
Doğu Akdeniz de stratejik öneme sahip olan Kıbrıs Adası, II. Selim’in padişahlığı zamanın da sadrazam Lala Mustafa Paşa tarafından fethedilmiştir. Uzun yıllar Osmanlı hâkimiyetinde kalan Kıbrıs Adası, İngiltere tarafından 1878 yılında geçici, 1914 yılında ise kalıcı olmak üzere işgal edilmiştir.1829 yılında bağımsız olan Yunanlılar, Kıbrıs adasının da topraklarına katılması doğrultusunda politikalar üretmeye başlamışlar ve bu düşüncelerini günümüze kadar ENOSİS olarak getirmişlerdir. ENOSİS düşüncesi neydi? ENOSİS düşüncesi Rumların Kıbrıs’ı Yunanistan’a katma düşüncesidir. ENOSİS kelime manası ise ilhak etmektir. Peki, sadece bu düşünce miydi Kıbrıs’ı ilhak etmek için Rumların başvurduğu yo. Kıbrıs’ın Yunanistan’a katılmasını sağlamaya çalışan Rumlar tarih boyunca neler yapmışlardır? 1931 yılın da başlayan ve 1791 yılında ki MEGALİ İDEALA düşüncesinin ortaya atılmasıyla birlikte ortaya çıkan Kıbrıs’ın Yunanistan’a bağlama çabaları günümüzde dahi devam etmektedir. İngiliz işgali altında ki Kıbrıs’ı Yunanlılar 1951 yılında istemişseler de olumsuz yanıt alınca sorunu Birleşmiş Milletlere götürmüşlerdir. Türkiye’nin aktif dış politikası Kıbrıs meselesinin BM’lerde Yunanistan lehine bir kararın çıkmasını önlemiştir. Bu durumu kabullenmeyen Kıbrıslı Rumlar kurdukları EOKA adlı gizli örgütleri vasıtasıyla Kıbrıslı Türkleri öldürmeye başladılar. Türklere karşı başlatılan bu tedhiş hareketi Türkiye’yi harekete geçirir ve Yunanistan ve Türkiye başbakanları 1959 yılında ZÜRİH’TE bir araya gelir. 1959 ZÜRİH ANTLAŞMASININ ardından İngiltere’nin de katılımıyla 1960 Londra Antlaşması imzalanarak Kıbrıs Cumhuriyeti kurulmuştur. Kuruluş antlaşmaları Garanti, İttifak ve Uyuşma Antlaşmalarından oluşmuştur. EOKA (Kıbrıs Mücadelesi Rum Örgütü), ENOSİS düşüncesini gerçekleştirmek amacıyla 1950 yılında kurulan bir örgüttür. Birleşik Kıbrıs Cumhuriyetinin ilk devlet başkanı Rum lider MAKARİOS, yardımcısı ise FAZIL KÜÇÜK’TÜR. Kıbrıslı Türklerin EOKA gizli örgütüne karşı 1955 yılında kurduğu teşkilat TÜRK MUKAVEMET TEŞKİLATI’DIR. Ada da sağlanan huzuru Rumlar 1964 yılın da bozmuş ve yeniden cinayetler işlemeye başlamışlardır. 24 Aralık’ta başlayan ve tarihe kanlı Noel olarak geçen bu vahşeti Birleşmiş Milletler bölgede barış gücü kurmak için devreye girse de Rumlar katliamlarına devam etmiştir. Bunun üzerine Türkiye devreye girerek Kıbrıs’a çıkarma yapmak istemiştir. Bu durumu gören Amerika böyle bir teşebbüs de bulunursa Türkiye’ye NATO dâhil hiç bir ülkenin yardım yapmayacağını bir mektupla bildirmiştir. Dönemin ABD Başkanı Johnson’un İsmet İnönü yazdığı mektupta olası bir müdahalenin Amerika tarafından hoş karşılanmayacağına yöneliktir. Amerika ile Türkiye arasında bu mektupla bozulan ilişkiler 1969 yılında ancak düzelebilmiştir. Kıbrıs meselesinde SSCB, Akdeniz deki çıkarları doğrultusunda hareket etmiştir. 1964 yılında Rumların başlattığı hareketlere Türkiye anında cevap vermiş ve Kıbrıslı Türkleri koruduğunu göstermiştir.
