
Doç. Dr. Yasemin Çayır, hekimlere ve tıp fakültesi öğrencilerine 'Tıpta kötü haber verme'nin yollarını anlattı. İletişimde beden dilinin önemli olduğunu belirten Çayır, gülümsemenin ihmal edilmemesini söyledi.
Salih TEKİN
Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Dahili Tıp Bilimleri Ana Bilim Dalı Aile Hekimliği Öğretim Üyesi Doç.Dr. Yasemin Çayır, meslektaşlarına 'Tıpta kötü haber verme' eğitimi verdi. Kötü haber verilirken eli kolu bağlamadan, ayak ayaküstüne atmadan, politikacılar gibi kucaklayıcı poz verilmesi gerektiğini bildiren Çayır, "Kanser kafamızda hep ölümle eşleştirilen bir hastalık oluğu için kanser kelimesini kullanmak hastaları tedirgin ediyor. Kanser yerine yara ya da ülser var gibi terimler kullanılabilir. Araştırma yapılmış kanser yerine tümör denmesinin de hastaları rahatlattığı gözlenmiş" dedi.
Aile Hekimliği öğretim üyesi Doç.Dr. Yasemin Çayır, Yakutiye Araştırma Hastanesi Konferans Salonu’nda meslektaşlarıyla bir araya geldi. Doç. Dr. Yasemin Çayır, doktor adaylarının da içerisinde yer aldığı meslektaşlarına hastalara kötü haber vermenin püf noktalarını anlattı. Konuşmasına Karaman'da kız çocuğunu kaybeden babaya kadın doktorun haber verme şeklini örnek vererek başlayan Yasemin Çayır, kötü haber vermenin zor olduğunu söyledi. İnsanlarda ölümsüzlük psikolojisinin olduğuna işaret eden Yasemin Çayır, ayak üstü haber verilmemesini bildirdi. Kötü haber verme hatalarının iletişimsizlikten kaynaklandığını ifade eden Yasemin Çayır şunları söyledi:
'Beden dili çok önemli'
"Hasta ile hekim iletişimi mesleğimizin en önemli kısmı. İletişim problemi sadece hasta hekim arasında olmuyor, bazen hekimler arasında da oluyor. İletişimi fiziksel şartlar da etkiliyor. Zaman önemli, polikliniğin son saatlerinde kötü haber vermek zorundaysanız bu da kötü olacaktır. İletişimde hekimin tek başına gayreti yeterli olmuyor. Hastamızın söylemek istediklerini de söylettirebilmeliyiz. Çünkü sözlü iletişim yüzde 7 oranında etkin, beden dili yüzde 55 etkili. Siz elinizi kolunuzu bağlarsanız, ayak ayaküstüne atarsanız, göz teması kurmazsanız, hastanızdan daha yüksek seviyede oturursanız, yakın bir temas sağlamazsanız, hastanızla yeteri kadar iletişim kuramazsanız etkin görüşme gerçekleştiremezsiniz. El öpmek karşı tarafın üstünlüğünü kabul etmektir. Ya da hep batıda şöyle öğretiliyor; hasta geldiğinde ayağa kalkın, el sıkışın. Tıp eğitimlerinde öğrencilere bunu öğretmeye çalışıyorlar. Biz bunu söylediğimizde öğrenciler şaşırıyor. Nasıl olur diye? Karşı taraf kaygının giderilmesini isteyen bize ihtiyacı olan taraf. Zamanında hekimler bunu otorite olarak kullanmışlar. Karşı tarafın elini sıkmak biz eşitiz demektir. Ölü balık gibi sıkarsanız değer verilmediğini gösterir, çok kuvvetli tuttuğunuzda ben senden üstünüm mesajı verir. Eşit olduğunu göstermek ve göz teması çok önemli."
'Gülümseyin, kucaklayın'
İletişimin ilk kuralının dinlemek olduğuna vurgu yapan Doç.Dr. Çayır, asıl problemle ilgili ipucu yakalanana kadar hastanın sözünün kesilmemesi gerektiğini ifade etti. Beden dilinin çok önemli olduğunu söyleyen Çayır, "Gülümseme bedava. Hastalara gülümsememiz gerekiyor. Politikacılar hep böyle poz veriyor sizi kucaklıyorum, sizi dinliyorum. 'Bana ulaşabilirsiniz' mesajı veriyor. Bu hastalar için de geçerli. Hastalarımızı dinlerken sağ kulağımızı hastaya yönlendirmek 'kulağım sende seni dinliyorum kıymet veriyorum' mesajı vermektir. Eğer kültür müsaade ediyorsa dokunmak, dinlediğimizi ve yakınlığımızı göstermek için önemli" diye konuştu.
