
– 3 Mart 1992’de BBC Morning News saat 07.37 yayınında durumu şöyle aksettirmiş; “Canlı yayın muhabirimiz 100’den fazla Azeri erkek, kadın ve bebek dahil olmak üzere çocuk cesetleri gördüğünü ve bunların başlarına yakın mesafeden ateş edilerek öldürüldüğünü rapor ediyor.”
– 16 Mart 1992 tarihli Newsweek’te Pascal Privat ve Steve Le Vine tarafından hazırlanan haberde katliam şu şekilde yansıtılmış: “Geçtiğimiz hafta Azerbaycan yine bir morgun mahzeni gibiydi; bir caminin arkasına geçici olarak kurulmuş morga sürüklenerek getirilmiş düzinelerce ceset ve yas tutan mülteciler… Bunlar 25 ve 26 Şubat tarihinde Ermeni kuvvetleri tarafından istila edilen Yukarı Karabağ bölgesindeki Hocalı köyünün Azeri sakinleriydi. Cesetlerin çoğu kaçmaya çalışırken yakın mesafeden vurulmuştu, bazılarının yüzleri paramparça idi, bazılarının kafa derileri yüzülmüştü…”
– Human Rights Watch: Hocalı katliamını Karabağ’ın işgalinden bu yana cereyan eden en kapsamlı sivil kırımı olarak nitelendirilmiştir.
– Amerikalı gazeteci Thomas Goltz: “Fotoğrafçı arkadaşım öyle etkilenmişti ki fotoğraf çekebilmesi için kendisini objelerin üzerine doğru itmem gerekiyordu. Cesetler, mezarlar, evet hepsi mide gerektiriyordu. Ama olanları anlatmak, dünyaya duyurmak gerekliydi. Hayatta kalanları bularak hemen orada neler dediklerini kaydettik. Bazı cesetleri tanımaya çalıştım ama yüzlerinden vurulanlar, tanınmayacak halde olanlar vardı. Bazılarının kafa derileri yüzülmüştü.’
– Hocalı katliamına tanık olan ve daha sonra Beyrut’a yerleşen Ermeni gazeteci Daud Kheyriyan, ‘For the Sake of Cross’ (Haçın Hatırı İçin) isimli kitabında (sayfa: 62-63) vahşeti şöyle anlatıyor: “…Gaflan denen ve ölülerin yakılmasıyla görevli Ermeni grup, Hocalı’nın 1 kilometre batısında bir yere 2 Mart günü 100 Azeri ölüsünü getirip yığdı. Son kamyonda 10 yaşında bir kız çocuğu gördüm. Başından ve elinden yaralıydı. Yüzü morarmıştı. Soğuğa, açlığa ve yaralarına rağmen hala yaşıyordu. Çok az nefes alabiliyordu. Gözlerini ölüm korkusu sarmıştı. O sırada Tigranyan isimli bir asker onu tuttuğu gibi öteki cesetlerin üstüne fırlattı. Sonra tüm cesetleri yaktılar. Bana sanki yanmakta olan ölü bedenler arasından bir çığlık işittim gibi geldi. Yapabileceğim bir şey yoktu. Ben Şuşa’ya döndüm. Onlar Haç’ın hatırı için savaşa devam ettiler.”
Aradan 30 yıl geçtikten sonra dünya yeniden dönüyordu. Ermenistan saldırıları sonrası başlayan savaşta aslında değişen bir şeyin olmadığına tanıklık etti dünya. Ermenistan yine sivilleri katlediyordu. 95 sivil Ermenistan’ın attığı füze ve roketlerle yaşamını yitirdi. 400’ün üzerinde insan yaralandı. Yüzlerce ev harabeye döndü. Bunların cepheyle ilgisi olmayan sivil yerleşim alanlarında yaşandığını hatırlatmak gerekmiyor.
Cephede ise Azerbaycan Ordusu, bu zalimleri adeta ezip geçti.
Azerbaycan Ordusu bir şeyi çok iyi yapıyordu. Aslanlar gibi savaşıyordu. Eli silahlı Ermenistan Ordusuna karşı savaştılar. Ama asla sivilleri hedef almadılar.
Çünkü kan aynı kandı…
Ermeniler 30 yıl önce olduğu gibi, 100 yıl önce olduğu gibi sivilleri katletti, gaz dökerek yaktı. Ama Türk Ordusu asla sivillere kıymadı. Türk’ün eline sivil mazlum kanı değmedi.
Ermenistan Ordusu, Ermeni çeteleri ise güç buldukları her dönem mazlumları katlettiler.
Doğu Anadolu’da, Çukurova’da insanların yakılarak katledilmesine dair hatıralar, 1992’de Karabağ’da canlandı.