1967 yılına gelindiğinde ise Rumları tedhiş hareketleri karşısında Türkler, KIBRIS GEÇİCİ TÜRK YÖNETİMİNİ kurmuştur. Kurulan bu hükümetin başkanlığını Fazıl Küçük, yardımcılığını ise Rauf Denktaş yapmıştır. Yeni kurulan hükümet Rumlarla bir araya gelerek sorunu çözmeye çalışsa da başarılı olamamışlardır. Bunun üzerine Kıbrıslı Rumlar Türklere baskıyı artırmış aynı zaman da MAKARİOS’UN bu planını gerçekleştirmeyeceğini anlayarak onu da darbeyle indirmişlerdir. AKRİTAS PLANI nedir? Kıbrıs ta Türklere ani bir darbe yaparak adayı Yunanistan’a bağlama düşüncesi MAKARİOS’UN indirilmesi ve yerine NİKOS SAMPSON’UN getirilmesine Türkiye’nin bakış açısı nasıl olmuştur? Türkiye bu darbenin adanın Yunanistan’a ilhakı için yapıldığını anladı ve 1974 yılında Kıbrıs Barış Hareketini başlattı. Amerika, Kıbrıs Barış Hareketinin başladıktan sonra Türkiye’ye yaptığı yardım kesmiştir. Amerika aynı zamanda Türkiye’ye silah ambargosu koydu. Türkiye, Amerika’nın bu tutumu karşısında ülkede ki bütün Amerikan üslerini kapatmıştır. SSCB ise Adanın bir NATO üssü olmasından korktuğundan Türkiye’ye destek vermemiştir.
İşte böyle bir zamanda Türk Ordusunun neferlerinden biride Trabzonlu Hamdi Açıl’dır ve daha Almanya’dan yeni gelmiştir. Kaderin cilvesine bakın ki Hamdi Çavuş’un Almanya’daki oturma izni uzatılmasına rağmen askerliği ona engel olur ve ana vatana yolculuk tekrar başlar. Hamdi Çavuş’un geri dönme isteği olmamasına rağmen, babasının gel çağrısına dayanamaz ve Trabzon’a geri döner. Döndüğünde ağır bir acı da onu yakalar ve çok sevdiği kardeşini daha 18 yaşında hayatının baharında kaybeder. Elektrik çarpması sonucu hayata veda kardeşinin acısı en çok da onu etkiler ve artık geride bırakacağı kimse olmadığını düşünerek bir an önce kışla yolunu tutmak ister. Hamdi Açıl, hayatın zorlu sürecinden aslında daha doğduğu ilk yıllarda tanışmış biriydi. Resmine dahi sahip olamadığı, biricik anası çocuk yaşta kaybetmiş, ana sevgisinde mahrum olarak büyümüştü. Birde kardeş acısı buna eklenince Hamdi Çavuş için ha kışla olmuş ha Trabzon yayları onun için hiçbir farkı yoktur. Sülüsünü alır; babasının elini öper eş ve dostla vedalaştıktan sonra acemi birliğine yani Burdur’a gider. Acemi birliğini bitirdikten sonra yolu bu sefer Gaziantep İslahiye’ye düşer. Tam o yıllarda Kıbrıs sular kaynamakta ordu alarm durumundadır. Talimler son hızla devam eder ve Hamdi Çavuş kurslarla topçu eğitimini de geliştirmektedir. Top eğitimine gittiği bir gün astsubayın yanına bir asker koşarak gelir ve heyecanlı heyecanlı bir şeyler anlatır. Astsubay hızlıca karargaha gider ve döndüğünde emri bir an önce askerlerin bölüklerine dönmesi olur. Kıbrıs’ta darbe olduğunu Hamdi ÇAVUŞ orda öğrenmiş ve artık geri dönülmeye bir yola girildiğini de anlamıştır. Kıbrıs’a çıkarma yapacak birliğin içerisinde Hamdi Açıl’da vardır ve askerin gözüne de uyku girmemektedir.