'Ayaküstü haber verilmesin'
Kaygıları giderilmeyen bir hasta görüşmeden memnun ayrılmazsa alternatif tedavilere yöneleceğini anlatan Çayır, hastalara 'evet' ya da 'hayır' yanıtı alınacak sorular yöneltilmemesi gerektiğini belirtti. Çayır konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Örselenmiş, tacize uğramış hastalar var. Bir de kötü haber vermek zorunda kaldığımız hastalar. Hepimiz için zor bir sorumluluk. Hep tartışılır kötü haber nerede nasıl verilsin? Bu görüşmeyi daha az stresli, hasta açısından da daha konforlu hale getirebiliriz. Akciğer kanseri teşhisi almış hastalar üzerinde bir araştırma yapılmış 'Bu haber bize özel verilsin, orta yerde ayaküstü verilmesin' demişler. Başka bir grup kanser hastalarında ise en çok haber verenin tutumunun önemli olduğu saptanmış. 'Size soru sorabilmeliyim' En çok istedikleri şey bu. Aileler diyor ki; doktor bize mesajı açık ve net versin lafı dolandırmasın bilmek istiyorum net bilgiyi versin. Kötü haber sadece ölüm haberi mi ya da kanser mi? Kanser kafamızda hep ölümle eşleştirilen hastalık oluğu için kanser kelimesini kullanmak tedirgin ediyor. Kanser yerine 'yara, ülser var' gibi terimler kullanılabilir. Araştırma yapılmış 'kanser' yerine 'tümör' denmesinin de hastaları rahatlattığı gözlenmiş. Hekimlerin çoğu kötü haber verme modellerinden habersizler. Hasta ve hasta yakını çerçevesinden bakalım. Onlar için en kötü hatıra. Volkan Konak'ın Cerrahpaşa türküsü vardı. Burada ne demek istiyor. Kötü bir haber almış, önünden bile geçmem artık diyor. Yani kötü haber alan herkes için o gün, o yer, haberi veren çok kötü. Çok kötü bir hatıra. İnsanların unutamadığı kötü bir hatıra. Tepkiler çok değişken herkes belli safhalardan geçip kabullenme aşamasına geçiyor. İnkâr safhasında kalanlar oluyor hekimden, samimiyet yakınlık isteniyor. Haber verme şekli o hastanın planlarını olumlu ya da olumsuz yönde etkileyecektir. Hekim destek olsun istiyorlar, empati istiyorlar. Kadınlar ve genç hastalar daha fazla bilgilendirilmek istiyorlar. Karar sürecinde etkin olmak istiyorlar, yaşlılar ve erkekler ise daha pasif rol istiyorlar."
Salih TEKİN
Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Dahili Tıp Bilimleri Ana Bilim Dalı Aile Hekimliği Öğretim Üyesi Doç.Dr. Yasemin Çayır, meslektaşlarına 'Tıpta kötü haber verme' eğitimi verdi. Kötü haber verilirken eli kolu bağlamadan, ayak ayaküstüne atmadan, politikacılar gibi kucaklayıcı poz verilmesi gerektiğini bildiren Çayır, "Kanser kafamızda hep ölümle eşleştirilen bir hastalık oluğu için kanser kelimesini kullanmak hastaları tedirgin ediyor. Kanser yerine yara ya da ülser var gibi terimler kullanılabilir. Araştırma yapılmış kanser yerine tümör denmesinin de hastaları rahatlattığı gözlenmiş" dedi.
Aile Hekimliği öğretim üyesi Doç.Dr. Yasemin Çayır, Yakutiye Araştırma Hastanesi Konferans Salonu’nda meslektaşlarıyla bir araya geldi. Doç. Dr. Yasemin Çayır, doktor adaylarının da içerisinde yer aldığı meslektaşlarına hastalara kötü haber vermenin püf noktalarını anlattı. Konuşmasına Karaman'da kız çocuğunu kaybeden babaya kadın doktorun haber verme şeklini örnek vererek başlayan Yasemin Çayır, kötü haber vermenin zor olduğunu söyledi. İnsanlarda ölümsüzlük psikolojisinin olduğuna işaret eden Yasemin Çayır, ayak üstü haber verilmemesini bildirdi. Kötü haber verme hatalarının iletişimsizlikten kaynaklandığını ifade eden Yasemin Çayır şunları söyledi:
'Beden dili çok önemli'
"Hasta ile hekim iletişimi mesleğimizin en önemli kısmı. İletişim problemi sadece hasta hekim arasında olmuyor, bazen hekimler arasında da oluyor. İletişimi fiziksel şartlar da etkiliyor. Zaman önemli, polikliniğin son saatlerinde kötü haber vermek zorundaysanız bu da kötü olacaktır. İletişimde hekimin tek başına gayreti yeterli olmuyor. Hastamızın söylemek istediklerini de söylettirebilmeliyiz. Çünkü sözlü iletişim yüzde 7 oranında etkin, beden dili yüzde 55 etkili. Siz elinizi kolunuzu bağlarsanız, ayak ayaküstüne atarsanız, göz teması kurmazsanız, hastanızdan daha yüksek seviyede oturursanız, yakın bir temas sağlamazsanız, hastanızla yeteri kadar iletişim kuramazsanız etkin görüşme gerçekleştiremezsiniz. El öpmek karşı tarafın üstünlüğünü kabul etmektir. Ya da hep batıda şöyle öğretiliyor; hasta geldiğinde ayağa kalkın, el sıkışın. Tıp eğitimlerinde öğrencilere bunu öğretmeye çalışıyorlar. Biz bunu söylediğimizde öğrenciler şaşırıyor. Nasıl olur diye? Karşı taraf kaygının giderilmesini isteyen bize ihtiyacı olan taraf. Zamanında hekimler bunu otorite olarak kullanmışlar. Karşı tarafın elini sıkmak biz eşitiz demektir. Ölü balık gibi sıkarsanız değer verilmediğini gösterir, çok kuvvetli tuttuğunuzda ben senden üstünüm mesajı verir. Eşit olduğunu göstermek ve göz teması çok önemli."
