörü takımın başına getirip de başarısız sonuçlar alınırsa taraftarlar tarafından saygı ile karşılanabilir. Ancak alanında uzman olmayan, kendini kanıtlamamış bir teknik direktör takımın başına getirdiğinizde başarısız sonuç alınırsa tepkiler oluşur ve bilet kulüp başkanına kesilir.
Merkez Bankası Para Politikaları Kurulu, politika faizini yedinci kez yüzde 14’te sabit tuttu. Politika faizi yüzde 14'te tutuluyor ancak Cumhurbaşkanı kararı ile borcunu vadesinde ödeyemeyen vatandaşa devletin uyguladığı gecikme faizi yıllık yüzde 19,2'den, yüzde 30’a yükseltiliyor. Politika faizi yüzde 14'te tutuluyor ancak bankaların Merkez Bankası'ndan yüzde 14'e aldığı krediyi, vatandaşa yüzde 30'dan satıyor.
Şimdi 2023'ün ilk çeyreğine gün verilerek enflasyonun düşeceğine dair açıklamalar yapılıyor. Belirtilen tarihte yüzde 80'leri bulan enflasyon rakamları yüzde 70'e düştüğünde hayat pahalılığı devam edecek ve süreç içerisinde karşılıksız para basılarak sanal bolluk ortamı oluşacak. Akabinde kim iktidar olursa olsun alt gelir grubundan ki vatandaşlar acı reçete ile karşı karşıya kalacaktır.
Bu kadar çaba ve sıkıntıyı ihracatı artırmak, cari açığı azaltmak için çekmedik mi? Peki sonuç ne oldu? Cari açık, Temmuz ayında 7,6 milyar dolar artarak 48,6 milyar dolardan 55,7 milyar dolara yükseldi. Pandemiden çıkmış ve savaşla devam etmiş dış finansal piyasalara Türkiye'nin kırılganlığı eklenince bırakın yeni model denemeyi mevcut konjonktürde hasar almadan ayakta durmak gerektiğini yazanlar bugün yaşadığımız riskleri öngörenlerdi. Bunun yanında dünya genelinde ihracatta daralma ve resesyon beklentisini de bir kenara not etmek gerekir.
Geçmiş yıllarda çok sevdiğim, saygı duyduğum 20.dönem milletvekillerinden Şevki Yılmaz, "Efendim 700 ton altınımız var, şu kadar dolar rezervimiz var diyorsunuz. Kime bırakacaksınız bunu?!" şeklinde sarf ettiği sözleri eleştirmemek için kör ve sağır olmak gerekir. Sanki babasından kalan mirası dağıtıyormuş gibi yapılan açıklamaları eleştirmek bir yana dursun artık Ak Parti’nin duyarlı seçmenleri, hatta önemli makamlarda yer alan yöneticileri dahi bu söylemlerden kaygılanır hale geldi.
Öyle sancılı süreçten geçiyoruz ki muhalifsen doğru yapılan hiç bir politikayı alkışlamayacaksın, İktidar yanlısı isen yanlış yapılan hiç bir politikayı dile getirmeyeceksin. Allah aşkına bu ülkede doğrunun değeri yok mu? Sözün özü; Herhangi bir kulp takılmayan her eleştiri doğru yolun ortaya çıkarılması açısından önemli ve değerlidir. Yeter ki dikkate alınsın.
EYT Düzenlemesi ve Emeklilik Şartları
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, Emeklilikte yaşa takılanlar (EYT) ile ilgili bakanlık bünyesinde bir çalışma grubu oluşturduklarını belirtti. Açıklamanın devamında çalışmanın yıl sonunda tamamlanacağı ve bir kaç formül üzerinde durulduğunu söyledi.
EYT, 8 Eylül 1999 tarihinden önce SSK (4/a) sigortalıları 5.000 prim günü ve kadınlar 20, erkekler 25 yıl sigortalılık süresini, Bağ-Kur (4/b) sigortalıları kadın 20 yıl, erkek 25 yıl prim günü olanları kapsıyor. Bu koşulları sağlayanların dışında ki hiç bir öneri veya formül EYT'liler tarafından kabul görmüyor.
8 Eylül 1999'dan önce sigortalı olanlar prim ve gün sayısını tamamladıktan sonra emekli olmayıp, farklı formüllere tabi olur iseler, itiraz edeceklerdir. Çünkü EYT, yukarıda belirtilen tarihten önce sigortalı olanların kazandıkları hakların geri verilmesidir. Tabi 42 yaşında emekli olmanın artı ve eksiklerini; ekonomik, sosyal, sosyolojik ve ülke olarak farklı kategoride değerlendirmek gerekir.
