
Avrupa, Kur’an ve Türk düşmanlığı için tam gaz ilerliyor. İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya girmesi hikayesi çok başka hesapları barındırıyor. Hollanda, Danimarka, İsveç ABD’nin emirleri doğrultusunda ilerliyor. Hesap oldukça büyük. Görmek için bakmak gerekiyor. AB ülkelerinin bağımlı olduğunu Ukrayna – Rusya savaşı gösterdi.
İsveç’te Kur’an’a alçak saldırı, insanlık suçunu bizim muhalefet bula bula Rusya’nın Erdoğan severliğine bağladı. Ufuktan, izandan ve akıldan yoksun bir zihin yapısı görüntüsü. CHP’li Veli Ağbaba, Ali Mahir Başarır, İYİ Partili Aytun Çıray, Putin’in Erdoğan’ın eli güçlensin diye Kur’an yaktırdığını öne sürdüler. FETÖ, PKK ve bilimum bölücü hesaplar ile yeminli iktidar karşıtları bu hikayeye öyle sarıldılar ki, ağızlarından çıkanı kulakları duymadı. Hatta Kur’an yakmanın özgürlük ifadesi olduğunu söyleycek kadar izan noksanı ifadelerle karşılaştık.
Sormamız gereken soru, gerçekte ne oluyor? Ve Batı’nın deve dişi yayın organları neden ittifak halinde Erdoğan’a saldırmaya başladılar? Bu sorunun cevabının çok yakıcı olduğunu görmek durumundayız.
Mesele yalnızca Erdoğan olduğu izansızlığını terk etmek gerekiyor. Aslında bütün meselenin Türkiye olduğu, Savunma Sanayii dahil çizilen dış politikanın karşılığını görmek o kadar da zor değil. Batılı stratejistler, meselenin ne olduğunu net olarak belirtiyorlar.
Biz öylesine kafamızı kuma gömmüş durumdayız ki, Erdoğan’ı hal ederlerse (edersek) meselenin kapanacağına inanıyor(uz)lar!
Bakın Amerika nasıl bakıyormuş?!
Bu makale Robert A. Manning’e ait ve üst düze bir Amerikalı. Bakın meseleyi nasıl görüyor, belki ilham verir;
“Bazı Kongre üyeleri, Biden yönetiminin Türkiye'ye F-16 jetleri satmasını engellemeye çalışıyor ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a karşı insan hakları ihlalleri ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile olan bağlarından İsveç ve Finlandiya'yı engellemesine kadar uzun bir şikayet listesine sahipler.
Dik başlı bir NATO müttefiki olan Türkiye, en son Rus S-400 savunma sistemini satın alması nedeniyle sık sık rahatsız edici olmuştur.
Erdoğan ve İslami yönelimli Barış ve Adalet Partisi (AKP), 2003'ten beri önce başbakan, ardından 2014'ten bu yana cumhurbaşkanı olarak Türk siyasetine hakim oldu. İktidarda olduğu süre boyunca Erdoğan, demokratik modernleştiriciden kendi gündemi olan baskıcı bir otoriterliğe dönüştü. Bu gündem ABD'de tam olarak anlaşılamıyor. Erdoğan, coğrafya, tarih, kültür, din ve hırs tarafından yönlendirilen Kissingeryen boyutlarda bir Realpolitik ustası olduğunu kanıtlıyor.
Türkiye'nin Avrasya, İslam ve Türki etnisitenin kavşağında yer alması, Erdoğan'ın Avrupa, Orta Doğu, Orta Asya ve Kafkaslar'da nüfuz sahibi olmasını sağladı. Rusya ve İran ile ekonomik ve jeopolitik bağları bölümlere ayırıyor ve her ikisiyle de çalışma bağlarını sürdürüyor.”
Dikkatli okumakta fayda var!
İsveç’te Kur’an’a alçak saldırı, insanlık suçunu bizim muhalefet bula bula Rusya’nın Erdoğan severliğine bağladı. Ufuktan, izandan ve akıldan yoksun bir zihin yapısı görüntüsü. CHP’li Veli Ağbaba, Ali Mahir Başarır, İYİ Partili Aytun Çıray, Putin’in Erdoğan’ın eli güçlensin diye Kur’an yaktırdığını öne sürdüler. FETÖ, PKK ve bilimum bölücü hesaplar ile yeminli iktidar karşıtları bu hikayeye öyle sarıldılar ki, ağızlarından çıkanı kulakları duymadı. Hatta Kur’an yakmanın özgürlük ifadesi olduğunu söyleycek kadar izan noksanı ifadelerle karşılaştık.
Sormamız gereken soru, gerçekte ne oluyor? Ve Batı’nın deve dişi yayın organları neden ittifak halinde Erdoğan’a saldırmaya başladılar? Bu sorunun cevabının çok yakıcı olduğunu görmek durumundayız.
Mesele yalnızca Erdoğan olduğu izansızlığını terk etmek gerekiyor. Aslında bütün meselenin Türkiye olduğu, Savunma Sanayii dahil çizilen dış politikanın karşılığını görmek o kadar da zor değil. Batılı stratejistler, meselenin ne olduğunu net olarak belirtiyorlar.
Biz öylesine kafamızı kuma gömmüş durumdayız ki, Erdoğan’ı hal ederlerse (edersek) meselenin kapanacağına inanıyor(uz)lar!
Bakın Amerika nasıl bakıyormuş?!
Bu makale Robert A. Manning’e ait ve üst düze bir Amerikalı. Bakın meseleyi nasıl görüyor, belki ilham verir;
“Bazı Kongre üyeleri, Biden yönetiminin Türkiye'ye F-16 jetleri satmasını engellemeye çalışıyor ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a karşı insan hakları ihlalleri ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile olan bağlarından İsveç ve Finlandiya'yı engellemesine kadar uzun bir şikayet listesine sahipler.
Dik başlı bir NATO müttefiki olan Türkiye, en son Rus S-400 savunma sistemini satın alması nedeniyle sık sık rahatsız edici olmuştur.
Erdoğan ve İslami yönelimli Barış ve Adalet Partisi (AKP), 2003'ten beri önce başbakan, ardından 2014'ten bu yana cumhurbaşkanı olarak Türk siyasetine hakim oldu. İktidarda olduğu süre boyunca Erdoğan, demokratik modernleştiriciden kendi gündemi olan baskıcı bir otoriterliğe dönüştü. Bu gündem ABD'de tam olarak anlaşılamıyor. Erdoğan, coğrafya, tarih, kültür, din ve hırs tarafından yönlendirilen Kissingeryen boyutlarda bir Realpolitik ustası olduğunu kanıtlıyor.
Türkiye'nin Avrasya, İslam ve Türki etnisitenin kavşağında yer alması, Erdoğan'ın Avrupa, Orta Doğu, Orta Asya ve Kafkaslar'da nüfuz sahibi olmasını sağladı. Rusya ve İran ile ekonomik ve jeopolitik bağları bölümlere ayırıyor ve her ikisiyle de çalışma bağlarını sürdürüyor.”
Dikkatli okumakta fayda var!