Hamdi Çavuş ve arkadaşları için vatana hizmetin en alası yani şehitlik ve gazilik makamı artık bir adım ötededir. Adana ve Mersin’e uğranıldıktan sonra İskenderun Limanına gidilir ve Kıbrıs’a çıkarma yapan gemiye binmek kalır. Hamdi, o an hayatının en anlamlı gününü yaşamaktadır ve göğüs göğüse çarpışma için saatleri saymaktadır. Hamdi Açıl, o günleri anlatırken gözleri dolar ve kelimeler boğazına dayanır. Hele birde sevkiyatın yapıldığı alanda komutan verdiği mesaj halen daha kulaklarındadır. Sizler Alparslan’ın askerleri, II. Mehmet’in torunları, Nene Hatun’un, Kara Fatmaların, Mustafa Kemal’in izinde gidenler demesi askerin maneviyatını yükseltmiştir. Sıralar halinde gemilere binenler Kıbrıs’a doğru tedbirli bir yolculuğa çıkar.
Hamdi Çavuş’un yaşadığı en önemli olaylardan biri de gemide olur. Gemi hedef olmamak için karartma yaparak yol almaktadır. Askerlerin büyük çoğunluğu askeri araçların içinde yolculuk yapmaktadır. İşte o an geminin arka kısmına bir bomba isabet eder, geminin o bölümü ayrılarak suya gömülür. Komutanlar, askerler ve gemi mürettebatı tedirgindir ve bir anda panik havası gemiye hâkim olur. İçlerinden biri eline silahı alır ve havaya ateş açarak panik yapmayın, korkulacak bir şey yok, münferit bir olay, sakin olun diyerek kontrolü eline alır. Olan bitenin bir köşeden izleyen Hamdi Çavuş ise sakindir ve rabbime tam teslimiyat halindedir. Geminin su alması üzerine başka bir gemi gelir ve fırtınalı bir Akdeniz akşamında askerler güvenli bir şekilde diğer gemiye aktarılır.
Sabaha yakın Kıbrıs Adası uzaktan görülür ve askerlere hazır olun emri de verilir. Hamdi Çavuş ve arkadaşları ilk önce Girne’ye çıkarlar. Girne’den sonra, Lefkoşe ve Güzelyurt’ta kalan Hamdi Bey askerliğinin 16 ayını Kıbrıs Adasında tamamlar. 16 aylık eğitimi boyunca sadece 1 hafta izin kullanır ve baba ocağı Trabzon’a gider. Hamdi Çavuş’un Kıbrıs Hareketi ile anlattığı en önemli bilgi ise dönemin Başbakan yardımcısı olan Necmettin Erbakan Hoca’ya ait olanıdır. Avrupa devletler ve ABD’NİN operasyonu durdurun çağrısı ve silah ambargosuna karşı Necmettin Erbakan Hoca operasyonun devam etmesi ve alınacak yerlerin fazla olmasını istemesidir. Eğer yeni yerler alınırsa bunlar yarın masa başında bırakılacaksa kayıp sayılmazdı. İşte Kıbrıs Hareketinin kahramanlarından biri de Necmettin Erbakan’dır. Allah gani gani rahmet eylesin.
Hamdi Açıl, askerlik bittikten sonra kışladan ayrılacağı anı anlatırken sanki o günleri yeniden yaşar gibi olmuş ve gözlerinden yaşlar usulca akmıştı. Hele bir de komutanın hakkınızı helal edin evlatlarım, bir daha belki görüşemeyiz sözünü hatırlayınca uzun bir süre kendine gelememiştir. Arkadaşları ve Kıbrıs hatıraları hep Hamdi Çavuş zihninde yer edinmiş, silinmez izler bırakmıştır. O bir Kıbrıs Gazisi olmasına rağmen hiçbir zaman bunu kullanmamış hatta saklamıştır. Asıl ruhlu insan sorulmadığı sürece bunu gizlemiş ve hiçbir yerde ve zamanda gazilik unvanını ön plana çıkarmamıştır. Bu bizim vatan görevimizdi ve yaptık, işin özü de sözü de bunu, dallandırıp budaklandırmaya gerek yoktur. Vatan size ve sizin gibi düşünenlere her daim minnettardır Gazi Hamdi Açıl Çavuş’um, ömrün uzun olsun.