Emeklilik şartları konusunda aldığım soruların başını; staj, okul, çıraklık döneminde yapılan sigortanın emeklilikte geçerli olup olmadığı çekiyor. Staj, okul, çıraklık döneminde yapılan sigortanın emeklilik hesaplarında geçerliliği yoktur. e-Devlet uygulamasında, ‘çalışma hayatım kısmında’ belirtilen sigorta primlerinin altında 'resmi belge niteliği taşımamakta olup sadece bilgilendirme amaçlıdır' bölümünde detaylı olarak açıklama yer almaktadır.
Çıraklık, staj, okul döneminde başlatılan sigortalar sadece kaza veya hastalıklardan korumak için hem tedbir, hem de devletin mecbur koşmasından dolayı yapılmaktadır. Bu süreçte emeklilik primi ödenmiyor. Sigortanın emeklilik sürecine dahil edilmesi için emeklilik priminin ödenmesi gerekiyor.
Öncelikle dış politika, savunma sanayi, terörle mücadele, sosyal alan gibi başarıları her platformda dile getirmiş biriyim. Ancak özellikle ekonomi söz konusu olduğunda (her ülkenin itibarında, söz sahipliğinde başı çeker) tüm ana damarları etkilediğinden dolayı yanlışlarda ısrar edilmesini eleştiriyorum. Bir ülkenin kalkınmasında ki en önemli 3 etken ekonomi, adalet ve demokrasidir.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 2021 Eylül ayında başlattığı faiz sebep, enflasyon sonuç tezinin; 'CDS puanının 900’ü aşmasından, Dolar kurunun 17,60 TL olmasından, üretici enflasyonunun yüzde 138,31 ile rekor kırmasından ve tüketici enflasyonunun yüzde 78,62 seviyelere çıkmasından,' tutmadığını ve hala aynı hataya ısrar edilerek başka hatalara sebebiyet verdiğini ülkesini seven her birey dile getirmelidir.
Bakın tez, uygulama, model gibi iktisadi politikalarda olabilir. Ancak hem modelin yürümediği öngörülemiyor, hem de alanında uzman olmayan kişiler önemli kurumların başına getirilerek hata, başka bir hata ile düzeltilmeye çalışılıyor. Hepsinden önemlisi sorun kabul edil(e)miyor. Ve bu hatalar nedeniyle binbir zorlukla elde edilmiş hane halkının evine, aracına, 40 yıllık birikimine icra ile el konuluyorsa, bir baba çocuğuna ayakkabı alamıyorsa, işçinin maaşının dörtte biri kesilme noktasına gelmişse, hiç kusura bakmayın asıl giderek derinleşen felâketi dile getirenleri değil, eli kolu bağlı izleyenleri eleştirmek gerekiyor.
Ekonomide ki sorunlar sadece Hazine ve Maliye Bakanlığı veya Merkez Bankası özelinde değil, ülkenin genel hatları ile alakalıdır. Kamu bankaları, TUİK gibi diğer kamu, kurum ve kuruluşlarının da iyi yönetildiğini söyleyemeyiz. Herhangi bir futbol takımı, pek çok kupa almış, alanında kendini kanıtlamış bir teknik direktörü takımın başına getirip de başarısız sonuçlar alınırsa taraftarlar tarafından saygı ile karşılanabilir. Ancak alanında uzman olmayan, kendini kanıtlamamış bir teknik direktör takımın başına getirdiğinizde başarısız sonuç alınırsa tepkiler oluşur ve bilet kulüp başkanına kesilir.
Merkez Bankası Para Politikaları Kurulu, politika faizini yedinci kez yüzde 14’te sabit tuttu. Politika faizi yüzde 14'te tutuluyor ancak Cumhurbaşkanı kararı ile borcunu vadesinde ödeyemeyen vatandaşa devletin uyguladığı gecikme faizi yıllık yüzde 19,2'den, yüzde 30’a yükseltiliyor. Politika faizi yüzde 14'te tutuluyor ancak bankaların Merkez Bankası'ndan yüzde 14'e aldığı krediyi, vatandaşa yüzde 30'dan satıyor.
