
DOĞU EMİR BULUTLAR
Okulun ilk günleriydi. İlk dersler ve biz akademi ve yazarlık dersine aynı heyecanla başlamıştık. O anlarda bizden daha heyecanlı olanlar uzun zamandan beri yüz yüze eğitimden uzak 5. Sınıflarım idi. Etrafımda dolanıyor ve daha önce görmedikleri bire dersin içeriğini öğrenmeye çalışılıyorlardı. Sizin adınız ne? Hangi derse giriyorsunuz? Sınav yapacak mısınız? Derste ne yapacağız? Buna benzer birçok soru muhatabından cevap bekliyordu. Bense hiç ses çıkarmadan onların o tatlı hallerini bir sürede olsa uzatmak istiyordum. Onların soruları bittikten sonra sıra bana gelmişti. Sorulara cevap vermek yerine bende onlara sorular sorarak derse olan ilgilerini artırmaya çalışıyordum. Hangi dersin öğretmenine benziyorum? Kaç sınav yapayım? Dersi nasıl işlemek istersiniz? Her biri farklı cevaplar vererek derse katılmaya çalışıyordu. Doğru yoldaydık ve öğrenmeye devam. Günler günleri kovalarken yazma ve okuma çalışmalarımızda artarak devam ediyordu. Teneffüsler de yanıma gelen çocuklarımda biri daha heyecanlı idi. Bir şeyler yazdığını ve bunu benim bir an önce görmem gerektiğini söylüyordu. Bu kadar hızlı bu sürece gireceğimizi beklemiyordum. İstisnasız her teneffüs de çocuğum yanıma geliyor ve bana yazdıklarından söz ediyordu. Artık birbirimizi daha yakında tanıyorduk. O benim ilk yazarlarımdan biri olacak Doğu Emir Bulutlar idi. Doğu yerinde duramayan, enerji dolu, sempatik, güler yüzlü bir çocuk. Hayal dünyası geniş, kalemi yaşına göre güçlü bir isim. İlerleyen yıllarda akademik başarısının yanında mutlaka sosyal alanda başarılarıyla da adından söz ettirecek bir isim. Elinde derslerde aldığı tavsiyeler ve yaptığı etkinliklerin sonucunda yazdığı bir hikâyesiyle yanıma gelmişti. Heyecan içinde bana yazdıklarını anlatıyor bu yazdıklarının kitap haline gelip gelemeyeceğini soruyordu. Aslında alacağı cevabın evet olmasını çok merak ettiğini biliyordum. Doğu’ya metnini okumam gerektiğini ve ondan sonra birlikte üzerinde çalıştıktan sonra basabileceğimi söyledim. Çok sevindi. Yazdığı metni bana verdi ve sınıfına gitti. Top artık sende öğretmenim der edası vardı. Evet, artık top bende idi. Metni incelemeye başladığımda Doğu’nun bu işe gönlünü koyarak bir şeyler yazdığına şahit oldum. Sıradan cümleler yoktu. Kurgu yerindeydi. Zaman, mekân ve kişiler iyi seçilmişti. Doğu belli bir kıvama gelmişti ve bizim onun elinde tutma vakti gelmişti. Hemen Doğu’nun ailesi ile irtibata geçtik. Sağ olsunlar hemen destek olacaklarını söyleyip elimizi güçlü kıldılar. Yazım ve dizgi işlerine giriştik. Birlikte yazılan metinler kontrol ettik. Kapak çalışmasını yaptırdık. Matbaa anlaşmamızı yapıp kitabımızı basıma gönderdik. Rahatlamıştık. Kitabımızın elimize ulaşmasını dört gözle bekliyorduk. Hafta içinde eser elimize geldiğinde ise keyifte uçan kuşlar gibiydik. Doğu Emir Bulutlar, Funda’nın Tiyatro Sevgisi adını verdiği kitabıyla artık yayın dünyasında yerini almıştı. Kitabını görünce mutlu olmuş, arkadaşlarına imzalı kitap vermenin gururunu yaşamıştı. Doğu’nun hedefinde yeni kitaplar var. Yakında zamanda kitapçılarda Doğu emir Bulutları görürseniz şaşırmayın. İşte Funda’nın Tiyatro Sevgisinden bir bölüm;
