
Van depreminin ardından dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan radikal bir karar alarak, “ İktidarımıza mal olacağını bilsek yine de verdiğimiz karardan vazgeçmeyeceğiz” dedi ve Kentsel Dönüşüm Yasasını çıkartı.
Van depremi milat olmuştu ama esasen detaylara baktığımızda hasar gören yaşlı binaların yanında daha çok üç-dört yıllık binalar yerle bir olmuştu. Depremin şiddeti ile adeta haritadan silinen Erçiş’te durum böyleydi en azından.
Şüphesiz ülkenin her yanında kentsel dönüşüme ihtiyaç çok fazlaydı. Van bu işi öne aldırmıştı ama sorun Van ile sınırlı olmayacak kadar büyüktü.
Şehirlerin yapılanması korkunç bir haldeydi. Özellikle büyükşehirlerde yapılan gelişi güzel inşaatlar, o kenti yaşanamaz duruma getirmişti. Bu karar Türkiye için elzemdi. 2011 yılında çıkarılan Kentsel Dönüşüm Yasası ile şehirler adeta şantiyeye döndü.
İnşaat sektörü ekonominin önemli lokomotifi haline geldi. Tünelin ucundaki ışığı gören herkes müteahhit oldu. Pasta büyüktü ve herkes pay kapmak istiyordu. Durum öylesine sarpa sardı ki birçok belediye inşaat firması kurup, piyasaya daldı.
“Türkiye yenileniyor. Depreme dayanıklı binalar geliyor. Şehirler yeniden inşa ediliyor” derken gelinen nokta hiç de beklendiği gibi olmadı.
Dün “çok eski tehlike arz ediyor” diyerek yıkılan binaların yerine yeni ucubeler yapıldı. Beş ayda bitirilen, ne tür malzeme kullanıldığı muamma olan binalar inşa edildi. Ev fiyatları uçtu gitti. Yeni planlamalar eskilerine rahmet okuttu.
Eminim, “ iktidarımıza bile mal olsa bu yoldan dönmeyeceğiz” diyen Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın kastı böyle bir kentsel dönüşüm değildi. Doğru bir proje iş bilmezlerin elinde heder oldu. Şehirler dokularını kaybetti. İlçelerin çoğu tek tip TOKİ konutlarına teslim edildi, hem de fahiş fiyatlara.
Üç kuruş para ile iyi kötü başını sokacak bir ev yapan dar gelirli, mevcut evini kentsel dönüşüme kaptırdı. Üstüne para verdiği halde evine bile kavuşamadı, kiracı oldu.
Bu durum sadece Erzurum’da böyle diye düşünüyorsanız yanılıyorsunuz, manzara her ilde aynı. Kentsel dönüşüm insanların korkulu rüyası oldu. Yalnızca belediye ve inşaat firmaları karlı çıktı bu işten.
Gelişi güzel yapılan binalar için belediyelere para bastıranlar, sorgusuz sualsiz ruhsatlarını aldı. Biçilen fiyatları veremeyenlerin zaten inşaatları durduruldu.
Biri de çıkıp demedi ki;
-Kardeşim burada insan yaşayacak, nedir bu binaların durumu?
-Bir binadan diğer bir binanın balkonuna rahatlıkla geçersin.
-Burası fay kuşağının üzerinde, burada çok katlı ev yapamazsın.
Şahsen ben duymadım, eğer görüp duyanınız varsa bana da bilgi versin.
Siz hiç yapılan bina için, “şartlara uygun değil” denilerek mühürlendiğini gördünüz mü? Ben duymadım, görmedim. Ama ‘eksikleri var’ diyip ceza kesilen sonra bu eksikleri gidermeden kesilen cezayı ödediği için binasına ruhsat alanı çok duydum.
Bugün Erzurum’da sayıları her geçen gün artan onlarca çok katlı bina yükseliyor. Her gün gece kondu gibi bir yerlerde evler türüyor. Şehir şehir olmaktan çıktı. Binaların yanı başına dandik iki tane oyuncak park koyularak, sözde yeşil alanlar oluşturuluyor.
İşin gerçeği şudur; Kentsel dönüşüm rantsal dönüşüme dönmüş. Şimdi bunları yıkacak yerine gerçek dönüşümü yapacak kararlar, hatta yasalar lazım.