Şimdi 2023'ün ilk çeyreğine gün verilerek enflasyonun düşeceğine dair açıklamalar yapılıyor. Belirtilen tarihte yüzde 80'leri bulan enflasyon rakamları yüzde 70'e düştüğünde hayat pahalılığı devam edecek ve süreç içerisinde karşılıksız para basılarak sanal bolluk ortamı oluşacak. Akabinde kim iktidar olursa olsun alt gelir grubundan ki vatandaşlar acı reçete ile karşı karşıya kalacaktır.
Bu kadar çaba ve sıkıntıyı ihracatı artırmak, cari açığı azaltmak için çekmedik mi? Peki sonuç ne oldu? Cari açık, Temmuz ayında 7,6 milyar dolar artarak 48,6 milyar dolardan 55,7 milyar dolara yükseldi. Pandemiden çıkmış ve savaşla devam etmiş dış finansal piyasalara Türkiye'nin kırılganlığı eklenince bırakın yeni model denemeyi mevcut konjonktürde hasar almadan ayakta durmak gerektiğini yazanlar bugün yaşadığımız riskleri öngörenlerdi. Bunun yanında dünya genelinde ihracatta daralma ve resesyon beklentisini de bir kenara not etmek gerekir.
Geçmiş yıllarda çok sevdiğim, saygı duyduğum 20.dönem milletvekillerinden Şevki Yılmaz, "Efendim 700 ton altınımız var, şu kadar dolar rezervimiz var diyorsunuz. Kime bırakacaksınız bunu?!" şeklinde sarf ettiği sözleri eleştirmemek için kör ve sağır olmak gerekir. Sanki babasından kalan mirası dağıtıyormuş gibi yapılan açıklamaları eleştirmek bir yana dursun artık Ak Parti’nin duyarlı seçmenleri, hatta önemli makamlarda yer alan yöneticileri dahi bu söylemlerden kaygılanır hale geldi.
Öyle sancılı süreçten geçiyoruz ki muhalifsen doğru yapılan hiç bir politikayı alkışlamayacaksın, İktidar yanlısı isen yanlış yapılan hiç bir politikayı dile getirmeyeceksin. Allah aşkına bu ülkede doğrunun değeri yok mu? Sözün özü; Herhangi bir kulp takılmayan her eleştiri doğru yolun ortaya çıkarılması açısından önemli ve değerlidir. Yeter ki dikkate alınsın.
EYT Düzenlemesi ve Emeklilik Şartları
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, Emeklilikte yaşa takılanlar (EYT) ile ilgili bakanlık bünyesinde bir çalışma grubu oluşturduklarını belirtti. Açıklamanın devamında çalışmanın yıl sonunda tamamlanacağı ve bir kaç formül üzerinde durulduğunu söyledi.
EYT, 8 Eylül 1999 tarihinden önce SSK (4/a) sigortalıları 5.000 prim günü ve kadınlar 20, erkekler 25 yıl sigortalılık süresini, Bağ-Kur (4/b) sigortalıları kadın 20 yıl, erkek 25 yıl prim günü olanları kapsıyor. Bu koşulları sağlayanların dışında ki hiç bir öneri veya formül EYT'liler tarafından kabul görmüyor.
8 Eylül 1999'dan önce sigortalı olanlar prim ve gün sayısını tamamladıktan sonra emekli olmayıp, farklı formüllere tabi olur iseler, itiraz edeceklerdir. Çünkü EYT, yukarıda belirtilen tarihten önce sigortalı olanların kazandıkları hakların geri verilmesidir. Tabi 42 yaşında emekli olmanın artı ve eksiklerini; ekonomik, sosyal, sosyolojik ve ülke olarak farklı kategoride değerlendirmek gerekir.
Emeklilik şartları konusunda aldığım soruların başını; staj, okul, çıraklık döneminde yapılan sigortanın emeklilikte geçerli olup olmadığı çekiyor. Staj, okul, çıraklık döneminde yapılan sigortanın emeklilik hesaplarında geçerliliği yoktur. e-Devlet uygulamasında, ‘çalışma hayatım kısmında’ belirtilen sigorta primlerinin altında 'resmi belge niteliği taşımamakta olup sadece bilgilendirme amaçlıdır' bölümünde detaylı olarak açıklama yer almaktadır.
Çıraklık, staj, okul döneminde başlatılan sigortalar sadece kaza veya hastalıklardan korumak için hem tedbir, hem de devletin mecbur koşmasından dolayı yapılmaktadır. Bu süreçte emeklilik primi ödenmiyor. Sigortanın emeklilik sürecine dahil edilmesi için emeklilik priminin ödenmesi gerekiyor.