
Vefâ, görülen iyilikleri unutmamak, iyilikte bulunanlara misliyle veya daha güzeliyle karşılık vermeye devam etmektir. Vefânın zirvesini teşkil edecek en güzel misalleri Peygamberimiz’in (sav) hayatında örnekleri ile görmekteyiz.
Medine'deki mescidin temizlik işlerini gören yaşlı, zenci bir hanım vardır. Sessiz, fakir bir Müslümandır. İki-üç gün göremeyince, Hz. Muhammed (asv) merak edip "Nerededir?" diye sorar... Arkadaşları vefat ettiğini ve sessizce gömdüklerini söylerler... Alınır:
"Bana da haber vermeli değil miydiniz?" der.
Mezarının başına gider ve yeni baştan cenaze namazını kıldırır.
Annemden Sonra Annemdi
Sekiz yaşında dedesi de vefat edince sorumluluğunu amcası Ebu Talib üstlenir. Hanımı Esad kızı Fatma ile küçük Muhammed'e yetimliğin acısını hissettirmemek için ellerinden geleni yaparlar. Peygamberliğinden sonraki yıllarda önce amcası ardından da yengesi vefat eder. Özellikle yengesinin vefat haberine çok üzülür.
"Bugün sevgili annem vefat etti." der.
Gömleğini kefen olarak verir. Yetmiş kez tekbir aldırarak cenaze namazını kıldırır. Kabre önce kendisi uzanıp, bir süre yatar. Arkadaşları o güne kadar bir benzerini görmedikleri bu olağanüstü ilginin sebebini sorarlar.
"O benim annemden sonra annemdi." diye cevap verir.
Sünnet ile yaşamak
Muâz b. Cebel (r.a.)’tan rivayet edilmiştir:
“Rasulullah (s.a.), Muâz’ın elinden tutup: ‘Ey Muâz! Allah’a yemin ederim ki, ben seni gerçekten seviyorum. Sonra sana şunu gerçekten tavsiye ederim; her namazın sonunda ‘Allahümme einnî alâ zikrike ve şükrike ve hüsni ibâdetike’ (Allahım! Seni anmak, sana şükretmek, sana güzelce kulluk etmekte bana yardım et) demeyi terk etme’ buyurdu.” [Ebu Davud]