
‘Odalarınızda benim resmimin olmasını istemiyorum. Oralara kendi çocuklarınızın resimlerini asın ve ne zaman önemli bir karar verecekseniz önce durup çocuklarınızın gözlerine bakın…’ diyor bir devlet başkanı.
Kim diyor biliyor musunuz?
Volodimir Oleksandroviç Zelenskiy…
Senarist, oyuncu, yönetmen, siyasetçi ve en nihayet Ukrayna Devlet Başkanı…
Konu elbette Ukrayna değil.
Tiyatro, senaryo da değil…
Bir komedyenin nasıl devlet başkanı olabildiği falan da değil konu.
Konu, ‘biraz herkesin iyi olabilme ihtimali ve biraz da herkesin kötü olabilme ihtimaliyle ilgili’…
Bu oldukça Shakespeare’yen bir yaklaşım; ama verilecek kararlar, izlenecek yollar, hükümler ve yargılar ya da önyargılar söz konusu olduğunda hiç kuşku yok ki çoğumuzun içinden tene saplanan bir bıçak gibi Shakespeare geçer:
İyiler zamanla kötüleşir…
Ve kötüler ummadığımız anda iyiye dönüşür…
***
Zelenskiy, iyiyle kötünün aynı hizadaymış gibi göründüğü o kritik anda, o yol ayrımında ‘kendi çocuğumuzun gözüne bakmaktan’ söz ediyor, evet; peki başka bir çocuğun gözüne bakmak, dizleri titreyen yorgun bir babanın ya da ömrü evladının yolunu gözlemekle geçmiş bir annenin gözlerine bakmak karar anında bizi hiç mi etkilemez?
Her şeyi kolayca sevgi yumağına dönüştüren bir kedinin, merhamet dilenen bir sokak köpeğinin gözlerine bakmak…
Aynanın karşısına geçip kendi gözlerimize bakmak ya da…
Bakmak, bakmak, bakmak…
Karar anında bizi hiç mi etkilemez?
Bunca yanlış kararın verildiği bir dünyada ‘Hem de hiç etkilemez!’ deyip kestirip atmak kolay ve belki de doğru…
Ama öyle olsun istemiyoruz işte.
Filmin öyle bitmesini istemeyen çok hem de çok izleyici var ve bu durum kesin bir kararlılığa dönüştüğünde yapımcı da senarist de illaki etkilenir.
Kim bilir, belki de elli kere izlediğimiz filmin sonu bu kez değişir.
Başka türlü biter…
Kim diyor biliyor musunuz?
Volodimir Oleksandroviç Zelenskiy…
Senarist, oyuncu, yönetmen, siyasetçi ve en nihayet Ukrayna Devlet Başkanı…
Konu elbette Ukrayna değil.
Tiyatro, senaryo da değil…
Bir komedyenin nasıl devlet başkanı olabildiği falan da değil konu.
Konu, ‘biraz herkesin iyi olabilme ihtimali ve biraz da herkesin kötü olabilme ihtimaliyle ilgili’…
Bu oldukça Shakespeare’yen bir yaklaşım; ama verilecek kararlar, izlenecek yollar, hükümler ve yargılar ya da önyargılar söz konusu olduğunda hiç kuşku yok ki çoğumuzun içinden tene saplanan bir bıçak gibi Shakespeare geçer:
İyiler zamanla kötüleşir…
Ve kötüler ummadığımız anda iyiye dönüşür…
***
Zelenskiy, iyiyle kötünün aynı hizadaymış gibi göründüğü o kritik anda, o yol ayrımında ‘kendi çocuğumuzun gözüne bakmaktan’ söz ediyor, evet; peki başka bir çocuğun gözüne bakmak, dizleri titreyen yorgun bir babanın ya da ömrü evladının yolunu gözlemekle geçmiş bir annenin gözlerine bakmak karar anında bizi hiç mi etkilemez?
Her şeyi kolayca sevgi yumağına dönüştüren bir kedinin, merhamet dilenen bir sokak köpeğinin gözlerine bakmak…
Aynanın karşısına geçip kendi gözlerimize bakmak ya da…
Bakmak, bakmak, bakmak…
Karar anında bizi hiç mi etkilemez?
Bunca yanlış kararın verildiği bir dünyada ‘Hem de hiç etkilemez!’ deyip kestirip atmak kolay ve belki de doğru…
Ama öyle olsun istemiyoruz işte.
Filmin öyle bitmesini istemeyen çok hem de çok izleyici var ve bu durum kesin bir kararlılığa dönüştüğünde yapımcı da senarist de illaki etkilenir.
Kim bilir, belki de elli kere izlediğimiz filmin sonu bu kez değişir.
Başka türlü biter…