Onun için Ermenistan, mutlaka ama mutlaka savaş ve insanlık suçlarından yargılanmalıdır.
– 16 Mart 1992 tarihli Newsweek’te Pascal Privat ve Steve Le Vine tarafından hazırlanan haberde katliam şu şekilde yansıtılmış: “Geçtiğimiz hafta Azerbaycan yine bir morgun mahzeni gibiydi; bir caminin arkasına geçici olarak kurulmuş morga sürüklenerek getirilmiş düzinelerce ceset ve yas tutan mülteciler… Bunlar 25 ve 26 Şubat tarihinde Ermeni kuvvetleri tarafından istila edilen Yukarı Karabağ bölgesindeki Hocalı köyünün Azeri sakinleriydi. Cesetlerin çoğu kaçmaya çalışırken yakın mesafeden vurulmuştu, bazılarının yüzleri paramparça idi, bazılarının kafa derileri yüzülmüştü…”
– Human Rights Watch: Hocalı katliamını Karabağ’ın işgalinden bu yana cereyan eden en kapsamlı sivil kırımı olarak nitelendirilmiştir.
– Amerikalı gazeteci Thomas Goltz: “Fotoğrafçı arkadaşım öyle etkilenmişti ki fotoğraf çekebilmesi için kendisini objelerin üzerine doğru itmem gerekiyordu. Cesetler, mezarlar, evet hepsi mide gerektiriyordu. Ama olanları anlatmak, dünyaya duyurmak gerekliydi. Hayatta kalanları bularak hemen orada neler dediklerini kaydettik. Bazı cesetleri tanımaya çalıştım ama yüzlerinden vurulanlar, tanınmayacak halde olanlar vardı. Bazılarının kafa derileri yüzülmüştü.’
– Hocalı katliamına tanık olan ve daha sonra Beyrut’a yerleşen Ermeni gazeteci Daud Kheyriyan, ‘For the Sake of Cross’ (Haçın Hatırı İçin) isimli kitabında (sayfa: 62-63) vahşeti şöyle anlatıyor: “…Gaflan denen ve ölülerin yakılmasıyla görevli Ermeni grup, Hocalı’nın 1 kilometre batısında bir yere 2 Mart günü 100 Azeri ölüsünü getirip yığdı. Son kamyonda 10 yaşında bir kız çocuğu gördüm. Başından ve elinden yaralıydı. Yüzü morarmıştı. Soğuğa, açlığa ve yaralarına rağmen hala yaşıyordu. Çok az nefes alabiliyordu. Gözlerini ölüm korkusu sarmıştı. O sırada Tigranyan isimli bir asker onu tuttuğu gibi öteki cesetlerin üstüne fırlattı. Sonra tüm cesetleri yaktılar. Bana sanki yanmakta olan ölü bedenler arasından bir çığlık işittim gibi geldi. Yapabileceğim bir şey yoktu. Ben Şuşa’ya döndüm. Onlar Haç’ın hatırı için savaşa devam ettiler.”
Aradan 30 yıl geçtikten sonra dünya yeniden dönüyordu. Ermenistan saldırıları sonrası başlayan savaşta aslında değişen bir şeyin olmadığına tanıklık etti dünya. Ermenistan yine sivilleri katlediyordu. 95 sivil Ermenistan’ın attığı füze ve roketlerle yaşamını yitirdi. 400’ün üzerinde insan yaralandı. Yüzlerce ev harabeye döndü. Bunların cepheyle ilgisi olmayan sivil yerleşim alanlarında yaşandığını hatırlatmak gerekmiyor.
Cephede ise Azerbaycan Ordusu, bu zalimleri adeta ezip geçti.
Azerbaycan Ordusu bir şeyi çok iyi yapıyordu. Aslanlar gibi savaşıyordu. Eli silahlı Ermenistan Ordusuna karşı savaştılar. Ama asla sivilleri hedef almadılar.
Çünkü kan aynı kandı…
Ermeniler 30 yıl önce olduğu gibi, 100 yıl önce olduğu gibi sivilleri katletti, gaz dökerek yaktı. Ama Türk Ordusu asla sivillere kıymadı. Türk’ün eline sivil mazlum kanı değmedi.
Ermenistan Ordusu, Ermeni çeteleri ise güç buldukları her dönem mazlumları katlettiler.
Doğu Anadolu’da, Çukurova’da insanların yakılarak katledilmesine dair hatıralar, 1992’de Karabağ’da canlandı.
Onun için Ermenistan, mutlaka ama mutlaka savaş ve insanlık suçlarından yargılanmalıdır.