
Türk milletinin köpekle imtihanı çok eski zamanlara dayanmaktadır. Köpek kelimesi “kabarık”, “çok” anlamlarına gelen Türkçedeki “kop” kelimesine “ak” ekinin getirilmesiyle oluşturulmuştur. Yine artmak, çoğalmak manalarındaki “köpürmek” kelimesi de “kop” ekinden türetilmiştir. Halk arasında çok kullanılan “it” kelimesi de köpek manasında kullanılmaktadır.
İt ve köpek kelimelerinin Türkçede kullanım tarihleri birbirine yakın olmasına rağmen bu kelimelerin kullanım alanları, çağrışım özellikleri, kullanan bireylerin vasıfları bakımından zamanla ayrılık göstermeye başlamıştır.
Türkiye’de köpeklerin evin içine girme süreci çok eski değildir, yakın zamana kadar, hatta günümüzde de çoğu ailede köpeklerin evde bulunması hoş karşılanmamaktadır. “Kim av veya sürünün dışında başka bir maksat için köpek edinirse her gün sevabından iki kat eksilir.” Veya “Köpeğin bulunduğu eve rahmet girmez” hadisleri bizim insanımızın köpeğe mesafeli yaklaşmasına neden olmuştur. Fakat aynı zamanda insanımız, köpeklere merhametli davranmış, sokaklarını köpeklerle paylaşmış, onlara şiddet uygulanmasına karşı çıkmış, onları koruma altına almıştır.
Osmanlı döneminde, özellikle gece vakti yabancı birisini hemen tanıyan ve topluca üzerine saldıran köpekler, insanları çok zor durumda bırakırmış, hatta İngiliz bir vatandaşın köpeklerden kaçarken düşüp ölmesinin o dönemde büyük yankı yaptığı bilinmektedir. Bu gibi durumdan kurtulmak isteyen insanlar ellerine doğranmış ekmek, ciğer ve kemik alarak yolculuk yapar, karşılaştıkları köpeklere bunlardan birer parça vererek yollarına devam edermiş.
Sultan Abdulmecit zamanında yapılan ahşap Galata Köprüsü’nden geçişlerde yayalardan, hamallardan, beygirlerden, koyun, keçi ve kuzu sahiplerinden bu hayvanların geçiş ücreti alınırken, köpeklerin geçişinden ücret alınmamıştır.
Özellikle Tanzimat’tan sonra Batılılaşma çabaları ile birlikte modern hayata yüzünü dönenlerin gözünde köpek kavramı farklı anlamlar kazanmaya; “it” kelimesinin yerini köpek kelimesi almaya başlamıştır. Daha önceleri insanların köpeklere karşı merhametleri daha fazla iken zamanla merhametin yanında onlara karşı duymuş oldukları sevgide de ciddi şekilde bir artış olmuştur.
Köylünün dilinde var olan it kavramı modern hayatla birlikte şehirlinin dilinde köpek şekline dönüşmüş, insanlar daha önceleri kapalı tuttukları evlerinin kapısını onlara açmıştır. Bu durumda köpeklerin görev alanlarında bir değişiklik olmuş, köy hayatında kendisine başta koruyuculuk vasfı verilen, geceleri bekçilik yapan köpekler, şehirli insanın evine girerek, sahibi için itibar kazandıran bir canlıya dönüşmüştür.
Eskiden köylerde köyün zengininin veya ağasının köpeği olmak, o köpeklere ayrıcalık kazandırırken, Batılılaşmaya özentinin arttığı bir dönemle birlikte köpekler sahiplerine itibar kazandırmaya başlamış, Köpek beslemek bazıları için itibar kaynağı olmuştur.
İnsanların evine ve hatta yatak odalarına girerek onların tüm yaşam alanlarına ortak olan köpekler, halk arasında daha fazla sevilmiş, bu şartlarda köpeğe “it” denilmesi sahibinin nazarında hakaret olarak görülmüştür. Dahası köpeklere daha nazik, daha ince isimler verilmiş, hatta onlara kimlik, aşı kartları çıkartılmıştır.