'Gülümseyin, kucaklayın'
İletişimin ilk kuralının dinlemek olduğuna vurgu yapan Doç.Dr. Çayır, asıl problemle ilgili ipucu yakalanana kadar hastanın sözünün kesilmemesi gerektiğini ifade etti. Beden dilinin çok önemli olduğunu söyleyen Çayır, "Gülümseme bedava. Hastalara gülümsememiz gerekiyor. Politikacılar hep böyle poz veriyor sizi kucaklıyorum, sizi dinliyorum. 'Bana ulaşabilirsiniz' mesajı veriyor. Bu hastalar için de geçerli. Hastalarımızı dinlerken sağ kulağımızı hastaya yönlendirmek 'kulağım sende seni dinliyorum kıymet veriyorum' mesajı vermektir. Eğer kültür müsaade ediyorsa dokunmak, dinlediğimizi ve yakınlığımızı göstermek için önemli" diye konuştu.
'Ayaküstü haber verilmesin'
Kaygıları giderilmeyen bir hasta görüşmeden memnun ayrılmazsa alternatif tedavilere yöneleceğini anlatan Çayır, hastalara 'evet' ya da 'hayır' yanıtı alınacak sorular yöneltilmemesi gerektiğini belirtti. Çayır konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Örselenmiş, tacize uğramış hastalar var. Bir de kötü haber vermek zorunda kaldığımız hastalar. Hepimiz için zor bir sorumluluk. Hep tartışılır kötü haber nerede nasıl verilsin? Bu görüşmeyi daha az stresli, hasta açısından da daha konforlu hale getirebiliriz. Akciğer kanseri teşhisi almış hastalar üzerinde bir araştırma yapılmış 'Bu haber bize özel verilsin, orta yerde ayaküstü verilmesin' demişler. Başka bir grup kanser hastalarında ise en çok haber verenin tutumunun önemli olduğu saptanmış. 'Size soru sorabilmeliyim' En çok istedikleri şey bu. Aileler diyor ki; doktor bize mesajı açık ve net versin lafı dolandırmasın bilmek istiyorum net bilgiyi versin. Kötü haber sadece ölüm haberi mi ya da kanser mi? Kanser kafamızda hep ölümle eşleştirilen hastalık oluğu için kanser kelimesini kullanmak tedirgin ediyor. Kanser yerine 'yara, ülser var' gibi terimler kullanılabilir. Araştırma yapılmış 'kanser' yerine 'tümör' denmesinin de hastaları rahatlattığı gözlenmiş. Hekimlerin çoğu kötü haber verme modellerinden habersizler. Hasta ve hasta yakını çerçevesinden bakalım. Onlar için en kötü hatıra. Volkan Konak'ın Cerrahpaşa türküsü vardı. Burada ne demek istiyor. Kötü bir haber almış, önünden bile geçmem artık diyor. Yani kötü haber alan herkes için o gün, o yer, haberi veren çok kötü. Çok kötü bir hatıra. İnsanların unutamadığı kötü bir hatıra. Tepkiler çok değişken herkes belli safhalardan geçip kabullenme aşamasına geçiyor. İnkâr safhasında kalanlar oluyor hekimden, samimiyet yakınlık isteniyor. Haber verme şekli o hastanın planlarını olumlu ya da olumsuz yönde etkileyecektir. Hekim destek olsun istiyorlar, empati istiyorlar. Kadınlar ve genç hastalar daha fazla bilgilendirilmek istiyorlar. Karar sürecinde etkin olmak istiyorlar, yaşlılar ve erkekler ise daha pasif rol istiyorlar."