1967 yılına gelindiğinde ise Rumları tedhiş hareketleri karşısında Türkler, KIBRIS GEÇİCİ TÜRK YÖNETİMİNİ kurmuştur. Kurulan bu hükümetin başkanlığını Fazıl Küçük, yardımcılığını ise Rauf Denktaş yapmıştır. Yeni kurulan hükümet Rumlarla bir araya gelerek sorunu çözmeye çalışsa da başarılı olamamışlardır. Bunun üzerine Kıbrıslı Rumlar Türklere baskıyı artırmış aynı zaman da MAKARİOS’UN bu planını gerçekleştirmeyeceğini anlayarak onu da darbeyle indirmişlerdir. AKRİTAS PLANI nedir? Kıbrıs ta Türklere ani bir darbe yaparak adayı Yunanistan’a bağlama düşüncesi MAKARİOS’UN indirilmesi ve yerine NİKOS SAMPSON’UN getirilmesine Türkiye’nin bakış açısı nasıl olmuştur? Türkiye bu darbenin adanın Yunanistan’a ilhakı için yapıldığını anladı ve 1974 yılında Kıbrıs Barış Hareketini başlattı. Amerika, Kıbrıs Barış Hareketinin başladıktan sonra Türkiye’ye yaptığı yardım kesmiştir. Amerika aynı zamanda Türkiye’ye silah ambargosu koydu. Türkiye, Amerika’nın bu tutumu karşısında ülkede ki bütün Amerikan üslerini kapatmıştır. SSCB ise Adanın bir NATO üssü olmasından korktuğundan Türkiye’ye destek vermemiştir.
İşte böyle bir zamanda Türk Ordusunun neferlerinden biride Trabzonlu Hamdi Açıl’dır ve daha Almanya’dan yeni gelmiştir. Kaderin cilvesine bakın ki Hamdi Çavuş’un Almanya’daki oturma izni uzatılmasına rağmen askerliği ona engel olur ve ana vatana yolculuk tekrar başlar. Hamdi Çavuş’un geri dönme isteği olmamasına rağmen, babasının gel çağrısına dayanamaz ve Trabzon’a geri döner. Döndüğünde ağır bir acı da onu yakalar ve çok sevdiği kardeşini daha 18 yaşında hayatının baharında kaybeder. Elektrik çarpması sonucu hayata veda kardeşinin acısı en çok da onu etkiler ve artık geride bırakacağı kimse olmadığını düşünerek bir an önce kışla yolunu tutmak ister. Hamdi Açıl, hayatın zorlu sürecinden aslında daha doğduğu ilk yıllarda tanışmış biriydi. Resmine dahi sahip olamadığı, biricik anası çocuk yaşta kaybetmiş, ana sevgisinde mahrum olarak büyümüştü. Birde kardeş acısı buna eklenince Hamdi Çavuş için ha kışla olmuş ha Trabzon yayları onun için hiçbir farkı yoktur. Sülüsünü alır; babasının elini öper eş ve dostla vedalaştıktan sonra acemi birliğine yani Burdur’a gider. Acemi birliğini bitirdikten sonra yolu bu sefer Gaziantep İslahiye’ye düşer. Tam o yıllarda Kıbrıs sular kaynamakta ordu alarm durumundadır. Talimler son hızla devam eder ve Hamdi Çavuş kurslarla topçu eğitimini de geliştirmektedir. Top eğitimine gittiği bir gün astsubayın yanına bir asker koşarak gelir ve heyecanlı heyecanlı bir şeyler anlatır. Astsubay hızlıca karargaha gider ve döndüğünde emri bir an önce askerlerin bölüklerine dönmesi olur. Kıbrıs’ta darbe olduğunu Hamdi ÇAVUŞ orda öğrenmiş ve artık geri dönülmeye bir yola girildiğini de anlamıştır. Kıbrıs’a çıkarma yapacak birliğin içerisinde Hamdi Açıl’da vardır ve askerin gözüne de uyku girmemektedir.
