Sevgili okurlarımız, bugün farklı bir konu ile karşınızdayız...
İstedik ki kültür dünyamızı besleyen kaynaklardan söz edelim...
Bu ay o kaynaklardan birisinin, Âşık Sümmani’nin çıraklarından, Âşık Nihani’nin ölüm yıldönümü...
*
Aşık Nihani, 20.yüzyılın önemli âşıklarından birisidir.
1885 yılında Erzurum’un Şenkaya İlçesinin Göreşken köyünde doğdu.
Asıl adı Mustafa’dır.
Soyadı kanunu çıkınca ‘Gedik’ soyadını almıştır...
*
Demirci Recep Ustanın oğlu Mustafa, yazın babasının koyunlarını otlatır, kır bayır gezerdi. Yine bir gün koyunlarını güderken, dikkatsizliği sonucu birkaç koyununu kaybeder ve aramağa başlar.
Koyunlarını dağ bayır ararken iki şehit mezarına rastlar, çok etkilenir ve abdest alıp iki rekat namaz kılar...
Bu esnada ortalık birden bire zifiri karanlık kesilir ve derin bir uykuya dalar.
Rüyasında ak sakallı, üç pir ihtiyar ona yaklaşır.
Nur yüzlü dervişler ellerinde ‘Aşk badesi dolu’ birer tas tutarlar ve hep bir ağızdan:
‘Ey evlat doğrul!..’ deyip, sırayla;
‘Al bu badeyi Yâr aşkına, Allah aşkına, Pir aşkına iç!..’ derler...
Mustafa üç badeyi de peş peşe içtikten sonra bir ses duyar... Sesin geldiği tarafa baktığında, saçları topuğunda, fidan boylu, ay yüzlü, dünyalar güzeli bir genç kız görür.
Dervişler, bu kızın Afganistan diyarında Emirhan kızı Mihriban Sultan olduğunu söyleyip, nihan oldular. (Kayboldular)
Mustafa’nın ‘Nihan’ mahlası buradan gelmektedir.
..........
Der Mihriban arttı ahım amanım
Gör ne hale düşmüş bir perişanım
Yarabbi al hemen benim de canım
Alıp gidem bu sevdalı başımı”
Nihani de;
....................
Nihani bu halde kalırsam eğer
Arayıp yarimi bulursam eğer
Gelip de yanında ölürsem eğer
O zaman gel bekle mezar taşımı.
İki aşık bize göre rüyada,onlara göre bilinmeyen bir boyutta bu şekilde söyleşirler.
Köye dönmeyen Mustafa’yı şehit mezarının başında baygın bir halde bulurlar. Bütün uğraşmalarına karşın Mustafa’yı ayıltamazlar, günlerce yemez içmez ve konuşmaz ve gün geçtikçe eriyip solar...
Köyünü yaşlıları, bu durumu, ‘Mustafa belki de bade içip, aşık oldu.’ diye yorar, çözümü için çare ararlar ve Narman’ın Samikale köyüne haber uçurulur.
Haberci yola çıkacağı zaman Mustafa, bir kağıda içindekileri döker ve habercinin eline sıkıştırır.
Kendi dilince Sümmani Baba’yı köyüne davet etmektedir.
.....
Nihani’yem düştüm feryad ü zara
Taliim aksine, ikbalim kara
Bana da güç oldu kavuşmak yara
Yevm-i mahşer ulu divan gözlerim
Aşık Sümmani, atlının getirdiği mektubu okuyunca çok şaşır ve derhal habercinin yedeğinde getirdiği ata binip Göreşken köyünün yolunu tuttu.
Göreşken’e vardıklarında, Mustafa’nın yaşadığı evden içeri girer ve elini kaldırarak,
‘Ya içti dile geldi, Ya döktü sapıttı, Ya da katı susadı, içtim diye aldanır...’ der ve bir köşede sus pus oturan Nihani’ye sorar...
Sümmani;
Dinle oğul dinle, güş ver bu söze
Bakayımz esrara erebildin mi?
En evvel kim geldi göründü göze
Huzurunda boyun burabildin mi?
Nihani, bu soruyu duyar duymaz, Sümmani’nin elinden sazı alır ve;
........
Bin üçyüz onsekiz tarih bu zaman
Bir derin esrara erenlerdeniz
Geldi selam verdi üç tek dervişan
Erbab huzuruna varanlardanız.
Nihani;
Misk ü amber gibi geldi rayhası
Beyaz, yeşil taşlı boydan libası
Sundular üçü de üç dolu tası
Hak –i payine yüz sürenlerdeniz
Sümmani;
Neler geldi bu Sümman’ın başına
Sen de mi yandın aşk ataşına
Sevda temrinini mermer taşına
Sen de benim gibi vurabildin mi
Nihani;
Ne sorarsın Nihani’nin işini
Seyretsene gözden akan yaşını
Aşkın tamreniyle mermer taşını
Çalıp baştan başa yaranlardanız
Sümmani, Mustafa’nın Hakk aşığı olduğunu anlar ve köylüler de onun bade içtiğine kanaat getirirler.