“Funda tiyatroyu çok seven bir çocuktu. Tiyatroyu da iyi oynardı. Bir gün annesi: “ Funda bak arkadaşın Ayşe ve annesi geldi.” demiş. Funda buna çok sevinmişti. Arkadaşı Ayşe ve onun annesini görünce Funda onlara bir oyun sergilemek istediğini söyledi. Ayşe: “ Olur, Funda bundan çok mutlu olurum.” dedi. Funda o an doğaçlama bir oyun sergiledi. Ayşe oyundan çok etkilenmişti. Funda’ya kendisine de tiyatro oyunu oynamasını öğretmesini istedi. Aslında tiyatro işi Funda’nın zamanını çok alıyordu. Funda yoruluyordu da, ama olsun o bu işten çok mutluydu. Bir hafta boyunca rolüne çok iyi çalıştı. Annesi ve babasından da destek aldı. Funda sahneye çok çıkmış olmasına rağmen bu sefer biraz korkmaya başlamıştı. Tiyatroya okuldan herkes gelecekti. Hafta içi provalar iyi geçmişti. Heyecanla herkes oyunun sergileneceği günü bekliyordu. İşte beklenen gün gelmişti. Funda ve rol arkadaşları kostümlerini giymiş ve sahne arkasında bekliyorlardı. Salon dolmuştu. Müdür Bey gelen misafirleri karşılıyor, öğretmenler ise oyuncuları sakinleştirmeye ve son komutları vermeye çalışıyordu. Ve o an gelmişti. Sahne ışıkları dışında tüm ışıklar söndürülmüştü. Oyun başlamıştı. Funda sıranın kendisine gelmesini bekliyordu. İşte o sahnede idi. Anne ve babası, dedesiyle ve ninesiyle oradaydı. Funda’nın onları görecek hali yoktu. Rolünü çok iyi oynamıştı. Alkış fırtınası kopmuştu. Salon ayaktaydı. Funda sahnenin adeta tozunu alıyordu.”
Pazartesi Bay Ördek Erzurum’u Tanıtıyor kitabının yazarı Eren Köseoğlu sizlerle…
Okulun ilk günleriydi. İlk dersler ve biz akademi ve yazarlık dersine aynı heyecanla başlamıştık. O anlarda bizden daha heyecanlı olanlar uzun zamandan beri yüz yüze eğitimden uzak 5. Sınıflarım idi. Etrafımda dolanıyor ve daha önce görmedikleri bire dersin içeriğini öğrenmeye çalışılıyorlardı. Sizin adınız ne? Hangi derse giriyorsunuz? Sınav yapacak mısınız? Derste ne yapacağız? Buna benzer birçok soru muhatabından cevap bekliyordu. Bense hiç ses çıkarmadan onların o tatlı hallerini bir sürede olsa uzatmak istiyordum. Onların soruları bittikten sonra sıra bana gelmişti. Sorulara cevap vermek yerine bende onlara sorular sorarak derse olan ilgilerini artırmaya çalışıyordum. Hangi dersin öğretmenine benziyorum? Kaç sınav yapayım? Dersi nasıl işlemek istersiniz? Her biri farklı cevaplar vererek derse katılmaya çalışıyordu. Doğru yoldaydık ve öğrenmeye devam. Günler günleri kovalarken yazma ve okuma çalışmalarımızda artarak devam ediyordu. Teneffüsler de yanıma gelen çocuklarımda biri daha heyecanlı idi. Bir şeyler yazdığını ve bunu benim bir an önce görmem gerektiğini söylüyordu. Bu kadar hızlı bu sürece gireceğimizi beklemiyordum. İstisnasız her teneffüs de çocuğum yanıma geliyor ve bana yazdıklarından söz ediyordu. Artık birbirimizi daha yakında tanıyorduk. O benim ilk yazarlarımdan biri olacak Doğu Emir Bulutlar idi. Doğu yerinde duramayan, enerji dolu, sempatik, güler yüzlü bir çocuk. Hayal dünyası geniş, kalemi yaşına göre güçlü bir isim. İlerleyen yıllarda akademik başarısının yanında mutlaka sosyal alanda