Hamdi Çavuş ve arkadaşları için vatana hizmetin en alası yani şehitlik ve gazilik makamı artık bir adım ötededir. Adana ve Mersin’e uğranıldıktan sonra İskenderun Limanına gidilir ve Kıbrıs’a çıkarma yapan gemiye binmek kalır. Hamdi, o an hayatının en anlamlı gününü yaşamaktadır ve göğüs göğüse çarpışma için saatleri saymaktadır. Hamdi Açıl, o günleri anlatırken gözleri dolar ve kelimeler boğazına dayanır. Hele birde sevkiyatın yapıldığı alanda komutan verdiği mesaj halen daha kulaklarındadır. Sizler Alparslan’ın askerleri, II. Mehmet’in torunları, Nene Hatun’un, Kara Fatmaların, Mustafa Kemal’in izinde gidenler demesi askerin maneviyatını yükseltmiştir. Sıralar halinde gemilere binenler Kıbrıs’a doğru tedbirli bir yolculuğa çıkar.
Hamdi Çavuş’un yaşadığı en önemli olaylardan biri de gemide olur. Gemi hedef olmamak için karartma yaparak yol almaktadır. Askerlerin büyük çoğunluğu askeri araçların içinde yolculuk yapmaktadır. İşte o an geminin arka kısmına bir bomba isabet eder, geminin o bölümü ayrılarak suya gömülür. Komutanlar, askerler ve gemi mürettebatı tedirgindir ve bir anda panik havası gemiye hâkim olur. İçlerinden biri eline silahı alır ve havaya ateş açarak panik yapmayın, korkulacak bir şey yok, münferit bir olay, sakin olun diyerek kontrolü eline alır. Olan bitenin bir köşeden izleyen Hamdi Çavuş ise sakindir ve rabbime tam teslimiyat halindedir. Geminin su alması üzerine başka bir gemi gelir ve fırtınalı bir Akdeniz akşamında askerler güvenli bir şekilde diğer gemiye aktarılır.
Sabaha yakın Kıbrıs Adası uzaktan görülür ve askerlere hazır olun emri de verilir. Hamdi Çavuş ve arkadaşları ilk önce Girne’ye çıkarlar. Girne’den sonra, Lefkoşe ve Güzelyurt’ta kalan Hamdi Bey askerliğinin 16 ayını Kıbrıs Adasında tamamlar. 16 aylık eğitimi boyunca sadece 1 hafta izin kullanır ve baba ocağı Trabzon’a gider. Hamdi Çavuş’un Kıbrıs Hareketi ile anlattığı en önemli bilgi ise dönemin Başbakan yardımcısı olan Necmettin Erbakan Hoca’ya ait olanıdır. Avrupa devletler ve ABD’NİN operasyonu durdurun çağrısı ve silah ambargosuna karşı Necmettin Erbakan Hoca operasyonun devam etmesi ve alınacak yerlerin fazla olmasını istemesidir. Eğer yeni yerler alınırsa bunlar yarın masa başında bırakılacaksa kayıp sayılmazdı. İşte Kıbrıs Hareketinin kahramanlarından biri de Necmettin Erbakan’dır. Allah gani gani rahmet eylesin.
Hamdi Açıl, askerlik bittikten sonra kışladan ayrılacağı anı anlatırken sanki o günleri yeniden yaşar gibi olmuş ve gözlerinden yaşlar usulca akmıştı. Hele bir de komutanın hakkınızı helal edin evlatlarım, bir daha belki görüşemeyiz sözünü hatırlayınca uzun bir süre kendine gelememiştir. Arkadaşları ve Kıbrıs hatıraları hep Hamdi Çavuş zihninde yer edinmiş, silinmez izler bırakmıştır. O bir Kıbrıs Gazisi olmasına rağmen hiçbir zaman bunu kullanmamış hatta saklamıştır. Asıl ruhlu insan sorulmadığı sürece bunu gizlemiş ve hiçbir yerde ve zamanda gazilik unvanını ön plana çıkarmamıştır. Bu bizim vatan görevimizdi ve yaptık, işin özü de sözü de bunu, dallandırıp budaklandırmaya gerek yoktur. Vatan size ve sizin gibi düşünenlere her daim minnettardır Gazi Hamdi Açıl Çavuş’um, ömrün uzun olsun.