
Nazım Amca aldığı cevaplardan sonra artık Erzurum yoluna düşme vaktinin de geldiğini anlamıştı. O gün bizim evde ise telefona bakan ablam olmuştu. Ablam, tüm ısrarına rağmen Nazım Amca’dan adını öğrenememişti. Nazım Amca sadece bir numara bırakmış başka bir şey söylememişti. Ser vermiş ama sır vermemişti. Babam, ablamın kendisine anlattığı bilgilerden yola çıkarak kendisini arayan kişinin Nazım Amca olduğunu anlamıştı. Bir ara acaba bu Bursalı Mehmet’te olabilir mi diye düşünmüş daha sonra bu fikrinden vazgeçmişti. Nazım Amca’nın bıraktığı numarayı babam çevirmeye ve sır perdesini de aramaya karar verdi. Hemen telefon başına geçip elinde ki kâğıtta yazılı sayıları çevirmeye başladı. Biz ise babamı izliyor karşı taraftan hangi cevapların geleceğini merak ediyorduk. Çevrilen numara düşmüş ve babam konuşmaya başlamıştı. Karşılıklı selamlaşmadan sonra babam, hemşerim, beni aramışsın ve asker arkadaşım olduğunu kızıma söylemişsin dedi. Nazım Amca’nın evet dediğini bizler de duymuştuk. Babam telefonda ki sesi tanımıştı; ama tam emin olmak istiyordu. Birkaç soru daha sordu. Nazım Amca ise adını söylememekte ısrara devam ediyordu. Babam, Nazım Amca ile beraber iki üç farklı askerlik arkadaşının da adını andı. Nazım Amca işte o saydığın kişilerden biriyim ben dedi. Babam artık o kadar emin oldu ki, Nazım o sensin artık beni uğraştırma diye gülerek konuşmasına devam etti. Nazım Amca ismini vermeyince babam ara sıra tereddüt ediyordu. Nazım Amca Cuma günü Erzurum’a geleceğini ve kendisiyle yüz yüze görüşeceğini o zaman tam olarak kim olduğunun anlaşılacağını dedi. Babam çok sevinmişti. Yıllardır görmediği ve kader birliği yaptığı arkadaşlarından birine kavuşacaktı. Belki de bu kavuşacağı dostu uzun yıllar mektuplaştığı, ara sıra telefonla hasret giderdiği Nazım idi. İşte o zaman dünyaların onun olacağı kesindi. Nazım Amca babamdan adres istiyordu. Nazım Amca, Erzurum’a geldiğinde bir taksiye binip aldığı adrese tek başına gelmeyi düşünüyormuş. Babam buna çok kızdı. Sen benim için yollara düşüp yıllardır süren hasretimizi dindirmeye geleceksin ve ben senin o anda yanında olmaya benim vaktim olmayacak. Sakın bunu bir daha düşünme sen bana biletin saatini söyle dedi. Nasılda heyecanlanmıştı canım babam, ilk defa onu böyle heyecanlı görmüştüm. Telefonda birbirlerine can diyen İki can dostun kavuşması nasıl olacaktı çok merak ediyordum. Nazım Amca adını vermeden konuşmasına devam ediyor bir yandan da eski anıları babamla konuşuyordu. Telefonu kapatmak istemiyorlardı. Sanki telefon kapanınca bir daha birbirleriyle sonsuza kadar görüşemeyeceklerine inanıyor gibiydiler. Babam ve Nazım Amca askerlikten sonra birbirlerine mektup yazmışlar. Bir ara nasıl olmuşsa ve hangisinden kaynaklanmış ise bu irtibat kanalı da kesilmiş ve ikisi de hayatın çarkında yollarına devam etmişler. Hiçbir zaman ama akıllarından birbirlerini çıkarmamışlardı. Babam telefonu kapattıktan sonra bize döndü ve dedi ki: “ Bu Kırşehirli Nazım, ondan başkası değil; ama adını gizledi, gördünüz o kadar ısrarcı olmama rağmen ismini söylemedi.” Canım babam tahmininde yanılmamıştı. Bursalı Mehmet olabilir mi diye de kendince bir şey mırıldandı olmuştu. Nazım Amca Cuma gününe biletini aldığında babama hareket saati haber edecekti.