başarılarıyla da adından söz ettirecek bir isim. Elinde derslerde aldığı tavsiyeler ve yaptığı etkinliklerin sonucunda yazdığı bir hikâyesiyle yanıma gelmişti. Heyecan içinde bana yazdıklarını anlatıyor bu yazdıklarının kitap haline gelip gelemeyeceğini soruyordu. Aslında alacağı cevabın evet olmasını çok merak ettiğini biliyordum. Doğu’ya metnini okumam gerektiğini ve ondan sonra birlikte üzerinde çalıştıktan sonra basabileceğimi söyledim. Çok sevindi. Yazdığı metni bana verdi ve sınıfına gitti. Top artık sende öğretmenim der edası vardı. Evet, artık top bende idi. Metni incelemeye başladığımda Doğu’nun bu işe gönlünü koyarak bir şeyler yazdığına şahit oldum. Sıradan cümleler yoktu. Kurgu yerindeydi. Zaman, mekân ve kişiler iyi seçilmişti. Doğu belli bir kıvama gelmişti ve bizim onun elinde tutma vakti gelmişti. Hemen Doğu’nun ailesi ile irtibata geçtik. Sağ olsunlar hemen destek olacaklarını söyleyip elimizi güçlü kıldılar. Yazım ve dizgi işlerine giriştik. Birlikte yazılan metinler kontrol ettik. Kapak çalışmasını yaptırdık. Matbaa anlaşmamızı yapıp kitabımızı basıma gönderdik. Rahatlamıştık. Kitabımızın elimize ulaşmasını dört gözle bekliyorduk. Hafta içinde eser elimize geldiğinde ise keyifte uçan kuşlar gibiydik. Doğu Emir Bulutlar, Funda’nın Tiyatro Sevgisi adını verdiği kitabıyla artık yayın dünyasında yerini almıştı. Kitabını görünce mutlu olmuş, arkadaşlarına imzalı kitap vermenin gururunu yaşamıştı. Doğu’nun hedefinde yeni kitaplar var. Yakında zamanda kitapçılarda Doğu emir Bulutları görürseniz şaşırmayın. İşte Funda’nın Tiyatro Sevgisinden bir bölüm;
“Funda tiyatroyu çok seven bir çocuktu. Tiyatroyu da iyi oynardı. Bir gün annesi: “ Funda bak arkadaşın Ayşe ve annesi geldi.” demiş. Funda buna çok sevinmişti. Arkadaşı Ayşe ve onun annesini görünce Funda onlara bir oyun sergilemek istediğini söyledi. Ayşe: “ Olur, Funda bundan çok mutlu olurum.” dedi. Funda o an doğaçlama bir oyun sergiledi. Ayşe oyundan çok etkilenmişti. Funda’ya kendisine de tiyatro oyunu oynamasını öğretmesini istedi. Aslında tiyatro işi Funda’nın zamanını çok alıyordu. Funda yoruluyordu da, ama olsun o bu işten çok mutluydu. Bir hafta boyunca rolüne çok iyi çalıştı. Annesi ve babasından da destek aldı. Funda sahneye çok çıkmış olmasına rağmen bu sefer biraz korkmaya başlamıştı. Tiyatroya okuldan herkes gelecekti. Hafta içi provalar iyi geçmişti. Heyecanla herkes oyunun sergileneceği günü bekliyordu. İşte beklenen gün gelmişti. Funda ve rol arkadaşları kostümlerini giymiş ve sahne arkasında bekliyorlardı. Salon dolmuştu. Müdür Bey gelen misafirleri karşılıyor, öğretmenler ise oyuncuları sakinleştirmeye ve son komutları vermeye çalışıyordu. Ve o an gelmişti. Sahne ışıkları dışında tüm ışıklar söndürülmüştü. Oyun başlamıştı. Funda sıranın kendisine gelmesini bekliyordu. İşte o sahnede idi. Anne ve babası, dedesiyle ve ninesiyle oradaydı. Funda’nın onları görecek hali yoktu. Rolünü çok iyi oynamıştı. Alkış fırtınası kopmuştu. Salon ayaktaydı. Funda sahnenin adeta tozunu alıyordu.”
Pazartesi Bay Ördek Erzurum’u Tanıtıyor kitabının yazarı Eren Köseoğlu sizlerle…