Erzurum feryat ediyor; Allah aşkına biri bizi bu bina istilasından kurtarsın. Nefes alamıyor, boğuluyoruz…
Van depremi milat olmuştu ama esasen detaylara baktığımızda hasar gören yaşlı binaların yanında daha çok üç-dört yıllık binalar yerle bir olmuştu. Depremin şiddeti ile adeta haritadan silinen Erçiş’te durum böyleydi en azından.
Şüphesiz ülkenin her yanında kentsel dönüşüme ihtiyaç çok fazlaydı. Van bu işi öne aldırmıştı ama sorun Van ile sınırlı olmayacak kadar büyüktü.
Şehirlerin yapılanması korkunç bir haldeydi. Özellikle büyükşehirlerde yapılan gelişi güzel inşaatlar, o kenti yaşanamaz duruma getirmişti. Bu karar Türkiye için elzemdi. 2011 yılında çıkarılan Kentsel Dönüşüm Yasası ile şehirler adeta şantiyeye döndü.
İnşaat sektörü ekonominin önemli lokomotifi haline geldi. Tünelin ucundaki ışığı gören herkes müteahhit oldu. Pasta büyüktü ve herkes pay kapmak istiyordu. Durum öylesine sarpa sardı ki birçok belediye inşaat firması kurup, piyasaya daldı.
“Türkiye yenileniyor. Depreme dayanıklı binalar geliyor. Şehirler yeniden inşa ediliyor” derken gelinen nokta hiç de beklendiği gibi olmadı.
Dün “çok eski tehlike arz ediyor” diyerek yıkılan binaların yerine yeni ucubeler yapıldı. Beş ayda bitirilen, ne tür malzeme kullanıldığı muamma olan binalar inşa edildi. Ev fiyatları uçtu gitti. Yeni planlamalar eskilerine rahmet okuttu.
Eminim, “ iktidarımıza bile mal olsa bu yoldan dönmeyeceğiz” diyen Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın kastı böyle bir kentsel dönüşüm değildi. Doğru bir proje iş bilmezlerin elinde heder oldu. Şehirler dokularını kaybetti. İlçelerin çoğu tek tip TOKİ konutlarına teslim edildi, hem de fahiş fiyatlara.
Üç kuruş para ile iyi kötü başını sokacak bir ev yapan dar gelirli, mevcut evini kentsel dönüşüme kaptırdı. Üstüne para verdiği halde evine bile kavuşamadı, kiracı oldu.
Bu durum sadece Erzurum’da böyle diye düşünüyorsanız yanılıyorsunuz, manzara her ilde aynı. Kentsel dönüşüm insanların korkulu rüyası oldu. Yalnızca belediye ve inşaat firmaları karlı çıktı bu işten.
Gelişi güzel yapılan binalar için belediyelere para bastıranlar, sorgusuz sualsiz ruhsatlarını aldı. Biçilen fiyatları veremeyenlerin zaten inşaatları durduruldu.
Biri de çıkıp demedi ki;
-Kardeşim burada insan yaşayacak, nedir bu binaların durumu?
-Bir binadan diğer bir binanın balkonuna rahatlıkla geçersin.
-Burası fay kuşağının üzerinde, burada çok katlı ev yapamazsın.
Şahsen ben duymadım, eğer görüp duyanınız varsa bana da bilgi versin.
Siz hiç yapılan bina için, “şartlara uygun değil” denilerek mühürlendiğini gördünüz mü? Ben duymadım, görmedim. Ama ‘eksikleri var’ diyip ceza kesilen sonra bu eksikleri gidermeden kesilen cezayı ödediği için binasına ruhsat alanı çok duydum.
Bugün Erzurum’da sayıları her geçen gün artan onlarca çok katlı bina yükseliyor. Her gün gece kondu gibi bir yerlerde evler türüyor. Şehir şehir olmaktan çıktı. Binaların yanı başına dandik iki tane oyuncak park koyularak, sözde yeşil alanlar oluşturuluyor.
İşin gerçeği şudur; Kentsel dönüşüm rantsal dönüşüme dönmüş. Şimdi bunları yıkacak yerine gerçek dönüşümü yapacak kararlar, hatta yasalar lazım.
Erzurum feryat ediyor; Allah aşkına biri bizi bu bina istilasından kurtarsın. Nefes alamıyor, boğuluyoruz…