Nihani, sonraki yıllarda sevdiği kızı bulmak için İran’a kadar gider, ancak Rus istilası yüzünden geri döner.
1915 yılında Ruslar, Bardız deresinden 193 köylüyü ‘Enver Paşa’ya klavuzluk ettiniz..’ gerekçesiyle Azerbaycan’ın Nargin Adasına sürgüne gönderirler.
Nihani’nin ailesinden de on bir kişi sürgünler arasındadır.
Nihani, bu durum karşısında ailesinden geride kalanları toplar ve dağlarda bir mağaraya sığınır.
Günlerce yarı aç yarı tok hayatta kalmağa çalışırlar.
Bir gün ekmek tedarik etmek için köye indiği bir sırada Ruslar’a yakalanır ve Sarıkamış’a götürülür. Onunla birlikte birtakım insanlar da götürülmüştür.
Nihani’nin dışındaki insanlar kurşuna dizilir.
Sıra Nihani’ye geldiğinde;
Bu otuz harbine can mı dayana
Nice nevcivanlar bölendi kana
Dağıldı ner biri gitti bir yana
Yitirdiler bilmem hangi çöldedir.
.......
Bu deyişin üzerine Kazan Türklerinden Abdullayef isimli bir komutan, Nihani’nin haline üzülür ve onu kurtarır...
*
Aşık Nihani, ozanlığı süresince bir çok âşıkla karşılaştı, şiirler söyledi. Onu en çok etkileyen Aşık Sümmani’dir.
Aşık Sümmani ile beraber gezmemiştir ama bir anlamda onun çırağıdır denilebilir. Yaşadıkları çağın en güçle ozanları Aşık Sümmanı ve sonra Nihani’dir...
Aşık Nihani, uğruna bade içtiği sevgilisi Emirhan Kızı Mihiraban’a hayatı boyunca kavuşamadı.
Ümidini kesince de köyünden Perişan isimli bir kızla evlendi ve ömrünü köyünde çiftçilikle geçirdi.
Ünlü çırağı, Âşık Mevlüt İhsani’dir ve günümüzde birçok ozan, ilhamını ondan almıştır.
1967 yılının Mart ayında da İstanbul’da aramızdan ayrılan bu kültür adamını rahmetle anıyoruz...
İstedik ki kültür dünyamızı besleyen kaynaklardan söz edelim...
Bu ay o kaynaklardan birisinin, Âşık Sümmani’nin çıraklarından, Âşık Nihani’nin ölüm yıldönümü...
*
Aşık Nihani, 20.yüzyılın önemli âşıklarından birisidir.
1885 yılında Erzurum’un Şenkaya İlçesinin Göreşken köyünde doğdu.
Asıl adı Mustafa’dır.
Soyadı kanunu çıkınca ‘Gedik’ soyadını almıştır...
*
Demirci Recep Ustanın oğlu Mustafa, yazın babasının koyunlarını otlatır, kır bayır gezerdi. Yine bir gün koyunlarını güderken, dikkatsizliği sonucu birkaç koyununu kaybeder ve aramağa başlar.
Koyunlarını dağ bayır ararken iki şehit mezarına rastlar, çok etkilenir ve abdest alıp iki rekat namaz kılar...
Bu esnada ortalık birden bire zifiri karanlık kesilir ve derin bir uykuya dalar.
Rüyasında ak sakallı, üç pir ihtiyar ona yaklaşır.
Nur yüzlü dervişler ellerinde ‘Aşk badesi dolu’ birer tas tutarlar ve hep bir ağızdan:
‘Ey evlat doğrul!..’ deyip, sırayla;
‘Al bu badeyi Yâr aşkına, Allah aşkına, Pir aşkına iç!..’ derler...
Mustafa üç badeyi de peş peşe içtikten sonra bir ses duyar... Sesin geldiği tarafa baktığında, saçları topuğunda, fidan boylu, ay yüzlü, dünyalar güzeli bir genç kız görür.
Dervişler, bu kızın Afganistan diyarında Emirhan kızı Mihriban Sultan olduğunu söyleyip, nihan oldular. (Kayboldular)
Mustafa’nın ‘Nihan’ mahlası buradan gelmektedir.
..........
Der Mihriban arttı ahım amanım
Gör ne hale düşmüş bir perişanım
Yarabbi al hemen benim de canım
Alıp gidem bu sevdalı başımı”
Nihani de;
....................
Nihani bu halde kalırsam eğer
Arayıp yarimi bulursam eğer
Gelip de yanında ölürsem eğer
O zaman gel bekle mezar taşımı.
İki aşık bize göre rüyada,onlara göre bilinmeyen bir boyutta bu şekilde söyleşirler.