Babam telefonu kapattıktan sonra hemen günü sordu. Çarşamba cevabını alınca ola daha iki gün var, keşke bu gün Perşembe olsaydı dedi. Bir an önce cumanın olmasını beklediği her halinden belli idi. Anneme Cuma gününe hazırlık yapmasını, yemekler pişirmesini sıkıca tembihledi. Eşinin bu sevinçli hali annemi de mutlu etmişti. Başım üstüne dedi ve dışarıdan alınması gerekenleri babama söylemeye başladı. Zira evimize çok değerli bir misafir geliyordu ve en güzel şekilde ağırlanması gerekiyordu. Nazım Amca ise Erzurum’da kalıp kalmayacağına daha karar vermemişti. Yıllardır görmediği bir arkadaşının evine gidiyordu. Arkadaşı ile samimiyeti vardı ama ya ev halkı onu nasıl karşılayacaktı. Orada ne ile karşılaşacaktı bunu bilmiyordu. Şehriye Teyze’ye Erzurum’a gideriz hanım dedi. Ev halkının bize karşı tutumlarını bir ölçer biçeriz. Onlarda Haydar gibi olursa bir iki gün kalır ondan sonra Erzincan’a geri döner, evimize geliriz. Yok, farklı bir tutumla karşılaşır isek bir iki gün oradan kaldıktan sonra tekrar Erzincan’a geri döneriz. Nazım Amca, kızı Sevinç Abla’da kalıyordu ve enişteleri Ahmet’te askerdi. Sevinç Abla bende sizinle geleyim baba dedi. Ahmet Bey’e Erzurum’a gitme olayı anlatılınca eniştenin verdiği cevap ise şaşırtıcı olmuştu. O günlerde askeriyede paşaların Erzurum’a gezileri vardır ve Ahmet’in de onlara eşlik etmesi gerekmektedir. Yani Erzurum’a gitmek için başka bir sebep daha ortaya çıkmıştı. Nazım Amca, Şehriye Teyze ve Sevinç Abla, otobüs ile Erzurum’a gidecek daha sonra orada Ahmet ile buluşulacaklardı. Nazım Amca vakit kaybetmeden terminale gitmiş ve biletleri almıştı. İşte şimdi iki farklı şehirde iki farklı yürekte aynı heyecan ve hasretin dinmesi için canların kavuşmasına saatler kalmıştı.
Babam telefonu kapattıktan sonra hemen günü sordu. Çarşamba cevabını alınca ola daha iki gün var, keşke bu gün Perşembe olsaydı dedi. Bir an önce cumanın olmasını beklediği her halinden belli idi. Anneme Cuma gününe hazırlık yapmasını, yemekler pişirmesini sıkıca tembihledi. Eşinin bu sevinçli hali annemi de mutlu etmişti. Başım üstüne dedi ve dışarıdan alınması gerekenleri babama söylemeye başladı. Zira evimize çok değerli bir misafir geliyordu ve en güzel şekilde ağırlanması gerekiyordu. Nazım Amca ise Erzurum’da kalıp kalmayacağına daha karar vermemişti. Yıllardır görmediği bir arkadaşının evine gidiyordu. Arkadaşı ile samimiyeti vardı ama ya ev halkı onu nasıl karşılayacaktı. Orada ne ile karşılaşacaktı bunu bilmiyordu. Şehriye Teyze’ye Erzurum’a gideriz hanım dedi. Ev halkının bize karşı tutumlarını bir ölçer biçeriz. Onlarda Haydar gibi olursa bir iki gün kalır ondan sonra Erzincan’a geri döner, evimize geliriz. Yok, farklı bir tutumla karşılaşır isek bir iki gün oradan kaldıktan sonra tekrar Erzincan’a geri döneriz. Nazım Amca, kızı Sevinç Abla’da kalıyordu ve enişteleri Ahmet’te askerdi. Sevinç Abla bende sizinle geleyim baba dedi. Ahmet Bey’e Erzurum’a gitme olayı anlatılınca eniştenin verdiği cevap ise şaşırtıcı olmuştu. O günlerde askeriyede paşaların Erzurum’a gezileri vardır ve Ahmet’in de onlara eşlik etmesi gerekmektedir. Yani Erzurum’a gitmek için başka bir sebep daha ortaya çıkmıştı. Nazım Amca, Şehriye Teyze ve Sevinç Abla, otobüs ile Erzurum’a gidecek daha sonra orada Ahmet ile buluşulacaklardı. Nazım Amca vakit kaybetmeden terminale gitmiş ve biletleri almıştı. İşte şimdi iki farklı şehirde iki farklı yürekte aynı heyecan ve hasretin dinmesi için canların kavuşmasına saatler kalmıştı.