Günümüzde tüm insanlar artık köpekleri bir “can” olarak görmekte ve onlara karşı yapılan her türlü zulme şiddetle karşı çıkmaktadırlar. Bu anlayışın hızlı bir şekilde yayılması, hayvanlara eziyet edenlerin de bazı köpekler gibi ıslah edilmesi gerekmektedir.
İt ve köpek kelimelerinin Türkçede kullanım tarihleri birbirine yakın olmasına rağmen bu kelimelerin kullanım alanları, çağrışım özellikleri, kullanan bireylerin vasıfları bakımından zamanla ayrılık göstermeye başlamıştır.
Türkiye’de köpeklerin evin içine girme süreci çok eski değildir, yakın zamana kadar, hatta günümüzde de çoğu ailede köpeklerin evde bulunması hoş karşılanmamaktadır. “Kim av veya sürünün dışında başka bir maksat için köpek edinirse her gün sevabından iki kat eksilir.” Veya “Köpeğin bulunduğu eve rahmet girmez” hadisleri bizim insanımızın köpeğe mesafeli yaklaşmasına neden olmuştur. Fakat aynı zamanda insanımız, köpeklere merhametli davranmış, sokaklarını köpeklerle paylaşmış, onlara şiddet uygulanmasına karşı çıkmış, onları koruma altına almıştır.
Osmanlı döneminde, özellikle gece vakti yabancı birisini hemen tanıyan ve topluca üzerine saldıran köpekler, insanları çok zor durumda bırakırmış, hatta İngiliz bir vatandaşın köpeklerden kaçarken düşüp ölmesinin o dönemde büyük yankı yaptığı bilinmektedir. Bu gibi durumdan kurtulmak isteyen insanlar ellerine doğranmış ekmek, ciğer ve kemik alarak yolculuk yapar, karşılaştıkları köpeklere bunlardan birer parça vererek yollarına devam edermiş.
Sultan Abdulmecit zamanında yapılan ahşap Galata Köprüsü’nden geçişlerde yayalardan, hamallardan, beygirlerden, koyun, keçi ve kuzu sahiplerinden bu hayvanların geçiş ücreti alınırken, köpeklerin geçişinden ücret alınmamıştır.
Özellikle Tanzimat’tan sonra Batılılaşma çabaları ile birlikte modern hayata yüzünü dönenlerin gözünde köpek kavramı farklı anlamlar kazanmaya; “it” kelimesinin yerini köpek kelimesi almaya başlamıştır. Daha önceleri insanların köpeklere karşı merhametleri daha fazla iken zamanla merhametin yanında onlara karşı duymuş oldukları sevgide de ciddi şekilde bir artış olmuştur.
Köylünün dilinde var olan it kavramı modern hayatla birlikte şehirlinin dilinde köpek şekline dönüşmüş, insanlar daha önceleri kapalı tuttukları evlerinin kapısını onlara açmıştır. Bu durumda köpeklerin görev alanlarında bir değişiklik olmuş, köy hayatında kendisine başta koruyuculuk vasfı verilen, geceleri bekçilik yapan köpekler, şehirli insanın evine girerek, sahibi için itibar kazandıran bir canlıya dönüşmüştür.
Eskiden köylerde köyün zengininin veya ağasının köpeği olmak, o köpeklere ayrıcalık kazandırırken, Batılılaşmaya özentinin arttığı bir dönemle birlikte köpekler sahiplerine itibar kazandırmaya başlamış, Köpek beslemek bazıları için itibar kaynağı olmuştur.
İnsanların evine ve hatta yatak odalarına girerek onların tüm yaşam alanlarına ortak olan köpekler, halk arasında daha fazla sevilmiş, bu şartlarda köpeğe “it” denilmesi sahibinin nazarında hakaret olarak görülmüştür. Dahası köpeklere daha nazik, daha ince isimler verilmiş, hatta onlara kimlik, aşı kartları çıkartılmıştır.
Günümüzde tüm insanlar artık köpekleri bir “can” olarak görmekte ve onlara karşı yapılan her türlü zulme şiddetle karşı çıkmaktadırlar. Bu anlayışın hızlı bir şekilde yayılması, hayvanlara eziyet edenlerin de bazı köpekler gibi ıslah edilmesi gerekmektedir.