Köye dönmeyen Mustafa’yı şehit mezarının başında baygın bir halde bulurlar. Bütün uğraşmalarına karşın Mustafa’yı ayıltamazlar, günlerce yemez içmez ve konuşmaz ve gün geçtikçe eriyip solar...
Köyünü yaşlıları, bu durumu, ‘Mustafa belki de bade içip, aşık oldu.’ diye yorar, çözümü için çare ararlar ve Narman’ın Samikale köyüne haber uçurulur.
Haberci yola çıkacağı zaman Mustafa, bir kağıda içindekileri döker ve habercinin eline sıkıştırır.
Kendi dilince Sümmani Baba’yı köyüne davet etmektedir.
.....
Nihani’yem düştüm feryad ü zara
Taliim aksine, ikbalim kara
Bana da güç oldu kavuşmak yara
Yevm-i mahşer ulu divan gözlerim
Aşık Sümmani, atlının getirdiği mektubu okuyunca çok şaşır ve derhal habercinin yedeğinde getirdiği ata binip Göreşken köyünün yolunu tuttu.
Göreşken’e vardıklarında, Mustafa’nın yaşadığı evden içeri girer ve elini kaldırarak,
‘Ya içti dile geldi, Ya döktü sapıttı, Ya da katı susadı, içtim diye aldanır...’ der ve bir köşede sus pus oturan Nihani’ye sorar...
Sümmani;
Dinle oğul dinle, güş ver bu söze
Bakayımz esrara erebildin mi?
En evvel kim geldi göründü göze
Huzurunda boyun burabildin mi?
Nihani, bu soruyu duyar duymaz, Sümmani’nin elinden sazı alır ve;
........
Bin üçyüz onsekiz tarih bu zaman
Bir derin esrara erenlerdeniz
Geldi selam verdi üç tek dervişan
Erbab huzuruna varanlardanız.
Nihani;
Misk ü amber gibi geldi rayhası
Beyaz, yeşil taşlı boydan libası
Sundular üçü de üç dolu tası
Hak –i payine yüz sürenlerdeniz
Sümmani;
Neler geldi bu Sümman’ın başına
Sen de mi yandın aşk ataşına
Sevda temrinini mermer taşına
Sen de benim gibi vurabildin mi
Nihani;
Ne sorarsın Nihani’nin işini
Seyretsene gözden akan yaşını
Aşkın tamreniyle mermer taşını
Çalıp baştan başa yaranlardanız
Sümmani, Mustafa’nın Hakk aşığı olduğunu anlar ve köylüler de onun bade içtiğine kanaat getirirler.
Nihani, sonraki yıllarda sevdiği kızı bulmak için İran’a kadar gider, ancak Rus istilası yüzünden geri döner.
1915 yılında Ruslar, Bardız deresinden 193 köylüyü ‘Enver Paşa’ya klavuzluk ettiniz..’ gerekçesiyle Azerbaycan’ın Nargin Adasına sürgüne gönderirler.
Nihani’nin ailesinden de on bir kişi sürgünler arasındadır.
Nihani, bu durum karşısında ailesinden geride kalanları toplar ve dağlarda bir mağaraya sığınır.
Günlerce yarı aç yarı tok hayatta kalmağa çalışırlar.
Bir gün ekmek tedarik etmek için köye indiği bir sırada Ruslar’a yakalanır ve Sarıkamış’a götürülür. Onunla birlikte birtakım insanlar da götürülmüştür.
Nihani’nin dışındaki insanlar kurşuna dizilir.
Sıra Nihani’ye geldiğinde;
Bu otuz harbine can mı dayana
Nice nevcivanlar bölendi kana
Dağıldı ner biri gitti bir yana
Yitirdiler bilmem hangi çöldedir.
.......
Bu deyişin üzerine Kazan Türklerinden Abdullayef isimli bir komutan, Nihani’nin haline üzülür ve onu kurtarır...
*
Aşık Nihani, ozanlığı süresince bir çok âşıkla karşılaştı, şiirler söyledi. Onu en çok etkileyen Aşık Sümmani’dir.
Aşık Sümmani ile beraber gezmemiştir ama bir anlamda onun çırağıdır denilebilir. Yaşadıkları çağın en güçle ozanları Aşık Sümmanı ve sonra Nihani’dir...
Aşık Nihani, uğruna bade içtiği sevgilisi Emirhan Kızı Mihiraban’a hayatı boyunca kavuşamadı.
Ümidini kesince de köyünden Perişan isimli bir kızla evlendi ve ömrünü köyünde çiftçilikle geçirdi.
Ünlü çırağı, Âşık Mevlüt İhsani’dir ve günümüzde birçok ozan, ilhamını ondan almıştır.
1967 yılının Mart ayında da İstanbul’da aramızdan ayrılan bu kültür adamını rahmetle anıyoruz...